şaka heralde?
nasıl erimez plastik nihayetinde yaw???
Printable View
şaka heralde?
nasıl erimez plastik nihayetinde yaw???
Parmaklarımız niçin çıtlar?
Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler.
En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, örneğin parmaklarımızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir
bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde kemiklerin hareketleri sırasında buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.
Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. İçindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya başlar. İşte kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genleşir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır.
Şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sınırlıdır. Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekerseniz, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 artırır.
Aynı parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içersinde tekrar oluşması biraz zaman alır.
Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gaz miktarının bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hala anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabı da henüz yoktur. Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor. İkinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor.
Evet geldik en çok merak edilen soruya! Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı mıdır? Bu konuda elde çok az bilimsel çalışma sonucu vardır. Bir görüşe göre parmak çıtlatmanın eklem yerlerimizdeki sıvıya bir tesiri yoktur. Diğer bir görüşe göre ise sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.
Bazen 444 0 444 falan diye numaralar görüyoruz....Akılda kalıcı olması bakımından gayet güzel...
Peki birde 444 0 849 diye mesela Türk Hava Yollarının numarası yazıyor....Bu ne diyecek olursanız ?
Yanınızda bir adet Telefon varsa ( yada Cep telefonunuz) üzerindeki tuşlara bakarsanız ;
Türk Hava Yollarının kısaltması olan THY
T harfi - 8 no'lu tuş
H harfi - 4 no'lu tuş
Y harfi - 9 no'lu tuşta olduğunu göreceksiniz.
Bunun gibi daha bir çok Örnek var...
Mesela TNT Kurye Servisi Çağrı merkezi 444 0 868 ( T-N-T ) Bu da en son Moda
Dünyada 3 bin farklı türü bulunan ve 100'e yakını bulaşıcı hastalık etkeni taşıyan sivrisineğin, hedef olarak 'sarışın ve kızılları, adet dönemindeki kadınları, ayağı kokanları ve çok terleyenleri' seçtiği, yılda 1 milyon insanın da bu uçucu böceğin bulaştırdığı sıtma hastalığından hayatını kaybettiği ortaya çıktı.
Yaz mevsimiyle birlikte ortaya çıkan sivrisinekler, çevrede kendisini yine göstermeye başladı. Tam uyumaya hazırlanırken kulağımızda duyduğumuz vızıltılar, bizi çileden çıkarmaya yetiyor. İnsanların bu en küçük; ama en önemli düşmanı olan 'küçük vampirler', ABD'de araştırma konusu oldu. Geniş kapsamlı araştırmaya göre kendilerine hedef olarak topluluk içinde herkesten farklı görünen kişileri seçen bu hayvanların en büyük favorisi; sarışınlar ve kızıllar. Adet dönemindeki kadınlar, ayakları kokanlar ve çok terleyenler, aynı sebepten dolayı 'sivri'lerin baş hedefleri arasında yer alıyor. Kasların fazla çalışmasından dolayı salgılanan laktik asit ve vücut ısısının artması da bu hayvanların iştahını kabartıyor.
Öte yandan, dünyada 3 bin farklı türü bilinen sivrisinekler, insanları sokup acı acı kaşındırmaktan başka bazı hastalıkları da bulaştırıyor. Yılda 1 milyon; yani 12 saniyede 1 insan sıtmadan ölüyor. Batı Nil virüsü gibi dünyaya korku salan hastalıklar da hesaba katıldığında, sivrisineklerin yol açtığı tehlike korkutuyor; ancak sivrisinekler yoksullara dokunmuyor. Afrika ve Asya'daki birçok insanın, batılıları öldüren sivrisineklerden bulaşan hastalıklara karşı bağışıklık sahibi olduğu bildiriliyor.
abi, peki..geçenlerde ben, elektrikli oda ısıtıcısının 10-15cm önüne 0.5lt lik pet şişe koydum (dikkatini çekerim, alet yerde duruyor ve şişe de yaklaşık 15cm önünde o da yerde)
şişenin ucu 5dk içine yamulmaya içe doğru eriyip bembeyaz olmaya başladı.
bu nasıl oluyor peki?
Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. En küçük varlığın bile çok büyük görevleri vardır."
ACI BAKLA Semen Lupini Şeker hastalığına karşı kullanılır.
ACI YONGA Lignum Quassiae İştah açıcı, kuvvet verici, kurt ve ateş düşürücü
ADAÇAYI Salvia officinalis Gaz söktürücü, antiseptik, kuvvet verici ve uyarıcı
ALIÇ Fructus Crataegi Özellikle kalp üzerinde etkili, idrar söktürücü, kabız
ALTINOTU Herba Ceterachi İdrar söktürücü ve kabız etkileri vardır. Basura karşı, haricen kullanılır.
AMBER
Ambra Grisea Kaşalot balığından elde edilir. Kalbi kuvvetlendirir, iştah açar ve cinsel arzuyu artırır.
ANASON
Fructus Anisi Vulgaris Gaz söktürücü, iştah açıcı, süt artırıcı ve uyku vericidir.
ANDIZ KÖKÜ Radix Helenii Safra söktürücü, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı, kuvvet verici ve kurt düşürücüdür.
ARDIÇ TOHUMU Fructus Juniperi İdrar artırıcı, terletici, midevi ve antiseptik özellikleri vardır.
ASPİR Flos Carthami Romatizma ağrılarına karşı etkilidir. Dahilen terletici, kurt düşürücü ve adet getiricidir.
BALIKOTU Fructus Cocculi indici Dahilen kurt düşürücü, sara nöbetlerini azaltıcı olarak kullanılır. Tehlikeli bir drogdur.
BAMYA ÇİÇEĞİ Flos Hibisci Dahilen göğüs yumuşatıcı, lapa halinde haricen çıbanları olgunlaştırıcıdır. Kabızlığa karşı etkili ve zararsız bir drogdur.
BESBASE
Rhizoma Polypodii Müshil, safra ve balgam söktürücü ve kurt düşürücü etkilere sahiptir.
BİBERİYE
Folium Rosmarini Dahilen kabız, hazım sistemi uyarıcısı, safra artırıcı ve idrar söktürücü, haricen ise iltihaplı yaraların tedavisinde kullanılır.
BÖĞÜRTLEN
Folium Rubi Kabız, kuvvet verici, idrar söktürücü ve şeker hastalığına karşı kullanılır. Bademcik iltihaplarında da gargara yapılır.
CİVAN PERÇEMİ
Herba Millefolii İdrar artırıcı, iştah açıcı, gaz söktürücü, adet söktürücü ve yara iyileştiricidir.
ÇAKŞIROTU KÖKÜ
Ferulae meifoliae Cinsel kudreti artırıcı olarak etkilidir.
ÇAM SAKIZI Terebenthina Communis Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.
ÇEKEM
Fructus Visci albi Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.
ÇÖREKOTU
Semen Nigellae İdrar ve süt artırıcı, iştah açıcı ve adet söktürücüdür.
ÇÖVEN KÖKÜ Radix Saponariae albae Tedavide nadiren kullanılır. Bilhassa tahin helvası yapımında kullanılır. İdrar ve balgam söktürücüdür.
DAĞÇAYI Sideritis Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.
DEFNE YAPRAĞI Folium Lauri Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir.
DEVE ÇÖKERTEN
Fructus Tribuli Taş düşürücü, idrar söktürücü ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır.
DEMİR HİNDİ
Pulpa Tamarindorum Müshil ve müleyyin bir etkiye sahiptir. Hiçbir tahriş edici etkisi yoktur.
DENİZ KADAYIFI
Carrageen Dahilen, çok kullanılan bir göğüs yumuşatıcı ve öksürük kesicidir.
DEVE DİKENİ Herba Cardui mariae Karaciğer hastalıklarına karşı ve safra artırıcı olarak kullanılır.
DUT MEYVASI
Fructus Mori nigri Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.
EĞİR KÖKÜ Rhizoma Calami aromatici Gaz söktürücü, terletici ve antispazmotiktir. Dahilen Prostat, haricen ise romatizma için kullanılır.
FESLEĞEN
Herba Basilici
Yatıştırıcı, midevi, idrar artırıcı ve gaz söktürücüdür.
FUNDA Herba Ericae İdrar yolları dezenfektanı, idrar söktürücü ve kabız etkilere sahiptir.
GELİNCİK Flos Rhoeados Yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir.
GİNSENG
Ginseng Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir. Cinsel gücü artırıcı etkileri vardır.
GÜNLÜK
Gummi Olibanum Dahilen kuvvet verici, yatıştırıcı, kabız, idrar artırıcı, adet söktürücü, adet getirici ve romatizma ağrılarını dindiricidir.
HALİLE (Kara-Sarı) Fructus Myrobalani Sarı halile müshil, Kara halile ise kabız olarak kullanılır. Haricen ise yara iyileştiricidir.
HARDAL TOHUMU Sinapis nigrae Haricen lapası, yakısı ve banyosu yapılır. Kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için kullanılır.
HATMİ ÇİÇEĞİ Flos Altheae Göğüs yumuşatıcı ve tahrişleri gidericidir.
HAVACIVA Radix Alkannae Kabız ve yara iyileştiricidir.
HAVUÇ TOHUMU Dauci carotae Midevi, gaz söktürücü, gebeliği önleyici ve cinsel gücü artırıcıdır.
HAYIT TOHUMU
Agni-Casti idrar artırıcı, gaz söktürücü ve yatıştırıcıdır.
HÜNNAP Jujubae Göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici, müshil ve kan temizleyicidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.
IHLAMUR
Flos Tiliae
İdrar artırıcı, terletici, yatıştırıcı, uyutucu ve göğüs yumuşatıcıdır.
ISIRGAN Folium Urticae Yaprak veya kök, dahilen kan temizleyici, idrar artırıcı ve iştah açıcıdır.
İĞDE ÇİÇEĞİ Flos Elaeagni Kabız, kuvvet verici ve antiseptiktir. C vitamini deposudur. Gribe karşı etkilidir.
KAFUR Camphora Sinir sistemi, solunum ve kalp üzerinde uyarıcı etkileri vardır.
KAKULE Cardamomi İştah açıcı, gaz söktürücü ve midevi etkilere sahiptir. Kahveye konur.
KEBABİYE Cubebae Solunum sistemi antiseptiğidir. Belsoğukluğunda kullanılır.
KARANFİL
Caryophyllus Uyarıcı, midevi ve antiseptik etkileri vardır.
KEKİK
Herba Thymi Midevi, yatıştırıcı, antiseptik etkileri vardır.
KEREVİZ TOHUMU Apii graveolentus Uyarıcı ve iştah açıcıdır. Prostat için kullanılır.
KETEN TOHUMU Semen Lini Müshil, sindirim sistemi iltihapları ve tahrişlerine karşı koruyucudur.
KINAKINA Cortex Chinae midevi, sıtma ve gribal enfeksiyonlara karşı koruyucu, kalp yatıştırıcıdır.
KISA MAHMUT Chamaedrys midevi, uyarıcı, şeker hastalığına karşı etkilidir.
KIZILCIK Corni maris Etkili ve zararsız bir ishal kesicidir.
KİTRE Tragacantha Boğaz hastalıkları ve iltihaplarında koruyucudur.
KUDRET NARI Momordicae charantiae Mide ve barsak ülserine karşı dahilen kullanılır. Yara, çıban ve ekzemalarda haricen kullanılır.
KUŞBURNU
Rosae caninae Bilhassa C vitamini bakımından zengindir. Kabız ve kuvvet vericidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.
LAVANTA Flos Lavandulae İdrar artırıcı, romatizma ağrılarını dindirici, antiseptik, sinir ve kalp kuvvetlendiricidir.
MAHLEP
Pruni mahaleb
Afrodizyak, balgam söktürücü, nefes darlığı ve prostat için, ayrıca şeker hastalığına karşı kullanılır.
MENENGİÇ Terebinthina Chia Dahilen idrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılır.
MEYAN KÖKÜ Radix Liquiritiae Göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü, tad düzeltici ve öksürük kesici etkileri vardır.
MISIR PÜSKÜLÜ Stylus Maydis İdrar söktürücü ve taş düşürücüdür.
MUSKAT Myristicae Gaz söktürücü ve antiseptik olarak bilhassa karın ağrıları için kullanılır.
MÜRSAFİ Gummi Myrrihae Antiseptik ve uyarıcıdır. Bilhassa solunum yolu hastalıklarına karşı kullanılır.
NANE
Folium Menthae Özellikle sinirsel kaynaklı mide bulantılarını kesici olarak etkilidir.
OĞULOTU
Folium Melissae Yatıştırıcı, midevi, terletici ve antiseptiktir.
PAPATYA
Chamomillae vulgaris İdrar artırıcı, yatıştırıcı, safra söktürücü, boğaz iltihaplarında ve iltihaplı yaralara karşı etkilidir.
PELİNOTU
Herba Absinthii Midevi, ateş düşürücü, adet getirici etkileri vardır.
REZENE
Foeniculi Midevi, gaz söktürücü ve süt artırıcıdır.
