Allah rahmet eylesin... :(
Allah rahmet eylesin... :(
dün haberlerde özürlü çocuklar için katıldığı bi fotoğraf çekimini izledim..çok kötü oldum insan inanamıo bu adam öldü mü dio..80 küsür yaşında gözleri sevgi ve ışık dolu
ben sabah haberlerinde izlesim gerçekten üzüntü verici allah rahmet eylesin...
Türkiye ye çok faydası dokunmuş biriydi ... Allah rahmet eylesin .... :(
:hiho: Türkiye’nin resmi aday olmasına rağmen kutlamalarına çağrılmadığı 50’inci AB yaşgününde Avrupa’nın önde gelen yazarları eleştirel bir metin yayınladı.The Independent gazetesinde yayınlanan mektup AB’yi 50’inci yılında Darfur’a duyarlı olmaya çağırdı.
“27 AB ülkesinin liderlerine, birkaç kilometre güneyimizdeki bir kıtada en savunmasız, zayıf ve mahrum insanlar Sudan’da katledilirken biz Avrupalılar bu kutlamaya nasıl cesaret ediyoruz? Vahşetten daha fazla vahşeti önlemek için kurulan AB’nin Darfur’daki katliamları önlemek için söyleyecek bir sözü, uygulayacağı bir prensibi, yapacak bir şeyi yok mu? Srebrenitza’daki ödleklik tekrar mı edilecek? Eğer öyleyse, biz neyi kutluyoruz?
Politik katılımlarımızın zayıflığını mı?
Siyasi sınıflarımızın gereksiz tefekkürlerini mi?
AB’nin doğum günü kutlanıyor
Bürokrasilerimizin iktidarsız hiçliklerini mi?
Auschwitz’e izin veren ve Bosna’da başarısız olan Avrupa Darfur’daki katliama tahammül etmemelidir. Avrupa siyasi sınıf ağlarından, birinci dünya ülkelerinin ekonomi kulübü olmaktan, ve bürokratik şişkinliklerden daha öte bir şeydir. Avrupa insanın değerine ve onuruna önem veren ve yaşatan bir kültürdür. Bu ortak kültürün adına 27 AB başkanını Sudan rejimine karşı tedbir almaya çağırıyoruz.
Onları kıyılarımızı, sağlık sistemlerimizi, ve mallarımızı kullanmaktan men edin. Bankalarımızdaki mal varlıklarını dondurun ve diğer duyarlı ülkeleri harekete geçirin.
Afrika’da bir medeniyet yok olurken biz bir kere daha seyirci kalmayalım, Avrupa medeniyetini aldatacak şekilde davranmayalım.
Bu çağrı bize bir hediye ve kanıt olsun. Her şey düzeldiğinde hep birlikte onurluca kutlayalım.”
İMZA...
Umberto Eco
Dario Fo
Günter Grass
Jürgen Habermas
Václav Havel
Seamus Heaney
Bernard Henri-Levy
Harold Pinter
Franca Rame
Tom Stoppard
biz pasif kalmaya alışmışız bize ne denirse yapmaya ne söyletmek istenirse söylemeye mecbur bırakılmışız şöyle hep birlikte elele versek bu düzeni ve bu dünyayı ayağı kaldırmaya gücümüz var ama ne yazıkki yapacak potansiyelde insanımız yok paylaşımın için teşekkürler
biz AB yoluna 10-0 yenik başladık.ne yazık.propaganda yapma die belki uyarılırım ama çok üzülüyorum paylaşmak istedim..süründüre süründüre aldıkları AB ye ne onursuzca gireceğimizin farkında olmayan topluluk sokaklarda ezik ezik kutlicak ne yazık ki bu durumu..Tabi kabul edilirsek??Oysaki hiç ihtiyacımız yok bilemiorus bunu..
