Sayfa 2/2 İlkİlk 12
28 sonuçtan 21 ile 28 arası

Konu: Yöresel Yemek Tarifleri

  1. #21
    Ozan K
    OzzY - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Yaş
    36
    Mesajlar
    9.484
    Nereden
    İzmir
    Rengi
    Granit Gri
    Plaka
    35HK***
    Edilen teşekkür: 2813

    Standart

    güzel görünüyo gerçekten ama margarin yerine tereyağ olcak
    Ne Mutlu Türküm Diyene!

  2. #22
    Mustafa FIRINCI
    mustafaf - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    29/01/2008
    Mesajlar
    2.644
    Nereden
    Mersin
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 1569

    Standart

    Alıntı OzzY Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    güzel görünüyo gerçekten ama margarin yerine tereyağ olcak

    tereyaglıda denendı Ozan'ım.ama o zaman yemek bıraz agır oluyor
    Punto Forum | Bizi; Ege'de Komşuya, Kosova'da Sırplara, Kıbrıs'ta Rumlara Sorun...

  3. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  4. #23
    Mustafa Akçay
    pdr42 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Yaş
    45
    Mesajlar
    3.486
    Rengi
    Titanyum Gri
    Edilen teşekkür: 625

    Standart

    cok basit yoresel bi tarif ereglide sık sık yaparlar sıkmayı biliyosunuz. aa evet diyor gibisiniz peki cevizli sıkmayı biliyormusunuz.. efendim duymadım neyse anlatıyım ben yinede efendim cevizi eziyorsunuz kırıntı haline getiriyosunuz daha sonra beyaz peyniri ic olarak hazırladıktan sonra icine maydonoz soganıda koyarak işte size cevzili sıkma. tabi hersey hazır oldugu icin birde hazır lavas alıyoruz onun icine bu zerzavatları koyuyoruz ve de afiyetle yiyoruz yerkende bana teşekkür ediyorsunuz))

  5. #24
    Birkan GENÇ
    Birkan61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07/01/2009
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2.765
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Plaka
    61 TS
    Edilen teşekkür: 799

    Standart Hamsiköy Sütlacı



    Maçka, Hamsiköy


    Fındık ayı nedeniyle İstanbul’dan tatile anne ve babasız gelen torunlarımı yolcu ettim otobüs terminalinden, canım bir güzel sütlaç çekti. Hava bunaltıcı sıcak, Trabzon’dan kaçmaya yer arıyorum. Çok yoğun rutubet, normaldeki hava sıcaklığını katlıyor ya, bunalıyor, şıpır şıpır terliyoruz. Hem Sütlacı hak ettiğime de inanıyorum. Çocukları ta köye çıkıp aldım, hem denize gireriz dedim ama olmadı, geciktik. Aslında sütlacı, bir gece öncesinden yine torunlarım Fatih ve Onur Melih’i alıp, onlarla Hamsiköy’ de yiyecektik ama yine onlarla nasip olmadı.

    Akşam olmak üzere ama benim için zamanın önemi yok. Zamana uyan değil, zamanı kullanan biriyimdir. Saatın ileri veya geri olması, benim kafama koyduğumu yapmamı engellemez ki, bastım gaza. Arabada yalnız olduğumda bana kimse “yavaş git”, “hızlı sürme”, “acelen nedir” demediği için mi nedir, hız göstergesine de bakmaksızın giderim yollarda, bu demek, trafiği tehlikeye atarım ve kurallara saygısız sürücüyüm demek değildir, o konularda blakis, harfiyen kuralcıyımdır. Aslında çok sevmem kuralı ama nizama uygunluk anlamında kuralcıyımdır dedim.



    Çocukluğumda genelde dedemle seyahat ederdim, o seyahatlerden kastım yayla yolculukları ve bir iki kez de İstanbul ve Konya olmuştur. Dedem, kendi dönemine göre de “dünya görmüş” sayılan insanlardandı. Onunla Hamsiköy’e gidişlerimi hatırlıyorum. Düşünün siz, Trabzon’dan kalkan arabalar,(kamyon veya otobüs) yemek molasını Hamsiköy’de verirlerdi. Yani 50 kilometrelik yol aslında ama işte düşünün yemek molası verilecek kadar uzaktı. Uzaklık, o yıllara has bir olaydı artık uzaklık diye bir olay kalmadı. Hasret, gurbet olayları da bitti. Ama o yıllarda Bayburt bile büyük gurbetti. Her zaman gidilip gelinemezdi çünkü.