SAFRAN Crocus Stigmata Uyarıcı, iştah açıcı, adet söktürücü, koku ve renk vericidir. Değerli bir baharattır.
SALEP Tuber Salep Afrodizyak, kuvvet verici, çocuk ishallerini kesicidir.
SANDALOS Sandaraca Haricen ve dahilen romatizma ağrılarını dindirici olarak etkilidir.
SARI SABIR Aloe Kalın barsağa etkili bir müshildir.
SARI KANTARON
Herba Hyperici Dahilen antispazmotik, kabız, yatıştırıcı, haricen ise antiseptik ve yara iyileştiricidir.
SERVİ KOZALAĞI
Cupressi Çocukların gece işemelerinde, haricen basura ve kokulu ayak terlemelerine karşı kullanılır.
Güneşten korunayım derken zehirlenmeyin !!!!
Yaz aylarında kullanımı artan güneş koruyucuların yanlış tercih edilmesinin, kusma, baş dönmesi, ciltte alerji ve kaşıntı ile ortaya çıkan zehirlenmelere neden olabileceği bildirildi. Dermatoloji Uzmanları , yaptığı açıklamada, güneş koruyucuların fiziksel ve kimyasal olarak ikiye ayrıldığını söyledi.
Fiziksel koruyucuların cildin üzerinde tabaka oluşturarak güneş ışınlarını yansıttığını, dışarıdan tabaka gibi görünen bu koruyucuların tercih edilmediğini, ancak emilmedikleri için daha güvenli. Özellikle 2 yaşından küçüklere bu koruyucuların uygun olduğunu belirttiler.
Kimyasal koruyucuların, renksiz olduğunu ve sürüldükten sonra görünmedikleri için daha fazla tercih edildiğini
"Bu koruyucular emildikleri zaman, özellikle sık kullanıldıklarında, kusma, baş dönmesi, ciltte alerji ve kaşıntı ile ortaya çıkan zehirlenmelere neden olabiliyor. 2 yaşından küçüklerin bunları kullanması sakıncalıdır."
"Güneş koruyucuları 2-3 saatte bir yenilenmeli"
Güneş koruyucularının terleme ve yüzmeyle etkilerini kaybettiğini, bu nedenle 2-3 saatte bir yenilenmeleri gerekiyor.
İyi bir güneşten koruyucunun, tahriş edici ve çok yağlı olmaması, kolay sürülmesi ve kokusuz olması gerekiyor.
Güneş ışınlarının, yaz-kış etkilerinin aynı olduğunu, "ultra viyole A"nın (UVA) bütün yıl boyunca hem bronzlaştırıcı, hem de kanser yapıcı etkiye sahip "Ultra viyole B"nin etkisinin ise yaz aylarında etkisini daha fazla gösterdiğini, bu nedenle güneş koruyucunun. "ultraviyole A" ve "ultraviyole B"den koruması gerekiyor.
Açık tenliler, açık renk gözlüler ve kızıl saçlılar cilt kanserine daha yatkın
, Açık tenliler, açık renk gözlüler ve kızıl saçlı olanların cilt kanserine daha yatkın olduğunun altını çizerek, "Bunlar bronzlaşmaz, güneşte kızarırlar. Esmer olanların ciltlerinde güneşten koruyucu hücreler fazla olduğu için güneş yanıklarına karşı daha dayanıklıdırlar" Amman dikkat arkadaşlar !!!
Bebeğinize 6 aydan önce bal yedirmeyin...
Uzmanlar,
Ailede alerjik hastalığın bulunması halinde ise bebeğe 1 yaşından önce kesinlikle bal yedirilmemesini önerdiler. bal gibi alerjen maddelerin, bünyedeki aşırı duyarlılığı tetiklediğini ve ileri yaşlarda alerji ve astım gibi hastalıklara zemin hazırlayabildiğini belirtti.
Sağlıklı doğal ürün olarak kabul edilen balın, 6 aylıktan küçük bebeklere yedirilmemesi gerektiği bildirildi, bebeklerine ilk 6 ay, anne sütünden başka yiyecek vermemelerini tavsiye ettiklerini belirtti. Annelerin, doğal bir besin olan balı, besleyici olduğu için bebeklerine 6 aydan önce, süte ya da başka besinlere karıştırarak yedirdiklerine dikkati çeken uzmanlar, baldaki bazı toksin maddelerin, bebekler için tehlikeli olabileceğinin altını çizdi. Baldaki toksin madde oranının yetişkinler için önemli olmadığını, ancak bebekler için tehlikeli sonuçlar doğurabildiğini söylüyorlar.
Alerji ve astım riski
?Bebeklerin bağışıklık sistemleri zayıf ve bağırsakları olgunlaşmamış olduğundan, 6 aya kadar alerjik maddelerin bağırsaklardan emilerek kana karışma olasılığı oluyor. 6 aylıktan önce, süte ya da başka besine karıştırılarak da olsa, kesinlikle bebeklere bal yedirilmemeli. Bal gibi alerjen maddelerin, bünyedeki aşırı duyarlılığı tetiklemesi ve ileri yaşlarda bu besine karşı alerji ve astım gibi hastalıklara zemin hazırlayabilmesi mümkündür.?
Anne ya da babanın polen ya da başka alerjik hastalığının bulunması halinde, balın bebeklere yedirilmesi konusunda çok daha hassas olunması gerektiğini ifade eden uzmanlar, ?ailede, alerjik hastalık varsa, 1 yaşından önce bebeklere kesinlikle bal yedirilmemeli? dedi.
Rafadan yumurtanın beyaz kısmı
Büyüklerlerde alerji oluşturmayan ve vücudun ihtiyacı olan büyük moleküllü besinlerin çocuklar için alerji nedeni olabildiğini vurgulayıp,, bal dışında özellikle rafadan pişirilmiş yumurtanın beyaz kısmının da alerjik özelliği olduğuna dikkati çekti. Yumurtanın bu özelliğini, pişirme ve çocuğa veriliş oranına göre ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu kaydeden uzmanlar, yumurta gibi protein kaynağı olan doğal bir besinden çocuğu mahrum etmemek için 6 ay sonrası katı olarak, fındık büyüklüğünden başlayıp, alıştırarak verilmesi gerektiğini ifade etti. Anneler, ?Beslenmede çok önemli yeri olan bal ve yumurta gibi besinlerden çocuğunuzu yaşam boyu mahrum etmek istemiyorsanız, bu tarz besinleri, bir uzmana başvurarak ve belli bir yaştan sonra az az alıştırarak verin? !!!!
Renkler, karakterin aynası !!!!!!
Maddelere çarpıp yansıyarak göze ulaşan ışığın beyinde uyandırdığı duygu' diye tarif edilen renk, kişilerin nasıl bir karaktere sahip olduğunu da haber veriyor. Mesela, beyaz rengi seven kadınların ortak özelliği alçak gönüllü, asil ve nazik olmaları. Favorisi beyaz olan erkekler ise soğukkanlı ve cömertler. Sarıyı tercih eden kadınlardan ise uzak durmakta fayda var, çünkü bunlar dedikoducu olmaya pek meyilliler. Bu rengi seven erkekler ise, bilmeyerek biraz korkak olduğunu itiraf ediyor demektir. Turuncu rengi seven kadının dostluğuna güvenebilirsiniz. Çünkü sakin mizaçlı olup hiç kin tutmaz. Bir kadının mor rengi tercih etmesi, 'ihtişam ve lükse son derece bağlı' anlamına geliyor. Servet, konfor, şöhret ve mevki elde etmek isterler. En büyük gıdaları pohpohlanmak ve iltifat yağmuruna tutulmaktır. Bu renkten hoşlanan erkeklerin de gözleri daima yüksektedir.
Beyaz, kırmızı ve yeşil renk
Beyazı her renkten fazla seven bir kadın, bilerek veya bilmeyerek, kalben ve zihnen temiz ve saf olduğunu ortaya koyuyor demektir. Bu kadın nazik, değer bilen, alçak gönüllü ve asildir.
Beyazı seven erkekler ise soğukkanlı, cömert ve hatta zalimdir. Karakterleri büyük esrar ve tezat teşkil eder. Başkalarına yardım için para, gayret ve zaman sarf etmekten asla çekinmezler.
Kırmızıya tutkun kadınlar, şen ve hayat dolu olurlar. Çabuk heyecana gelip, çabuk kızar ve öfkelenirler. Son derece azimlidirler. Gelecek hakkında uzun uzadıya planlar ve rüyalar kurmaktan hiç hoşlanmazlar. Her şeyi bir güne doldurmak onlar için daha uygundur.
Kırmızıyı her renge tercih eden bir erkek ise hiçbir şeyden korkmayan biridir. Tehlikeyi davet ederler ve felaketleri gülerek karşılarlar. Çok zekidir. Herhangi bir işi bu zeka sayesinde hemencecik halledemediği takdirde uzun zaman uğraşmaz. Bırakır ve başka bir işe kalkar.
Yeşil rengi seven kadının en belli başlı vasfı, pratik zekalı ve hazır cevap olmasıdır. Bilhassa nükteli ve iğneli cevaplar vermekte üstüne yoktur. Bu rengi seven bir kadını, herhangi bir dil kavgasında veya münakaşada alt etmek hemen hemen imkansızdır.
Yeşili diğer renklere tercih eden bir erkek, çoğu zaman huzursuz ve düşüncesizdir. Her şeyden memnun olan, nerede sabah orada akşam diyen bir tabiatı vardır ve başkalarına pek fazla güvenir.
Mavi, sarı ve turuncu renk
Maviye meyleden kadınların hisleri son derece derin olur. Böyle bir kadına bakarsanız, bir an neşenin kanatlarıyla uçarken, biraz sonra, hiç sebepsiz, yahut en ufak sebepten, kederin derin uçurumlarına yuvarlanmıştır.
Maviyi seven erkekler, sakin ve kontrolsüz olurlar. Bunun sebebi ise hayatlarını kazanmak mecburiyetinde olmalarıdır. Bu erkekler sistemle değil, ilhamla çalışmayı tercih ederler. Bu tarz çalışmayı gerektiren işlerde birinci oldukları halde, metodik ve sabırlı bir mesai gerektiren işlerde pek iyi olamazlar.
Sarıyı tercih eden kadınlar, dedikoducu olmaya pek meyillidirler. Durmadan konuşurlar ama ağır ve yüksek konularda konuşmayı hiç sevmezler ve böyle mevzular konuşulurken yüzleri ekseri boş bir ifade alır. Pek cömert sayılmazsa da iyiliği üzerinde olduğu zaman herkese yardım etmeyi sever.
Renklerin içinden sarıyı seçen erkekler, bilmeyerek biraz korkak olduğunu itiraf ediyor demektir. Bazen olmadık renkte kostümler giyer ve herkesi kendine baktırmaktan adeta zevk alır. Kendini fazlaca över.
Açık kavun içinden koyu portakal rengine kadar bütün turuncular, bu rengi seven kadınların sıcakkanlı, sıcak kalpli ve dost tabiatlı insanlar olduğunu ispat eder. Turuncu rengi seven kadın, sakin mizaçlıdır. Kızdığı zaman bağırıp çağırmaz. Hiç kin tutmaz. Hakkını savunmayı iyi bilir.
Bu rengi seven erkekler müsamahakar ve sabırlı olurlar, ama hoşlanmadıkları şeylere asla göz yummazlar. Bu tip babalar, bilhassa bütün çocukların sevgilisi olurlar. Herkesle dost olmalarına rağmen gerçek ve devamlı arkadaşlıkları azdır.
Kahverengi, mor, pembe ve siyah renk
Kahverengiyi tercih eden kadınlar, geniş hayal gücünden uzak fakat metodik olurlar. Bu kadınlarda parlak zekaya pek rastlanılmaz. Göze pek çarpmazlar ve olağanüstü bir şey yapmazlar. Ev işinden hoşlanan, bulaşıktan hiç şikayet etmeden, adeta zevkle yıkayan ev kadınları daha ziyade kahverengi kadınları arasından çıkar.
Kahverengiyi tercih eden erkekler özgürlükten uzaktırlar. Bununla beraber iyi işleyen kafaları, her şeyi gören ve anlayan kuvvetleri ve geniş anlayışları vardır. Kahverengiyi seven erkeklerin en belli başlı vasıfları sade oluşlarıdır. Bu kişiler cicili bicili, süslü püslü şeylerden "ne olursa olsun" nefret ederler. Bu kişiler, yüksek ve şaşaalı şeyleri özlemedikleri için kendilerini olduklarından daha iyi görmezler. Kimseden medet ummazlar.
Mor eskiden beri ihtişam ve debdebenin son basamağı olarak bilinir. Onun için mor rengi tercih eden kadın, ihtişam ve lükse son derece bağlı demektir. Moru seven kadınlar debdebeyi sever, servet, konfor, şöhret ve mevki elde etmek isterler. Durmadan beğenilip iltifat yağmuruna tutulmadan kendilerini rahat hissetmezler.
