Sayfa 2/2 İlkİlk 12
34 sonuçtan 21 ile 34 arası

Konu: --18 Mart çanakkale Zaferi--

  1. #21
    Ahmet Gündoğdu
    ghost rider - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27/12/2006
    Yaş
    53
    Mesajlar
    286
    Nereden
    Tekirdağ
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Plaka
    59 AH 256
    Edilen teşekkür: 3

    Standart

    Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz,
    bu topraklar gerçekten hiç kolay korunmamış,sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz..
    bir çanakkaleli olarak onlarca kez gezdim şehitlik bölgesini ve her seferinde aynı duygu yoğunluğu yaşıyor insan,şehitlerimizin yaşlarına baktığınızda 18 ile 30 yaş arasında değişmekte,en verimli yaşlarında ,hayatı maksimum yaşayacakları bir yaşta bu VATAN için hayatlarını hiçe saymışlar ve bunu gözlerini bile kırpmadan yapabilmişler.
    Bu vesile ile her yıl 18 Martta değişik grupların yaptığı çanakkale gezilerini(şehitlerimizi anma),biz grandepunto severler olarak mutlaka gelecekte gerçekleştirmeliyiz diye düşünüyorum,bu hayatı bu özgür ülkede yaşayabilmemizi sağlayan bu güzide insanlara bir vafa borcumuz var..

    Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
    Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
    Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
    Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

    Herekese 18 Mart kutlu ve mutlu olsun...

  2. #22
    G M
    PuNToGiRL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09/01/2007
    Yaş
    37
    Mesajlar
    516
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Edilen teşekkür: 7

    Standart

    Konu OzzY tarafından (18/03/2007 Saat 13:04 ) değiştirilmiştir. Sebep: kod hatası

  3. #23
    jale soyusü
    Kurallara uymadığı için forumdan uzaklaştırılmıştır. oceanos - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26/02/2007
    Mesajlar
    81
    Nereden
    Konya
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 4

    Standart

    Bu ne güzellik PUNTOGIRL,bu ne güzellik,
    Bütün güzelliğini bugün kocaman yüreğinde gösterdin bize...
    Sana iliklerimize kadar hissettirdiğin milli duygular için tşk.ederiz.
    Yaşadığımız toprakların kutsallığını bu kadar manalı yansıttığın için,
    Ne mutlu sana,Ne mutlu bize,NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

  4. #24
    ertan yıldırım
    brvhgt - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    17/12/2006
    Yaş
    42
    Mesajlar
    1.266
    Nereden
    İzmir
    Rengi
    Kar Beyaz
    Edilen teşekkür: 515

    Standart

    dün akşam 300 spartalıya gittim tamam güzel film ama persler aciz barbar yunanlılar herşeyiyle mükemmel ya bukadar uydurma mitler ve hikayelerle adamlar milyonlara ulaşıyor bizse ta osmanlıdan gelen gerçek tarihimizi anlatamıyoruz alsana çanakkale yap güzel bir film bizim tarih yabancılarda olsa 10 tane oskarlık film çıkardı bide filmin sonunda salak bitane herif diyorki düşman bizden 3 kat fazla her yunanlıya 3 pers dşüyor bu bizim için ideal bir rakam diyor hoşt lan malazgirt mohaç çanakkale ve kurtuluş savaşında bizim syımız kaçtıki filmin amacı yunan milliyetçiliğini gazlamak

  5. #25
    Mehmet Özcan
    Basın-Yayın Sorumlusu femoli - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    31/01/2007
    Yaş
    44
    Mesajlar
    18.861
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Beyaz
    Plaka
    YMS
    Edilen teşekkür: 7336

    Standart

    walla çok saol paylaşımın için insan bunları okuyunca daha başka hissediyor teşşekkür edrim

  6. #26
    Arda BULUT
    ABNEW - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/02/2007
    Yaş
    46
    Mesajlar
    12.708
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 4298

    Standart

    Anlamı her geçen gün biraz daha artan bir gün, teşekkürler paylaşıma...