    Hiç durmadan attım kendimi zigana dağına. Ana yoldan gidiyorum. Başar köyünden çıkmıyorum Hamsiköyüne, üstten ziganadan ineceğim. Bir an önce bunaltıcı sıcaktan kaçmak ama birazda dağ havasında kalmak lazımdı öyle de ettim. Şimdi Trabzon- Gümüşhane devlet karayolu üzerinde de bir çok tesis var ve onlarda da “hamsiköy sütlacı” diye yazıyor ama değil, o neye benziyor biliyor musunuz, tıpkı İstanbul’da da “Trabzon ekmeği” diye veya Bolu dağı’nda Kaynaşlı’ da fırınlara “Vakfıkebir ekmeği” yazmasına benzer. Onun için hani bizim Ulusoy’un bir sloganı vardır, çok severim bende onu “her şey zamanında” diye, bu bence medeniyetin de tam anlatımıdır sanki. Şimdi sütlaç, elbette de beride de yapılırsa “hamsiköy sütlacıdır” da ama aslımıdır, kopyasımıdır işte orası önemli. Anlatmak istediğim de orjinaline yakınsanız, onu mekanında yemek, her şey yerinde ve de zamanında yenmelidir.

    Hamsiköy’üne yakınsanız, yoldan karşıya görmeye üşenip de durup ana yolda sütlaç yerseniz buna “sütlaç yedim” diyemezsiniz. Hamsiköy’ de üretilen ve orada köyde yenen sütlaçtır asıl sütlacı Hamsiköy’ün. Siz o mekanı, o doğayı görmezseniz, sütün hangi ortamda oluştuğuna yani o otun yetiştiği ortamı görmek gerekir ki, yediğin sütlacın da anlamı olsun kendin de. O ortamdır onun doğuş yeri, hikayesi Sütlacın orda o köyde başlamış ve nice insanların damaklarına yayılan bir lezzet, tad olmuş, dillendirilmiş, dillere düşmüş ve meşhur olmuş. Şimdi her ne kadar bir yığın sütlaç adı varsa hepsine bilmem ne katkı maddeleri ekleniyorsa ve birer damak tadı oluşturulmak isteniyorsa işte o yok hamsiköy sütlacında. Tamamen doğal süt, naturel ortam, organik tabii ortam ve havasıyla suyuyla enfes manzarasıyla Hamsiköy, gidilip, görülmesi ve nostaljinin yaşanması gereken bir yer.

    Her yerde sütlaç vardır ama Hamsiköy sütlacının yanında diğer sütlaçlara bakan olur mu onu bilmiyorum. Adına ister “fırın sütlaç”, “çikolata soslu sütlaç”, “sakızlı sütlaç”, “muzlu sütlaç”, “şuruplu sütlaç”, “vişneli sütlaç”, “meyveli sütlaç” , “Bağdat usülu sütlaç”, “fırın sütlaç”, “damla sakızlı fırın sütlaç”, “kavunlu sütlaç” veya “limonlu fırın sütlaç” diyiverin yok hiç birinin hamsiköy sütlacının yerini alabileceğini düşünemiyorum.

    Yukardan Zigana tatil köyüne çıkılan bekçiler’den dönüyorum eski Trabzon- Gümüşhane yoluna. Artık asfaltı sökülmüş kimi yer yer Toprak yoldan iniyorum. O sırada bir yağmur döküyor, ham toprak kokusuyla serinliyorum. Araçtan inip biraz ıslanıyorum. Sonra o Taşköprü de oyalanıyorum, ama artık bir kase yiyeceğim Hamsiköy sütlacını henüz sütlacı bile görmeden orada hayalimde ikiye çıkarıyorum. Zigana dağının yamaçlarında müthiş manzarası vardır hamsiköy yolunun da, hem zaten o manzaradır biraz da sütlaca damak tadını veren ya. Hamsiköy de Osman Günel’in Yayla lokantasına giriyorum. Zaten, hamsiköy’de başka da lokanta yok artık. Sadece Osman Günel, baba ocağını terk etmeme adına yılın 9 ayını burada hamsiköy sütlacını yaşatma pahasına kızı Ayşe Günel ile mücadele veriyor.