Mor rengi diğerlerine tercih eden erkekler de hayatın daha pahalı ve lüks cephesini tercih edeler. Gözleri daima yüksektedir. Önlerine gelenle dost olmak bunlar için duyulmamış bir şeydir. Ama bunlar gösteriş düşkünü birer servet avcısı değildir. Sadece aristokrat fikirli olurlar ve demokrasi diye bir şey olduğunu kabul etmezler.
Pembe rengi tercih eden kadınların en belli başlı özellikleri, daima neşeli olmalarıdır. Bu kadınlar mutlu ve hafif kalplidirler. Gerektiği yerde ciddi olmasını ve mesuliyetlerini yerine getirmesini gayet iyi bilirler. Çekingen olmalarına karşılık bunu iyi şekilde saklarlar ve pek nadir dışa vururlar. Coşkun, ateşli ve fırtınalı oldukları pek nadirdir.
Siyah rengi seven erkekler sert tabiatlı ve sert düşünceli olurlar. Başkalarının hayatlarına karışmayı çok severler. Durmadan nasihat ederler. Biraz başa geçtiler mi etrafındaki herkesin hayatlarını idare etmek isterler.
KADINCA 0+
Kadınların kadınlarla çalışması neden zor? (Acı ama Gerçek :))
3. Kadın Yöneticiler Zirvesi?nde, ?Kadınların Kadınlarla Çalışması Neden Zor?? başlıklı konuşmasıyla yer alan konuda
Uzman görüşleri !!!
Kadınların erkeklerde az rastlanan özelliklerinden bahsetti ve bu özellikleri kısaca; senaryo ve iletişim yeteneği ve beden dili kullanma olarak sıraladı. Ayrıca, kadınların kadınları algılamasının anlaşılmasının daha zor olduğunu ve kadınların liderlik profillerinin erkeklere oranla daha değişken olduğunu; kararlarının değişken olduğunu ve karar verirken daha çok etki altında kaldıklarını savundu.
Türkiye çapında farklı yerlerde konumlanan 100 şirkette yapılan ve sadece kadınların cevapladığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Bu araştırmanın uygulandığı şirketlerdeki kadın çalışanların bulunduğu dereceler şöyle sıralanmakta; Şef; % 20-25, müdür; %10-15, genel müdür yardımcısı; % 5-10, genel müdür; % 1-5.
Bunun yanı sıra kadın yöneticilerin çoğunlukla finans, medya ve moda sektörlerinde görev aldıklarını vurguladı ve araştırma sonuçlarını açıklamaya devam etti.
?Araştırmada yer alan, ?Üstünüzü seçme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?? sorusuna bayan katılımcılar %5 oranında kadın, %15 oranında fark etmez, %80 oranında ise erkek, yanıtının verildi. ?Astınızı seçme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?? sorusuna verilen yanıtlarda yine dağılım benzerdi; %15 kadın, %35 fark etmez, %50 ise erkek, yanıtı verildi.
Öte yandan, yine aynı katılımcılara yöneltilen ?Birini işten çıkarmak zorunda olsanız, bu kim olurdu?? sorusuna verilen yanıtlarda ise tam tersine, çoğunlukla ?kadın? seçeneği işaretlenmiş. (Yine gündeme gelmişiz ya helal olsun :))
Araştırma sonuçlarını kısaca şöyle yorumladı; ?Kadınlar üstlerinin ve çalışma arkadaşlarının çoğunlukla erkek olmasını isterken, işten çıkarılacak kişiyi ilk önce kadınlardan seçiyorlar. Ve katılımcılar seçimlerinin sebebini şöyle sıralıyorlar;
? Kadınlar birbirlerine iş ortamında, iş dışı problemler yaratıyorlar.
? Aile problemlerini işe daha çok yansıtıyorlar.
? Kadınların çok olduğu yerde dedikodular artıyor. (Yalan değil :)
? Kadınların arasındaki rekabet erkeklerin performansını olumsuz etkiliyor.
? Rekabette her yolun mubah olduğunu düşünüp, abartılı davranışlar sergiliyorlar.
? Kadınların başarı kriterleri farklı.
? Birbirlerini şikâyet etmeyi seviyorlar.
? Erkeklerle daha rahat çalışıyorlar.
? Çok konuşup, az çalışıyorlar.
? Kadınların ev telaşı mesai zamanlarında problem oluyor.
? Başarısızlıklarına bahane uyduruyorlar.
? Etraflarında az rakip istiyorlar.
? İş seyahatleri evli kadınlara problem yaratıyor.?
Uzmanlar Sözlerine bu verilerin hem Türkiye?de, hem de dünyada geçerli olduğunu söyleyediler
BİLGİSAYAR VE KADINLARIN ORTAK OZELLİKLERI
*.-ikisi de devamlı sorun çıkartır ve sorunu halletmeniz saatlerinizi hatta bazen günlerinizi alır.
*.ikisi de elektrik almak ister.
*.ikisi de hiçbir şey yapmıyormus gibi gözükse de arka planda kullanıcıdan habersiz bir çok iş yürütürler.
*.ne kadar çok paranız varsa o kadar iyi "donanım"lısına sahip olursunuz.
*.ikisinin de durup dururken niye bozulduğunu anlamazsınız
*.ikiside alışkanlık yaratır..
*.verim almak için ikisine de nazik davranmak gerekir
*.ne kadar iyisini alırsaniz alın, 2-3 sene sonra daha iyisi çıkacağından değiştirmeniz gerekir.
*.ikisi de erkekler için olmazsa olmazdır.
*.ikisini de ne kadar iyi kullanırsanız kullanın saç baş yoldurtan cinslerdir.
*.parmaklarınızı doğru kullandığınızda her ikisinden de güzel tepkiler alırsınız
*.ikisi de zaman zaman error verebilir
*.ikisi de hassastır,sağı solu pek belli değildir.
*.ikisi de bozulduğunda dediğiniz hiçbirşeyi yapmazlar.
*.ikisinin de bellekleri inanılmaz güçlüdür. Dolayısıyla dikkat etmek gerekir.
*.ikisinin de başkaları tarafından kurcalanması sevilmez
baba costun yaww .. 8O
Erkeklerin Söylememesi Gereken Şarkılar!..
Buraları yıkılıyo benden yıkılıyo Hergün peşime bi bıyıklı takılıyo
Ben sana yandım Zühtü.Hele hele yandım Zühtüü.Şimdi geldi sevişmenin zamanı da ZühtüBen sana yandım Zühtü.
Yanıma korlar mı adam seni ? Koparıp acıtmazlar mı tenimi.
Aman Eşref canım Eşref Uykudan uyarttın beniKana boyattın beni.
Doktor Civanım , doktor doktor civanım.Ah seni istiyor canım.
Altın hızma mülayiiiim , seni haktan dileyiiim. Gün gördüm neler gördüm seni gördüm şadoldum
Suya düştü gülümüz Ötmüyor bülbülümüz
Bandıra bandıra ye beni , hiç doyamazsın tadıma.
Sordum namın verdiler, Pala remzi dediler Pala bıyığı değil yüreğidir dediler Remziiiiiiiiii!.
Sarılmandan belli , kırcan mı belimi? çok canım acıdı , çeksene elini!
Bayıra karşı yatır beni Tırmala beni kaşı beni
Sabahlara dayanaman Osman agaYalancısın inanamam Osman ağa
Malımı al mülkümü al Tende en kuytumu al
Baban beni bubamdan bir kerecik istesinAllahın emriyinen allahın emriyinen , Gelinim olsun desin gelinim olsun
Şappur suppur beni op , Çıttır çıttır beni ye Onlar acı ben tatlı , benden başka böyle var mı?
Alay başı subaşı , ben istemem onbaşı, Olursa subay olsun , dosta düşmana karşı.
ARAŞTIRMALARIN İLGİNÇ SONUÇLARI ;
- Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.
- Bal bozulmayan tek gıdadır.
- Ördeğin sesi yankı yapmaz.
- Denizyıldızlarının beyni yoktur.
- Üzüm mikrodalga fırında patlar.
- İnsan yılda en az bin 460 rüya görür.
- İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.
- Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
- İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.
- "Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.
- Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.
- İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.
- Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.
- Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.
- Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.
- Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.
- Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.
- Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.
- Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.
- Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.
- Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.
- Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.
- Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.
"ABD'DE BİRÇOK OTELDE 13. KATTA ODA BULUNMAZ"
- 13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.
- En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2.72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.
- Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.
- İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.
- İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.
- Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.
- Ünlü basketbolcu Michael Jordan bir yılda Nike'tan Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor.
- ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.
- Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız.
- Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.
- Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.
- Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa ülkedeki tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.
- 1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.
- Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.
- Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.
- Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.
- Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.
- Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.
- İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.
- Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Bir roketi ışık hızına çıkartmak için bugün Amerikadaki tüm enerji
kaynaklarının tümünü bir kerede kullanmak gerekir.
Uyluk kemiğimizin 1 cm2'si 70 kg basınca rahatlıkla dayanabilmektedir.
Dünyada kişi başına 1 milyon karınca düşmektedir!!!!
ayrıca denizanalarının da beyni yoktur!!!
Eğer Çin'deki tüm insanlar tek sıra halinde önünüzden geçmeye başlasa bu dünyanın sonuna kadar sürebilirdi.
İnsan kalbinin bir gün boyunca harcadığı enerji, bir tren vagonunun yerden 1 metre (veya 2 metre) kaldırılmasına eşdeğer bir enerjidir.
İnsan vücudundaki tüm sinirleri uçuca eklediğinizde buradan ay'a kadar gider. (yani 300.000 küsur km.).
not : alıntıdır..
>TÜKETİM CUMHURİYETİ
>
> Nüfus sayımında alt tarafı "6 saat sokağa çıkma yasağı var" diye evine
>14 tane ekmek alan Türk milleti, müthiş bir rekora imza attı:
>
> İstanbul Carrefour, dünyadaki Carrefour'lar içinde en yüksek ciro
>yapanı...
>
> Bu bir market öyküsü değil. Türk insanının "yorgansız yatarım, erzaksız
>yatmam" öyküsüdür.
>
> Avrupa'da bir markete girerseniz, ekmeğin savaş dönemindeki gibi karne
>ile verildiğini sanırsınız.... Para ödemek için kasaya gelen Sophie'nin
>sepetine bir adet domates, bir şişe soda, bir adet portakal koyduğunu
>görürsünüz. O akşam yemeğinde neye ihtiyacı varsa, onu almıştır.
>
> Küçük bir poşete doldurur, yürüyerek gider...
>
> Türkiye'de bir markete girerseniz, ekmeğin bedava verildiğini
>sanırsınız... para ödemek için kasaya gelen Fatma Hanım'ın devasa market
>arabasına 4 kilo domates, 2 koli kola, 8 paket bulgur, 3 kilo şeker, 8
>kilo deterjan, 2 kilo un, 4 kangal sucuk, 2 kilo kıyma, vesaire yüklediğini
>görürsünüz... 14 poşeti doldurur, market arabasına yükleyerek, otomobilinin
>bagajına taşır.
>
> Zannedersiniz ki yarın
>
> Saddam Türkiye' ye füze atacak,Fatma Hanım savaş stoğu yapmaktadır.
>
> Buradaki çelişki, Sophie' nin fakir, Fatma Hanım'ın zengin olması
>değildir. Aslında vaziyet tam tersidir... Sophie'nin ülkesinde yıllık
>ortalama gelir 25 bin dolar, Fatma Hanım'ın ülkesinde yıllık ortalama gelir
>2 bin dolardır...
>
> İşte bu yaman çelişkiyi keşfeden zeka ise, Carrefour'dur.
>
> Carrefour Türkçesi kavşak. Ama dünyanın hiçbir kavşağında bu kadar çok
>otomobil olmaz. 3 bin 500 araçlık otoparkı var.
>
> Bu otopark gün içinde en az 10 defa dolup dolup boşalıyor. yani günde 35
>bin otomobil. Bu da 35 bin bagaj demek.
>
> Sabah saat 10.00 da açılıyor. Saat 10.00 a 1 dakika kala manzara aynen
>şu; kapılar kapalı. Kapıların önünde devasa market arabalarıyla bekleyen
>yüzlerce insan. Müşteriden çok Formula 1 yarışçısına benziyorlar. Yüzler
>gergin. Herkes
>
> Yanındakini kolluyor. 1 dakika sonra kapı açılacak içeriye akın
>başlayacak.. Sanki ilk girene madalya veriyorlar.
>
> Akşam saat 22.00 de kapanıyor. Yani, prensip olarak 22. 00 de
>
> kapanıyor demek daha doğru. Çünkü "lütfen boşaltın " anonsuna rağmen
>insanlar hiç oralı olmuyor. Çıkmamaya, arabalarını doldurmaya devam
>ediyorlar.
>
> "Defolun deseler" Defolu mallar hangi reyonda kardeş" diye soracaklar.
>
> İstanbul Carrefour'a her ay 1 milyon kişi geliyor.
>
> Yılda 12milyon kişi. Peki bu kadar insan en alıyor? İşte örnekler...
>
> Bir ayda bir milyon adet yumurta satılıyor. Allah tavuklara sabır versin.
>Bir ayda 100 bin kilo et. 400 inek ya da 3 bin 400 koyun demek. Kes kes
>bitmez. Bir ayda 1 milyon 200 bin kilo deterjan satılıyor.
