Şimdi beyler, konuyu bu şekilde götürebilirsek ne ala, mademki huzur istiyoruz, konuşabilen dinleyebilen, sevmese de nefret dahi etse karşısındakinin fikirlerine katlanabilen insanlar olmalıyız. Maalesef bizde toplum dayakla olgunlaşmış, "çocuk vazoyu kırdı vur ağzına bak bir daha yapar mı", "şuna bir koyacaksın gününü görecek". Hep aynı.
Konuşabildikten sonra herşey konuşulur. Elbette edep sınırları içinde ve yatak odası dışında. Yıllardır insanımız yapamadığı herşeye yasak demiş. Siyaset konuşulmaz, futbol konuşulmaz o konuşulmaz bu konuşulmaz. Herşey konuşulur eğer konuşulabiliyorsa. Herneyse..
Herkesin bir hayat görüşü, inandıkları veya inanmadıkları var. İnsanlar şeriatta isteyebilir, komünizm de isteyebilir. Herkes buna saygı duymaya mecburdur. İnsanları siz, biz, onlar diye ayırmak, bir toplumun kökünü kurutmanın en temel yollarından biridir.
Gelelim mantığın doğrularına. Bir başbakan veya devlet erkanından biri, kalkıpta kendi vatandaşını tehdit edemez. Yapıcı olmakla yükümlüdür. Toplumu bir arada tutma vazifesi vardır. Atatürk gibi, Tito gibi veya Nelson Mandela gibi her insanı aynı şekilde sahiplenerek, birini ötekinden ayırmayarak, birlikte yaşama ve yaşatma koşullarını gözeterek davranmalıdır.
Şimdi dün gece sokaktaydım bende, Marjinal mi oluyorum? Çapulcu mu oluyorum? Veya zenci miyim yoksa beyaz mı? Elbette bütün bir halk değilim veya değiliz. Hatta şunu söyleyebilirim, en son seçimlerde oy verdiğim parti %1 bile oy almadıBilmiyor muydum böyle olacağını tabiiki de biliyordum. Hür irademle seçimimi yaptım. Dün akşamda hür irademle dışardaydım. Başımızdaki veya başınızdayım diyen kişi, bunu anlayabilmeli. İnsanlar tek başlarına da bir şeyler isteyebilir. Birileri bu adamı çok fena kandırıyor.
Ağaç filan değil kimsenin derdi. Sen benim sokakta sevgilimle yürümeme karışamazsın, içtiğim veya içmediğim içkiye, kıldığım veya kılmadığım namaza, tuttuğum veya tutmadığım oruca ses çıkaramazsın. Sen benim vermediğim vergiyede karışamazsın, çiğnediğim kanunlara veya kurallara hiç karışamazsın. Eğer ben bir suç işliyorsam, bunun cezasını bana sen veremezsin, adalet verir. Adalet gözettiğini öne sürüp masum öğrencileri hapiste tutanlar, 2007 yılında sürülmüş yazı fontunu 2003 yılında kullanmayı başarmış askerleri hapse atanlar, daha neler neler. Ben buna karşıyım be dostum, arkadaşım, vatandaşım. Ben haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşıyım. Yoksulluğa karşıyım, sokakta yaşayan insanlara karşıyım, hırsızlığa, yobazlığa karşıyım. Etnik kökenlerin ayrıştırılmasına, eşcinsellerin ve transeksüellerin toplumdan dışlanmasına karşıyım. İnsanların Fethullahçı, Süleymancı, Cübbeli Ahmetçi diye camilerini ayırmasına, başını ona göre bağlamasına, Allah'ın dediğine göre değil de onların dediğine göre yaşamasına karşıyım. Bunu anlamak bu kadar mı zor? Görmekte zor mu? Eminimki adamlar yiyiyorlar ama çalışıyorlar demekten kolaydır. Dışarıdaki insanlarda buna karşı, bir kerede anlayın bu insanların ne istediğini, ne demeye çalıştıklarını. Varın sizde ekmek pahalı diye çıkıverin dışarı, siz de mazot pahalı diye asılın arabanızın kornasına, Asgari ücret 770 lira diye vurun tencerenize, İşsizlik %12 diye bağırın avazınız çıktığı kadar. İş isteyin, ekmek isteyin, adalet isteyin, özgürlük isteyin. Bunlar sizin de hakkınız değil mi?
Yer imleri