Bildiğiniz üzere ülkemizde bu tesislerin yapılması düşünülüyor, bunun sonuçlarını zararlarını hepimiz biliyoruz, linkteki yazıyı okuyup sağ yanında ki boşluğu doldurup imzalayıp paylaşırsanız en azından bir şey yapmış olursunuz ben öyle yaptım, özellikle Sinop Ve Mersin'de yaşayan arkadaşlar değil tüm Türkiye'nin karşı olması lazım...
https://www.change.org/tr/kampanyala...B6nelinmelidir
Forumumuzun duyarlılığını bekliyoruz çevre için...
Ben daha önce imzalamıştım. Tekrar imzaladım... Fakat maalesef ki insanlara nükleer bir gereklilik dyatılıyor... Marmara Üniv. Nükleer Fizikçi Prof. Tanay Sıdkı Uyar hocayı dinlemelerini seminerlerini takip etmelerini öneriyorum.
Türkiyenin ilk rüzgar haritasını çıkarmış bir prof olarak ülkemizin nükleere ihtiyacı olmadığını defalarca kanıtlamış Kyoto protokolü imza törenine devlet davet etmemiş Hügo Chavez ile gitmiş ve toplantı salonunda 3. dünya ülkelerinin nükller çöplüğü yapılmak istendiğini dile getirmiş abd ve ingiltere tarafından protesto edilmiş salondan çıkarılmış bir proftur...
Bu ülkeye nükleer şart değil. dünyanın en iyi coğrafyasında rüzgar ve güneş bize yetecek konumda. üstelik kayıp kaçak önlendiğinde ne termik ne nükleer ne hes hiçbirine gerek bile kalmayacak...
ben 7 yıldır yaşamı yok eden enerjiler üzerinde panellere seminerlere katılıyorum mücadele ediyorum...
çok küçük bir örnek almanya ve fransa 10 yıl içinde tesislerinin tamamını japonya tamamını kapatma kararı aldı.
abd 2005 yılında 100 tane termik santralin şalterini indirdi. ne olduysa ülkemizde pat diye 30 a yakın termik santral projesi hortladı...
yaşamı yok eden nükleere karşı bir imza verelim...
çernobili kanser hastalarımızı unutmayalım...
Her Mücadele Eden Kazanamamıştır Belki Ama, Her Kazanan Mücadele Etmiştir...
sadece karadeniz bölgesinde 2500 üzerinde hes projesi var. bu projelerin tamamının üreteceği elektiriğin toplamı ülkenin kaçak elektrik miktarından daha az... bu 1. saçmalık.
bölge idare mahkemeleri açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararı verip projeleri bölgenin coğrafi yapısına zarar vereceğini söylüyordu. sonra iktidar bu idare mahkemelerinin tamamını dağıtarak farklı bölgelere sürdü... bu 2. saçmalık.
2500 projenin hemen hemen tamamında yerel halk tepkiler gösteriyor. kah şantiyeler basılıyor, kah yollar kesiliyor, kah davalar açılıyor eylemler yapılıyor belgeseller çekiliyor kamuoyu desteği aranıyor fakat ne hikmetse ana akım medya denilen satılmış medyada bu mücadeleler gösterilmiyor. sadece batı orta ve doğu karadenizde sadece benim bildiğim ve takip ettiğim 30 un üzerinde yerel platform topluluk vs mücadele eden... fakat insanlara bunlar elektirk kalkınma düşmanı komünist vs etiketlerle muhtarlar vss satın alınarak mücadelelere desteği azaltmaya yahut bozmaya çalışıyorlar.
gerzede, kastamonu loç vaddisinde amasrada kazanılan davalar varken rize senoz vadisinde artvinde trabzonda giresunda hukuksuz bir şekilde devam eden inşaatlar var...
durup dururken nerden patladı bunca hes sorusunun cevabını da vereyim...