>
> Peki bir ayda satılan tuvalet kağıdı ne kadar? Sıkı durun 800 bin rulo.
>Her rulo 100 metre olduğuna göre, 80 milyon metre tuvalet kağıdı eder.
>
> Ekvator çigisi üzerinden sarmayı denesek bu kadar tuvalet kağıdıyla
>dünyayı iki kere dönüyoruz. Beynini silmek için hiç kitap okumayan türk
>milletinin poposunu silmek için kırdığı rekoru görüyor musunuz?
>
> Carrefour' un tüketmesi kadar, tüketmemesi de bir rekor.
>
> Çünkü müşteriler her ay yaklaşık 2.5 milyon adet naylon poşet ile çıkıyor
>
> Carrefour'dan.
>
> Ayda 2.5 milyon, yılda 30 milyon adet naylon poşet.
>
> Poşetin içindekiler tüketiliyor ama poşet tüketilmiyor.
>
> Hem de ilelebet.
Not : alıntıdır..
Bilgiler için teşekkürler yamtar00 ;)
Genç ve Sağlıklı Kalmak: Antioksidanlar
Yaşamımızın her alanında olduğu gibi beslenme alışkanlıklarımızda da doğaya dönüş söz konusu. Dozunda kullanılan vitaminler, vücuttaki paslanmayı giderici etki yaparak en az 150 yıl yaşamayı vaad ediyor.
Şimdiye dek kaçınılmaz son yaşlılığı geciktirmek için neler yapmadık ki! Avuç dolusu paralar vererek satın aldığımız bakım kremleri yetmeyince, estetik amaliyatlar kaçınılmaz oldu. Yüzümüzü ve vücudumuzu zamana esir etmedik.
Peki ya sağlığımızı? Kırkını aşıp da biraz aklı başına gelenlerimiz en fazla yıllardır vazgeçemediği sigarayı bıraktılar, doktoru artık yememesi gerektiğini söylediğinden kırmızı eti haftada bir güne indirdiler, akşamları birer kilometreyi aşmayan yürüyüşler yaptılar. Hepsi bu! Oysa, genç yaşlardan itibaren alışkanlık haline getirilmesi gereken doğru ve düzenli beslenmeyle birçok hastalığı ekerde ederek, yüz yaşında bile dimdik ayakta kalabilmek mümkün.
Birçok besin maddesinde bulunan vücudun direncini arttırıcı, ser radikallerin oluşumunu engelleyip, oksitlenmeyi azaltıcı vitaminleri çağın buluşu olarak değerlendiriliyor.İnsan ömrünün 150 yıl olması aslında çok kolay!
Anti-oksidan nedir?
Yaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuz belli bir yaştan sonra ihanet eder ve toksit maddeler, cildin kolejen tabakasını tahrip eden ser radikaller ve karbon monoksit gibi zararlı gazlar oluşturarak yaşlanma sürecini başlatır.
Bitkilerdeki bazı vitaminlerin bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuttaki paslanmayı giderirler. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan, kongreler düzenlenlenen söz konusu vitaminler, geçtiğimiz yıllarda bir başlık altında toplanmış ve anti-oksidan (paslanmayı geciktirici) adını almıştır. Anti oksidanların tıbben etkisi kanıtlandıktan sonra kozmetik sektörünün bundan faydalanmaması kaçınılmazdı tabii. Birbiri ardına üretilen ser radikalleri önleyici, zengin E vitamini içeren bakım kremleri anti oksidanların sadece beslenme yoluyla alınmasıyla ibaret olmaktan çıkarttı.
Etkileri
Vücudumuzun kendini tahrip etme özelliği olduğu gibi savunma mekanizmasından ileri gelen tedavi özelliği de mevcut. Bunu daha da pekiştiren ve dirençli olmamızı sağlayan besinler (özellikle vitaminler), bileşimindeki paslanmayı önleyici maddelerle ser radikallerin ve toksinlerin oluşumunu engelliyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Daha da önemlisi başta kanser olmak üzere birçok hastalığın oluşumunu engelliyor. Vücudun hücre koruma sistemleri içinde önemli bir yere sahip olan anti –oksidanlar, bu görevi belirgin hücre hasarlarına yol açabilen maddeleri etkisizleştirerek gerçekleştirirler.
Nelerde bulunur?
Belirttiğimiz gibi A, C ve E vitaminlerinde bulunan anti-oksidanları gruplandıracak olursak;
A vitamini: Koyu renkli yapraklı bitkiler, ıspanak, havuç
C vitamini: Trunçgiller, çilek, brokoli, lahana, patates, maydonoz ve çok sayıda meyva, sebze
E vitamini: Kuruyemişler, bazı bitkisel yağlar ve lifli yeşil besinler
Garantili güzellik için E vitamini
Uzmanlar, canlı, parlak, ışıl ışıl bir cilt için E vitamininin etkisinin inkar edilmemesi gerektiğini söylüyor. Bunun bilincinde olan kozmetik firmaları da zaten bu vitaminden çokça yararlanıyor. Hemen hemen her bakım kremiminin içeriğinde yer alan E vitamini, cildin en alt hücrelerine kadar nüfus ederek erken yaşlanmayı önleyici, parlaklaştırıcı ve canylandırıcı bir etki yapıyor. E vitaminin marifetleri bununla da sınırlı değil. Amerikalı uzmanların yaptıkları araştırmalara göre; hava kirliliği ve sigaraya bağlı olarak tahrip olan hücrelerin yenilenmesin dede önemli bir yere sahip olan E vitamini aynı zamanda beyin ve bağışıklık sisteminin yenilenmesinde de son derece etkili.
Arizona Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ise E vitamini verilen hayvanların akranlarına göre daha genç göründükleri ve daha uzun ömürlü oldukları kanıtlanmış. Bunun nedeni ise vitaminin, yaşlılılkla azalan bir protein çeşitinin yok olmasını engellemesi.
Ne kadar alınmalı?
Uzmanlar, hergün alınan sebze ve meyvelerin günlük anti-oksidan ihtiyacını karşılamadığında hemfikir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, vitaminden zengin sebze ve meyvelerden günde en az beş öğün yemek gerekiyor. Bu nedenle vitaminler hap olarak da alınabilir. Ayrıca düzenli beslenilse bile, bazı hatalı alışkanlıklar, vücudumuzdaki vitaminleri hızla tüketmekte. Sigara, aşırı alkol, stres bu etkilerin başında geliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, en az iki yıl süreyle 200 ünite E vitamini alan kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma risklerinin bu vitaminleri almayanlara oranla yüzde 41 daha az olduğu görülmüştür.
Bunlar yaşlılığı durdurur
Kahvaltılık tahıl: Yulaf, kara buğday gevreği, buğday ya da pirinç gevreği
Süt ürünleri: Soya sütü, gravyer, permesan peynirleri ve yoğurt.
Ekmek çeşitleri: Kara ekmek, tahıllı ekmek, arpa, yulaf ve çavdar ekmeği
Sebze, baklagiller: Brokoli, lahana, havuç, ıspanak, bal kabağı, domates, tere, bezelye, nohut, mercimek, semizotu, mısır, avakado, pırasa, soya.
Tahıllar: Bulgur, esmer pirinç, basmati pirinci.
Balık ve kabuklu deniz ürünleri: Somon, alabalık, barbunya, istiridye, karides, uskumru, kalkan.
Meyve ve tatlılar: Kayısı, muz, kiraz, elma, çilek, pembe greyfurt, mango, kavun, karpuz, üzüm, dut, kuru meyveler, ceviz, badem, fındık.
Alkolsüz içecekler: Çorbalar, çay ve yeşil çay
Yağlar: Zeytinyağı
Bunlar yaşlandırır
Mısır gevreği, demirle zenginleştirilmiş tahıllar
Yağlı peynirler, demirle zengnleştirilmiş süt
Beyaz ekmek, bisküvi, turta, pizza.
Beyin, böbrek, sosis, salam, füme jambon,
Kızarmış patates, cips, hormonlu sebzeler
Düdüklü tencerede pişirilmiş beyaz pirinç
a balığı, kılıç, ton, ançuez, köpek balığı, tuzlanmış balık.
Şuruplu meyveler, reçel, çikolata, bal, dondurma, tereyağ, hindistan cevizi
Kahve, şurup, hazır çorbalar.
Kristal şişelerde saklanan alkollü içecekler
Tereyağ, taze krema, margarin, kızartma yağları, doymuş yağlar.
İdeal beslenme için
Günde bir kez: Yeşil salata, sebze, tahıl, baklagiller.
Günde iki kez: Çiğ sebze, kepek ekmeği
Güünde üç kez: Yoğurt
Günde beş kez: Meyve, çay, maden suyu, çorba
Günde 12 tane: Fındık ya da badem
Haftada bir kez: Kırmızı et
Haftada iki kez: Yağlı balık
Haftada üç kez: Yağsğz balık, beyaz et, karaciğer
Haftada üç dört kez: Çiftlik yumurtası
Haftada yedi kez: Soğan, sarmısak, mercimek
GÜÇLÜ BELLEK
Bazen bir kelime hatırlayamadığımız, bazen de isimlendirmede güçlük çektiğimiz anlar olur. Uzmanlar buna ‘bellek bozukluğu’ adını veriyor. Bellek bozukluğu, bazı kişilerde beceri kaybı, entelektüel yapıda bozulmalar ve davranış değişiklikleri ile kendini gösterir.
Yoğun iş temposu, stres, fiziksel ve ruhsal yorgunluk, yaşamın belirli dönemlerinde mental işlevler ile ilgili fonksiyon bozuklukları ve yakınmalara neden olabiliyor. Örneğin depresyonda olan, çevresel uyarılara duyarsız, ilgi azlığı ve konsantrasyon güçlüğü yaşayan kişinin mental fonksiyonlarını yorumlamak çok kez hatalı sonuçlara neden olur. Yine yoğun iş temposu ve fiziksel yüklenme dönemlerinde unutkanlık, organik bir neden olmadan da yaşanabilir.
Güçlü bellek:İyi uyku
Daha güçlü bir bellek için, düzenli ve dengeli bir yaşam sürdürün. Yeterli ve dengeli beslenin, iyi uyuyun, alkolü azaltın, sigara kullanmayın. Sık sık temiz havada, parklarda, ormanda yürüyüş yapın.
Sosyal ilişkilerinizi koruyun, genişletin, çoğaltın. Düzenli bir kan basıncına sahip olmaya özen gösterin. Unutma sorunu, her zaman organik bir hastalığa işaret etmez, ama üzerinde mutlaka durulmalıdır.
Daha iyi hatırlamak için ne yapılmalı?
•Zihninizi zorlayın .
•Dikkat gösterin
•Her şeyi hatırlamaya çalışmayın
•Mineral ve vitamin desteği alın
•Kahveyi kesin
•Liste yapın
•Planlayın
•Post - it kullanın
•Özetleyin
•Stresinizi sınırlayın
•İşinizle eğlencenizi dengeleyin
•Depresyonu unutmayın
•Kullandığınız ilaçlara dikkat edin. Bazı ilaçlar bellek kayıplarına neden olabiliyor.
•Ilımlı egzersiz yapın
Bu besinler zihni kuvvetlendirir
Daha sağlam, daha güçlü ve daha dayanıklı bir bellek yeteneği, beslenme alışkanlıklarıyla yakından ilişkili. Her gün en az beş porsiyon sebze ve meyve yiyin. Kuru siyah erik, brüksel lahanası, kırmızı biber, kuru siyah üzüm, ıspanak, portakal, böğürtlen, brokoli, avokado, çilek, ahududu, kivi, pancar, kızılcık ve soğana önem verin.
Düzenli uyu, genç kal
İyi ve düzenli bir uyku, genç kalmanın temel taşlarından. Günde ortalama yedi - sekiz saat uyumanın önemine dikkat çeken uzmanların önerileri şöyle:
• Gece atıştırmalarından vazgeçin.
• Kafein ve nikotinden uzak durun. Bu maddeler bağımlılık yaratan uyarıcılar olduğundan sürekli ayık tutar. Sigara içenler, hem uyuma hem de uyanma zamanı zorluk çekerler.
• En iyi egzersiz yapma zamanı öğleden sonradır. Fiziksel aktivite derin ve tazeleyici bir uyku çekmenize yardımcı olur.
• Serin bir oda, uyumak için idealdir.
• Yatağa yatmadan ılık bir duş almak gerilmiş kaslarınızı gevşetir ve uykunuzun gelmesini kolaylaştırır.
• Yalnızca geceleri uyuyun. Gündüz uykularınızı 20 dakikalık şekerlemelerle sınırlayın.
• Her gün aynı saatte yatmaya ve uyanmaya özen gösterin.
• Sessiz bir ortam sağlayın. Radyo ve televizyonu kapatın, kulak tıkaçları kullanın. Kalabalık cadde, tren, uçak hatta horlayan bir eş gibi kontrol edemediğiniz sesleri maskelemek için; yumuşak, tekdüze arka plan sesi çıkaran başka bir kaynak seçin.
