Senin BÜYÜK harflerle sıkıntın var belli..Küçüğü büyüğü ayıramaz olmuşsun...
Bu şahsı banlamanızı talep ediyorum..Herhangi şikayet butonu görmedim..Böyle rezillik olmaz..
Printable View
kusura bakma ama vatandaşın polis yaptığı 10 şey saysan ben sana polisin vatandaşa yaptığı 1000 tanesini sayarım. Ama bunun için bütün bir polis teşkilatını suçlamam. ancak sizin ve bazılarının yaptığı marjinal guruplar veya provakatör demek olayı sulandırmaktan başka bişey değil olayın aslı 10 yıldan fazladır yapılan ötekileştirme. bak hala başbakan başbakan olduğunu unutmuşçasına %50 yi zor tutuyorum diyo ve her zorda kaldığındaki gibi yurt dışına kaçıyo. Bence siz polisler olarak eylemci vatandaşın içine girmiş birkaç soysuz yüzünden hepsini öyle görmeyin ve emir verenlerin olayları bu hale getirdiğini anlatın ki toplumda yükselen polis karşıtlığı son bulsun. burda polise kızan her arkadaşımın muhakkak bir yakını zaten polistir kimse polise yakışıksız şeyler söylemek istemiyor. zaten konun özüde bu değil ötekileştirmeye karşı çıkmak atasına ve milli değerlerine sahip çıkmak
Coplarına ragmen, gazlarına göz altılarına ragmen. Tehditlerine ragmen. Bizi PKK ile bir tutmalarına ragmen, bize provakatör demelerine rağmen, bize sarhoş bize çapulcu demelerine ragmen; geldi çattı günün en güzel saati. Saat 21:00.. Işıklar, kornalar tencere ve tavalar. İçlerine korku yayılıyor. Bunlar onların tir tir titrediği anlar. Çünkü ben ne partiliyim ne partici. Ne provakatörüm ne marjinal. Ben halkım. En korkuncu da bu senin için. Değil mi? Öbür türlü baş ederdin. Ama biliyorsun ki bununla baş edemezsin.
Dr. Webster Griffin Tarpley - Türkiye'nin ABD ile ölümcül kucaklaşması - YouTube
Şunuda bir zahmet izleyiverin arkadaşlar. MONTAJ DEĞİL, ALTYAZI DA DOĞRU!
Sanırım sizin bakış açınızla bizim bakış açımız arasında en belirgin fark şu olsa gerek;
Size göre tek tip eylemci, bize göre de tek tip polis var.
Kimbilir belki siz haklısınızdır, Eylemcilerin hepsi bu amaçla oradadır da polisin aralarında provekatör karışmıştır.
Bunu bir düşüneyim.....
Dip not: Taksimde günlerdir eyleme katılanlardan biride benim. Ben ne polise küfürden, nede devlet malına zarardan yanayım. Bunu ne desteklerim, nede yapana göz yumarım, vücudumdaki morlukların çoğunluğu bunu yapanlarla boğuşmaktan olmuştur.
Bugüne kadar bozulan psikolojisinden dolayı eylemcilere saçma sapan davranışlarda bulunan tek memur arkadaş videosu paylaşmadım. Ancak memur arkadaşların arasında pkklıya davranamayışının acısını çıkaranları dahi altını çizmek istemiyorken sizin bizden olmayanları bizmişiz gibi göstermeniz canımı daha çok yakıyor.
Düşüncelerinizin bu kadar arkasındaysanız atlayın uçağa gelin taksime kim neyi yapıyor görün sonra evinizde çayınızı yudumlarken parmaklarınızı klavyeniz üzerinde gezdirmeye devam edersiniz.
Aksi takdirde olayın bizzat içinde olanları, belli amaçlar için yapılmış eylem görüntüleri ile rencide etmekten ileriye gitmiyor bu davranışınız.
arkadaşlar yapmayın böyle her infiallerde her olaylarda muhakkak aksaklıklar olur, olacaktır da, yeterki bu şiddet 3. dünya ülkeleri gibi olmasın. gönül isterki her eylem acısız sancısız olsun, hekes için temennim böyle, ama sistem buna izin vermiyor. Allah'tan 80lere geri dönmedik, kardeş kardeşi vurmadı..
aranızda kızanlar çıkacaktır belki ama müsadenizle, kendimce tarafsız olarak bu müdahalenin neden olduğunu, dayanağını nereden aldığını anlatayım..
bilindiği gibi Anayasanın 34. maddesi ile toplantı ve gösteri yürüyüşleri güvence altına alınmıştır. bu hakkın nasıl kullanılacağı 2911 Sayılı kanun ile kanunlaştırılmıştır, ayrıca 18836 sayılı toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile izzah edilmiştir... 2911 sayılı kanunun 22. maddesi ile nerelerde yasaklandığı belirtilmiştir.
ayrıca Büyükşehir belediye encümeni, garnizon komutanı ve emniyet müdürü ile ortak karar vererek İZİN ALINMAKSIZIN gösteri yapabileceği yerler belirlenir ve mülki amir tarafından onaylanır. diğer yerler ise izne tabi olup belli kısıtlamalar vardır (örneğin yolun kapatılmaması gibi) bu gibi durumlarda gerekli müdahale yapılmadan önce ikaz edilir ve kolluk kuvvetinin zor kullanma yetkisi başlar. bu zor kullanma bedeni kuvvetten sonra maddi kuvvete doğru kademeli olarak ağırlaştırılır (örneğin cop kullanılması, oc,os gazlarının kullanılması gibi) kolluk kuvvetini zor kullanma yetkisini PVSK (Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu) madde 16'dan alır.
eğer bu kanunsuz gösteriler polis sorumluluk bölgesinde değilde jandarma bölgesinde olursa Jandarma müdahale eder. aynı üzücü olaylar jandarmayla da yaşanabilir yani (tıpıi 2B arazi gösterileri yada HES eylemlerinde olduğu gibi.)
eğer gösteriler yatıştırılamazsa ilgili mülki amiri (kaymakamlar validen izin alarak yapar, valiler direk emreder) askerden yardım ister.
eğer gösteriler hala yatışmazsa (ki bunu hiç tasvip etmiyorum) cumhurbaşkanı bakanlar kurulunu ivedi toplayabilir. eğer şiddet olayları bir ilde olursa bakanlar kurulu milli güvenlik kurulunun da görüşünü alarak sıkıyönetim ilan edilir, birkaç ilde olursa anayasanın 91. maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı kalmaksızın KHK çıkarıp olağan üstü hal ilan eder.(sayın KILIÇDAROĞL'nun Cumhurbaşkanımıza yetkilerini hatırlattığı gibi) resmi gazetede yayımlandıktan sonra ( bu arada OHAL ilk aşamada 6 ay sürer) ilgili bölgenin en kıdemli garnizon komutanı Valiye bağlanarak olaylara askeri müdahalede bulunur. olağan üstü hallerde tüm kamu kurum memurları (tabi kolluk kuvvetleri de dahil) olağan üstü hal komutanına bağlanır. ve sıkıyönetim yada OHAL mahkemeleri kurulur. bu mahkemelerde itiraz/temyiz yolu kapalıdır (özgürlükleri ve kişi hak ve ödevlerini kısıtlar).
1980 de ordumuz bu kanunları kullanarak darbe yapmıştır.. ve bu kanunlar 1983 ün 1985in , hatta ve hatta 1937 nin kanunlarıdır.
dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. umarım yanlış yerlere çekmezsiniz yazdıklarımı.