2005 yılında dünya su forumunda sermaye suyun ticari bir meta olduğu kararı çıktı... yani su satılacak yahut paraya çevrilecekti. bunun türkiyedeki yansıması başbakanın su akar türk bakmayacak sulardan elektirik üreteceğiz diye destek vermesiyle patlak verdi. ki benim istanbulda tanıdığım iki tekstilci bile hibe vs alarak hes projesi yaptı ve ruhsat aldı. burada kimsenin tahmin edemeyeceği büyüklükte rantlar dönüyor. devlet para karşılığı ruhsat veriyor. parasının karşılığı olarak projeleri durduran mahkeme üyelerini lağvediyor.
son olarak 2500 projenin %90 ının yabancı ortaklı olduğunu ve her ne hikmetse hes yapılan bölgelerin hemen tamamının maden aramaya açıldığını da söylersek sanırım tabloyu daha net görüp asıl sorunun enerji üretip dışa bağımlılıktan kurtulmak vs olmadığını anlamak pek mümkün...
gözlerini para bürümüş baronların ve onların destekçisi iktidarın para hırsı maalesef ülkemizdeki yaşam alanlarını yok ediyor...
akıntıya karşı, ekümenepolis vb gibi belgeselleri izlemelerini ve yerelde mücadeleleri takip etmelerini öneririm...
forumdaki arkadaşlar lütfen duyarlı olalım... nükleere heslere termiklere ihtiyacımız yok... rüzgar ve güneş bize fazlasıyla yeter...
Her Mücadele Eden Kazanamamıştır Belki Ama, Her Kazanan Mücadele Etmiştir...
Her Mücadele Eden Kazanamamıştır Belki Ama, Her Kazanan Mücadele Etmiştir...
Kesinlikle doğru güneş gibi bir enerji kaynağı varken ve Almanya gibi güneş az alan bir ülke nükleerden vazgeçerken Türkiye neden buna yönelmeye çalışıyor gerçekten anlamak zor...
Hes'leriin tabiata bu kadar zararı varken nükleer santrali düşünemiyorum bile ne kadar zarar vereceğini ya da en ufak bir sorun da neler yaşanabileceğini birilerinin hem doğaya hem insana zarar Türkiye'nin kesinlikle buna ihtiyacı yok gerçekten ne yapmaya çalışılıyor devleti yönetenlerin yaptıkları birçok şeye anlam veremedim ama buna hiç veremiyorum gelişmişlik düzeyi mi sanıyorlar bunu....
Evet destek olanlar nerede...konunun önemi anlayamıyoruz yeterince toplum olarak ama ileride fazlasıyla anlayacak herkes...
Koca forumdan üç kişi imzaladık...![]()
Bende imzaladım 1867. imza bana ait![]()
valla millet böyle maalesef. ben kastamonu cide de aynı evden hes projesinde çalışan ve hes karşı eyleme giden kardeşler biliyorum. politika işte bu kadar nifak sokabiliyor... birine ekmek vereecez diye kandırabiliyor...
makina mühendisi arkadaşım ki kendisi çok büyük bir firmada teknik müdürdür, termik santral mücadelesinde bana tv izlemeyelim o zaman sizde ota b.ka karşısınız diye malca kızabiliyor...
kaldı ki forumdan böylesi bir konuda bir harekette beklemiyorum hiçbir zaman... çünkü duyalrı olmamız gereken konularda maalesef sessiz kalmayı tercih ediyoruz...
fakat maalesef olan çocuklarımızın geleceğine oluyor... (bkz japonya daha fukuşimanın yaralarını saramamış ve nükleerden neredeyse tamamen vazgeçmişken türkiyede sinopta nükleer tesis işine giriyor. bu bile aslında durumu ortaya gayet net koyabiliyor... düşünene tabi)
forumdaşlar duyarlı olalım... 1 dk. almayacak bir katılımdır bu... imzadan ne olacak demeyin... hala azcık da olsa son demlerini yaşayan demokrasimizde bu imzalar iş görebiliyor...
imzalayın... geleceğinize sahip çıkın...
https://www.change.org/tr/kampanyalar...B6nelinmelidir
Her Mücadele Eden Kazanamamıştır Belki Ama, Her Kazanan Mücadele Etmiştir...