    Osman Günel’in Yayla lokantası tam da Trabzon’un eski belediye başkanı Orhan Karakullukçu’nun dedesi Ahmet Karakullukçu’nun konağının hemen önünde. O konak satılmış tabi 1962 ‘de. Konağın 1929 yılında yapğıldığını söylüyor Osman Günel. Kendi de 1972 yılında bulaşık yıkamayla başladığı lokantacılığa şimdi Kızıyla devam ediyor. Her geçen yıl sütlaç satışlarından anlıyor gelişmeyi, bölgeye gelen ve gidenlerin yoğunluğunun kendi sütlaç kaselerine yansıdığını ifade ediyor. Gelen giden tur otobüslerine zaman zaman yetişmekte güçlük çektiğini anlatıyor. Siz bir aşçıyı yemek yerken görmüş müsünüz bir düşünün bakalım, ben görmemişimdir. Aşçının yemeği pişirirken doyduğu söylenir. Ama Hamsiköy yayla lokantası’nda ben Osman Günel’i Sütlaç yerken görüyorum ve tabiî ki fotoğrafını çekiyorum. İnsan bezmez, bıkmaz mı aynı şeyi yemekten? Ama yok işte demek ki bıkmazmış ki öylesine iştahla yiyor ki sütlacını, kızının ona sorduğu soruya bile bir süre cevap vermiyor. Ayşe, bir yandan bulaşıklara koştururken bir yandan da Hamsiköy’in belki de ilk bayan garsonluğunu yapıyor. Çünkü, geçmişte Hamsiköy’ü bizim ilk tanıdığımız yıllarda her hangi bir işte bayanların çalışması “ayıp” sayılırdı ve bayanlar çalıştırılmazdı. Ama şimdi Ayşe Günel, sütlaç taslarının birini götürüp, boşlarını topluyor.

    36 yılını Sütlaç yapmaya ve yaşatmaya vermiş Osman Günel, hamsiköy sütlacının da tarifini başkaları gibi saklamıyor ve hemen açıklıyor. O da “her şeyin yerinde güzel” olduğuna inananlardan ve diyor ki, “sanki ben tarifi versem adam bunu adana da yapsa bu tadı mı alacak, İstanbul da yapsa ne olacak, önemli olan sütlacın burada yenmesidir. Bu hava ile sütlaç bileşimidir tadı damaklarda bırakan” diye ekliyor. Sütlaç tarifini de her gelene anlattığını, bunun özel formülü gibi şeylere inanmadığını belirterek sütlaç pişirmeyi şöyle anlatıyor;





    Hamsiköy sütlaç tarifi

    “1 kilo süte 65 gram pirinç,70 gram şeker ve çok az da tuz konur. Bu karışım bir saat 20 dakika da pişer ve pirinç, süt, şeker bir bulama gibi oluyor. 80 kiloluk süt, 60 kiloya ininceye kadar pişiyor. Sonra taslara veya kaselere koyuyoruz, soğuyunca da servis yapıyoruz. Fırınlama veya üzerine bir şeyler ekleme yoktur. Sadece sütlaçtır. Herhangi bir katkı maddesi koymayız”

    Bende yukarda hayal ettiğim gibi iki tas sütlacımı yedim. Kaldı ki ben öyle tatlı seven biri değilimdir. Evde eşim bilse iki tabak üst üste sütlaç yedim, alınır kesin “benim yaptığım sütlaçtan neden yemez” diye. Normalde çok sütle de aram iyi değildir ama işte orada Hamsiköy’de namındanmıdır, şöhretinden mi, havasından mı suyundan mı bilmiyorum orada iki tas sütlacı yedim. Doydum mu diye sorsanız hayır derim çünkü o sütlaçtan doyum olmaz, bana öyle geliyor. Gün kararmış, televizyonlar da Trabzonspor maçı başlamıştı. Onu vatandaşların kahvehanelere çekilmesinden anlıyorum. Kimilerinin “yok bu takımda da iş yok ya” diye vahlandığı sesleri kulağıma gelirken, onunla tartışanların da yükselen seslerle, “şampiyonuk olum bu sene, ne diysun, sen ne dersan de, boş konişiysun” diye söylendiğine kulak misafiri oluyorum. Ve oradan yine eski yolu takip ederek iniyorum tatlı bir mutlulukla Hamsiköy’ den, yine çıkarım diyorum, Nasipsiz lokma yenmiyor, onun için nasipse tabi..Hamsiköy yayla lokantası ise sadece Ocak ayında kapanıyor ve Mart’ın yeniden açıyor kapılarını müşterilerine.