• Yatağınızı iyi seçin. Rahat ve ortopedik olmasına özen gösterin.
• Uyku haplarına güvenmeyin. Uyku hapı kullanmaya karar verdiyseniz mutlaka doktorunuza danışın. En düşük dozajı kullanın. Asla alkolle birlikte kullanmayın.
DOĞAL REÇETELER
> Yorgun gözler için:
>2 poşet çayı yarım çay fincanı kaynar suda 15 dakika demlendirip soğutun. 2
>parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine
>yerleştirip 10 dakika bekletin ve yıkayın.
>
>Gözaltı torbaları için:
>2 çay fincanı kaynar suya 2 çorba kaşığı fındık yaprağı ekleyip 15 dakika
>bekletin. Süzüp buzdolabında soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle
>sıkın ve göz kapaklarınızın üzerine yerleştirin. 10 dakika bekletip
>yüzünüzü yıkayın.
>Bir bardak kaynatılmış rezene çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp
>göz kapaklarınıza yerleştirin ve 15 dakika bekleyin.
>
>Gözaltı morlukları için:
>Papatya çayı ya da lavanta çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp
>elinizle sıkın. Göz kapaklarınıza uygulayın.
>
>Göz çevresi kırışıklıkları için:
>1 kahve fincanı soya yağı, 1 kahve fincanı bademyağı ve yarım kahve fincanı
>avokado yağını bir kapta karıştırın. Parmak uçlarınızı bu karışıma batırıp
>göz çevresine masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı akşamları yatmadan evvel
>yapın. Sabahları yüzünüzü yıkayıp kurulayın.
>
>Kirpikleri uzatmak için:
>1 bardak suyu kaynatın. 1 çay kaşığı hint yağı ve 12 gr kakao yağı ekleyip
>karıştırın. Kabı sıcak su dolu bir başka kabın içine yerleştirip krem
>kıvamına gelene kadar ısıtın. Karışımı soğutup 15 gün boyunca yatmadan önce
>gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek kirpiklerinize sürün. Sürme işlemini
>kirpik kökünden uca doğru uygulayın.
>
>Kirpikleri gürleştirmek için:
>Eşit ölçüde hint yağı ve badem yağını bir şişede karıştırıp 15 gün boyunca
>akşamları yatmadan önce gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek
>kirpiklerinize dipten uca doğru sürün
SOFRADAKİ TERÖRE DİKKAT
Kapkara zeytin aramayın
**Zeytin pazarında toz dumandan göz gözü görmüyor. Denetimsiz
pazarda 5 binden fazla üretici ve toptancı firma iş yapıyor. Kayıt
dışı çalışan korsan firmalar yaptıkları hilelerle halk
sağlığını tehdit ediyor. Denetimsizlik yüzünden, kötü zeytin,
iyi zeytini pazardan kovuyor. Dünyanın en iyi sofralık ve yağlık
zeytin çeşitlerini yetiştiren ülkemizde, iyi zeytin yemek şans
işi.
*
*Tüketicinin iyi zeytin yemesini engelleyen etkenlerin en önemlisi
yanlış alışkanlıklar.*
* Geçmiş yıllarda açıkta küfede, plastik
leğende satılan zeytinleri satın alma alışkanlığı edinen
tüketici, bu alışkanlığını günümüzde de sürdürüyor.
Kapalı ambalajdaki zeytini tadamayan bilinçsiz tüketicinin, açık
zeytini tercih ettiğini bilen satış noktaları, çok daha ucuza
aldıkları açık zeytini, ambalajlı zeytin fiyatına satarak iyi bir
kazanç elde ediyorlar.
*
*İçme suyu yerine sanayi suyu
Zeytin piyasasında yapılan hilelerin en belirgini cins ve varyete
karışıklığı. Piyasada çok tutulan Gemlik ya da Akhisar
zeytinlerinin içine daha düşük fiyatlı yörelerin zeytini
karıştırılıyor. Tam boylama yapılmayarak iri zeytinin içine
küçük taneli zeytin de katılıyor. Böylece kar oranı
yükseltiliyor. Aradaki fiyat farkının çok az olmasına rağmen,
bazı üreticiler zeytin salamurasında biraz daha pahalı olan gıda
tuzu yerine daha ucuz olan sanayi tuzu, içme suyu yerine sanayi suyu
kullanarak sağlık açısından tehlike yaratıyorlar.
Yeşil zeytin olarak satılmak üzere dalından yeşil olarak toplanan
acı zeytinler ise yalnızca tuz ile muamele görerek doğal yeşil
renklerini koruyorlar. Bu yöntemle tatlanma süresi 4 ayı buluyor. Bu
süreyi kısaltmak için bazı zeytin firmaları tarafından
kullanılan yöntemde, zeytin alkali ile 6 - 24 saat muamele edilerek
tatlandırılıyor. Bu şekilde işlenen zeytinin renk ve aroma
maddeleri kayboluyor. Doğal yeşil rengini kaybeden yeşil zeytin
sarı bir renk alıyor. Tat özellikleri de kaybolduğu için, işleme
sırasında dışarıdan sitrik asit (ekşilendirici) eklenen bu
zeytinlere aslında turşu zeytin demek daha doğru olur.
*
Ölümcül hastalığı tetikliyor
*Çoğu tüketici her nedense kapkara zeytin istiyor. Dalından
toplandığı zaman bazıları kahverengi veya kızıl kahverengi olan
zeytini karartmak amacıyla izin verilen madde olan ferroglukonatın
dışında tekstil boyaları bile kullanan üreticiler oluyor. Hatta
tekstil boyası pahalı olduğu için zeytin havuzlarına paslı demir
bile atılıyor. Tekstil boyası ya da paslı demir ile karartılan
zeytinler ise insan vücudunda kanserojen etki yaratıyor ve alzheimer
hastalığını tetikleyebiliyor.
Zeytini, raf ömrü süresince sağlıklı ve hijyenik bir şekilde
korumanın en doğru yollarından biri pastörizasyon. Ancak zeytini
pastörize edebilmek için ciddi bir makine yatırımı ve bilgi
birikimi gerekli. Bu yatırıma girmek istemeyen bazı üreticiler
zeytinin raf ömrünü uzatmak için antibiyotik kullanmaktan
çekinmiyorlar*
**
*unutmayın birzamanlar ülkenin birinde yetkililer radyasyon yok diye çay
içtiler. içtikleri çay iki üç yıl öncesinin çayı idi. Ama şimdi Karadenizde
kanser vakalarının sayısını bilen yok. *
Garip ama gerçek : Diş macunu ve buzlukla CD kurtarma
Çizik CD leri ve DVD leri kurtarmak için değişik yöntemler mevcut. Garip gelsede diş macunuyla amatör bir şekilde veya cila makinasıyla profesyonel bir şekilde çizik Cd leri tekrar okunabilir hale getirmek mümkün.
Diş macunu ve yumuşak bir bezle çiziklerin üzerini (CD / DVD nin ortasından başlayarak dışa doğru) cilalayın ve daha sonra CD ' yi ılık suyla yıkayıp durulayın. bu yöntem çoğu durumda işe yarayacaktır.
Dondurma Yöntemi
Bir başka yöntem. Çizik CD leri bir buz torbasına koyun ve iki saatliğine buzlukta dondurun. Bazı kullanıcılar aynı yöntemi sabit disklerinde de veri kurtarmak için kullanıyorlar. Yöntem her zaman işe yaramıyor ancak disk lerede her hangi bir zarar vermiyor
Bir erkeğin yüzünde ortalama 15 bin sakal kökü bulunuyor.
Bir erkek hayatının ortalama 30 gününü tıraş olarak geçiriyor.
Bir tıraş ortalama 3 dakika sürerken, bir tıraş bıçağı da en fazla 9-15 kez kullanılabiliyor.
Sakal veya bıyık ayda ortalama 1.3 cm. uzuyor.
Aynı kalınlıktaki sakal ve bakır telin direnci birbirine eşit.
İş hayatında nasıl başarılı olunur? Tabiki amirinize yalakalık yaparak. Ne o, inanmadınız mı? Aşağıya bakın o halde...
Harf Tablosu:
A=1
B=2
C=3
Ç=4
D=5
E=6
F=7
G=8
Ğ=9
H=10
I=11
İ=12
J=13
K=14
L=15
M=16
N=17
O=18
Ö=19
P=20
R=21
S=22
Ş=23
T=24
U=25
Ü=26
V=27
Y=28
Z=29
Vee işte Sihirli Formül:
Ç..A..L....I....Ş...M..A..K
4+1+15+11+23+16+1+14 = %85 BAŞARI...
D..E..N...E..Y....İ...M
2+6+17+6+28+12+16 = %87 BAŞARI...
Y...A...L..A...K..A...L...I....K
28+1+15+1+14+1+15+11+14 = % 100 BAŞARI !!!
UCUZ FAKAT HARİKA BİR YÜZ MASKESİ Yulaf ezmesini suyla karıştırıp bir macun yapın. Bunu yüzünüze sürüp kurumasını bekleyin. Kuruyunca ileri-geri hareketlerle yüzünüzden çıkarın. Bu maske ölü deriyi ciltten alır ve siyah noktalardan da kurtulmuş olursunuz.
YORGUN VE ŞİŞ GÖZLERE Gözleriniz yorgun ve şiş ise, sizinde aceleniz varsa sinema yıldızlarının yaptığını deneyin. Göz kapaklarınızın iç kenarlarını beyaz kalemle boyayın. Gözlerinizin akı daha beyaz görünür, gözler canlanır. Üst göz kapağınızın tam ortasına, farın üstüne beyaz bir nokta yapıp dağıtın. Beyazlık gözü irileştirir, canlandırır.
YÜZDEKİ SİYAH NOKTALARI BALLA ÇIKARIN Yüzdeki siyah noktalar büyük sorun yaratır, çünkü bunları ne pudra ne de fondöten kapatmak mümkündür. Hatta pudra ve fondöten sürüldüğünde bunlar daha çok belli olurlar. En iyisi bu can sıkıcı noktalardan hemen kurtulmaktır. Bunun için de baldan yararlanabilirsiniz. Balı yüzünüze sürdükten sonra bununla yüzünüzü yıkayıp güsuyu ile tampon yapın. Bu işleme bir süre devam ederseniz noktaların kaybolduğunu görürsünüz.
SAÇ KREMİ Mayonez kuru saçlara çok iyi gelir. Yarım su bardağı mayonezi kuru, yıkanmamiş saçlarınıza sürün. Plastik bir torbayla saçlarınızı sarıp 15 dakika bekleyin, şampuanlamadan önce mayonezi bol suyla yıkayıp akıtın.
CİLDİNİZİN KURUYUP ÇATLAMAMASI İÇİN Lavaboyu ılık suyla doldurup, biraz elma sirkesi atın ve yüzünüzü bu suyla bolca çalkalayın. Havluyla kurulamayın, kendi kendine kurusun. Hergün uyguladığınız takdirde ciltteki pH dengesi yenilenmiş olur. Özellikle akneden dertli olanlar için çok etkindir, ancak cildin bu işlemden önce çok iyi temizlenmiş olması gerekir. Yukarıdaki karışımı her an eltında bulundurmak ve seyahatlerde de yanınızda taşıyabilmeniz için, bir sprey şişesine doldurun.
Greyfurt neden acıdır, içinde ne tür maddeler vardır??
Greyfurt, diğer tüm turunçgiller gibi sitrik asit içeriyor. Acımsı ekşi bir tadı olan sitrik asit, aslında tüm turunçgillere bu karakteristik tadı veriyor. Ancak, ürünün yetiştiği iklime, ağacın ırkına ve daha birçok nedene bağlı olarak, meyve içeriğindeki şeker oranı değişik olabiliyor.
Greyfurtun tipik acımsı tadı, narinjenin adlı kimyasal bileşikten ileri geliyor. Greyfurt meyvesi içeriğinde şekerler, flavanoidler, kumarin ve psoralen türevleri bulunuyor.
Bilgisayarın CD-ROM’undan gerekli parçalar VCD player yapılabilir mi? Yapılabilirse nasıl?
Bilgisayarlarda kullanılan çoğu CD-ROM okuyucu bilgisayarın ana kartına IDE (Intergrated Drive Electronics) bağlantısıyla bağlanır. Sabit disklerin ve CD-ROM okuyucuların arkasına takılan yassı, geniş, beyaz kablolar IDE kablolarıdır. Bilgisayarın ana kartı, CD-ROM sürücü ve sabit diskleri bu kablolar üzerinden IDE arayüzünü kullanarak kontrol eder (IDE arayüzü anakartla sürücülerin birbiriyle anlaşabilmesini sağlayan bir tür protokoldür). CD-ROM okuyucu çalışırken CD üzerindeki bilgiler de IDE arayüzünü dahilinde, IDE kablolarından anakarta ulaşır.