  7. #27
    G M
    PuNToGiRL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09/01/2007
    Yaş
    37
    Mesajlar
    516
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Edilen teşekkür: 7

    Standart

    --ÇANAKKALE'Yİ GEÇEMEYENLERDEN DİNLEYİN--

    Karşımızdaki bir Türk siperinde silâhın ucuna takılmış beyaz bir iç çamaşırı yukarı kaldırılarak sallandı. Her taraf sessizliğe gömülmüştü. Her iki tarafın siperdekileri silahları üzerine doğrulmuş, dikkatle onu takip ediyordu. Siper ardından iri yapılı bir er yükseldi; Kesin tavırlarla yükselttiği çamaşırı silâhı sipere attı. Kendine güvenen tavırlarla yavaş yavaş yaralıya doğru ilerliyordu. Karşı taraf ve çevresiyle ilgilenmiyor; herkes donup kalmış Türk askerini seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtulabilen askerler Mehmetçiğe nişan almaya çalışıyorlardı. Türk askeri, hiçbir şeye aldırmadan yaralının yanına geldi. Nazik yumuşak hareketlerle yaralının kıyafetini düzeltti . Yaralıyı yerden kaldırdı. Yaralının kolunu omzuna koydu. Yavaş ve emin adımlarla yaralıyı bizim tarafa getirdi. Siperimizin üzerine yavaşça bıraktı, geldiği gibi kendi siperine döndü.
    İngiliz siperlerinde şaşkınlık devam ediyordu!
    İngiliz komutanı: "Korkak sıçanlar... cesaret örneği görün... Hele bunlarla birlikte aynı cephede savaşmanın tadına doyulmaz... Bu yiğit Türk çocukları keşke dostumuz olsalardı. Bu kahramanlarla savaş değil , dostluk yapmalı... Dostluk."
    Bu Türk askerine teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
    Şimdi okuyacağınız menkıbenin, insanlara çok çekici gelen ve aklınızda kolaylıkla yer eden bir yumuşaklığı ve tatlılığı vardır.
    Çanakkale Savaşları'nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sırasında bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
    Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi.
    Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
    Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!..
    Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
    Az sonra ikisi de öldüler!!!
    Aziz okuyucu, sizlere yüzlerce menkıbeden tarayarak sunduğum bu olayların kahramanları bizim canımız, bizim cevherimizdir. Biz onların torunlarıyız. Övünelim, iftihar edelim, çünkü, o cevherin damarından geliyoruz.

  8. #28
    G M
    PuNToGiRL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    09/01/2007
    Yaş
    37
    Mesajlar
    516
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Edilen teşekkür: 7

    Standart

    -MEHMET ÖZTÜRK- (GAZİ)

    --BİGA-GÜRÇEŞME KÖYÜNDEN--



    10 senede geldim askerden. İlkin Çanakkale'de girdim savaşa. Topçuydum. Sonra Çanakkale'yi geçemeyince kafir Arabistan'a kıvrıldı. Bağdat yanlarına gittim. İngilizle boğuştuk o tarafta da. Sonra Fransızlarla Adana yanında çarpıştık. En sonra da Haymana taraflarına gelip Yunan'ın peşine düştük..
    1310 (1894) doğumluyum. 87 yaşına bastım.

    Çanakkale'de topçu ayırdılar beni. 5.bölüğe düştüm.Üç gün sonra geçirdiler bizi karşı yakaya. Arıburnu tarafına, Zığındere'de üç ay topların başındaydım. Üç ay ateş ettik düşmana. Ne boğazdan geçebildi, ne karadan. Geri gitti.

    Biz topları Akbaş İskelesine indirdik. Bir vapura yüklendik. İstanbul'a geldik. Toplar tamir oldular. Tekrar bir vapurla İzmir'e gittik. İzmir'den trene topları, mandaları yükledik. Konya Ulukışla'da indirdik trenden. Koştuk mandaları toplara. Tarsus'a geldik. Tekrar trene yüklediler bizi... 4 topumuz var.15'lik ağır obüs. Neyse uzatmayalım. Bağdat yakınlarına sokulduk. Daha da ileri gittik. İran topraklarına filan girdik galiba...Kut'ül Amara denilen yerlere vardık.

    İngiliz'e karşı veriyoruz ateşi. O da bize atıyor mermiyi. Bir mermi geldi...İngilizlerden toplardan ikisi işe yaramaz hale geldi...8 arkadaş da şehit oldu yanımızda. Ben ve Ali Çavuş kaldık topların başında.

    Bozulduk. Geri çekiliyoruz. İngiliz de arkamızdan geliyor. Başka topların tekerleklerinden buluyoruz takıyoruz bizim toplara öyle çekiyoruz geriye. Bağdat'a geldik. Bağdat2ın yanında bir yer var, Samara dedikleri.