    Sütlaç’ı şah beğenince meşhur oldu


    Sütlacın meşhur olması ise hamsiköy’e yıllar önce İran Şahı Muhammet Rıza Pehlevi’nin gelmesi ve Hamsiköy’de sütlacı yemesinin o dönemler radyolarda haberlerde dile getirilmesi sayesinde olmuş. Osman Günel, “Hamsiköy sütlacının İran şahı Şah Rıza Pehlevi’nin Trabzon’a gelişi sırasında burada Hamsiköy sütlacını yemesinden sonra radyodan buradaki sütlaç yemeği yayınlandı ve bizim sütlacın ünü dünyanın dört bir yanına yayıldı. Devlet karayolunun karşıdan geçmesi, zigana tüneli yüzünden yeni yola dönülmesiyle hamsiköyde bir sessizlik olmuştu. Ama son yıllarda hep daha iyiye gidiş var, işlerimizin yoğunluğundan anlıyoruz gelişmeler oluyor bölgemize gelen giden artıyor diye”


    Osman Günel, İran şahı Pehlevi’nin ve ayrıca Hamsiköy’de Atatürk’ün de Sütlaç yemesi sayesinde sütlaçlarının tanındığını ifade ederken,İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 1934 yılının 14 Haziran günü Trabzon’un il hududu olan maçka’nın Hamsiköy’de karşılandığı da Taraf yazarı Ayşe Hür’ün yazısından anlıyoruz ve öğreniyoruz;

    “İran'la opera diplomasisi, Ayşe Hür / Taraf

    Rıza Şah Pehlevi ve heyeti, 10 Haziran 1934'te Gürcübulak sınır kapısından Türkiye'ye girerken, onları 3. Ordu Müfettişi 1. Ferik Ali Sait Paşa, Kolordu Kumandanı Kemal (Doğan) Paşa, Beyazıt Valisi İmadettin Bey, Cumhurbaşkanlığı Yaveri Cevdet Bey, Hariciye Vekâleti 3. Daire Şefi Kemal Köprülü) Bey'den oluşan heyet karşılamıştı. Şah ilk olarak Türk askerini teftiş etti. Hazırlanan otağda bir süre dinlendikten sonra Türk askerini ikinci kez teftiş etti. Daha sonra Iğdır'a doğru otomobille hareket edildi. Kars, Erzurum, Gümüşhane üzerinden 14 haziranda Trabzon'a ulaşıldı. Aynı gün Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) Bey tarafından Maçka'da karşılanan Şah, iki firkateynin eşlik ettiği Yavuz zırhlısıyla Samsun'a geçti. Buradan trenle Ankara'ya hareket edildi. Şah geçtiği her il ve ilçede büyük bir sevgi gösterisi ve merasimlerle karşılanıyordu.”


    Hamsiköy'e Nasıl gidilir


    Trabzon’dan her saat başı Gümüşhane ve Bayburt dolmuşları kalkıyor. Onlarla gidilebilir, bekçilerden veya başar köyünde inilir ve oradan da geçen dolmuşlarla gidilebilir. En güzel özel otonuzla Başar köyünden veya Bekçilerden gidebilirsiniz. En mantıklısı da özel araç ama turlar var. Eğer turların gezisindeyseniz zaten Hamsiköy gezisini kapsamına alan turlarda zaten oraya çıkılıyor

  6. #25
    Birkan GENÇ
    Birkan61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07/01/2009
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2.765
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Plaka
    61 TS
    Edilen teşekkür: 799

    Standart Vakfıkebir Ekmeği / Trabzon



    Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği geçmişi, fırını, pişirilmesi, şekli, tadı ve bayatlamayan özelliği ile yalnızca Türkiye’de değil dünyada da eşi olmayan ve dilimle satılan tek ekmektir.