Bütün bunlar demek oluyor ki, CD-ROM okuyucunuzu bir bütün halde kullanmak için IDE arayüzünden anlayan, CD-ROM okuyucunun dilinden konuşabilen bir araca ihtiyacınız var. Üstelik kolayca bulabileceğiniz tek IDE kontrolörü bilgisayarınızın ana kartıdır. Yani, CD-ROM okuyucuyu çalıştırabilmek için tek kolay çözüm bilgisayarınızın kendisidir. Bu durumda CD-ROM okuyucunuz tek parça halindeyken uygulayabileceğiniz en kolay ve ucuz çözüm bilgisayarınızı bir televizyona bağlayarak Video CD’leri büyük ekrandan izlemek olacaktır. Bunun dışındaki çözümlerin (örneğin bilgisayar ana kartı dışında bir IDE kontrolörü edinmeye çalışmak) yeni bir VCD oynatıcıdan daha pahalıya geleceği kesin gibidir.
Aynı şekilde CD-ROM okuyucunuzun IDE özelliğinden vazgeçtiğinizde, yani bahsettiğiniz gibi okuyucudan ‘gerekli parçalar’ı kullanmaya karar verdiğinizde de sonuç benzer olacaktır. IDE arayüzü CD-ROM okuyucunun entegre bir parçasıdır. Ondan vazgeçmek demek, onun yerine okuyucuyu kontrol edecek başka bir sistem geliştirmek demektir ki bu da yeni bir VCD oynatıcıdan daha pahalıya gelecektir.
Sirkülasyon nedir? Kaloriferlerin çalışma sistemi nasıldır? ‘Kaloriferin havasını almak’ ne anlama geliyor?
Sirkülasyon ‘dolaşım’ demek; ya da eski deyimiyle ‘devir daim.’
Kaloriferlerin çalışma düzeni kabaca; bir kazanda ısıtılan suyun, kazandan bir ‘çıkış borusu’yla alınıp bir ‘dolaşım pompası’nın yardımıyla, ısıtılacak hacim içerisinde dolaştırıldıktan sonra, bir dönüş borusuyla yine kazana iadesinden ibarettir. Yerden ısıtma düzenlerinde sadece, döşemelerin altında gömülü olan borular kullanılır. Ancak daha yaygın olan ‘panel ısıtıcı’ yönteminde, sıcak suyun içinde daha fazla dolaşarak zaman harcayacağı paneller kullanılır. Her panelin üst tarafında bir su giriş, bir de aşağı tarafında çıkış borusu vardır. Kazandan gelen sıcak su üst taraftan girer ve süzülerek alt çıkıştan çıkıp, kazana geri döner. Bu arada, panel yüzeyini, panel yüzeyi de etrafındaki havayı ısıtır.
Suyun bu sürekli dolaşımı bir pompa vasıtasıyla, kapalı bir tesisat hacmi içerisinde başarılır. Ancak çeşitli nedenlerle tesisatın içinde, kabarcıklar halinde hava biriktiği olur. Bu kabarcıklar, boruların içinde nispeten kolayca sürüklenir ve yolları üzerindeki ısıtıcı panellerde birikirler. Sudan hafif oldukları için, panelin yukarı kısmında toplanır ve suyun dolaşımına engel olmaya başlarlar. Böyle durumlarda panelin, üst kısmındaki ufak bir damıtma musluğunun yardımıyla, havasının alınması gerekir. Ki su, dolaşımına devam edebilsin.
Mum nasıl üretilir, içindeki maddeler nelerdir ve nasıl yapılır?
Mumun başlıca ham maddesi “parafin”dir. Parafin kullanılacaksa stearin de eklememiz gerekecektir. Parafin yerine balmumu da mum yapılabilir. İçinde bir de fitil dediğimiz bir ip vardır. Muma şekil kazandırmak için bir de metal ya da cam kalıp gerekir. Bir de termometreye ihtiyacımız olacak. Bu malzemeleri kullanarak mum elde etmek mümkün. İstenirse boya ve koku da katılarak renkli ve kokulu mum yapmak ta mümkün. Balmumunu eritmek için, bir tencerenin içine biraz su; üstüne de bir küçük tencere koyun. Böylece küçük tencerenin içindeki balmumunun kontrollü bir şekilde yavaş yavaş erimesi sağlanır. Termometre ile sıcaklığı sürekli kontrol edin. Kısık ateşte balmumunu eritmeye başlayın. Balmumunu dökeceğiniz kalıba bir tel desteği ile fitili yerleştirin. Sıcaklık 70°C civarında iken erimiş balmumunu tencereden kalıba dökünüz. Kalıbın sıcaklığının oda sıcaklığından biraz daha fazla olmasına özen gösterin. Böylece erimiş mum kalıbın her tarafında aynı anda donar. Kalıba boşalttığınız balmumunu, gerek görürseniz kabarcıklardan kurtarmak için ince bir çubukla karıştırın. Mumu 7-8 saat kadar soğumaya bırakın. Ardından küçülüp sıkışması için yaklaşık 20 dakika buzdolabında tutun ve mumu kalıptan çıkartın. Fitilin ucunu bir cm. kadar açıkta kalacak şekilde kesin. Mumun tabanını düzleştirin. Mum kullanıma hazırdır. Mumun yapımı sırasında tüm deneylerde olduğu gibi dikkatli olmalısınız. Mum kullanırken de, gözünüzün göreceği bir bölgeye koyun ki olası bir devrilme durumunda derhal müdahale edebilesiniz.
Basit bir asansör modeli nasıl yapılır?
Bir asansörü, üstünden bir çelik halatla çatı arasındaki büyük bir makaraya bağlı bir diktdörtgenler prizması olarak düşünebiliriz. Makara, genellikle doğrusal akımla çalışan bir motora bağlıdır ve motor bir veya diğer yönde çalıştıkça, çelik halat; ya makaraya sarılarak asansörü yukarı doğru çekiyor veya makaradan çözülerek asansörü aşağıya indiriyor olur. Doğru akım motoronun kullanılma nedeni, bu tür motorların hem dönme yönünü değiştirmenin, hem de değişik hızlarda çalıştırmanın görece daha kolay olması. Çünkü takdir edersiniz ki, bir asansörün; yolcuların kalkış sırasında tabana yapışmaması için kademeli olarak hızlanması, dururken de tavana fırlamamaları için yavaş yavaş hız kaybetmesi gerekir. Bu hız ayarlarını yapabilmek üzere motoru yönetebilmesi için, asansör motora bir kumanda kablosuyla bağlıdır. Ayrıca asansör boşluğunun kat aralarındaki uygun yerlerine, asansörün ‘bir kat’tan geçmekte olduğunu belirten ‘algılayıcı’lar yerleştirilmiştir. Asansörün kumanda panosu, bir algılayıcının yanından geçerken; önünden geçtiği algılayıcıların ve binada var olan katların sabit sayısından hareketle, hareket yönünü de hesaba katarak, hangi katta olduğunu hesaplayabilir. Yolcuların basmış olduğu düğmeler hangi katlarda durulması gerektiğini belirtiyor olduğundan, motorunu bu taleplere yanıt verecek şekilde yönetebilir. Bir de asansör girişlerindeki ‘çağırma’ düğmeleri var tabii; bunlardan gelen sinyallere ve sinyallerin geliş sırasına göre önceden belirlenmiş bir öncelik sırasına göre, nerede duracağını belirleyip, ona göre hareket eder. Her sistemde olduğu gibi burada da, sistem bileşenlerinin uyumlu bir şekilde çalışması gerekir. Örneğin, eğer ‘kat algılayıcıları’dan birinin konumu iyi ayarlanmamışsa, asansör o kattaki girişin biraz üstünde veya altında durabilir.
Devekuşu sahiden de kafasını kumun içine sokar mı? Eğer bunu yapıyorsa hangi durumlarda ve niçin yapıyor?
Hayır, devekuşları aslında kafalarına kuma ya da toprağa gömmezler. Bu söylenti, büyük olasılıkla, dinlenmek amacıyla boynun aşağıya uzatılması ve başın yere yatırılması sırasında ortaya çıkan görüntünün yanlış anlaşılmasından dolayı süregelmiştir.
Kendini tehlike altında hisseden devekuşları da, bazen başlarını yere doğru indirerek yatırma davranışı gösterebiliyorlar. Bu da, yine büyük olasılıkla, düşmanlarının kendilerini bir termit yuvasına benzeteceği düşüncesiyle yapılıyor.
Yanlış anlaşılmaya yatkın olan diğer bir görünüm de, yuvada bulunan yumurtaların gelişimlerine yardımcı olmak için yapılan bir davranış olabilir. Yumurtalar bu amaçla gaga ile çevrilirler ve bu esnada başın yine aşağıya indirilmesi ve boynun iyice kıvrılarak yuvaya gömülmesi, başın kuma sokulduğu şeklinde görünebilir.
Çileğin üzerindeki sarı çiller nedir?
Meyveler, çekirdeğin yani tohumun konumuna, sertliğine, meyvenin etli bölümünün varlığına ya da türüne göre değişik adlar alıyor. Çilek de, tohumlarını sulu ve etli meyvesinin dışında taşıyan bir bitki. Kısacası, çileğin üzerinde gördüğünüz o sarı tanecikler, aslında çileğin çekirdekleri – yani tohumları.
Kar yağınca ortalık niye sakin olur?
Karın iğneli kristal yapısı, ses dalgalarını kırarak sessiz bir ortam oluşmasına yardımcı olur. Yoksa "Baktım kar havası, eve gel kör olası!" gibi atasözümüzde belirtildiği şekilde herkes evine çekildiği vb nedenlerden dolayı bu sessizlik oluşmuyor...
Hardal Lekesi:Lekeye gliserin sürüp deterjanla ovalayarak yıkayınız.Leke çıkmıyor ise alkolle siliniz.(Renkli ve sentetik kumaşlarda 1 ölçek alkol ,2 ölçek su karışımı kullanılmalıdır.
Kan Lekesi Soğuk suda 30 dakika kadar bastırınız.Şayet leke çıkmıyor ise aynı sürede su+amonyak (4 litre suya 3 çorba kaşığı amonyak ) karışımına bastırınız.
Krema,Dondurma Ve Süt Lekesi :Soğuk suya bastırıp lekeli yeri deterjanla ovalayınız.Çıkmıyorsa kumaşa uygun ölçüde beyazlatıcı uygulayınız.Küf Lekesi Küf lekeleri kısa süre içinde temizlenmelidir.Leke deterjanlı suyla yıkanmalı,çıkmıyorsa oksijenli suyla (%3 oranında) silinmelidir.
Meyve Lekesi:Lekeli kumaşı bir kap ağzına gererek soğuk su dökünüz.Leke sıcak su kullanılmadan soğuk su ile silinmeli ve gliserin uygulanmalıdır.Birkaç saat bekletildikten sonra,birkaç damla beyaz sirke ile silinip durulanmalıdır.
Mürekkep Lekesi: Lekeli yeri soğuk suya tutarak mürekkepli suyun akması bitene kadar bekleyiniz.Daha sonra limonlu su ve deterjanla ovalayınız.Beş dakika bırakıp yıkayınız.
Ot Lekesi:Lekeyi deterjanla ovalayınız.Kumaş,beyazlatıcı kullanılabilir cinstense,çamaşır suyu ile yıkayınız.Yünlüler alkolle ovalanmalıdır.(renkliler için 1 ölçü saf alkol+2 ölçü su karışımı)
Yağlı Boya Lekesi:Leke kurumadan tiner çıkarılmalıdır.Daha sonra deterjanla ovalanıp yıkanır.
Yanık Lekesi:Kumaş beyazlatıcı kullanmaya elverişli ise yıkama suyuna ilave edilebilir.Yünlülerdeki fazla yanıklar için leke üzerine oksijenli suya batırılmış bir bez örtülür.Bunun üzerine kuru bir bez konarak ütülenir.İyice durulanır ve yıkanır.
Ter Lekesi:Lekeli kısmı amonyak şişesinin açık ağzı üstüne tutarak kumaşa rengini iade edin.İçine yarım çay kaşığı sirke konulmuş ılık suyla yıkayın.Sonra leke yerine pepsin uygulayın. Yarım saat kendi haline bırakın,sonra bu kısmı fırçalayın.
Zift Lekesi:Lekeyi yumuşatmak için üzerine vazelin sürün.Sonra da bu kısmı karbon tetraklorür ile yıkayın.
Boya Lekesi:Lekeli kısmın üzerine bir bez koyun.Tersinden arap sabunu ile silin.Bu silme işlemini boyanın rengi çıkana kadar sürdürün.Eğer leke çıkmaz ise bir kez de terebentin ile silin.
Çay Lekesi:Pamuklu ve yünlülerde,Leke tazeyse,ılık suya bastırılmış bir bezle ovulur.Eskimiş ise,içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçasıyla silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Sigara Kokan Kazaklar:Sigara dumanı kokan yün kazaklarınız fazla kirli değilse içine,bir çorba kaşığı tuz attığınız bir litre suya batırarak bir saat kadar tutun.Kazaklarınız,tertemiz olacak ve kokudan da eser kalmayacaktır.
Ütüden Sararan Elbiseler:Elbise hemen oksijenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.Ayrıca elbiselerin fermuarları yıkarken bozuluyorsa,makineye atmadan önce kapatılmalıdır.