    Samara'da toplandık. O gece Bağdat yandı. Cephanelikleri ateşe vermiş İngilizler. Sonra Musul'a geldik. Musul'da toplar tamir edildiler. Hadi bakalım Kürt harbine. 7 ay durduk Kürtlerin karşısında. Kürtler Musul'a doğru kaçtılar. Musul'a geldik. Musul'da terk-i silah oldu. Silahları bıraktık. Toplayıverdi İngiliz bizi önüne.- .. Nusaybin'e kadar getirdi.

    Nusaybin'de Ali İhsan Paşa'yı İngilizler esir aldılar. 5. Ordu Kumandanıydı. Nusaybin'de trenin üzerine çıktı. Bir nutuk verdi Ali İhsan Paşa. Alay Kumandanımız vardı. Kenan Bey , albaydı. Ali İhsan Paşa dedi ki:
    -"Kenan Bey, bu asker sana teslim. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Elazığ bu arada bu askeri salmayacaksın. Beni İngilizler sınır çizmek için götürüyorlar. Ben gene geleceğim. Biz koştuk mandaları toplara Diyarbakır'a gittik. 1,5 sene durduk Diyarbakır'da. Yunan da o sıralarda çıktı İzmir'e. Fransızlar Adana'ya çıkmışlar. Biz adana tren yolunu Fransızlarla sınır yaptık. 1,5 sene ateş yaptık Fransız'a oralarda.

    Fransız cephesinden hep gece gitmek üzere bir ayda Ankara'ya geldik.
    Topları getiriyoruz Ankara'ya. Gündüzleri gidemiyoruz. Yunan'ın tayyaresi görmesin diye gece gidiyoruz. O zaman yol filan yok. Ali İhsan Paşa'nın fırkasından 350 kişiyiz. Ankara'ya 1 saat kalmış artık. Yakınlaşmışız. Deliktaş dedikleri bir köye varmışız.

    Yüzbaşımız Hasan Tahsin Bey, Bursalı Rıfat Efendi vardı. Rıfat Efendi Mülazım-ı Evvel'di.O köyden bir süvari yolladık Ankara'ya. Köyde kadınlar bize börekler, çörekler getirip karınlarımızı doyurdular. Kadının biri geldi bizim yüzbaşıya;ben de yüzbaşının yanındaydım.

    -Efendi, bu bizim halimiz ne olacak ? diye sordu.
    Yüzbaşı da
    -Ne olacak kadın? dedi.
    Kadın başladı konuşmaya:
    -Bizim adamlarımızı aldılar, gittiler. Düşman da hep bu tarafa geliyor. Öte gitmiyor.
    Haymana'nın üstünden de düşmanın top sesleri geliyor. "Güüürrr, Güüürrr" diye"
    Yüzbaşı, kadına bizi gösterip dedi ki :
    -Bugün dinleyin yarın ötemez Yunan'ın topları
    Kadın sordu Yüzbaşı'ya:
    -Neden?
    Yüzbaşı bizi gösterdi eliyle kadına:
    -Bu askeri görüyor musun? Çanakkale harbindendir bunlar...8 senelik hepsi. Arabistanı kıvrandı bu asker.katiyen gelemez Yunan.

    Ankara'ya gönderdiğimiz süvari geldi. Çıktık yola. Mandalarla gidiyoruz. Sabahleyingirdik Ankara'ya. Marşlar söyleyerek istasyona varıyoruz.

    "Ankara'nın taşına bak
    Gözlerimin yaşına bak
    Ankara'nın dardır yolu
    Yunan almış sağı-solu
    Gelsin Kemal Paşa Kolu"
    Korku nedir? İçimizde bilinmez
    Kanlı yazı alnımızda silinmez
    Biz var iken, Ankara'ya girilmez."

    Böyle marşlar söylüyoruz. İstasyonda bulunanlarda bizi alkışlıyorlar.
    Atatürk orada başımızdaki Kenan Bey'e dedi ki:
    -Asker saat 10'a kadar ser. Saat 10'da tren gelecek.Sıçancık İstasyonunda inecekler. Haymana'nın Çulluk Köyüne toplar kurulacak. Sabahleyin ateşe başlayacaklar.
    O sırada birçok kadın geldiler. Kimileri yaralı, kimisinin memeleri kesildi. Savaştepeli arkadaş var yanımda benim.
    Kara Fatma dedikleri bir kadınmış o gene.
    Çıktı biri trenin üstüne konuşuyor.

