Yorumunuz için teşekkürler. Ancak bu ülkedeki darbeleri ve darbe dönemi zulümlerini çöp toplama görevlileri değil, bahsettiğiniz kişiler yaptı biliyorsunuz. Henüz sonuçlanmamış bir dava için "işlemedikleri suçlarla itham etmek" deyimi kullanmak doğru değildir diye düşünüyorum. Suç işlemediğini nereden biliyoruz ? Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içinde komutanlara şantaj çetesi ortaya çıkmamış mıdır mesela ? Hayır diyorsanız benim 1.dereceden akrabam bu şantajın kurbanı oldu ve Tuğamirallikten istifa etti..Yanısıra bu şahısların gizli dinlemeye takılmış telefon görüşmeleri ve ses kayıtları var. Tüm bunları inkar ederek suçsuzluk atfında bulunmak bence doğru bir yaklaşım olmaz.
Elbette ki işini bilen bir subay kolay yetişmişyor. Ancak her ne olursa olsun, makamı ve mevkii ne olursa olsun, toplumsal suçlara dayanak teşkil eden davranışları sergileyen, bunlarla ilgili planlar yapan ve suça iştirak etmiş kişilerin meslekten tecriti ve cezalandırılması gerekir. Eğer siz suç ve ceza mekanizmasını işletmezseniz, bugüne kadar olduğu gibi vatandaşınızın devlete karşı olan güvenini tesis edemezsiniz. Daha bundan 10 sene önceye kadar bir vatandaş polise ve askere dava açmaya korkardı, türlü yollardan başına birçok olay gelir veya hayatı zindana çevrilirdi. Bugün korkulmuyorsa, bu bizim demokrasi alanında aldığımız mesafenin ve herkesin yerini bilmesinin oturmaya başlamasındandır.
Bu tatsız olayların yaşanmasını hiç kimse istemiyor, ancak halk üzerinde komplolar kurarak mevcut otoritesi üzerinden faşizan uygulamaları da kimse istemiyor. Artık Türkiye'nin değiştiğini kabul etmek gerekir..
Bu sadece askerler için geçerli değil. Devlet kademelerindeki herkes için geçerlidir ve geçerli olmalıdır. Bugün TSK mensuplarının bu kadar mercek altına alınmasındaki sebep esasen iddia edildiği gibi akıldışı TSK'nın tasfiyesi değil, TSK'nın modernizasyonu projesinin bir parçası olması ve 1940 model yöneticilerin değişmeye karşı direncidir.
Yukarıdaki örneği bu yüzden vermiştim. Özellikle silah kullanımına izin vermiş kolluk kuvvetlerinin, değişime direnmesi bu topraklarda yeni bir durum değildir. Osmanlı döneminde de Bektaşi Ocağı ve Yeniçeriler ordunun modernize edilmesine sürekli karşı çıkmışlardır. Sürekli ayaklanarak yenilikçi ve modernlik yanlısı yöneticileri linç etmişlerdir. Hatta günümüzde "isyan" anlamında kullanılan "kazan kaldırma" deyimi buradan gelmektedir. Nizam-ı Cedid ve Asakir-i Mansure-i Muhammediyye girişimlerine bakarsanız bu konunun en şiddetli örneklerini görebilirsiniz.
Sonuç itibarıyle bu, modern ve yeni bir ordu teşkilatının doğum sancılarıdır. Eski bir zihniyetin tasfiyesidir diye düşünüyorum. Ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Amerika Türkiye Ordusu'nu zaten istediği gibi yönetiyor. Yani TSK buna karşı bir direnç gösteriyor gibi bir iddia yanlış bir yaklaşımdır. Özellikle 27 Mayıs ve 12 Eylül Askeri Darbesi'nde bunu gayet net bir biçimde gördü Türkiye.
Saygılar.
Yer imleri