Yün Kazaklar:Yün kazaklar yıkandıktan sonra,son suyuna bir tatlı kasığı gliserin konursa,sertleşmez.
Gömlek Yakaları: Gömleklerin yakalarındaki kirleri gidermek için,gömleği makineye atmadan önce,yaka kısmına sabun sürülüp 15 dakika bekletilir.Yün kazaklar ve pamuklu bluzlardaki yağ lekeleri için de aynı işlem yapılır.Renkli gömlekleri yıkamadan önce 1-2 saat sirkeli suda bırakılırsa renkleri daha canlı olur.
Blucinler:Blucinlerin rengini kaybetmemesi için,yıkadıktan sonra 45 dakika tuzlu soğuk su içinde tutulmalıdır.Sonra yeniden çalkalayıp asılmalıdır.
Kalorifer İsleri:Kaloriferlerin duvarlara yaptığı is lekelerini temizlemek için kuru bezin üstüne karbonat koyarak bununla duvarlar silinir.
Metal Eşyayı Parlatmak:Metal eşyalarınızı parlatmak için,oksijenli suya batırılmış bir bezle silin,eğer temizlemek de istiyorsanız içine birkaç damla alkol de katabilirsiniz.
Mücevher Temizliği:Platin ve pırlanta mücevherlerinizi temizlemek için onları on saat kadar doksan derecelik saf ispirto içinde kurutmalı ve ince bir kağıtla parlatmalısınız.
Mermerler Nasıl Temizlenir:İki çorba kaşığı toz halinde sodayı iki kaşık toz tebeşir ve bir kaşık toz halindeki sünger taşıyla karıştırarak ince elekten geçirin.İçine su katarak bir hamur yapın ve bununla mermeri yıkayıp kurulayın.
Altın Eşyaların Temizliği:Bir litre suya 15 gram rendelenmiş beyaz sabun ve yüz gram amonyak atın.Bu suyun içine temizlemeniz gereken altın,süs eşyalarını koyun ve kırk beş dakika bırakın. Çıkardıktan sonra soğuk su ile iyice çalkalayın ve yumuşak bir deri parçası ile kurulayın.
Alüminyum Eşyaların Temizliği:Sert teller ve ovma tozlarından kaçınmak gerekir.Bunların yerine,çok gerekirse,ince özel bulaşık telleri kullanılmalıdır.Ama en iyi temizleme yolu,dört bardak sıcak suya 10 gram amonyak,50 gram toz boraks karıştırıp,kapları bununla ovmak gerekir.Bol suyla çalkaladıktan sonra pırıl pırıl oldukları görülecektir.
Bavul Ve Çantaların Temizliği:Bavulları yapıldıkları malzemeye göre temizlemek gerekir.Plastikten olanları deterjanlı su ile silmek, sonra duru su ile ovmak gerekir.İçlerine dolmuş tozlar elektrik süpürgesi ile alınabilir.Deri bavullar ise yumuşak ve kuru bir bez ile silinmelidir.Gerekiyorsa bunlar deri cilası ile parlatılıp öyle kaldırılmalıdır.
Kristallerin Temizliği:Kristalleri yıkadıktan sonra içine sirke ve tuz konmuş su ile durularsanız pırıl pırıl olurlar.
Gözlük Camlarının Temizliği:Gözlük camlarını çizmeden parlatmak için,bir damla alkol,ya da sirkeden yararlanabiliriz.
Sigara Küllüklerinin Temizliği:Sigara küllüklerini tuzla silerseniz pırıl pırıl olur.
Lavaboyu Temizlerken:Tuz lavaboların temizlenmesi de çok iyi yardımcıdır.Kötü kokuları giderdiği gibi bastırılarak silince iyide temizler.
Melamin Tabaklar:Melamin tabaklarınızda yıkadığınız halde çıkmayan lekeler varsa bunları yok etmek için diş macunundan yararlanabilirsiniz.
Su Geçirmez Kağıt:Bir miktar suya aynı oranda sülfirik asit katın.Bu kağıdı da bu suya daldırıp çıkardıktan sonra bol suyla yıkayın.Sonra amonyaklı suya batırın.Yumuşak,kolay yırtılmayan ve su geçirmez bir kağıt elde etmiş olursunuz.
Vazodaki Çiçekler:Vazodaki çiçeklerin uzun ömürlü olması için suyuna bir kaç damla çamaşır suyu katılır.
Çiçekleri Uzun Süre Muhafaza Etmek İçin:Uzun süre için evinizden ayrılırken çiçeklerin kurumasını önlemek için saksıları bir karış derinliğinde su ile doldurulmuş bir küvetin içine koyabilirsiniz. Böylece çiçekler,burada iki ay kadar kalabilirler.
Çaydanlığı Kireçten Kurtarmak:Çaydanlığı kaplayan kireçten temizlemenin en pratik yolu,çaydanlığı yarı yarıya sirkeli su ile doldurarak,kaynayana kadar ısıtmaktır.Birkaç saat sonra kireç tabakası kolayca çıkacaktır.
Çatal Bıçak Temizlerken:Çatal bıçağınız üzerinde lekeler oluşmuşsa,onları çamaşır suyuna batırabilirsiniz.Çamaşır suyu hem temizler hem de mikroplardan arındırır.Daha sonra iyice durulayın.
Bardakların Çatlamaması İçin:Çay,süt,kahve ya da çorba gibi çok sıcak içecekleri koyarken,cam bardakların ya da kaselerin çatlamasından endişe duyarız.Bazı hallerde bunların her birini ılık suyla ısıya alıştırmak da mümkün olmayabilir.Bu takdirde bardaklarınızı ıslak bir bezin üzerine koyup doldurun.
Halıları Parlatmak:Halılarınızın pırıl pırıl parlamasını istiyorsanız, haftada bir kere içine birkaç damla amonyak damlattığınız ılık su ile silmeniz yeterli olacaktır.Ayrıca renginin daha canlı olması isteniliyorsa,en son suyuna sirke konulabilir.
Halılardaki Yağ Lekeleri:Halıdaki yağ lekesini kolayca çıkarmak için,önce iyice süpürün,sonra da lekeli kısmı neft ya da benzinle ovalayarak silin.Lekeden eser kalmayacaktır.
Mutfak Emniyeti:
-İçinde patlayıcı ve çabuk alev alan maddeleri mutfağa sokmayınız.
-Yerleri sık sık temizleyiniz.
-Islak elle fiş takmayın,lamba ve ocak yakmayınız.
-Ocak üzerinden,fırından alınacak her şey için kuru tutaç kullanınız.
-Yiyeceklerin yanına temizlik maddeleri koymayınız.
-Yüksek yerlerden bir şey alınacağı vakit sağlam sandalyeye çıkınız, ayaklarınızın ucunda yükselmeyiniz.
-Kibriti iyice söndürmeden atmayınız.
-Küçük tamiratlarda kullanılan ev aletlerinin her zaman el altında olmasına dikkat ediniz.
Karıncalara Savaş:Karıncalar daha çok mutfağımızın davetsiz misafirleridir.Onlardan kurtulmak için yarım limonu küflendirip karıncaların en çok görüldüğü yerlere koymak gerekir.
Tuz Miktarı:Yemeklere konan tuz miktarı pişen yemeğin çeşidine göre değişir.Sulu ve soslu yemeklere başlangıçta az tuz koyun,yemek pişince tekrar ilave edebilirsiniz.Kırmızı etli yemeğe,iyice piştikten sonra,beyaz etli yemeğe pişmesine yakın tuz koyarsanız yemekler daha lezzetli olur.
Yemek Tuzluysa:Yemek tuzluysa fazla tuzunu almak için,1 adet patatesi soyup yemeğinize doğrayın,birkaç dakika kaynatın.
Yemek Yaparken Elinizi Yakarsanız:Hiç telaşlanmadan buzdolabından buz çıkarın ve bir kova suyun içine bolca tuz doldurun.Yanık kol veya elinizi veya ayağınızı bu buzlu suyun içine sokun.10-15 dakika tutun.Bu süre sonunda hem yanma ve acısı gidecek,hem de iz kalmayacaktır.
Sütünüz Kaymak Tutmasın Diyorsanız:Süt kaynarken içine bir parça tuz atarsanız kaymak tutmasını önlemiş olursunuz.
Sütün Taşmasını Önlemek İçin:Sütü kaynatacağınız tencerenin ağız kısmına sıvı yağ sürerseniz sütün taşmasını önlemiş olursunuz.
Enginarı Muhafaza Etmek:Enginarı bir müddet saklamak istiyorsanız,pişireceğiniz güne kadar onları çiçek gibi suyun içine koyup her gün köklerinden biraz kesip suyu değiştirilmelidir.
Ketçap Şişeden Akmadığı Zaman:Ketçap şişesini ilk açtığınız zaman içindeki ketçap ilk anda kolayca akmaz.Böyle bir durumda bir meşrubat kamışı ile üflerseniz,ketçabın akmasını kolaylaştırmış olursunuz
Buzdolabı:Buzdolabınızı çözdükten sonra buzluğun etrafında oluşan buzlardan akan suyu biriktirirseniz,saf su olarak arabanızın aküsüne ve buharlı ütünüze kullanabilirsiniz.
Buzdolabına Konmayanlar:Her şey buzdolabına konmaz.Bunların başında kurutulmuş besinler gelir.Mesela; sucuk,pastırma.Dolaba konan sucuk ve pastırmalar kısa sürede küflenir.Bunları dolap dışında ve bütün iseler bir kenara asarak muhafaza etmek gerekir. Ayrıca bisküviler,çiğ patates,soğan,reçel,bal,muz v.b.dolaba konmaz.
Naftalin Kokusu:Dolap ve çekmecelerinize naftalin kokusu sinmişse,bir süngeri alkole ve limon suyuna batırarak,dolaplarınızı silmelisiniz.
Soğan Sarımsak Kokusu:Ellerdeki soğan,sarımsak kokularını giderebilmek için ellerinizi haşlanmış patatesle ovun.
Salata:Salatayı erken yapmanız gerekirse bozulmaması için üzerine nemli bir bez örtün .Sofraya alırken sosunu ilave edin.
Solmuş Salata Yaprakları:Solmuş salata yapraklarını yarım saat kadar ılık suda bıraktıktan sonra soğuk suyla yıkayın.Bu işlemden sonra o soluk salata yaprakları yeni koparılmış gibi dipdiri olacaktır.
Yemek Yaktınızsa:Yemek yanınca,kapkara olan tencerenin dibindeki tabakayı çıkarmak pek kolay olmaz.Bunun için tencereye su doldurup bolca tuz atarak bir gece bekletin.Ertesi gün bir kaşık sirke katarak kaynattığınızda tencerenin bembeyaz olduğunu göreceksiniz.
Yemek Taşarsa:Yemeğin taştığı yere bolca tuz serpin.Ocak soğu- yuncaya kadar öylece kalsın.Soğuduktan sonra kolayca temizlenir.
Nar Gibi Tavuk Kızartmak İçin:Fırında tavuk kızartılırken,nar gibi kızarıp lezzetli olması için,2 çorba kaşığı yoğurt,3 çorba kaşığı zeytinyağı,2 çorba kaşığı domates salçasını karıştırıp elde edeceğiniz sosu tavuğun üzerine sürün.
Etleri Yumuşatmak İçin:Limon suyu etleri yumuşatır.Sert etler bile limon suyu ilave edilerek pişirilirse hem yumuşak ve lezzetli olur,hem de çabuk pişer.
Izgara Et:Izgara etin lezzetli olması için,et parçaları,biraz zeytinyağında bekletilmelidir.
Kek Kalıbı:Kek kalıbına yağlı kağıt döşeyin.Kağıdın uçları kek kalıbından yüksek olsun.Keki fırından çıkardığınız zaman,kağıdın uçlarından tutup keki kalıptan çıkarabilirsiniz.
Kek Kalıptan Çıkmıyorsa:Pişirdiğiniz kek kalıptan çıkmıyorsa kalıbın altına ıslak bir bez yayıp biraz bekletin.
Tepsiyi Yağlamadan Önce:Kek yapmak için tepsinizi yağlamak istiyorsanız,önce tepsinizi fırında ısıtıp sonra yağlarsanız,çok daha kolay yağlanır.
Pirinç Saklarken:İçerisine 2-3 diş sarımsak korsanız böceklenmez.
Pilav Yaparken:
-Pirincin bayat olmaması lazımdır.
-Taneler iyi,pilavlık cinsinden olmalıdır.
-Su çekme özelliği normal olmalıdır.
-Pirinç ve su miktarları iyi hesaplanmalı (1,5 misli)
-Pirinç tuzlu,ılık su ile bir süre ıslatılmalıdır.
-Pilav pişirilirken,pirinçleri sıcak suya koyduktan sonra 3 dakika kuvvetli,3 dakika orta ve daha sonra kısık ateşte pişirilmelidir.
-Suyunu çektikten sonra yarım saat demlenmelidir.
-Pilav pişirilirken karıştırılmamalıdır.
-İçine ince bir dilim limon koyulursa pilav tane tane olur.