27 Mart Dünya Tiyatro Günü
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) tarafından 1961 yılında ilan edilen “27 Mart Dünya Tiyatro Günü” ulusal ve uluslararası bildiriler, ücretsiz oyunlar ve çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.bugün tiyatrolar bedava:pirateinhat:
Tşkrler arkadaşım ;)
bişi diil ;)
Bir gurup arıyla sineği bir şişeye koyuyorlar. Şişenin taban tarafını ışığa
doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar. Arıların
hepsi ışık olan tarafa doğru üşüşüyorlar .
Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı olduğu bir madde olduğundan çıkmayı başaramıyorlar.
Bu arada sinekler, şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar.
Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor.
Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar.
İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor.
Ancak daha derinlemesine düşününce, karşımıza bir anıt gibi dikilen gerçek çok farklı oluyor.
Çok basit gelen bu deney beni oldukça düşündürdü.
Arıların ne kadar akıllı varlıklar olduğunu hepimiz biliyoruz.
Sinekler ise malum hayvanlar.
Arılar ne kadar temizse adı üstünde, sinekler de o kadar iğrençtirler.
Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama, sineklerden midemiz bulanır.
Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuskusuz. Onlar, engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.
Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.
Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran. Kendine saygı, yasadığı topluma saygıdır.
Sinekler, karanlıkta sıvışan kaçaklardır .
Karanlığa yürüyenlerdir.
Karanlık düşüncelerdir.
Şişenin ağzının karanlığa bakmasının onlarca hiç bir önemi yoktur . Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır.
SADECE Kendi yaşamları söz konusudur.
Nerede yemek varsa, nerede rahat yasayacaklarsa, nerede çok para kazanacaklarsa oraya giderler.
Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların.
Arıyı kovalamak isterseniz savaşır.
Engellere aldırmaz.
Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır. Ve değerleri için ölür.
Ama sinekler kaçarlar.Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler
kovaladığınız yere. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler.
Pis ayaklarıyla ezerler yaşadığımız her yeri.
Arılar yumurtalarını yalnızca kovanlarına bırakırlar.
Oysa sinekler her yere yumurtlar, her yerde ürerler.
Onlar için yumurtalarını bırakacakları yerin bile hiç önemi yoktur....
ENGELLERE RAĞMEN IŞIĞA YÜRÜYENLERE, IŞIĞA ULAŞMAK İÇİN
ÇABALAYANLARA, IŞIK SAÇANLARA SEVGİLER, SAYGILAR.......
konuyu yanlış yerde açmış olabilirim :(
Çok güzel arkadaşım ya
tşkrler ;)
Teşekkürler paylaşıma...
AB ye Türkiye, bu birlik parçalanana kadar sadece aday olur.Ne içeri girebiliriz ne dışarı çıkabiliriz...
Bugün paylaşım günü anlaşılan:)
Teşekkürler...
teşekkürler bilgi için
Dünya Tiyatro Günü kutlu olsun...
Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız, sahip olduğunuz güzellikleri paylaşın
İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtüstü yatmak ;zorundaydı. Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine. Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini anlatarak geçiriyordu. Diğer hasta hep bir sonraki günü iple çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı dinlemek için.
Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu. Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar teknelerini suda yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaçlar etrafı süslüyor, uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu. Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı. Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Günler ve haftalar geçti. Bir sabah banyo yaptırmak için su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniniyle karşılaştı: Uykusunda, huzur içinde ölmüştü. Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için çagirdi. Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup olamayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından doğruldu adam. Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça dönmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu. Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında gördüklerini sordu. Hemşirenin ölen adamın kör olduğunu ve pencerenin önündeki duvarı görmediğini söyledi.
"Sanırım seni cesaretlendirmek istedi" dedi.FRİENDS
dünya tiyatroLar günü kutLu oLsun. sanırım bu hafta tiyatroLarda ücretsiz, arada bu tür sosyaL etkinLikLer güzeL oLuyor, yoksa biLgisayar başında asosyaL oLup gidiyor insan.
evet ben mesela göbek yaptım kendime :) pek anlaşamıyorus ama beraber yaşamayı öğrendik ;) bu hafta spora başlıorum tavsiye ederim.göbekle yollarımız ayırcaaazzzz....
eline sağlık çok güzel bir yazı olmuş....