Bu nükleer santral öyle bir şey ki, bir kez yaptınız mı geri de dönemiyorsunuz, kapatması yapması kadar maliyet tutuyor ve hatta tamamen ortadan kaldırılamıyor Almanya kaldırmak için uğraşıyor ama nükleer çöplüğü temizleyemiyor milyarlarca dolar harcıyor. Bizim ülkemizin insanı da uyuyor...
İmzalayanlar buyursun...
Gerçekten ülkemizde duyarlı insan az...
Güncel...
Nükleer Karşıtı Platform bu gün dev ayakkabı kutusuna yerleştirilmiş Nükleer santral ti ile basın açıklaması yaptı
Bugün Beşiktaş'ta yaptığımız dev ayakkabı kutulu basın açıklamamızdan fotoğraflar aşağıda, basın metnini de iletiyoruz.
Basına ve Kamuoyuna
MERSİN ÇERNOBİL, SİNOP FUKUŞİMA OLMAYACAK
11 Mart 2011’de Japonya’daki Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen kazanın üzerinden üç yıl geçti. Kazadan sonra Fukuşima nükleer santralini merkez alan 30 km çapındaki bir alana giriş yasaklandı. Bölgede yaşayan ve radyoaktif kirliliğe maruz kalan yaklaşık 160 bin kişi 3 yıldır geçici konutlarda yaşıyor. Evlerine özel izinlerle ve kısa süreler için uğrayabiliyor. Nükleer santralde bulunan 6 reaktör kapatıldı. Yakıt çubuklarının üç yıldır aralıksız soğutulmasına çalışılıyor ve bu işlem her gün 400 ton radyoaktif su üretiyor. Şu ana kadar 436 bin ton radyoaktif su tanklarda depolandı. Bir bölümü de okyanusa boşaltılıyor ya da sızıyor. 2010 yılında elektrik ihtiyacının yüzde 30’unu nükleer santrallerden sağlayan Japonya’da bugün bir tek nükleer reaktör bile çalışmıyor.
Japonya’da bunlar olurken, Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yanlış enerji politikaları bizleri bir felakete sürüklüyor. Mersin ve Sinop’a kurulmak istenen nükleer santraller Fukuşima ve Çernobil gibi nükleer felaketlere adeta davetiye çıkarıyor. Pahalı, kirli ve tehlikeli nükleer enerji santrallerindeki bu ısrarın nedenini anlamakta zorlanıyoruz. Dünyanın dev sanayi ülkeleri, büyük ekonomileri, yollarına nükleer enerjisiz devam edebilirken, Türkiye’nin dışa bağımlı nükleer enerji santrallerine ‘yeşil ışık’ yakmasının mantıklı bir açıklaması yok. “Acaba” diyoruz ve “AKP hükümeti 50 milyar doları bulan bu iki nükleer santral ihalesiyle yine ayakkabı kutularını doldurma peşinde mi” diye soruyoruz. Niyetleri buysa bilsinler ki, birileri ceplerini dolduracak diye ülkemizin radyasyona boğulmasına izin vermeyeceğiz. Ayakkabı kutularınızı doldurmanız için Mersin ve Sinop’u feda etmeyeceğiz.
MERSIN ÇERNOBIL; SINOP FUKUŞIMA OLMAYACAK!
Nükleer Karşıtı Platform Türkiye’yi nükleer beladan kurtarmak için sonuna kadar mücadele edecek.
İstanbul Nükleer Karşıtı Platform
İmzalamayan kalmasın....
https://www.change.org/tr/kampanyalar...B6nelinmelidir
Okuyunuz lütfen....
Evet arkadaşlar imzalar buraya....
Nükleer santral inşaatı başlıyor. Durdurmak için son günler. | Greenpeace
Masalın Aslı
Necdet Pamir
20 Mayıs 2013font boyutuküçülsünbüyüsün
Sinop’ta, gündüz vakti fenerle ne aranır?
Fukuşima felaketi, nükleer reaktörlerin işletme süreçlerindeki riskler konusunun ciddiyetini, tüm dünyaya bir kez daha hatırlattı.