    Biz onu yüzbaşı filan sanmıştık. Yaralı kadınları eliyle göstererek:
    "Şu kadınların haline bakın. Çanakkale'nin Biga denilen yerinden beri bu Yunan böyle yapıyor. Bu kadınların kimisi anneniz. Kimisi bacınız yerine. Bunları gördünüz ona göre, cepheden geri dönecek olanı, paşa da olsa vuracaksınız," dedi.

    O gece biz Çulluk Köyüne gidip topları kurduk. Sabahleyin başlayıverdik ateşe. Anam!anam!anam! Üçüncü gün saat 8 sıralarında Yunan kaçmaya başladı. Sakarya nehrinden sığamıyor geçmek için. Bütün koşulu beygirlerini köprü yapıyor geçmek için nehirden. Biz de Polatlı İstasyonunun oradan geçtik. Yunan geçtikten sonra birinci köyü yaktı. "Yanık Köy" koyduk adını o köyün biz de. Yakıp kaçıyor Yunan. Biz hem gidiyoruz arkasından, hem ateş ediyoruz toplarımızla. Ağır obüs bizim toplar. Adi ateş yapıyoruz, 45 okka mermileri var.

    Afyon'a gelince dayandı gavur. Kuvvetimiz yetmedi. Bir sene durduk Afyon köylerinde. Karadilli, Arızkaya, Göçenli, Kılıçkaya, Akşehir taraflarında bir sene durduk.

    Sene geçti. Bir sabah hücuma başlayacağız. Topları doldurduk....Afyon Kalesi'nde Yunan'ın topu var.

    Biz Ali İhsan paşa cephesindeyiz. Dumlupınar Cephesinde. Biz Topçuyduk dedim ya! Atatürk hiç sakınmazdı bizden. Yanımıza gelirdi. O sabah gene bizim yanımızdaydı. Öteki büyük paşalar da vardı. Çakmak, Karabekir, İnönü.

    Fevzi Çakmak Atatürk'e dedi ki:
    -Mustafa, ben sabah namazını kılsam,
    Atatürk de:
    -Hay hay Paşam kılın. Birazdan başlayacağız ateşe, bir daha kılamazsın.
    Fevzi Çakmak ayrıldı namaz kılmaya gitti. Bizim 2 ağır obüs topumuz var . Yanımızda başka bölükte de 2 tane 7,5'luk top vardı. Sonra o 7,5'luklar İnönü tarafına gittiler.
    Toplar hazır mı? Hazır dedik. Gün ışıyordu. Başlayıverdik ateşe. Bir atış, ardından bir daha... Yunan'ın Afyon Kalesindeki topu sustu. Öyle haber geldi. Başımızda Yüzbaşı Kemal Bey vardı. Sonra o Menemen bağlarında şehit oldu.

    Dürbün elinde söylerdi mesafeyi...Sektirmezdi.
    Yunan'ın Afyon Kalesi'ndeki topunu benim topun ikinci mermisi susturdu.
    Kumandanlarda yanımızdaydı. Atatürk, Yüzbaşı Kemal Bey'e dönüp dedi ki:
    -Bravo be. Madalya yaz çavuşa!
    İlk madalyayı ben aldım. Atatürk verdirdi benim madalyamı.
    14 günde İzmir'e indik. İzmir'de vapurların üzerleri tütün dizileri gibi Yunanlı doluydu. Denizin üzeride şapka...Vapur mu yeter onca Yunan'a....Defoldular...Gittiler. Sonra biz Manisa,Bursa,Bandırma'dan geçtik. İzmit'e dayandık. Ben İzmit'ten teskeremi aldım.

    5. Fırka, 8. Alay,2.Tabur, 5. Bölükteydim. Atatürk, Grup Kumandanıydı Arıburnu'nda. Bizim topların da yanına gelirdi. Orada Tahsin Bey vardı. Yüzbaşımızdı. Atatürk ona derdi ki:
    -Maşallah, maşallah Tahsin Bey, bunlar öğrenmişler.
    Afyon Kalesine attığımız zaman Yüzbaşı Kemal Bey şöyle emir vermişti. Ben de nişancıydım, topun başında.
    "Mesafe 4600, 5. Barut hakkı, dane, doğru."
    Emir buydu. İkinci mermide kaledeki topu sustu Yunan'ın.
    Sonra bize döner:
    ,-Mermiyi şöyle yapın, kolunuzu dayayın da öyle koyun. Korkmayın, bir kere korku getirirseniz yüreğinize, hep korkarsınız. Korkmayın, diye konuşurdu.
    Çanakkale Harbinde Zığındere'de Üç ay ateş yaptık...Düşman zırhlıları vardı dış denizde...Denizin üstü kasaba gibiydi...Gemi doluydu.

