bugün mevlit kandili..kutlu olsun
bunu muhakkak okumalısınız..vahim gerçekler..günaydın
Çalınan ekmek Emin ÇÖLAŞAN
GAZETECİLİK yaşamında her dakika her şeyle yüz yüze geliriz. Çok şaşırdığımız anlar olur. Bazılarına inanmayız, inanmak istemeyiz.
İstanbul'dan bir okuyucum tarafından birkaç gün önce gönderilen faks, bunlardan biriydi. İsminin açıklanmasını istemeyen okuyucum aynen şunları yazıyordu:
"21 Mart günü arabamı Kadıköy tarafında cadde üzerine park ettim. Yarım saatlik bir işim vardı, oraya gidecektim. Arabamın sağ arka koltuğuna az önce önünden geçtiğim marketten aldığım üç ekmeği bırakmıştım. Ekmekler naylon poşet içerisinde duruyordu. Camlarım renkli değil. Yani dışarıdan bakınca arabanın içini görüyorsunuz.
Biraz sonra geldim ve arabamın kapısını açtım. Ben fark etmemiştim, tam o sırada genç bir hanım gösterdi: 'Beyefendi, arabanızın arka camını kırmışlar.'
Hemen arkaya dolandım, gerçekten de sağ arka cam kırılmıştı...
Ve sağ arka koltukta bulunan üç ekmek çalınmıştı.
Arabamda zaten başka bir şey yoktu ve dolayısıyla radyo-teyp falan gibi çalınan başka bir şey de olmamıştı.
Nereden nereye geldiğimizin bundan daha iyi bir örneği olamaz. İnsanlar ana caddede bile o riske giriyor ve camı patlatıp ekmek çalıyor.
Çevredekilere sordum, olayı gören ve duyan yoktu. Polise falan gitmedim; çünkü boşuna zaman kaybı olacaktı.
Kamu görevlisiyim, lütfen adımı zorunlu olmadıkça açıklamayın."
Okuyucum telefon numaralarını yazmıştı. Faksı alır almaz aradım... Çünkü olanlara inanmamıştım. Kamu kesiminde üst düzey bir yönetici olan okuyucum aynen doğruladı ve şöyle dedi:
"Polise gitmediğime şimdi pişmanım. Bu olayı, yani artık ekmek bile çalındığını keşke devletin arşivine geçirseydim."
Bana da, ilk kez duyduğum bu acı olayı size olduğu gibi yansıtmak kaldı.
Yine birkaç gün önce üç Cumhuriyet Savcısı ile konuşuyorduk. Aynen şöyle dediler:
"Her konuda işlenen suçlarda çok büyük artış var. Polis ve biz başedemiyoruz. İşin acı tarafı, şimdi önümüze gelen şikáyetleri işleme koyarken insan olarak da utanıyoruz.
Semt pazarlarında özellikle alışveriş sonrasında evine giden yaşlı insanların elinden sebze-meyve torbasını kapıp kaçıyorlar. Ya da yardım amaçlı taşıma bahanesiyle aynı şeyi yapıyorlar."
Dondum kaldım.
* * *
Fahrettin Göyçimen yazıyor: "İstanbul'da saat 18.30'da iki bıçaklı maganda, arkadaşıyla birlikte kurstan dönen oğlumu gasp ettiler, cep telefonunu alıp kaçtılar. Başıboş sokak itleri İstanbul'da dehşet saçıyor. İstanbul yavaş yavaş onlara kalıyor. Kendi başlarına kalınca da birbirlerini ısırıp yemeye başlayacaklar.
Benim en çok üzüldüğüm, oğlumun ve arkadaşının gözlerindeki korku ve dehşet, tenlerindeki çekilmiş kanın sebep olduğu beyaz solukluk. Bu travmayı nasıl atlatacaklar? Şimdi bunu düşünüyorum."
* * *
Emekli albay, altın madalyalı Kıbrıs gazisi plastik cerrah Doç. Dr. Harun Özkan yazıyor: "Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi'nde muayenehanem var. Geçenlerde üç dakika için arabamdan inip cep telefonumu almaya çıktım. Üç dakika sonra geldiğimde sol arka kapı camının kırıldığını ve içinden çantam ve laptopumun çalındığını gördüm.
Kimliğim, ehliyetim, araç ruhsatım, anahtar ve gözlüklerim, kredi kartlarım, hastalarımın tüm belge ve bilgileri gitti.
Olayı derhal Şişli Emniyet Amirliği'ne bildirdim. Tutanak tutuldu. Bana şanslı olduğum söylendi ve buna örnek olarak çok acı olaylar anlatıldı. Tedbirli olmadığım için suçun bende olduğu imalarıyla gönderildim. Hepsi bu kadar!
Bu durumda ben ne yapacağım? Elim kolum bağlı kaldı. Bizler, bu ülkenin namuslu ve üretken insanları bu şehirde yaşayamayacak mıyız? Aracımın bulunduğu yerden 50 metre ötede gezici polis otosu vardı. Cadde aydınlık ve kalabalıktı. Bu şartlarda bile soyulduğumuza göre, Sayın Emniyet Müdürümüz bizlere ne tavsiye etmektedir? Bu şehrin asayişinden kim sorumlu? Burada yaşayacak mıyız, yoksa terk etmek zorunda mı kalacağız?