Başta Japonya olmak üzere; Almanya, İtalya, İsviçre ve İngiltere’nin yanı sıra, nükleer enerjiyi en fazla savunan Fransa, Çin ve Rusya gibi ülkeler dahil olmak üzere, mevcut nükleer santrallerin çok kapsamlı ve şeffaf olarak güvenlik (stres) testlerine tabi tutulmaları ve nükleer politikaların temelden gözden geçirilmesi hususları gündeme geldi.
Japonya’da Fukuşima sonrasında, tüm reaktörler bakım ve güvenlik seviyelerini denetleyecek stres testleri için kapatıldı. Bugüne kadar sadece 2 ünitenin (Toplam: 50) çalışmasına onay verildi. Japonya, Eylül 2012’de “Enerji ve Çevre İçin Yenilikçi Strateji” belgesini yayınladı. Belgede nükleere bağımlılığın azaltılması hedeflendi. Buna göre, Japonya elektrik üretiminde 2010 yılında %26 olan nükleerin payı, 2010 yılında % 20’ye, 2035’de % 15’e düşürülecek.
Avrupa’da birçok ülke daha önceden, bazılarıysa Fukuşima sonrasında, nükleer enerjiden vazgeçtiler. Reaktörü olmayan ya da yeni nükleer reaktör inşasını yasaklayan ülkeler arasında Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İtalya, İrlanda ve Norveç yer almaktadır. Belçika, Almanya, İspanya ve İsveç, yeni nükleer santral inşa etmeme, var olanları ise devre dışı bırakma kararı aldılar.
Sadece devletler değil, yıllarca nükleer reaktör inşasından büyük paralar kazanan şirketler de nükleer konusunda kökten değişikliğe gittiler. Fukuşima öncesinde, Rus Rosatom’la, “2030 yılına kadar 400 nükleer reaktör kurmak için” anlaşma imzalamış olan Alman enerji devi Siemens, felaketten sonra, “nükleer enerji sayfasını kapadığını” açıkladı. Siemens’in Başkanı (CEO) Peter Löscher, “Siemens için bundan böyle asrın projesi, yenilenebilir enerjiye dönüştür” açıklamasını yaptı.
AB ülkelerinde ve İsviçre ile Ukrayna’daki toplam 145 reaktörün, kapsamlı olarak stres testlerinden geçirilmeleri kararlaştırıldı (4 Ekim 2012). 54 reaktörde modern standartlara göre deprem riski hesaplaması yapılmadığı ortaya çıktı. 62 reaktörde modern standartlara göre sel riskinin de hesaplanmadığı anlaşıldı. 65 reaktörde, minimum sismik tehlike seviyesi hesabının da olmadığı görüldü. “Ciddi kazalarla mücadele ekipmanı”, “Reaktör alanında bulunması gereken sismik aletler”, “Acil Durum İşletim Usulleri” ve diğer birçok kriter açısından reaktörlerin çoğu sınıfta kaldı.
Yani, AB gibi, toplumsal duyarlılığı, toplumsal denetleme alışkanlığı bizimkine göre çok daha yüksek olan bir toplulukta bile, nükleer reaktörlerin yaratabileceği riskler konusunda ya duyarsız kalındığı, ya da toplumun gözünün nükleer lobi tarafından çok iyi boyandığı ortaya çıktı… Fukuşima olmasaydı, AB’de de benzer bir kaza ya da cinayet beklenecekti…
Akkuyu macerası yetmedi; şimdi de başımıza Sinop çıktı! Sırada İğneada mı var? Zira “Durmak yok, yola devam” (AKP Turizm hayırlı yolculuklar diler! Eminiz “çaylar da şirkettendir” ve de büyük olasılıkla radyasyonludur. O da kemiklere yararlı ve lezzetlidir mutlaka!)) Sayın Bakan, “Fukuşima’dan ders aldık” demiş… Alıp da ne yapılmış acaba? Var olan nükleer reaktör teknolojimiz(!), biraz daha mı geliştirilmiş? Gözümüze radyasyon kaçarsa, gözümüzün yaşını önlemek için, Sinop’ta bolca narenciye yetiştirme kararı mı alınmış? Orası önemli değil!