Ooffff,nefismiş...
gerçekten olumlu insanlarla paylaşım yapmak hayatımızı çok etkiliyor..dikkat etmekte yarar var ;)hayata olumlu bakmak için.
Güzel paylaşım, saol.
Olumlu paylaşım için teşekkürler:)
negatif ya da pozitif, insanlardan uzak durmamalı bence negatif insanları da pozitif yapmak için uğraşılmalı...
Yunus Emre'nin de dediği gibi;
yaratılanı sevmeli, yaratandan ötürü....
:)
vayy emre çok güzel bağlamışsın sende hani :) süperdi
güzel yazıymış paylaşım için çok teşekkürler..
emre yunus emre haklı belki ama şuanki hayat şartları insanlarda tahamül sınırını en alta indirdi.yinede dediğinin yapmakta fayda var tabi..;)
bak bu daha iyiydi..:D
aklına ve yüreğine sağlık arkadaşım paylaşımlarını beklıyorum şahsen.
çok teşekkürler paylaşımın için
okuLda gün boyu biLgisayar başındayım, eve geLiyorum yine biLgisayar, Liseden beri 8-9 senedir böyLe. arada eLLerim agrıyor. bu yaşta kirençLenme mi vardır nedir biLmiyorum. omuzLarım fiLan ağrıyor. gözLer zaten bozuLdu gitti. asosyaLLik git gide artıyor. yakında insanLarLa karşıLıkLı yüz yüze sohbet etmeyi unutacağız : )
sonumuz hayır oLsun
ben teşekkür ederim:o
...Bir süre önce bir adam,
üç yaşındaki kızını, bir rulo altın renkli kaplama kağıdını
ziyan ettiği için cezalandırmıştı.
Durumları iyi değildi ve kızının, kâğıtları
ağacın altına koyacağı bir kutuyu süslemeye harcaması
onu çok sinirlendirmişti.
Buna rağmen küçük kız,
ertesi sabah hediyeyi babasına getirdi
ve "Bu senin için babacığım." dedi.
Arkadaşım, gösterdiği tepki için kendini suçlu hissetti
ama kutunun boş olduğunu görünce için için sinirlenmekten de
kendini alamadı.
Kızına bağırdı:
"Birine bir hediye verdiğin zaman
içinin dolu olması gerektiğini bilmiyor musun?".
Küçük kız babasına yaşlı gözlerle baktı ve şöyle dedi:
"Ama babacığım, kutu boş değil ki.
Ben kutunun içine öpücüklerimi üflemiştim.
Hepsi senin için babacığım."
Babanın içi paramparça olmuştu;
kızını kucakladı ve onu affetmesi için yalvardı.
Adam, bu altın renkli kutuyu yatağının baş ucunda
yıllarca sakladığını anlattı bana.
Ne zaman cesaretini kaybetse,
kutunun içinden hayali bir öpücük çıkarıyor
ve onu oraya koyan çocuğunun sevgisini hatırlıyordu.
Gerçek anlamda bakmak gerekirse, hepimiz,
arkadaşlarımız ve ailelerimiz tarafından
bize sunulan, karşılıksız sevgi ve
öpücüklerle dolu altın renkli kutulara sahibiz.
Dünyada sahip olabileceğimiz
daha değerli bir şey olamaz.
Hayata iyi bakın...:captain:
oooo çok güzellll
aslında arkadaşlar ufak buluşmalarda biraz sportif organizasyonlar da yapsak tam süper olur :) mesela halı saha maçı, masa tenisi uvası,basketbol, yürüyüş....
bence süper olur
çok hoş hikayeler teşekkürler zeynep.
nerden buluyon bunları parçalıyon bizleri :) bu da süper