    Yayla kültürü gereği hayvancılıkla uğraşan ve ilkbaharda yaylaya çıkan aileler 2-3 gün süren yayla yolculuğu yapmaktaydılar. Bunun doğal sonucu olarak 2-3 gün boyunca bayatlamayan ekmeğe duyulan ihtiyaç taş fırın ekmeğinin icadına yol açmıştır. Yayla kültürünün hakim olduğu her yerde buna benzer ekmekler üretilmesine rağmen hiçbirisi Vakfıkebir Taş Fırın Ekmeği kadar ihtiyacı karşılamamıştır.

    Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan bu ekmek bugün ülkemizin her yanında üretilmesine ve Trabzon Ekmeği olarak bilinmesine rağmen aslına uygun üretimin yapıldığı tek yer Vakfıkebir’dir.

    Taş fırın ekmeğini özel kılan pişirildiği fırın başta olmak üzere, suyu, odunu, unu, mayası, havası, şekli, ağırlığı ve pişiren ustasıdır. Bu nedenledir ki ülkemizin her yanında üretilmesine rağmen Vakfıkebir standardı hiçbir zaman yakalanamamaktadır.

    Vakfıkebir Ekmeğinin Özellikleri

    -Vakfıkebir Ekmeği, tadımlık değil doyumluktur.
    -Ekmeklerin büyük yapılması sonucu pişirme süresi uzadığından dış kabuk kalın, ekmeğin iç kısmı yumuşak, pişkin ve arzu edilen büyüklüklerde gözeneklere sahip olur.
    -Ekmeğin bayatlama süresi uzun olur. Uygun saklama koşullarında 5-15 gün kadar bozulmadan saklanabilir. Bu ekmek soğuduktan sonra temiz bezlere sarılı olarak rutubetsiz ortamlarda tahta kutular içerisinde 5-10 gün arasında, kağıda sarılı ve naylon poşete geçirilmiş olarak buzdolabında 10-15 gün saklanabilmektedir.
    -Tek ekmek olduğu için rahat taşınır ve saklanması kolaydır.
    -Odun ateşinde piştiği ve ekşi maya yapıldığı için kendine has bir lezzeti vardır. Ekşi maya ile yapılan ekmekler iyi kabarır, geç bayatlar.
    -Pişme süresi uzun olduğundan ve iyi piştiğinden dolayı yenildiğinde midede şişkinlik yapmaz.
    -Az miktarda isteyenlere kesilerek gramaj ile satılabilir.
    -Keskin bıçak kesildiğinde ufalanmaz.

  7. #26
    Birkan GENÇ
    Birkan61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    07/01/2009
    Yaş
    34
    Mesajlar
    2.765
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Plaka
    61 TS
    Edilen teşekkür: 799

    Standart Akçaabat Köftesi






    Malzemeler



    • 900 gr. dana eti
    • 100 gr. iç yağı
    • 100 gr. bayat ekmek
    • 5 diş sarımsak
    • 1 çay kaşığı karabiber
    • 1 yemek kaşığı tuz

    Hazırlanışı


    900 gr. dana etini ve iç yağını aynı anda makineden çektirerek kıyma haline getirin.

    Bayat ekmeği ıslatın ve suyunu iyice sıkın.5 diş sarımsağı ince ince kıyın.

    900 gr. kıyma ile çekilmiş 100 gr. iç yağı toplam 1 kg. kıymayı, 1 çay kaşığı karabiber, kıyılmış sarımsak ve 1 yemek kaşığı tuzu kısa bir süre içinde yoğurun.

    Malzemeyi avuç içinde yassı köfteler haline getirin.

    Not :Bir akçaabat köftesi 35 gr. gelmektedir.

    Izgarada pişirerek yanında közlenmiş domates ve biberle ikram edin. Öneri : Yoğurduğunuz malzemeleri 6 saat bekletmeniz daha iyi olacaktır.Buzdolabında beklettiğiniz esnada buzdolabında kokusunu alabilecek birşey olmamasına özen gösterin.

    Izgarada pişirin.

    Öneri : Odun veya kömür ateşinde pişirmeniz ayrı bir lezzet katacaktır.

    Öneri :Izgaranızı kuyruk yağı ile yağlarsanız hem köfteler yapışmaz hem de güzel bir lezzet verir.





  8. #27
    SERDAR ÖZLÜ
    serdar2362 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/08/2009
    Yaş
    62
    Mesajlar
    1.860
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Titanyum Gri
    Plaka
    06 BY 7694
    Edilen teşekkür: 1623

    Standart

    Yok yaw yok ben kilo milo veremem. Kaç aydır perhiz yapıyorum bozdum yeminimi ulennnn...