Geçenlerde, Sinop milletvekili Engin Altay, TBMM Başkanlığı’na “Sinop’a nükleer santral inşası” konusuyla ilgili bir soru önergesi verdi. Sorular aşağıda… Bakalım ne yanıt gelecek, ya da gelecek mi?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız’a Yöneltilen Sinop Nükleer Santrali Soruları
1. “Sinop’a Japon Mitsubishi ve Fransız Areva ortaklığı tarafından 4 adet, her biri yaklaşık 1100 megawtt’lık ATMEA1 tipi nükleer reaktörden oluşan santral inşa edileceğini” açıkladınız. Söz konusu ATMEA1 reaktörünün henüz işletme performansı bilinmeyen, bir başka ülkede çalışmamış ve Fransız Güvenlik Kurumu ASN’den güvenlik lisansı almamış bir reaktör tipi olması, sizin için önemi olmayan bir husus mudur?
2. Areva’nın Finlandiya’da nükleer santral ihalesi müzakere sürecinden neden dışlandığını incelediniz mi?
3. “Japonya’yı her türlü kötü duruma karşı kendisini geliştirebildiği için seçtik” diyorsunuz. Tokaimura’dan sonra Fukuşima faciası bu nedenle mi oldu? Japonya bundan sonra neden kendi topraklarına değil de Karadeniz kıyısına santral yapmaya yöneldi?
4. Fukuşima nükleer santralinde yaşanan faciadan sonra Japonya, 50 reaktöründen 48’ini kapatmışken ve Eylül 2012’de yayınladığı yeni enerji politikasıyla (Enerji ve Çevre İçin Yenilikçi Strateji Belgesi) “mümkün olan en kısa sürede nükleer enerjiye dayalı olmayan toplum yapısına geçmeyi hedeflediğini” açıklarken, siz hangi nedenle henüz sorunlarını çözememiş, riskli nükleer santrallerin inşasını savunuyorsunuz?
5. 6 Mayıs 2013 tarihinde yaptığınız açıklamada “Fukuşima felaketi bizim sadece güvenlik önlemlerimizi artırmak için bir adım olmuştur” diyorsunuz. Siz nükleer santral inşası ya da güvenliğinin sağlanması konusunda, henüz bizlerin bilemediği ve kamuoyumuzun haberdar olamadığı özgün ve ileri bir teknoloji mi geliştirdiniz?
6. İnşaatını, işletmesini, reaktör tipi seçimini, yakıt tedarikini ve yakıt yönetimini tamamen Japonların, Fransızların, Rusların üstlendiği anlaşmalarla, sizin açıklamanızda yer alan biçimiyle “güvenlik önlemlerimizi nasıl arttırdığımızı” bizlere ve kamuoyuna açıklar mısınız?
7. “Sinop’a yapmayı planladığınız nükleer santral sayesinde, doğal gaza 7,2 milyar dolar daha az ödeme yapacağınızı” ifade ediyorsunuz. Bu hesaplamanızda, “4400 megawattlık nükleer santralin üreteceği elektriği, doğal gazla üreten bir santralden elde etseydik, ne kadar gaz ithal etmemiz gerekirdi?” varsayımına dayandırdığınız anlaşılıyor. Bu durumda, kilowatt-saatine yaklaşık 12 ABD senti ödeyeceğimizi açıkladığınız nükleer kaynaklı üretimin bedavaya geleceğini mi hesaplamış oldunuz? Zira bildiğiniz gibi, mevcut çapraz sübvansiyon uygulamanız nedeniyle yüksek gaz bedeli ödeyerek elektrik üretmek zorunda kalan gaz santralleri bile, çok daha ucuza elektrik üretmektedirler.
8. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun, ilk kez nükleer santral kurmayı planlayan ülkeler için öngördüğü kıstasların hangilerini dikkate aldınız? Örneğin jeoloji ve tektonik konusunda Sinop’un uygunluğunu hangi raporlara dayandırdınız? Sismik etütler hangi bağımsız kuruluş tarafından yapıldı? Hidroloji, demografi, meteoroloji, çevresel etkiler, , yasal mevzuat, vb. gibi parametreler, hangi bilimsel ve bağımsız kurumlarca belirlendi? Sinop’un nükleer santral için yer lisansı var mıdır? Yoksa dünyanın ilk kaçak ve gecekondu santralini yapma niyetiniz mi vardır?