Yasalara göre gösteriler izinsiz yapılıyor bu doğru. Ama vatandaşa tepkini yasal yolla ara denecek noktadan çok uzağız maalesef.
Kamu malına zarar verenlerin ayrıştırılma imkanı varken neden bu yola gidilmiyor. Taksimde yüzlerimiz açık elimizde su ve limonlardan başka birşey olmadan yürüyerek sessizce demookratik tepkimizi dile getirirken dağılın diye yanımıza gelen polise sağımızda solumuzda bulunun taş atanları elimizle size vereceğiz dememize rağmen gördüğüm muamele yazılacak gibi değil.
Eylemcileri kamu malına zarar verenler görüntüsüne büründürmek, eyleme çıkacak olanları caydırmayamı yarıyor yoksa suyu dahamı çok kaynatıyor bir düşünmek lazım.
polisin müdahalesi SADECE kamu malına zarar verilmemesi için değil 2911 sayılı kanunu 22. maddesine göre yapıldı. aynı eylem çağlayanda yapılsaydı bu olaylar olmayacaktı..
Yasak yerler
Madde 22 - Genel yollar ile parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez.
Genel meydanlardaki toplantılarda, halkın ve ulaşım araçlarının gelip geçmesini sağlamak üzere valilik ve kaymakamlıklarca yapılacak düzenlemelere uyulması zorunludur.
Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri
Madde 23 - a) 9 ve 10 uncu madde hükümlerine uygun biçimde bildirim verilmeden veya toplantı veya yürüyüş için belirtilen gün ve saatten önce veya sonra;
b) Ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zinciri gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret veya amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak,(4378 sayılı Kanun ile değişiklik. 01.08.1998 tr.RG)
c) 7 nci madde hükümleri gözetilmeksizin,
d) 6 ve 10 uncu maddeler gereğince belirtilen yerler dışında,
e) 20 nci maddedeki yöntem ve şartlara ve 22 nci maddedeki yasak ve önlemlere uyulmaksızın,
f) 4 üncü madde ile Kanun kapsamı dışında bırakılan konularda kendi amaç, kural ve sınırları dışına çıkılarak,
g) Kanunların suç saydığı maksatlar için,
h) Bildirimde belirtilen amaç dışına çıkılarak,
i) Toplantı ve yürüyüşün 14,15,16,17 ve 19 uncu maddelere dayanılarak yasaklanması veya ertelenmesi halinde tespit edilen erteleme veya yasaklama süresi sona ermeden,
j) 13 üncü maddenin 3 üncü fıkrasına göre hükümet komiserince toplantının sona erdirildiği halde,
k) 21 inci madde hükmüne aykırı olarak,
l) 3 üncü maddenin 2 nci fıkrası hükmüne uyulmadan,
Yapılan toplantılar veya gösteri yürüyüşleri Kanuna aykırı sayılır.
Toplantı veya gösteri yürüyüşünün dağıtılması
Madde 24- Kanuna uygun olarak başlayan bir toplantı veya gösteri yürüyüşü, daha sonra 23 üncü maddede belirtilen kanuna aykırı durumlardan bir veya birkaçının vuku bulması sebebiyle, Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşü haline dönüşürse:
a) Hükümet komiseri toplantı veya gösteri yürüyüşünün sona erdiğini bizzat veya düzenleme kurulu aracılığı ile topluluğa ilan eder ve durumu en seri vasıta ile mahallin en büyük mülki amirine bildirir.
b) Mahallin en büyük mülki amiri, yazılı veya acele hallerde sonradan yazı ile teyit edilmek kaydıyla sözlü emirle, mahallin güvenlik amirlerini veya bunlardan birini görevlendirerek olay yerine gönderir.
Bu amir, topluluğa Kanuna uyularak dağılmalarını, dağılmazlarsa zor kullanılacağını ihtar eder. Topluluk dağılmazsa zor dağıtılır. Bu gelişmeler hükümet komiserince tutanaklarla tespit edilerek en kısa zamanda mahallin en büyük mülki amirine tevdi edilir.
(a) ve (b) bentlerindeki durumlarda güvenlik kuvvetlerine karşı fiili saldırı veya mukavemet veya korudukları yerlere ve kişilere karşı fiili saldırı hali mevcutsa, ihtara gerek olmaksızın zor kullanılır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşüne 23 üncü madde (b) bendinde yazılı silah, araç, alet veya maddeler veya sloganlarla katılanların bulunması halinde bunlar güvenlik kuvvetlerince uzaklaştırılarak toplantı ve gösteri yürüyüşüne devam edilir. Ancak, bunların sayıları ve davranışları toplantı veya gösteri yürüyü-şünü Kanuna aykırı addedilerek dağıtılmasını gerektirecek derecede ise yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşüne silah, araç, alet veya maddeler veya sloganlarla katılanların tanınması ve uzaklaştırılmasında düzenleme kurulu güvenlik kuvvetlerine yardım etmekle yükümlüdür.
Toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin Kanuna aykırı olarak başlaması hallerinde; güvenlik kuvvetleri mensupları, olayı en seri şekilde mahallin en büyük mülki amirine haber vermekle beraber, mevcut imkanlarla gerekli tedbir-leri alır ve olaya müdahale eden güvenlik kuvvetleri amiri, topluluğa dağılmaları, aksi halde zor dağıtılacakları ihtarında bulunur ve topluluk dağılmazsa zor dağıtılır.
--------------------------------------------------------------------------
şimdi burada suç kanunu yerine getirmek mi...
sizi anlıyorum canınız yandı.. yüreğiniz parçalanıyor.. ama bu durum polisi aşağılamakla hakaret etmekle olmaazz.elbet işin dozunu kaçıran vardır. ama bunu oraya giderken olacağını hesap ederek gitmelisiniz. ben olsam öyle yapardım
not: BURADA SİZİ SAMİMİ BULDUĞUM İÇİN , İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ KONUŞTUM, SİZİ KIRDIYSAM AFFOLA, KUSURA BAKMAYIN...
Allah milletimiz için neyi hayırlı görüyorsa o olur inşallah...
Bakın abiler kardeşler ve kendini hala herşeyi bilen zanneden kişi, en başından beri sölüyoruz, pasif eylem olmalı. Esnafa zarar vermeden, polise kin tutmadan küfür etmeden, protestonu yap sloganını at. Ama bunu heryerde ve devamlı yap. Basın zaten malum durumda, sadece ilimizdeki olaylardan kesin bilgiler alabiliyoruz. Ben mesela ankarayı su an çok merak ediyorum, çünkü emniyet inanılmaz bir orantısız güç uygulayıp insanlık suçu işliyormus. Bir video izledim kanım dondu, resmen avm nin üst katını bastı polisler counter mı oynuyoruz abi??
Benim derdim İzmirde yaşananlar. Bakın çok açık sölüyorum inanılmaz oyunlar oynanıyor izmirde. 3 tane arkadaşımın kolunu bacagını kırdılar geçen gece ve baro nihayet bizimle temasa geçti. ve bu 3 arkadaşımdan 2 si bayan bunun altını çizmek istiyorum. İnanmayanlara basın açıklamalarını ve foto larını gönderebilirim. İzmirde elinde çivili beyzbol sopasıyla slogan atan insana girişen bir sivil gördüm ben ve çevik kuvvet bu adama hiç bir şekilde müdahele etmiyor. Allah askına su sayfaya bunları savunanlarla ilgilenin, zira ben bu adamlarla bırakın aynı dünyada nefes almayı su forumda birbirimizi görmeden yazışmak bile istemiyorum.