Emin Bey, ben Kıbrıs savaşında bile can ve mal güvenliğimin bu kadar tehlikeye düştüğünü hatırlamıyorum."
İşte size uygulanan ekonomik politikalar, milyarlarca dolarlık satışlar, eşe dosta ve partili yandaşlara yapılan trilyonluk kıyaklar ve işte insanlarımızın içine düşürüldüğü utanç tabloları! Yarattıkları eserle gurur duysunlar!
EMİN ÇÖLAŞAN
ölümü engelleyemeyiS ama uzak tutabiliris..işte belgesi
Gelişmiş ülkelerde istatistiklere dahi alınmayacak kadar düşük oranda olan trafik kazaları ya da basit hastalıklar, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde 10 temel ölüm nedeni arasında yer alıyor.
WHO’nun resmi internet sitesinde yayınlanan rapor, ülkeleri Dünya
Bankasından alınan gelir bilgilerine göre “gelişmiş”, “gelişmekte olan” ve “az gelişmiş” olmak üzere üç gruba ayırırken, özellikle birinci grup ile ikinci grup ülkeler arasında gerek ölüm nedenleri, gerekse ortalama ömür istatistiklerinde çarpıcı farklılıklar olduğu gözler önüne seriliyor.
ZENGİNİN DE FAKİRİN DE DERDİ KALP
Varlıklı ve yoksul ülkeler arasında yaşam kalitesi, sosyal konular ve ölüm nedenleri bakımından ciddi farklılar bulunsa da koroner arter hastalıkları her üç grupta da ölüm nedenleri arasında ilk iki sırada yer alıyor.
Gelişmiş ülkelerde birinci ölüm nedeni koroner arter hastalıkları, ikinci ölüm nedeni ise felç ve beyin fonksiyonlarına ilişkin diğer hastalıklar olarak belirlenirken, gelişmekte olan ülkelerde bu hastalıklar yer değiştirerek ilk iki sırayı alıyor.
Az gelişmiş ülkelerde de birinci ölüm nedeni koroner arter hastalıkları, ancak ikinci sırada diğer iki grupta daha alt sıralarda yer alan solunum yolları enfeksiyonları yer alıyor.
AIDS VE TRAFİK
WHO’nun hazırladığı rapor, dünya genelinde ölüm nedenlerinde ilk iki sıradaki benzerlikler olduğunu, buna karşılık diğer ölüm nedenlerinde ülkenin gelişmişlik düzeyine bağlı olarak önemli farklılıklar bulunduğunu gözler önüne serdi.
Rapora göre, gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri listesinde ilk onda yer almayan HIV/AIDS, gelişmekte olan ülkelerde 4., az gelişmiş ülkelerde ise 3. en yaygın ölüm nedeni. Bu durumun en önemli nedeni, gelişmiş ülkelerde güvenli cinsel ilişki oranının fazla olması ve gelişmiş ülke vatandaşlarının gerek HIV tanısının konmasında gerekse bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yönelik tedavilerde daha fazla şansa sahip olmaları.
WHO’nun raporu, gelişmiş ülkelerde trafiğin artık canavar olmaktan çıktığını da ortaya koyuyor. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en yaygın 10 ölüm nedeni arasında yer alan trafik kazaları, gelişmiş ülkelerin listesinde yer almıyor.
Birinci ve ikinci grupta yer alan ülkelerde çeşitli kanser türleri sıralamada yer alırken, yoksul ülkelerde yaşayan önemli sayıda insan ise hala verem, sıtma ve ishal gibi hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirebiliyor. Az gelişmiş ülkelerde doğum ve doğum sonrası komplikasyonları da gelişmiş ülkelerin aksine hala anne ve bebek sağlığını ciddi ölçüde tehdit ediyor.
70 YAŞIN ÜZERİNİ GÖREBİLENLER
Çeşitli hastalıkların tedavisi ve yaşam kalitesi bakımından daha çok olanağa sahip olan gelişmiş ülkelerde yaşayanların yüzde 70’i 70 yaşın üzerinde yaşama veda ederken, yoksul ülkelerde bu oran her üç kişiden birine kadar düşüyor.
Rapor, yoksulluk ve olanaksızlıkların en çok çocukları vurduğunu çok net biçimde ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkelerde 14 yaşın altında çocuk ölümleri yüzde 1’in altında seyrederken, az gelişmiş ülkelerde her üç çocuktan biri 14 yaşına gelmeden yaşama veda ediyor.
Dünya genelinde her yıl ortalama 11 milyon çocuk, 5 yaşın altındayken ölüyor. Rakamlar, dünya genelinde ölen çocukların yüzde 98’inin gelişmekte olan ve yoksul ülkelerde hayata gözlerini yumduklarını ortaya koyuyor.