9. En önemli gereklilikler arasında sayılan halkın onayı alındı mı? Gerze’ye inşa edilmek istenen ithal kömür santraline ilişkin gelişmelerden de bilindiği gibi, halkın katılımı toplantıları, yöre halkının haklı tepkileri nedeniyle yapılamamaktadır. “Halkın ikna edilmesi” faslını, halkla güvenlik kuvvetlerini karşı karşıya getirerek çözmek yerine, nükleer santral macerasından vazgeçmeyi daha uygun bir çözüm olarak düşünmez misiniz?
10. Nükleerin ucuz bir çözüm olmadığı, ABD Enerji Bakanlığı belgelerinden de açıkça görülmektedir. Kaldı ki, bu maliyetlere söküm maliyeti ve nihai atık maliyetleri dahil değildir. ABD’de nihai atıklar için öngörülen Yucca Dağı’nın (Nevada Eyaleti) altına depo inşası konusu, halkın ve gerek Demokrat ve gerekse Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyelerinin ortak tepkileri sonucunda Obama tarafından durdurulmuştur. Durdurulana kadar yapılan harcama 11 milyar dolardır. Bu depo tamamlansaydı, maliyeti 77 milyar dolar olacaktı. Bu maliyeti Akkuyu ve Sinop santralleri için kim karşılayacaktır? Açıkladığınız 12 ABD senti/kw-saat satın alma garantisi bedeline bunlar dahil midir?
11. Nükleer atıklar nereye gömülecektir? ABD dahil hiçbir ülkenin çözemediği ve gelecek nesilleri de tehdit eden bu husus çözümlenmeden, yola koyulmanın maddi olduğu kadar, vicdanınızda manevi bir yükü de yok mudur?
12. Çalık şirketinin projesi haline gelen Samsun – Ceyhan Petrol Boru Hattı’nı inşa gerekçeleri arasında “Boğazların petrol tankerlerinin yarattığı çevre riskinden korunmasını” saymıştınız. Gerek Akkuyu ve gerekse Sinop için nükleer yakıt ve atık yakıt Boğazlardan geçmeyecek midir? Bu durumda, petrol tankerlerinin oluşturduğu riskten söz edip, bu riski görmezden gelmek, devlet adamlığıyla bağdaşır mı?
13. “İnşaat süresince 10 bine yakın kişi geçici istihdam edilecek. Santral bitiminde de 200 mühendis ve kalifiye eleman kalıcı olarak istihdam edilecek.” diyorsunuz. Anlaşmada, bu husus hangi güvencelere bağlandı. Henüz dünyada hiçbir ülkede inşa edilmemiş ve dolayısıyla işletmeye dahi alınmamış bir reaktörde, hangi Sinop vatandaşı hangi görevlerde çalıştırılacaktır? Çaycı ve güvenlikçi gibi olası görevlerin dışında; kaç Türk vatandaşına, ne süreyle, ne nitelikte iş verileceği hangi anlaşmayla güvence altına alınmıştır?
Sorular uzar gider… Ya yanıtları???
Bir Sinop türküsüyle noktalayalım; ve dileyelim ki türkünün sözlerindekiler, ne Sinop’ta ne de ülkemizin hiçbir yerinde yaşanmasın…
Bir Sinop Türküsü (Ak Bakraçlar Susuz Kaldı) der ki:
“…
Ak bakraçlar susuz galdı
Büyük evler ıssız kaldı
Gız anası gızsız kaldı (hey anam)
…”
Sinop’ta doğduğu bilinen Diyojen’in, gündüz vakti elinde fenerle (deniz feneri değil kuşkusuz) dolaşırken, ne aradığını soranlara “Dürüst insan arıyorum” dediği rivayet olunur.
Biz de sağduyu, vicdan ve sorumluluk sahibi insan arıyoruz!
# Fiat Türkiye Kullanıcı Forumları Network # |
Yer imleri