Arkadaşlar, dün gece 21:30 gibi Beylikdüzü kapalı pazar civarından ışıklar söndürülüp yakılmaya bağlandı. Bir iki dakika içinde bizim sokağın buna karşılık verdiğini gördüm. Arka cephemden, Adnan Kahveci mahallesinin marmara denizine bakan tarafımdam sesler geliyordu. Kalkıp baktım, tencere tava düdük. Ön tarafta durum ne diye salona döndüm. Burda yukarıdan, Beylikdüzü tarafından korna sesleri gelmeye başlamıştı. Dalga böyle hızla yayılırken bizim Puntonun tavanına bayrağı bağlamamız 5 dakika almadı. Ben, babam, eşim dakikalar içinde yoldaydık. İlk gördüğümiz araba selector ile selamladı. İkinci arabanın camlarına çıkıp oturmuş 16-17 yaşlarında iki kız çocuğu "her yer taksim her yer direniş" diye bağırıyordu, direksiyonda babaları. Ve caddeye bağlanmamla dev bir konvoyun parçası oldum. Korna çalan arabaları caddeye inmiş ellerindeki tencere tavaya kaşık kepçe ile vuran tezlere bizi selamlıyordu. Beylikdüzünü bilenler bilir, kuğulu parktan yukarı çıkamadım. Puntoyu bıraktık, bayrağı belimize sardık, bizimkent köprüsüne doğru yürüyüşe geçtik. Çok insan gördüm hüngür hüngür ağlayan. Migros önüne geldiğimizde orada bekleyen bin kişi ile belediye istikametine yürüyüşe geçtik. Biz devam ederken büyükşehir mahallesinden gelen gurubu fark ettik. Yaklaşık bin kişi daha kanatlardan katıldı aramıza ve yürüyüş tekrar başladı. İstikametimiz E5 üzerine yapılan yeni meydandı. 15 dakika sonra saat 22:00 civarı 2 bin kişi ile meydana giriş yaptık. İlk gördüğüm uzaka yan yol İstanbul istikametinde birikmiş stop lamlabalarından mutevit kırmızı bir ışık hüzmesi önünde siyah bir karınca sürüsü oldu. Yani benim astiğmatimin bana gösterdiği buydu. Eşim dedi, geliyorlar. Kavaklı mahallesinden 3bine yakın vatandaş yanyol üzerinden geliyordu. Onlar meydana girmeden davul ve zurnanın kortej başı yaptığı bir kol karşı kanattan, E5'in Esenyurt tarafından meydana giriş yaptı. Saat 22:30'da, ilk ışığı görmemden tam bir saat sonar 10bin kişiydik meydanda. Art niyetli arkadaşlarımız için hemen tasvir etmeye çalışayım. O kadar güzel insanlardi ki. Anneler , babalar, oğulları ve kızları ile çekirdek aileler. Kucakta kundakta bebekler. Sevgililer. Emekliler. Torununu evde tutaşamamış dedeler. İstaklal marşı okundu önce. Ardından marşlar, şarkılar. Halaylar ve sloganlar. En ufak bir taşkınlık yok. Çünkü ortada bir tane ama allah için bir tane polis yoktu arkadaşlar. Çok bağırdık Beylikdüzü burada biber gazı nerede diye ama gelmediler. Ortada polis ve provokasyonu olmayınca bir karnaval vardı adete gece beylikdüzü'nde.(şimdi buna gücenmece yok, içinde bu sözüme karşı en ufak bir rencide oluştu ise cuma günü sabaha karşı 05:00'da gezi parkında çadırları içinde uyuyan masum guruba biber gazı ve köpekler ile saldıran polisin çadırları ateşe verip yakması ile içinde bulunduğumuz sürecin fitilinin ateşlendiği gerçeğini hatırlamanı tavsiye ederek sözlerime devam ederim). En son galiba dünya kupasında milli takımımızın fırtına gibi estiği yaz böyle bir milli gurur hissetmiştim yüreğimde. O zamanda bu güne dek başımıza gelenleri hep acı ile, çaresizce, sinerek izledik. Bayramlarımızı yasakladılar. Genelkurmay başkanımızı terorist diye içeri tıktılar.Terörü yenip Kürt sorununu hakkıyla çözmek yerine terrorist ile anlaşma yapıp bize de analar ağlasın mı yoksa , sus bakayım diye sözde çözümlerini bize gazladılar. Başlarımıza da bize IQ testi yapacak akil adamlarını diktiler şaka gibi. Ben hala her altı ayda bir Schengen kuyruğunda sürüneyim, AB ile ilişkileri soğuturken bana Gana ve Bostwana ile vizederin kaldırdık dediler, benimle dalga geçtiler. Ne emek sineması kaldı ne inci pastanesi. Ülkemin adını tabelalardan sildiler. En son içkime de el attılar, rakıma karıştılar. Sen kimsin be ağa sen kimsin. Bir tokadımla yerle bir olur saltanatın. Bir milletle dalga geçmek bu kadar mı kolay. Ben marjinal grup üyesi değilim. Marjinali varmı bilmiyorum ama dış ticaret uzmanıyım. Sıradan bir vatandaşım. Komşum sana oy verdi diye ben bu akşam ne yiyip ne içeceğimi sana mı soracağım. Uzun yazdım ama içinizde bu olanlara şüphe ile bakan, memnuniyetsizlik içinde olan, ardında art niyet arayan bir kişi bile varsa, lütfen, istirham ediyorum, ümmeti muhammed aşkına, Gülse Birsel'in bu günkü yazısı ile devam etsin okumaya: Gezi Parkı’nın tercümesi “Eeeah yetti beaaa!” - Gülse BİRSEL - Hürriyet
Son söz, demokratik sistemde görüşünüzü yalnız 4 yılda bir oy vererek belirtmezsiniz arkadaşlar. Demokrasi oyunu ver ve 4 yıl ne yaparsa rağzı ol demek değildir. Oyunu ver, yapacağım dediklerini yapması için bir fırsat ver ve izle, gözle demektir. AKP'ye oy veren sevgili arkadaşlarım. Her halde hiç birinize gelip bana oy ver çünkü ülkenin adını tabelalardan indireceğim, terörü yenemem ama gidip onlarla iş birliği yapacağım, pkk'ya af çıkaracağım, taksimde 3-5 ağaç var onları da kesip yerine alt kata avm üst kata daire konduracağım. Dükkan aşağıda ev yukarda gül gibi yaşayıp gideceğim dememiştir, değil mi? Meydan da demokrasilerde sandık kadar bir gerçektir. Bunun için toplantı ve gösteri yürüyüşleri anayasal bir demokratik hak olarak anayasamızda yer alır. Yani öyle tepkini sandıkta göster felan palavra. Ben zaten sana oy vermemişim ve vermeyeceğim.Ama sen balkonda bana söz vermiştim, benim de başbakanım olacaktın. İşte ben de şimdi, başbakanıma sesimi duyuruyorum. Herkese selamlar..