Ek olarak, ilk resmi ölü hatayda bugün açıklandı. Ailesine sabır dilerim.
J. Kanunsuz emir
MADDE 137.– Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.
Madem yasaları konuşuyoruz. Bir de bu maddeyi değerlendirelim.
Ayrıca kimse kusura bakmasın, vatandaşına bu kadar kinle ve nefretle saldıran benim polisim olamaz. Teşkilattaki Karabük'teki gibi insan gibi sağduyulu davrananları tenzih ediyorum.
Sent my iPad using
banlanmam gerekirse banlasınlar sen beni banlatarak düşüncelerimi değiştiremezsin ben bunu şunu banlayın diyormuyum mesajlarımda hakaret küfür varsa banlayın siz sadece görmek istediğinizi görüyorsunuz dahada mesaj atmam çünkü boşuna çırpınıyor burda herkez herkezin bi düşüncesi var bunada saygı göstermek zorunluluğu var
Yürüşlerin izinsiz ve kanuna aykırı olduğunu kabullendiğimi zaten yukarıda da belirtmiştim, onca maddeyi tekrar yazmakla zahmet etmişsiniz.
Polisin suçu kanunu yerine getirmek mi demişsiniz, haşaa. ben bunu suç olarak adletmiyorum, suç olarak lanse edememde zaten. Polis arkadaşlardan gördüğümüz onca şeye rağmen benim ne bu forumda nede diğer platformlarda memur arkadaşlara ağzımdan tek kötü söz veya ima çıkmamıştır, baştan sona yazdıklarım burada tek tek bakın.
Bu paragrafı ilk ve sonkez yazıyorumki günlerdir benim gibi arkadşların memur arkadaşlara niye sitem ettiğimiz anlaşılsın artık. Benim anlatmaya çalıştığım şey 30-40 kişilik zırhlı ve kalkanlı çevik kuvvetin arkasında elinde ÇİVİLİ SOPA, SATIR ve DÖNER BIÇAKLARI ile gelen gruba, çeviğin aramızdan aldığı arkadaşları onlara verip arkadaşlarımız orada linç edilmeye çalışılırken bizide gaz ve suyla oradan uzaklaştırılmasına tepkim.
halktv kameralarının olduğu yerde yapılanlardan çok daha fazlası kameraların olmadığı yerlerde yaşanıyor. Bu olayları kaydetmeye çalıştığımız için birçok kişinin telefonu toma suyu sayesinde kullanılamaz hale geldi.
Şimdi ben sizden bu durumu tek kelime ile ifade etmenizi istesem suç kelimesi yeterli gelir mi ?
Bunları hesaplayarak gitmeniz gerekirdi demişsiniz. Yanlış olmuş, ben bunları hesaplamadan gidenleri görüp vijdanım elvermediği için gittim. Diğer bir deyişle bunları bilerek ve görerek gittim. Yoksa ilk günden beri orada değilim.
Ama tekrar söylemek istiyorum. Tüm bunlara rağmen polise tek bir taş atmadım, attırmadım, attırmamda. İzmirde sahilde sevgilisiyle oturan ve üzerinde takım forması var diye dövülmeye çalışan gençler ile 2 polis memurunun arasına giren memur arkadaşlarda var. bunuda görmek lazım. Biz elimizden geldiğince arkadaşlarımıza taşkınlık konusunda engel oluyoruz. Polis arkadaşlarında aralarında hala mantıklı düşünenler arkadaşlarını sağduyuya davet ederse daha iyi olacak.
Diğer taraftan ilk başta da söylediğim gibi, yürüşlerin yasak yerlerde ve kanun dışı yapılmasına rağmen engelleme çabaları bir işe yaradımı, HAYIR. tam tersine taşlı eylemlere dönüştü. Bunun yerine polis kordonu arasında yürümemize izin verilerek provekatörleri aramızdan alsalar (ki kendimiz ellerimizle vereceğimizi söylüyoruz) olaylar şu anda hangi seviyede olurdu birde bunu düşünün. Ama böyle olursa haklarını arayan insanların oradan gönderilmesi için bahane olamayacaktı. Şimdi ise otobüs yaktığımızı, İşyeri taşladığımızı, atmlere girdiğimiz iddia ediyorlar. Daha öncede çok yazdım. Orada zarar gören işyerleri zaten bizim dükkanlarımız. Bunu en çok biz istemeyiz.
Son olarak "BURADA SİZİ SAMİMİ BULDUĞUM İÇİN , İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ KONUŞTUM, SİZİ KIRDIYSAM AFFOLA, KUSURA BAKMAYIN..." demişsiniz. Ne demek, onur duydum. Benim ve ülkemin ihtiyacı olan tek şey karşıt görüşlerdeki kişilerin seviyeli bir şekilde konuşabilmesinden başka birşey değil. Keşke bir panel yapılsa da bu gibi sorunlar dertler ve duyulan rahatsızlıklar sayın başbakana da iletilebilse, dertlerimize kulak verilse.
Ama klişe olmuş tek bir cümle var, Cevabınızı sandıkta verin. Seçime giren partilerin hepsi düzgünde bizmi doğruyu bulamadık. sandığa kadar atı alan üsküdarı geçmeyecekmi ???
Buradan meydanlardaki tüm arkadaşlara tekrar sesleniyorum. Taşkınlık yapan provekatörleri gördüğünüzde açılın, kenara çekilin. Bırakın polis arkadaşlar gelip onlara müdahale etsin. Sakın durdurmaya çalışmayın, tecrübeyle sabit.
Şu dakikadan sonra bu konuda tartışma çıkaran, provokasyon yapan, sataşma ve benzeri davranışlarda bulunan her kim olursa olsun ceza alacaktır bilginize. Yeter yahu arkadaş, dava senin benim değil memleketin davası, hala polis mi vatandaş mı onu konuşuyoruz.
bu konu hakkında aşağıda 3 link veriyorum. dikkatle ve sabırla okumanızı öneririm.
Ne Oluyor? Ne Yapmalı? / Erhan SANDIKÇI
Selamlar / Banu AVAR
https://guncelmeydan.com/anasayfa/in...var&Itemid=277
arkadaşlar konu gerçekten tehliklei bir konu
konu başlığı altında herkesin düşüncesi bir olmayabilir
ama
herkes yorum yaparken kardeşliği arkadaşlığı ve forumdaşlığı ön planda bulundurup
yorum yapsın
toplum olarak tek temennimiz inşallah bu demokratik süreci daha fazla kin ve öfkeye dönüşmeden iki tarafında sağ duyulu olarak sonlandırmasıdır
saygılar
Hep aynı şekilde karşılıklı tartışanların verdği linkler, videolar, yazılar.
Herkeste aynı problem. Karşı tarafı anlamaya kimse çalışmıyor.
Sadece tek kaynaktak, tek tip kalemlerden beslenmeyi bırakalım artık!
Sorunun parçası halinde kalmak kimseye fayda getirmiyor. Biraz kafayı kaldırıp, ya tamam da bu benim "Teknik Yardım" forumunda düşüncelerini sorduğum,muhabbet ettiğim bu arkadaşım bu konuda ne düşünüyor, ne anlatmaya çalışıyor diye de bir düşünelim. Komşum da acaba bu durumdan rahatsız mı? Olayları nasıl değerlendiriyor diye bir yoklayalım.(İnsani ilişkilerinizi halan daha bitirmediyseniz!)