  9. #28
    DENİZ YURTSEVEN
    erkaymis - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21/04/2009
    Mesajlar
    110
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 89

    Standart

    Alıntı mustafaf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Arap Tavası



    MALZEMELER

    2 yemek kaşığı margarin
    250 gr. kıyma
    6 adet domates
    2 adet kuru soğan
    1 adet yeşil biber
    15 diş sarmısak

    HAZIRLANIŞI

    Kıymayı ve margarini tencereye koyup karıştırın. Kıyma suyunu çekince zar şeklinde doğranmış soğanları ilave edin. Tuz, karabiber atıp kıymayı kavurun. Kavrulan kıymayı fırına dayanaklı bir cam kaba alın. Üzerine küp şeklinde doğranmış domatesleri ilave edin. Yeşil biberleri de halka şeklinde doğrayın. Sarmısakları ilave edin, hepsini elinizle karıştırıp, yayın. 175 derecelik fırında 25 dakika susuz pişirin.


    bunu kesınlıkle tavsıye ederım.cok basıt ve lezzetlı bır yemek oluyor.hele bekarlar ıcın 40 dk. da hazır.yanına bır makarna, bırde salata tamamdır
    ben karadenizliyim fakat arap tavayı iskenderun lu bir arkadaşım yapmıştı çok beğendiğim için 2,sini beraber yaptık bak buda başka bir yöntem seninkinden daha kolay olacağına eminim en azından çok uğraşmıyorsun 250 grlık kıyma ise 200 gr dana 50 gr kuzu kıyması olması gerekir ve kıymanın baharatlarını istediğin gibi ekleyebilirsin(çok fazla sarımsak koyma tadını değiştirme) fırın tepsisine düzle üzerine elips (başka nedenir bilmiyorum ) şeklinde kesilmiş patatesleri domatesleri biberleride ekle 180 derecede 30-35 dakkika

    bu arada osmaniye çorbasının tarifesini vermişsin fakat dövme demişsin ne oluyo??

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Benzer Konular

  1. en sevdiğiniz yemek :)
    tayfux tarafından Serbest Kürsü forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 72
    Son Mesaj: 02/08/2011, 02:35
  2. Erkek'ten yemek tarifleri :):)
    WiSTaRiA tarafından Geyik forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 29
    Son Mesaj: 13/08/2010, 02:14
  3. Yöresel yiyeceklerimiz
    taneren tarafından Serbest Kürsü forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 64
    Son Mesaj: 20/03/2010, 13:53
  4. Önce carting,sonra yemek en son maç (Resimler eklendi)
    ReNoVaTio tarafından Ankara forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 27
    Son Mesaj: 27/08/2008, 14:02
  5. Yemek hazırrrr Buyrun sofrayaaa :D:D
    dagored tarafından Geyik forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 18
    Son Mesaj: 06/04/2007, 10:57

Yer imleri

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  


Forumdaki tüm yazışmalardan üyelerin kendisi sorumludur. Çıkabilecek herhangi bir hukuki durumda, forum yönetimi yetkili merciilerin talepleri doğrultusunda, ilgili üye/üyelerin tüm erişim bilgilerini/kayıtlarını vermekle yükümlüdür. Yeni üye olanlar, maillerine gönderilen onay maillerini onayladıktan sonra, admin onayıyla üye olabilmektedirler. O nedenle üye olurken profil bilgilerinin özenli, doğru ve eksiksiz şekilde girilmesi son derece önemlidir. Üyeler; forumda geçirdikleri zaman zarfında forum kurallarına uymak zorundadırlar. Kurallara aykırı davrandığı tespit edilen üyeler hakkında haber vermeksizin işlem yapma hakkı forum yönetimine aittir. Forum kurallarını okumak için tıklayınız. Unutmayınız; bu ortamdaki özgürlüğünüz, başkalarının özgürlüğüyle sınırlıdır.
Reklam vermek, bilgi & iletişim için: admin@grandepuntotr.com



# Fiat Türkiye Kullanıcı Forumları Network #

www.fiattr.com   |    www.puntotr.com   |    www.grandepuntotr.com   |    www.puntoevotr.com   |    www.bravotr.com   |    www.lineatr.com   |    www.500tr.com   |    www.ottimotr.com   |    www.aegeatr.com