    Arabistan'dan mandalarla çekip gelirdik toplarımızı. Haymana'ya geldik. Maraş'ta da kaldık biz, Fransızlar'a karşı. O yüzden Maraş fırkası da derlerdi bizim fırkaya.

    Seferberlikte 80 kişi kadar gitti bizim köyden. Ben Arabistan'a gittiğim için geç geldim köye. Çanakkale'de kırıldı bizim bu köyden gidenlerin çoğu birkaç kişi gelmişler...Onlar da ya kolu yok...Ya bacağı...

    Üç aylık evliydim askere giderken 10 sene sonra geldim köye. Beş kız, bir erkek çocuğum oldu. Sonra oğlumu öldürdüler. Madalya maaşı. Yaralanmadım. Nine öleli çok oldu. Gözlerimin birisi hiç görmüyor. Birisini ameliyat ettirip açtırdım. O biraz görüyor. Öteki hiç görmüyor. Çanakkale'ye 18 Mart'a çağırıyorlar...Gidemiyorum ki...Gözler görmüyor...Nasıl gideyim...

  9. #29
    . .
    Korhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27/12/2006
    Yaş
    45
    Mesajlar
    1.034
    Nereden
    Kastamonu
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 254

    Standart

    PuntoGirL bu konuyu açmakla gerçekten iyi etmişsin.
    Bu konu olur da Çanakkale Şehitlerine şiiri olmadan olmaz. Merhum şairimizi de rahmetle analım. Bu şiiri her okuyuşumda tüylerim diken diken oluyor.

    Çanakkale Şehitlerine

    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
    Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

    Mehmet Akif ERSOY

  10. #30
    ercan h
    searchandrescue - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Yaş
    51
    Mesajlar
    612
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Orleans Mavi
    Plaka
    06 az 8796
    Edilen teşekkür: 11

    Standart

    paylaşım için teşekkürler, her Türk'ün hayatında en az bir kere gidip görmesi gereken bir yer
    Fire Active 1.4 8V 77Bg.

  11. #31
    Kurallara uymadığı için forumdan uzaklaştırılmıştır. Mısafır - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Mesajlar
    0
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 11

    Standart

    Bizim için hiç düşünmeden canını veren mehmetciklerimizi bir kez daha anıyoruz...

  12. #32
    ufuk bakal
    ufuk61 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    15/03/2007
    Yaş
    44
    Mesajlar
    0
    Nereden
    Kocaeli
    Rengi
    Titanyum Gri
    Plaka
    41 EU 361
    Edilen teşekkür: 122

    Standart

    teşekkürler gülay bu güzel anlamlı ve duygu dolu paylaşım için,dün bende çanakkale deydim anma törenlerinde harikaydı allah bu vatan uğruna ölmüş olan nice şehit kardeşlerimizi nur içinde yatırsın.

  13. #33
    Kurallara uymadığı için forumdan uzaklaştırılmıştır. Mısafır - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Mesajlar
    0
    Rengi
    Yok
    Edilen teşekkür: 11

    Standart

    Japonların kendi çocuklarına nasıl bir milli şuur kazandırdıklarının da anlatıldığı bu kitaptan çarpıcı bir Çanakkale olayı aktarmak istiyorum bugün sizlere.

    İnanıyorum ki bu mesaj yüklü olayı siz de benim gibi merakla okuyacak, uzun zaman düşünmekten kendinizi alamayacaksınız. Bir zihniyetin yasaklamaya kalkıştığı Çanakkale ziyaretlerini Japon eğitimciler, nasıl bir milli şuur kazanma mekânı olarak tavsiye etmekteler Özal'a bir görelim.

    Mustafa Turan'ın 'Destanlaşan Çanakkale' kitabından aynen özetlediğim olay şöyle cereyan eder:

    -Eğitim alanında uzman Japon heyeti, zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler'in de içinde bulunduğu bir heyetle Başbakan Turgut Özal'ın huzuruna çıkar ve davet üzerine geldikleri ülkemizde inceledikleri eğitimimizin gençlerimiz üzerindeki verimsiz sonuçlarını şu soğuk cümle ile ifade ederler:

    -Gençlerinizde milli şuur ek! Bu eğitimle gençlerinize milli şuur vermeniz de mümkün değildir!.

    Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arkaya gelir.

    -Siz Japonlar gençlerinize milli şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz? Bizimkinden çok mu farklı?. Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir:

    -Biz der, eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:

    -İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız... Sonra çocuklarımızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler. Artık birlik beraberlik içinde çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin...

    Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan bir Japon genci olma yolunda milli bir şuur ve heyecanla okumalarını sürdürürler..." Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur:

    -İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki.. demek isterler.

    Japon eğitimci hemen cevap verir:

    -Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir, dedikten sonra şunları ilave eder:

    -Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarınızın ve gençlerinizin şoke olması için yeter de artar bile. Dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur. Bu sebeple gençlerinizi Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler.. Daha sonra onlara demelisiniz ki: Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, düşmanlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler... Ama çalışır, teknolojiyi yakalarsanız, ülkenizi kalkındırır, ilerleyen ülke haline getirirseniz, düşmanlarınızın sizi etkileri altına alma cesaretleri yok olur. Özgürlüğünüzü korursunuz.. İki büklüm değil, başınız dimdik yaşarsınız!..

    Mesaj yüklü birçok olayı 'DESTANLAŞAN ÇANAKKALE' kitabında okuyucusuna duyurmuş bulunan Mustafa Turan Bey, verdiği çarpıcı örneklerle takdire layık bir hizmette bulunmuştur, diye düşünmekteyim.
    Ahmet ŞAHİN

  14. #34
    Gökhan GENÇ
    Electronics Engineer gokhan_genc - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    03/03/2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    335
    Nereden
    Tekirdağ
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    59 SD 470
    Edilen teşekkür: 3

    Standart

    Paylaşım için sağol.17 Mart günü oradaydım.Daha o günden tıklım tıklımdı.Adım atacak yer yoktu.Oraya her gidişimde bir kere daha gurur duyuyorum şanlı milletimle,şanlı mehmetçikle ve Mustafa Kemal gibi bir lidere,kurucuya sahip olmamla...Oraları şanına yakışır şekle getirilmiş.Çok güzel olmuş...
    ...because failure is not an option.

    Elektronik Mühendisi @ BOTAŞ

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Benzer Konular

  1. Bir city arızası zaferi :):)
    kemalbodrum tarafından City Arızası forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 26
    Son Mesaj: 16/08/2012, 14:25
  2. 18 Mart Çanakkale Zaferi 97. yıl dönümünde şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.
    JASMINE tarafından Mustafa Kemal ATATÜRK forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 28/03/2012, 14:13
  3. 18 mart ÇANAKKALE SAVAŞI VE ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ
    fiko tarafından Serbest Kürsü forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 26
    Son Mesaj: 18/03/2011, 22:55
  4. 18 Mart Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü
    skydome tarafından Haberler forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 15
    Son Mesaj: 19/03/2010, 17:03
  5. Çanakkale zaferi...! (mektup)
    BrK_20 tarafından Mustafa Kemal ATATÜRK forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 18/03/2008, 09:07

Yer imleri

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  


Forumdaki tüm yazışmalardan üyelerin kendisi sorumludur. Çıkabilecek herhangi bir hukuki durumda, forum yönetimi yetkili merciilerin talepleri doğrultusunda, ilgili üye/üyelerin tüm erişim bilgilerini/kayıtlarını vermekle yükümlüdür. Yeni üye olanlar, maillerine gönderilen onay maillerini onayladıktan sonra, admin onayıyla üye olabilmektedirler. O nedenle üye olurken profil bilgilerinin özenli, doğru ve eksiksiz şekilde girilmesi son derece önemlidir. Üyeler; forumda geçirdikleri zaman zarfında forum kurallarına uymak zorundadırlar. Kurallara aykırı davrandığı tespit edilen üyeler hakkında haber vermeksizin işlem yapma hakkı forum yönetimine aittir. Forum kurallarını okumak için tıklayınız. Unutmayınız; bu ortamdaki özgürlüğünüz, başkalarının özgürlüğüyle sınırlıdır.
Reklam vermek, bilgi & iletişim için: admin@grandepuntotr.com



# Fiat Türkiye Kullanıcı Forumları Network #

www.fiattr.com   |    www.puntotr.com   |    www.grandepuntotr.com   |    www.puntoevotr.com   |    www.bravotr.com   |    www.lineatr.com   |    www.500tr.com   |    www.ottimotr.com   |    www.aegeatr.com