Mutlak doğru yok ortada. 3-5 videoyla , 3-5 aynı tip yazıyla, yazıldı diye doğru olmuyor anlatmaya çalıştıklarınız. Karşıt iki görüş için de geçerli bu dediklerim.
"Polis Tekme yiyince, Halk" suçlu,
"Halk tekme yiyince, polis" suçlu olmaz her zaman.
Bu arada:
Kimse kimsenin yerine karar veremez ve vermesin de.
O yüzden bunu memleketin davası, tüm vatandaşın davası şeklinde yorumlamak için henüz erken. Tepkilere saygı duyan ve izleyen vatandaş da bunu tam olarak memleket davası şeklinde yorumlamak zorunda değil. Destekler desteklemez o ayrı bir pencere.
Şahsen henüz, 2007'de gördüğüm kitleden çok da farklı bir kitle, görmüyorum sokaklarda. Sadece ilaveten eli taşlı sopalı gruplar da bu kitleye katıldı(Yanındaymışçasına(sanki devleti düşünüyorlarmışçasına) içine girdi!) ve bu kitlenin hareketinden güç alarak çoook güzel provake ettiler heryeri!
Ama şu var ki, devlet bundan zarar gördüğü sürece, hızla memleketin davası haine gelmeye başladı!!! Ülkem neden zarar görüyor arkadaşım bu olaylardan!! Hepimiz zarar görüyoruz.
Bu işi tırmandıran ve masumiyet çizgisini aşmaya teşvik eden vatandaş, provakatör, polis amirleri, politikacı ve ayrıca "ben sopalarımla burdayım diyen,inip kalkan sopalı bayraklarıyla kendini gösteren(bu ayrıca olayda bir nevi bölücülük olduğunu da gösterir, halk kimliğiyle değil, örgüt kimliğiyle ordalar) bir sürü vakıf/örgüt/kuruluş bunlar kesinlikle hesap vermeli!! (Bu neyin reklamı? Nasıl bir çıkar?)
Yöneticilerin tutumundan ve değişen usluptan memnun olmasam bile, asla o örgütlerin arasına girmem, tasvip etmediğim bir grupla aynı paydam olsa bile yanyana durmam!! Kendimi onlara kullandırıp gerçekleşen insanlık dışı olayı herkeslere mal ettirmem! O gruplara tepkisini net koyan çok az grupla karşılaştım. (Ama işin içine korku da giriyor olabilir, onu da anlayabiliyorum)
Özet olarak:
"Halk için Halka Rağmen" bu Türkiyenin en büyük problemi!! Çoook eskilerden kalmış ve yakın geçmişimize kadar uygulanmış bir politika. Bırakında kendim düşüneyim, kendim isteyeyim, isteklerime kimse karışmasın müdehale etmesin. (İsteğim gerçekleşmek zorunda değil! Kabul görmek zorunda değil! Ama isteğime müdahle etmesin kimse! Kabul görürse zaten olur ;) )
Kimse kendi düşüncesini, tüm ülkenin düşüncesi diye bir çırpıda ortaya koymasın artık. Önce anlamaya çalışalım.
Burdaki bazı "çiğ/anlık/ölçüsüz/ucu nereye gideceği düşünülmeden yazılar tepki"ler, biraz da yaş ortalamasından kaynaklanıyor sanırım ve bu çok doğal. Ama yine de tepkilerimizin seviyesinden bizler sorumluyuz, madem herşeyin gerçeğini bilen kişiler, nasıl yazı yazılmasını da bilmeli, nasıl konuşulmasını da bilmeli, ona göre yazmalı ve buna zorundayız, kimseler huzurumuzu kaçıramaz arkdaşlar kurallar bunun için var.
Yazılar doğru yazıldıktan sonra, herkes kendi meselesi anlatsın, millet okusun anlamaya çalışsın artık birbirini.
Bu gün kolej kavşağından geçtim, bir tane trafik lambası kalmamış. Yol boyunca bütün kenar kaldırım taşları sökülmüş...
Bu eylem ilk olduğunda ilk polis müdahalesi olduğunda gerçekten gezi parkında; birasına sarılıp uyuyan gerçekten oradaki ağaca sahip çıkmak isteyenler vardı. Şimdi iş şekil değiştirdi. Bankada milyon dolarları olan ünlüler en önde hükümete küfür edip taş atıyorlar.... İşler yine boyut değiştirdi, yine provokasyona döndü. Eğer gerçekten bu hükümetten memnun değilsek, oyumuzu vermeyelim. ...
amaç üzüm yemek mi ? Bağcıyı dövmek mi ?
Bugünkü gezi parkına ilişkin karar çıkmış 2011 'de... 2013 haziranında insanlar gezi parkı eylemi yapıyor. emek sineması 2 sene önce ihaleye çıktı, satıldı, projesi çizildi. İnsanlar şimdi emek bizimdir diyor... Ben mi çok analitik düşünüyorum, yoksa insanlar mı çok "yatay" düşünüyor bilemiyorum...
Şimdi beyler, konuyu bu şekilde götürebilirsek ne ala, mademki huzur istiyoruz, konuşabilen dinleyebilen, sevmese de nefret dahi etse karşısındakinin fikirlerine katlanabilen insanlar olmalıyız. Maalesef bizde toplum dayakla olgunlaşmış, "çocuk vazoyu kırdı vur ağzına bak bir daha yapar mı", "şuna bir koyacaksın gününü görecek". Hep aynı.
Konuşabildikten sonra herşey konuşulur. Elbette edep sınırları içinde ve yatak odası dışında. Yıllardır insanımız yapamadığı herşeye yasak demiş. Siyaset konuşulmaz, futbol konuşulmaz o konuşulmaz bu konuşulmaz. Herşey konuşulur eğer konuşulabiliyorsa. Herneyse..
Herkesin bir hayat görüşü, inandıkları veya inanmadıkları var. İnsanlar şeriatta isteyebilir, komünizm de isteyebilir. Herkes buna saygı duymaya mecburdur. İnsanları siz, biz, onlar diye ayırmak, bir toplumun kökünü kurutmanın en temel yollarından biridir.
Gelelim mantığın doğrularına. Bir başbakan veya devlet erkanından biri, kalkıpta kendi vatandaşını tehdit edemez. Yapıcı olmakla yükümlüdür. Toplumu bir arada tutma vazifesi vardır. Atatürk gibi, Tito gibi veya Nelson Mandela gibi her insanı aynı şekilde sahiplenerek, birini ötekinden ayırmayarak, birlikte yaşama ve yaşatma koşullarını gözeterek davranmalıdır.
Şimdi dün gece sokaktaydım bende, Marjinal mi oluyorum? Çapulcu mu oluyorum? Veya zenci miyim yoksa beyaz mı? Elbette bütün bir halk değilim veya değiliz. Hatta şunu söyleyebilirim, en son seçimlerde oy verdiğim parti %1 bile oy almadı :) Bilmiyor muydum böyle olacağını tabiiki de biliyordum. Hür irademle seçimimi yaptım. Dün akşamda hür irademle dışardaydım. Başımızdaki veya başınızdayım diyen kişi, bunu anlayabilmeli. İnsanlar tek başlarına da bir şeyler isteyebilir. Birileri bu adamı çok fena kandırıyor.
Ağaç filan değil kimsenin derdi. Sen benim sokakta sevgilimle yürümeme karışamazsın, içtiğim veya içmediğim içkiye, kıldığım veya kılmadığım namaza, tuttuğum veya tutmadığım oruca ses çıkaramazsın. Sen benim vermediğim vergiyede karışamazsın, çiğnediğim kanunlara veya kurallara hiç karışamazsın. Eğer ben bir suç işliyorsam, bunun cezasını bana sen veremezsin, adalet verir. Adalet gözettiğini öne sürüp masum öğrencileri hapiste tutanlar, 2007 yılında sürülmüş yazı fontunu 2003 yılında kullanmayı başarmış askerleri hapse atanlar, daha neler neler. Ben buna karşıyım be dostum, arkadaşım, vatandaşım. Ben haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşıyım. Yoksulluğa karşıyım, sokakta yaşayan insanlara karşıyım, hırsızlığa, yobazlığa karşıyım. Etnik kökenlerin ayrıştırılmasına, eşcinsellerin ve transeksüellerin toplumdan dışlanmasına karşıyım. İnsanların Fethullahçı, Süleymancı, Cübbeli Ahmetçi diye camilerini ayırmasına, başını ona göre bağlamasına, Allah'ın dediğine göre değil de onların dediğine göre yaşamasına karşıyım. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Görmekte zor mu? Eminimki adamlar yiyiyorlar ama çalışıyorlar demekten kolaydır. Dışarıdaki insanlarda buna karşı, bir kerede anlayın bu insanların ne istediğini, ne demeye çalıştıklarını. Varın sizde ekmek pahalı diye çıkıverin dışarı, siz de mazot pahalı diye asılın arabanızın kornasına, Asgari ücret 770 lira diye vurun tencerenize, İşsizlik %12 diye bağırın avazınız çıktığı kadar. İş isteyin, ekmek isteyin, adalet isteyin, özgürlük isteyin. Bunlar sizin de hakkınız değil mi?
Sayın Başbakanım,
Mektubumdaki başlığın mahiyetine bakarak olur da hakkımda “provakatör” yaftası yapıştırmayasınız diye derdimi anlatmadan önce kendimden bahsetmek zorundayım ne yazık ki…
33 yaşında, Uluslararası İlişkiler ve Siyaset tahsili yapmış, iki yabancı dil bilen, teknoloji dahil dünyadaki tüm gelişmeleri yakından takip eden, hayatının 3’te 1’ini 30’a yakın ülkeyi gezerek ve yaşayarak geçirmiş, aslen Karadeniz’li ve Gürcü kökenli ama aslanlar gibi bir Türk evladıyım…
Bugüne kadar Asya, Avrupa, Amerika, Afrika ve Avustralya kıtalarında bulunmuş, genç yaşıma rağmen ülkem daha 2023 hedefiyle tanışmadan yıllar önce kuşun uçmadığı kervanın geçmediği Pakistan-Afganistan sınırlarında ticaret yaparak bayrağımızı gururla taşımış, bugün hala bu birikim ve deneyimle iş yapmaya çalışan gururlu bir Türk girişimcisiyim.
Beş vakit namazında ve niyazında olan annem ve babam dâhil ailemin hiçbir ferdi bugüne kadar hiçbir yasa dışı oluşum, toplantı, gösteri vb eylemler içerisinde yer almamış, var gücüyle vatanı ve milleti için çalışmış – yani özetle ötekileştirebileceğiniz hiçbir sosyolojik, ekonomik ve siyasal bir gruba ait olmayan – standart bir Türk aile yapısına mensubum.
Bütün bu söylediklerimi emriniz altında çalışan istihbarat teşkilatımıza teyit ettirebileceğiniz gibi, buna hiç ihtiyaç dahi duymadan -bugün tam bir baş belası olduğunu söylediğiniz- sosyal medyadaki twitter hesabımdan yıllardır yazdıklarıma ve paylaştıklarıma bakarak da rahatlıkla anlayabilirsiniz… (@bulent_peker)
Buraya kadarı hikayenin sıkıcı kısmı… Sizi ilgilendiren tarafı bundan sonrası…
Sayın Başbakanım, hikayemin sizi ilgilendiren tarafı asıl bundan sonra başlıyor… Bilmenizi isterim ki; iktidara geldiğiniz ilk günden bu yana bir seçmen ve destekçiniz olarak partinizin yanında yer aldım. Oy kullandığım bütün seçimlerde Ak Parti’ye oy verdim. Ak Parti’ye ait yerel yönetimlerin ulusal ve uluslararası ölçekteki projelerine danışmanlık yaptım. Toplantılarınıza katıldım. Size ve birlikte yola çıktığınız insanlara yapılan tüm haksızlıkların karşısında durdum. Siz, 28 Şubat, askeri vesayet, baş örtüsü, özgürlükler, Mavi Marmara, Ergenekon, Anayasa ve en nihayetinde çözüm süreci gibi onlarca konuyu savunurken aklım ve ilmim yettiğince sizi savundum ve destekledim. O meşhur balkon konuşmanızı gözlerim dolu ve mağrur bir şekilde dinledim. Defalarca etrafıma dinlettim.
Sahip olduğum bütün imkânlara rağmen bir kez olsun hak yemedim, haram yemedim ve kendi gücümce yedirmedim. Tüm bunlara rağmen etrafım ve çevreme göre; kimi zaman “” oldum, “yandaş” oldum, “düzenin adamı” oldum ama bir gün olsun “doğru bildiğimden şaşmadım”.
Biz kimdik, ne olduk?
Biz, hayatımızın baharında yerleşik düzenle mücadele etmeyi, yapılan tüm haksızlıklara ve taşkınlıklara rağmen sabırla direnmeyi, her ırktan, görüşten, milliyetten insanı dinlemeyi öğrendik. “Kefeni giyip çıktım” dediğiniz yolda gencecik bedenlerimizi, akıllarımızı ve ruhlarımızı size emanet ettik. Hiçbir zaman “sandıkta bir oy” değildik. Eğitimi, tahsili, ahlakı, kültürü, vicdanı ve tüm insani birikimi ile olsa olsa bu memleketin geleceği bizler idik. Öyle gördük, öyle bildik, öyle inandık… Şimdi ne oldu da bir avuç provakatör, darbeci, çapulcu olduk?
İşte bu bizim hikâyemiz…
Anlatacaklarımın bundan sonraki kısmına derdimi daha iyi ifade edebilmek için resimlerle devam edeceğim Sayın Başbakanım. Gerçi siz benden daha iyi biliyorsunuzdur ama olur ya atladığınız bir şeyler vardır diyerek bu resimleri seçerken kronolojik bir sıralama yapmaya özen göstereceğim…
Önce “biz” değildik… Onlar vardı…
Bir hafta önce başladı her şey. Önce birkaç görüntü ilişti gözüme televizyonlarda. Yukarıda Allah var, “hiç önemsemedim”. “Tevekkeli zeki insanlar ama bunların da hayatı muhalefet be” dedim ve geçtim…
Ya kardeşim olsaydı…
Derken bir gün ansızın bu görüntüler düşmeye başladı sosyal medyadaki hesabıma… Gerçi siz Twitter başa bela dediniz ama biz Sizi, Cumhurbaşkanımızı, Suat abimizi ve hatta Melih Gökçek’i bile hep oralardan takip ettik bugüne kadar…
Bir gece yarısı ansızın Gezi Parkı’na giren kolluk kuvvetlerimizin nefretine ve şiddetine tanık olduk ekranlarda. Ortalığı nasıl dağıttıklarını, çadırları nasıl yaktıklarını, bilmem kaç bar basınçla insanların kafasına nasıl su sıktıklarını izledik. Üzüldük…
Ben bunlara bakarken, memlekette olan eli öpülesi anam aradı telefondan. İstanbul’a gittiğimi biliyordu. Dikkatli olmamı salık verdi her zaman ki. Dua edip kapattı. Bir resimlere baktım, bir de kendime… Düşündüm… Dedim, ya bu kızcağız benim kardeşim olsaydı..?
Ve o büyük vatanperverin dizeleri yankılandı beynimin içinde…
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim “iman dolu göğsüm” gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet!’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Büyüklerimden öğrenmiştim. Parayla “imanın” kimde olduğu bilinmez diye. Sizce de öyle değil mi Sayın Başbakanım?
Ben hiç gitar çalmadım…
65 yaşındaki kamu emeklisi babam, saz çalmamı isterdi çocukluğumdan beri. Yeteneğim yoktu, yapamadım. Sonra bir kardeşimizi gördüm elinde gitarıyla. İmrendim… Dedim; “ya bizim topraklardan bir şeyler çalıyorsa?” Ne bileyim bir Âşık Veysel, bir Âşık Mahsuni, bir Neşet Ertaş, bir Ahmet Kaya, bir Kazım Koyuncu biliyorsa…
Sonra U2’nun solisti Bono ile buluşmanız geldi aklıma… Hani hatırlarsınız dünyada çok az sayıda lidere nasip olan – reformist – şahsiyetinizi bizzat tanımak ve destek vermek için ülkemize gelip bir IPod hediye etmişlerdi size ve çocuklarınıza…
Düşündüm sonra… Müziğe de karşı olamazdınız ya?
Basit bir eylem bir direnişe nasıl dönüşür?
Hani hep diyorlar ya bunların derdi üç beş ağaç değil diye… Doğrudur, ne yalan söyleyeyim. Karadeniz’in yeşilliklerinde büyümüş, yeşile doymuş bir evlat olarak doğa için canımız feda ama soruyorum size “insan” olmadıktan sonra, doğa neye yarar?
İsterseniz bu görüntülere birlikte bakıp anlayalım ben neden düştüm “insanlık peşine”…
(Eylemler esnasında Mobese kameralarımız kapalı veya havaya bakar durumda olduğu için görüntülerimizi “haddimiz olmayarak” sivil halktan edinmek durumunda kaldık maalesef, kusura bakmayınız.)
Özetle…
Biz; bu ülkenin düşünen, okuyan, üreten sağduyulu evlatlarıyız. Ülkemiz ve milletimiz kadar özgürlüğüne düşkün, hakkını aramasını bilen, aslında apolitik yetişmiş ama yeri geldiğinde politikanın alasını yapabilen fikri genç, kimliği genç beyinleriyiz.
Biz; Ak Parti, CHP, MHP, BDP, TKP, İP değiliz. Biz apolitik yetişmiş bir neslin yine apolitik kitleleriyiz. Biz bindirilmiş kıtalar da değiliz üstelik. Örgüt değiliz, örgütlü de değiliz. Şiddet ve provokasyon taraftarı ********lerden hiç değiliz. İlla bir provokatör görmek istiyorsanız lütfen önce kendi çevrenizden başlayınız.
Kısacası biz; ülkemizin bize, yaratıcılığımıza ve üretkenliğimize ihtiyacı olduğunun farkındayız. Zaten bu yüzden buradayız.
Sayın Başbakanım,
Biz sizinle geçmişle hesaplaşmaya, alışılagelmiş tüm doktrinleri yıkmaya, halkına, milletine, doğasına ve özgürlüğüne saygı duyan, dünya devi bir Türkiye yaratmaya da varız, insanca yaşayabilmek için gerekirse kavga etmeye de… Bu bizim değil, aslında sizin tercihiniz…
Biz sadece demokratik hakkımızı kullanıyor ve iletişim kurmak istiyoruz. Dinlenmek, anlaşılmak ve saygı duyulmak istiyoruz. Derdimiz, meselemiz sizin istifanız değil. Haa ben bu ülke için faydalıyım, ille de ben olacağım diyorsanız o zaman biz de “balkon konuşmasındaki Recep Tayyip Erdoğan”ı istiyoruz, bugün bize sunulanı değil.
Bir sürü danışmanınız varken, ne yapmanız gerektiği konusunda bizden size tavsiye vermek düşmez Sayın Başbakanım. Ama illa somut bir şey söylememizi isterseniz, size yine sizin kullandığınız bir cümleyle cevap verelim.
“Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı…”
Bilmem anlatabildim mi?
Saygılarımla,
Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı / Gezi Parkı Direnişçisi
alıntıdır.
Babannem de mi çapulcu la :D
Kadın her namazında çok güzel dualar ediyor hiç merak etmeyin kardeşlerim.
Konusu ortaya net konabildikten sonra, herkesler katılır protestolara.
Ancak senin de yukarda dile getirdiğin gibi bir çok şeyi içeriyor gündemdeki protestolar, Bütün halkın, bu düşüncenin hepsine katılmasını nasıl bekliyebilirsin ki :) İnsanlar diledikleri gibi giyinemiyor bile bu ülkede. En başta da sen eleştirmişsin. Sen böyle derken o insan yoğunluğu niye seninle omuz omuza gelsin??
Ayrıca işin toplumsal/İnsani boyutu var:
Burda defalarca lafını ettiniz akaryakıt zamlarında, boğaz köprüsünü kapatalım, yolları kapatalım. Niye adam gibi yapılmıyor kardeşim bu protestolar. İlle birilerinin hakkını gasp ederek mi yapılmak zorunda? Bunları halkı örgütleyenler düşünmüyor mu? Bu kadar duyarlıyız, duyarlılar madem bunu düşünmek bu kadar mı zor?
Hiç ambulansa işiniz düştü mü?
Ya da acile canınızdan bir parça götürürken, izinsiz/yasadışı bir yürüyüz yüzünden kesilmiş caddede sıkışıp kaldınız mı?
He bu da garip bir tezat:
Kıvılcım1= 1Mayıs Kutlama Alanı
Protesto konusu: "Dediğim dedik diyen yöneticilere" isyan.
Yapılan ne: 1 Mayısta dediğim dedik yapmak, taksime gitcem. Önüme çıkanı da yıkcam. Gerekirse otobüs yakcam. Ama Taksimde yapcam.
Kıvılcım2= Gezi Parkı
Protesto konusu: "Dediğim dedik diyen yöneticilere" isyan.
Yapılan ne: İstediğim yerde istediğim zaman protesto yapcam. İstediğim sokağı caddeyi köprüyü kapatcam. Çünkü benim dediğim de dedik!
Yanlış yolla doğruya gidildiğini hiç görmedim?
Garip.. Başka bir şey diyemiyorum, birilerinin parmağı yok diyemiyorum. Gençlik ateşi kullanılmıyor diyemiyorum. Emin olamıyorum. Örgütleyenler rant peşinde değil diyemiyorum.
Konuya geri dönersek:
Dediğin doğru hep beraber isteyelim,protesto edelim yukarda dediğin konuların ortak paydalarını ama ben asla "MİLLETİN HAKINI YİYENİN/TALAN EDENİN/ İNSANLARIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ YAŞAM SİTİLİ YÜZÜNDEN KISITLAYANIN/ SIRF BU YÜZDEN ÖTEKİLEŞTİRENLERİN YANINDA OLMAM!!"
Yukarda da dediğim gibi, diğer insanların yaşam sitilini düşünmek bizim ne haddimize! Başkasına zarar vermeden herkes adam gibi yaşasın arkadaşım!
Aynen yukarda yazıldığı gibi:
Ancak bununla sınırlı değil, ne giyip ne giymediğine de karışamazsın, sosyal aktivitelerine, okuduğu kitaba, saygı duyduğu insana da karışamazsın ;)Alıntı:
SteinGP Nickli Üyeden Alıntı
Demokrasiyse tam demokrasi!! "Bir kesimin sınırlandırıldığı demokrasi"den sıkılmadınız mı artık?
Eylemler ve etkinlikler birilerinin hakları gaspedildiği için yapılır fakat bu yapılırken müsaade edilirse kimsenin hak gasbı olmaz. (eyleme katılmayan diğer vatandaşlardan bahsediyorum) fakat eyleme müdahele edilmez yollar kapatılır ve şiddete başvurulursa (polis tarafından) burada doğan hak gaspını sadece eylemcilere yüklemekde adaletli bir tutum olmaz. anayasada güvence altına alınan protesto hakkını halk kullanabilmelidir. polis müsaade etmiyor hadi gidelim o zaman neyse yapaacak bişey yok demek hak arama mantığı ile bağdaşmaz. Ha kaldı ki zaten eylemlerin %90 ı haksızlık vuku bulduğunda hoooop sokağa çıkalım diyerek olmaz. mutlaka ilgili adli idari makamlara hukuksuzluğun ve yanlışlığın düzeltilmesi için başvurulduktan sonra gerçekleşir.
sokak emin olun (gezi içinde bu böyle gelişti) hiç bir şekilde muhatap bulunmaması, gösterilen yanlışların (rant risk hukuksuzluk vss) dikkate alınmaması ve üstüne üstlük küçümsenmesi sonucunda çıkılan ve çıkılması da gereken bir alandır.
Uygulamanın yanlış olduğunu söylemek kolay olandır. Böylesine spontane ve kapsamlı gelişen bir direnişte planlı ve programlı olunmasını beklemek ve provakatörleri tertemiz etmek mümkün değildir.
çok sevgili başbakanımızın bir lafı vardır. bekara karı boşamak kolay der sık sık. maalesef meydanlarda yahut bu tip çok huızlı gelişen protestolarda hele ki polis şiddeti de barındırıyorsa plan program yalan olur. yapılan sadece çoğunluk olarak amacından saptırmamaya çalışmak ve direnmek (medyaya provakatörlere ve başbakana rağmen).
planlı programlı eylemler etkinlikler ki daha önce bir çok kez şahit oldum polisin provakasyonu yoksa gerçekten çok rahat geçer. kaldı ki rahat geçmesin. 3-5 kendini bilmez olay çıkarsın. bunu öne sürerek bütün bir eylemi anlamsızlşatırmaya çalışmak hiç doğru değil....
arkadaşım bana 1 mayısa giderken olum niye gidiyon pkklılar var orda demişti. olum sende gel biz çoğunluk olalım onlar azınlık olsun sesleri çıkmasın demiştim. o ise ben onların olduğu yere gelmem diyerek kestirip atmıştı. dün akşam arkadaşım twetter ve face şöyle bir çaağrı yapmıştı. ulusalcı var diyen arkadaş sen gel olmasın, kemalist var diyen arkadaş sen gel olmasın, kürt var diyen arkadaş sen gel olmasın, mhp li chp li var diyen arkadaş sende gel olmasın... ne güzel bir çağrıdır bu.
işte böyle bir ortam da o var bu var provakatör var diyerek gelinmez yahut eleştirilir ise meydan onlara kalır. günlerdir platform sağduyu çağrısı yapıyor. ve çoğunlukta bunlara uyuyor.
dileğimiz daha fazla kimse maddi manevi zarar görmeden hükümetin kışkırtıcı ve dediğim dedik poltikalarından vazgeçerek direnişçileri dinlemesi ve ortak bir akılda buluşulmasıdır.
tüm bu olumsuzlukları direnişin geneline yayıp başbakanın o ağaçlara asacaksın bunları, çapulcular, marjinaller, ben %50 yi zor tutuyorum salarım üstünüze (ne demek zor tutuyorum. %50nin yuları varda bizmi bilmiyoruz yahutta %50 ni teskin edip sakinleştiriyorsunda sokaktaki direnişçi neden onu sakinleştirmeye çalışmyorsun. zaten senin oy verenlerin sakindi memnundu) gibi provakatif demeçlerini ve bu demeçlerden sonra ellerinde sopalar, polis ünforması giyen akpliler, sokağa çıkıp polis kontrolünde direnişçi kovalayıp gerçek provakasyon yapanlarıda görmek gerek....
eğer bu direnişin yanlışlarını söyleyeceksek her tarafın yanlışını taaaa mücadelenin en başından polis terörü başlamazdan önce proje başlangıcına kadar giderek analiz etmek gerekir...
Ben size katılıyorum ama size katılacağımı pek tahmin etmediğinizden anlayamadınız sanırım tam veya ben izah edemedim :)
Benim yazdıklarım aklıma gelenlerdi, size katılıyorum zaten. Kıyafette özgür olmalı, inançta özgür olmalı. Hepsini geçtim, içki içen adamla namaz kılan adam arkadaş olabilmeli, insanlar farklı kutuplara ayrılmamalı, bundan bahsetmeye çalışıyorum. Üniversitede kıyafet yasağı kalksın diye derslere girilmezken ben de oradaydım :) Özgürlüğün her türlüsünün peşindeyiz zaten.
Neden benimle omuz omuza gelsin biliyor musunuz? Neyi istiyorsa onu alabilmek için. Toplumdan her kesim bir şey istiyor, ben kimsenin %100 memnun olduğuna inanmıyorum.
Can şu dediğini yakalayınca zaten kimse bize yan bakamaz. Ancak devletin başındakiler tam ortadan ikiye bölmeye çalışıyolar. Yüzde 50 yüzde 50 :D biz buna fifti fifti diyoruz :D
3 büyükler ve İzmir'in 2 büyük takımı çok acayip bir örnek oldular. İnşallah bu sene derbiler hep birlikte izlenecek.
İlk günkü polis sertliği zaten kafadan yanlış fakat; bu gün komuştuğum polis arkadaşlarım var. Aktif halde kızılay da görev yapanlar. Ankara da ki olayların %90 provokasyon olduğunu kendilerine atılan taş sopa ve yedikleri küfürlerin haddi hesabı olmadığını söylediler. Bu noktada polisi savunmayacağım. Birde şöyle bir sıkıntı daha var ki; polisler uykusuz, büfelerden bile yemek alamadan aç açına - 3 saatlik uykuyla olaylaya müdahale edenler var.
Bu polislerin davranışlarını haklı çıkarmaz. 3 gün boyunca 3/4 saatlik uyku ile ayakta nöbet tutan ve eylemcilerle çatışan bir polis den de SAĞLIKLI kararlar alıp ölçülü bir müdahale etmesini bekleyemeyiz. Konu derin bunun üstüne saatlerce konuluşulur ben belediye otobüsleri içerisinde görüyorum uyuklayan polisleri. Gerçekten zor ve çıkmaz bir durum.
İnşallah en kısa sürede bu olaylar biter....
sırf düşüncelerin için, benim senden farklı görüşte olduğum için mesajlarımı siliyor gıcık gidiyorsun sonrada sokağa dökülür adelet eşitlik düşünce özgürlüğü dersin sen kendinle çelişiyorsun bir kere... sen bu sitede moderatörsün diye biz burda bişi yazamayacakmıyız NE MUTLU VATANINI SEVENE... NE MUTLU AYYILDIZ TÜRK BAYRAĞIMIZI SEVENE... bunuda sil...
madem sen moderatörsün bütün görüntüleri paylaşımları sil... KONUNUN BAŞLARINDA PAYLAŞILAN VİDEOLARI RESİMLERİ SİL... HAKARET İÇERİKLİ MESAJLARI SİL... OZAMN DİYEYİMKİ MODERATÖR İŞİNİ YAPIYOR
Sevgili üyemiz,
Tek tek yazarsanız anlamaya çalışacağım. Dikkat edersinizki bu tarz paylaşımların (benim yaptıklarımda dahil) bir çoğu silindi. İlk sayfada da kaldıysa silerim onlarıda. Moderatör olmam bana işime geleni destekleyip işime gelmeyene gıcık gitme hakkı vermez. Aksine herkese adil davranmamı gerektirir.
Sevgiyle kalın :)
Konudan toplumun farklı kesimlerinin hassasiyetlerini sorgulayıcı mesajlar ve paylaşımlar silinmiştir.
Can işin zor Allah kolaylık versin valla..şahsen şimdilik dışardan izlemekle yetiniyorum olanları.çünkü gerçekten çok tehlikeli söylemler var.bu muhabbetin içinde olmak istemedim.biçok kişinin kalbini kırardım herhalde..daha önceki tartışmalardan dersimi aldım.artık sadece yazılanları okumakla yetiniyorum :)
"İstanbul Bilgi Üniversitesinin 3000 protestocu ile yaptığı anket" diye arayıp okuyabilirsiniz. Malumunuzdur anketler %100 sonuç vermese de 3aşağı 5 yukarı bir fikir verir.
Benim yazılarımınn üzerine çok yazılıp çizilmiş ama olayın sadece basit bir ağaç kesiminden ibaret olmadığını bazı zırh kaplı zihinlere anlatmak güç........ O nedenle ikili tartışmaya girmemenin forumun selameti açısından iyi olacağı kanaatindeyim.... Seviyeli şekilde tartışmalarını sürdüren arkadaşlara teşekkr ediyorum......
Direnişin ilk 2 günü cidden bilinçli ve ideolojikti , sosyalist ve anarşistti. Ama diğer şehirlere sıçraması kesinlikle milliyetçi ve kemalist düşünce ürünüdür. Getirisi sadece bulunduğunuz yerlerde ki eylemlere giderek 10. yıl marşı okuyup Facebooka attığınız fotolardan 29 beğeni almanız olucaktır . Tabiki de polisin yaptıklarını kabul etmiyorum polis hiç bir zaman halktan yana olmadı..
Akp hükümetinin devrilmesiyle yerine gelebilecek Chp hükümetinin zihniyeti Akp'den farksızdır.
Umut Sosyalizmde..
Gündoğdu Marşı - (Grup Yorum) - YouTube
Talep edilen sekiz maddelik istekler kafamda bi dünya soru işareti oluşturdu bi fikri olan varmı?
Hala şu işe parti isimleri karıştıranlar varya hani, onlarda hala hiçbirşey bilmemekte :)
yahu arkadaş.mevzuunun bir ağaç olmadığını kimse anlamadı...
İlk gün, "ben yapacam" diyen başbakana karşı 1 avuç genç yatıyodu gezi parkında.onlara yapılan ağır müdahale türkiyeyi kaldırdı ayağa.çapulcu olduk, atalarımız ayyaş oldu bu günlerde.şimdi ülkenin her yanında herkes ayakta.çünkü burası demokrasi istiyor.Diktatörlük isteseydi, başından belli ederdi.Anayasanın 8. maddesi ifade özgürlüğü maddesini uygularken bu çocuklar şiddete uğradı.kadınlar polis tarafından taciz edildi.bir fotoğraf koyarım, kadına 10 tane polis coplarla girişmişler.bacaklarında avuç izleri cop izleri var.bayılmadan önce duyduğu küfürleri bu foruma noktalarla bile yazamazsınız.işte bu şiddetler yüzünden öfkelendi herkes, ne bu lan dedi.benim memleketimde benim dediğim olmayacaksa neden ben katlanayım buna dedi.%50 diye ötekileştirildi insanlar.iki tarafta başkalaştırıldı.Kürt Türk Alevi Çerkez o bu diye bölündüğümüzü zannederken aslında Ak partiye oy veren ve Oy vermeyen olarak ikiye bölündüğümüzü farketti bu insanlar.Polis Gezi Parkı'na, İzmir Kordon'a, Ankara Kızılay - Tunalı Hilmi'ye, ve diğer şehirlerdeki merkezlere müdahale etmeseydi, oralarda Üniversite hocaları tahta kurmuş ders anlatıyordu, kütüphane kurulmuştu - kitap okunuyordu, çadırlar kurulmuştu, kamp yapılıyordu, Gezi parkında bi kedi doğum yapmıştı, provakatör yoktu, parti yoktu...Polis ne zaman işe karıştı, orda şiddet, hidder, provakasyon oldu.
Sonuç ne oldu; belki milyonların oyunu kaybetti ak parti, şiddet yanlısı ve bölücü olduğunu göstererek.Onlarca insan kör oldu.Kaç tane insanımız öldü....
Siz hala kamu malı diyosunuz.Atılan biber gazları için vergilerden 21 Milyon Dolar para ayrıldı.Bunları görmüyorsunuz hiç, şiddet için ayrılan 21 milyon dolar.Sadece polisin DEMİR copları için binlerce lira para ödendi.
Yurtdışında olan olaylarda 17 kişi öldü diyerek neyi kastediyorsun, sen de mi öldüreceksin 17 kişi.Böyle eylemlerde 17 kişi ölebilir ne var ki bunda mı diyorsun? Polis şiddetine böyle mi bahane buldun?
Uyanın millet, hava alanına karşılamaya gidenlere dediğini dinleyin bari...
Sizin elinizde Tencere Tava var mı ? (Polisin arkasındaki eli odunlu insanları görmemiş olacak ki)
Elinizde bilgisayar olan gençlik... (Hatırlatma : Bu direniş, Twitter'dan başladı, Twitter'dan büyüdü, Tavadan yazılmadı o tvitler)
Eylemler boyunca bakın görün, ne kadar zeki bir millet olduğumuzu.Pankartları okuyun, herkes anlayamaz onları çünkü.Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor gibi takımları birarada yürüttü bu direniş!
Ha, burdan hükümete teşekkür ederiz.Bizi yıllarca kandırdıklarını, aslında kendilerinin bizleri böldüğünü farkedecek olacaklar ki... 10 günde tüm kesimden insanı bir araya topladılar.GS,BJK,FB,TS taraftarı yan yana barikat kuruyor.Kürt adam, Sol sendika bayrağı taşıyan adamın gözüne limon sıkıyor...Ben gördüm bunları...
Hala ışık mışık diyosunuz...
Maalesef davul zurna az...
Hala neden yapıldığını anlayamanlara denk gelince nerede yaşadığını soruyorum.
Yinede anlamayan varsa birde red-hackin halktvde yaptığı konuşmayı izlesin, 3 saate yakın anlatmaya çalıştı. Gerçek demokratik bir ortamda bu tip eleştiriler kendini gizlemeden ve herkes tarafından yapılabilir. Küfür yok, taş yok, sapan yok, provokasyon yok. Bırakın içeriğindeki anlatılanları, Konuşmanın ulaşılamaz bir noktadan yapılması bile bu eylemlerin nedenini gösteriyor zaten.