Lezzetli Pilavlar İçin:Patlıcan kabuklarını soyduktan sonra,içine sirke ve çok az zeytinyağı konmuş suda bir süre haşlanılmalıdır.Daha sonra istenilen küçüklükte dilimlenip pilav yaparken içine karıştırılırsa,pilav çok daha lezzetli olacaktır.
Ekmek,Bisküvi:
-Ekmeklerin küflenmesini önlemek için,ekmek dolabına birkaç kesme şeker koyun.
-Yumuşayan bisküviler,fırına konursa iki dakikada sertleşir.
-Çeşitli tatlılar hazırlanan tepsiyi unlamak yerine,bisküvilerden arta kalan kırıklar ezilerek kullanılabilir.
Yumurta Kırarken:Yumurtanın akı ve sarısının birbirine karışmaması için buzdolabından çıkarır çıkarmaz kırın.
Makarna Pişirirken:Haşlama suyuna,azıcık sıvıyağ katılırsa hem su kaynayınca taşmaz,hem de makarnalar birbirine yapışmaz.
Patates:
-Patatesleri haşlarken dağılmasından yakınanlar için,bunu önlemek için haşladığınız suya bir çorba kasığı tuz atılması yeterli olacaktır. Ayrıca patateslerin sapsarı olması isteniliyorsa,haşlanılan suya birkaç damla sirke damlatılması yeterli olacaktır.
-Patatesleri kararmaması için soğuk su dolu bir kabın içine atın.Ama kabuklu patatesi uzun süre suda bırakmayın.O zaman patatesin vitamini suya geçer.
-Tavuğun yanına patates kızartacaksanız,önce tavuğu,sonra aynı yağda patatesleri kızartın.
-Yemeğinizin tuzunu fazla kaçırmış olabilirsiniz.Bunun için yemeğe birkaç dilim patates atıverin.Bu harika sebze,hiçbir yemeğin tadını ve lezzetini bozmadığı gibi,her yemeğe tat ve lezzet katar.
Un Hakkında Bilmemiz Gerekenler:İyi un çok beyaz ya da sarıya bakan bir renkte olur ve ele yumuşak gelir.Eğer özlü ise avucunuz da sıktığınızda elden fışkırır,Un esmer renkte ve ele kalın geliyorsa, kepekli demektir.Hamur açarken hangi undan olursa olsun iyi açılabilmesi için yarım saatle iki saat arasında dinlendirilmesi gerekmektedir.
Un rutubetli veya çok taze ise avuç içinde kalıp gibi kalır.Böyle unlardan yapılan hamurlar iyi kabardığı gibi su da kaldırır.
Sebzeler:
-Haşlanan sebzelerin vitamin ve minerallerinin çoğu,haşlama suyuna geçer.Çok değerli olan bu su,çorbalarda kullanılabilir.
-Sebzeleri pişirmeden önce bol suda iyice yıkamalıdır.Soyulacak olanlar,yıkandıktan sonra dilimlenir.Sebze yemeğini pişirirken fazla su konmaz.
-Kısa,köklü ıspanaklar daha lezzetli olur.Ispanak yemeği aynı gün yenmelidir.Ertesi güne kalırsa,vitaminleri ölür.
-Ertesi güne bırakılan her yemeğin,beslenme değeri azalır.
-Ağır ateşte pişen yemeğin ve kahvenin tadı daha güzeldir.
Yiyecek Alırken:Bütün yiyecek maddelerinde,ilk aranacak vasıf tazeliktir.Bozulmuş,çürümüş,pörsümüş,özsuları azalmış besinler sağlık için tehlikeli değilse bile zararlıdır.Yemeği ucuza maletmek düşük kaliteli besinler almakla sağlanmaz.Aksine kalite yükseldikçe masraflar daha dengeli bir duruma girer.Yarısından çoğunu atacağınız patates veya domates yerine,biraz daha pahalısını almakla siz karlı çıkarsınız.Tazelik,yiyeceklerin lezzet ve tadına da tesir edecektir.Mesela,suyu çekilmiş iki salkım üzüm yerine,kütür kütür ve dipdiri bir salkım üzüm yemek daha iyi bir beslenmedir.
Yorulan Gözlere Doping:Yorulan gözlerinizi dinlendirmek için her biri 100‘er gram olmak üzere kuru papatya,kuru peygamber çiçeği ve gülsuyunu kaynatıp süzerek bu suyla gözlerinize kompres yapın. Ağrı ve kırmızılıktan eser kalmaz.
Dişlerinizin Bembeyaz Olmasını İstiyorsanız:Bunun için dişlerinizi fırçalamadan önce tuzla ve hemen ardından da macunla fırçalarsanız bembeyaz dişleriniz olacaktır.
Mumların Daha Uzun Ömürlü Olması:İçin Mumları kullanmadan önce iki saat derin dondurucuda bekletirseniz daha uzun ömürlü olurlar.
Etiket İzi:Çeşitli eşyaların üstündeki etiket izini mobilya cilası sürüp kuru bezle silerek çıkarabilirsiniz.
Plajda Bol Bol Yürüyün:Ayaklarınızın daha yumuşak olması için bütün kış ponza taşı ile ovuyorsunuz.Fakat bunun sık yapılması,ayak derisinin yıpranmasına yol açabilir.Yazın plajda kumlarda bol bol yürüyün.Kum,ponza taşının yaptığını yapacaktır
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Kadınlar Neden Erkeklerden Daha Kolay Bayılır?Bunun sebebi,hissi olmaktan ziyade,fizyolojiktir.Biyologlara göre,bir kadının kanında,erkeğinkine göre daha fazla su,buna karşı daha az alyuvar bulunmaktadır.Bu durum,eşit şartlar altında,bir kadının kanındaki oksijenin daha çabuk tükeneceği,dolayısıyla da kadının erkeğe göre daha kolay bayılacağı manasına gelmektedir.
Dünya Güzellik Yarışması Nasıl Başlamıştır? Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen en güzel kızların yarıştığı Dünya Güzellik Yarışması (Miss World) fikri 1951 yılında Eric D.Morley tarafından ortaya atılmıştır.Düzenlemesi Macca Organizasyon tarafından yürütülen ve önceleri Britanya festivalinin bir parçası olarak düşünülen bu yarışma,daha sonraları çocuk derneklerine yardım amacıyla devam etmiş,giderek de gelenek halini almıştır.İsveçli Kiki Haakonson bu ünvanın ilk sahibidir.
Rupofobi Nedir?Fobi adıyla bilinen korkulara çok kişide rastlanır.Korku krizleri,baş dönmesi,mide bulantısı,terleme,çarpıntı şeklinde kendini gösterir.Birçok kişi bu korkunun sebepsiz olduğunu bile bile ondan kurtulamaz.Bu fobilerden biri de “Rupofobi” dir.Çok yaygın olan “Rupofobi” de insanlar,başkalarının ellerini sıkmaktan çekinirler,çoğu zaman evlerinden başka yerlerde tuvalete bile girmek istemezler.
Çeşmibülbül Nedir?Çeşmibülbül,eski Türk cam sanatının en parlak dönemlerinde yapılan bir işleme çeşididir.Çeşmibülbül,sırf cam değildir.Vazo,güllabdan,sürahi,bardak şeklinde yapılan çeşmibülbüller de yol yol,döne döne yükselen billur ve fayanslar kullanılmıştır.Fayanslar süt beyazı ve yarı saydam,billurlar ise renkli veya alacalı ve saydamdır.Bu sanatın en güzel örnekleri bugün Topkapı Sarayında sergilenmektedir.
Yeryüzünde Hayat,İlkönce Nerede Başlamıştır? Büyük bir ihtimalle,sahil yakınlarındaki ılık ve sığ gölcüklerde başlamıştır.
Yaşları İlerledikçe İnsanlar Küçülür Mü? Fizyologlara göre,30’undan sonra evet insanlar küçülür.Mafsalların arasında ki kıkırdakların kurumağa başlaması,insanların boyunu kısaltır.
İnsan Gözü Ne Kadar Rengi Ve Ne Kadar Renk Tonunu Ayırt Edebilir?Bilim adamlarına göre insan gözü takriben 2 000 000 renk ve renk tonunu ayırt edebilir.Bunların ancak 3400’ü tespit edilmiştir.
Dalton Hastalığı Nedir? Dalton hastalığı «Renk Körlüğü» denilen bir görme bozukluğudur.Hastalığı keşfeden İngiliz fizikçisi Dalton olduğundan bu ad verilmiştir.Gözlerinde renk körlüğü olanlar,ya renkleri hiç göremezler ya da bazı renkleri özellikle kırmızıyla yeşili birbirinden ayırt edemezler.Kalıtım yoluyla geçen ve özellikle erkeklerde görülen bu rahatsızlık zararsızdır fakat renk körü olan insanların araba kullanmaları sakıncalı olabilir.
İnsanı Niçin Gıcık Tutar?Gıcık,boğazda hissedilen ve insanı öksürmeye zorlayan bir tahriştir.Genellikle,soluk borumuza herhangi bir sıvı ya da toz vb.kaçması sonucu ortaya çıkar.Çünkü soluk borusu hiç bir yabancı maddeyi kabul etmez ve atmak için derhal harekete geçer.Geçici olarak gelen gıcık,yabancı cismin atılmasıyla sona erer.Ancak insanı da soluk alamama ve boğulma hissiyle hayli rahatsız eder.Gıcık,herhangi bir rahatsızlık,sigara ya da kimyevi madde buharından da meydana gelebilir.Özellikle faranjit,laranjit gibi hastalıklarda gıcık dakikalarca sürebilir.
Saç Dökülmesi Normal Midir? Hemen herkesin zaman zaman şikayetidir saç dökülmesi.Bu durumun çeşitli sebepleri olabileceği gibi,mevsimlerle de ilgisi vardır.Güneşli yaz aylarında azalan saç dökülmeleri,sonbahar ve kış aylarında daha bir artış gösterir. Ancak unutmamak gerekir ki başımızda ömrü 3,5-4 sene olan 80 ile 120 bin arasında saç kılı bulunur.Günde ortalama 30-40 saç telinin dökülmesi normaldir.
İlk Kan Bankası:Bu gün bilinen ilk kan bankası,1931 yılında Moskova Acil Yardım Hastanesinde Profesor Sergey YUDİN tarafından kuruldu.« Kan Bankası » deyimi ise,1937 yılında Chicago’daki Cook County Hastanesi Kan Merkezi’ni kuran Bernard Fantus tarafından kullanıldı ve daha sonra deyim,dünya çapında yerleşti.
İnsandan İnsana İlk Kan Nakli: Bir insandan bir başka insana kan nakletmeyi ilk akıl eden ve bunu başaran kişi,dönemin dahi doktoru 28 yaşındaki Thomas Blundell’dir.Bu genç bilim adamı,1818 yılı Eylül ayında Londra’daki Guy’s Hospital’da kendi buluşu olan ince bir şırınga aracılığı ile değişik kişilerden aldığı taze kanı,ölmek üzere olan bir hastasına aktardı.Ne var ki,kan nakline ilişkin birtakım bilimsel sorunlar bir yana,söz konusu hasta zaten ölümün eşiğindeydi ve deneme doğal olarak başarısızlıkla sonuçlandı.Ancak 10 yıl sonra Doktor Brundell,sağlıklı insanlardan aldığı taze kanla bir başka insanı yaşatmayı başardı ve bu konuda tıp biliminde çığır açarakkendisinden sonra gelecek meslektaşlarına öncülük etti.
Kan Nakliyle Kurtulan İlk İnsan: Kan nakli sayesinde bir hastanın hayatının kurtulmasına ilk kez 1825 yılında Londra’da tanık olundu.Dr.Doubleday,şiddetli bir iç kanama geçiren bir kadın hastasına,başka insanlardan aldığı yaklaşık 750 gram taze kanı aktardı ve bu kadını kurtardı.İyi denetlenebildiği takdirde kan naklinin başarılı sonuç verebileceğini kanıtlayan bu ilk denemeye karşın hala aşılması gereken iki büyük engel vardı.İlk kez 1900 yılında Viyanalı doktor Karl Landsteimer,kan gruplarını belirledi. Böylece doktorlar,hangi kişilerin kime kan verebileceklerini öğrenmiş oldular.Bu bilginin pratik olarak uygulanabilmesi için aradan yıllar geçmesi gerekti.1907 yılında Norveçli Doktor Jansky, ilk kez kan gruplarını bugün bilinen anlamıyla tam olarak ayırdı.Ertesi yıl,New York’lu Doktor Rueben Ottenberg,bir insandan bir başkasına kan nakletmeden önce,kan grubunun belirlenmesi gerektiğini ve bunun nasıl yapılabileceğini göz önüne serdi.
İlk Antibiyotik Hangisidir? Bitkilerden ,özellikle küf mantarından elde edilen antibiyotikler,tedavisi zor bir çok ilacın kesin çaresidir.Mikropların büyümesini, çoğalmasını önler,onları kesinlikle yok ederler.Mikropların vücut içinde etkisiz hale getirilmesi ancak antibiyotiklerle mümkün olmuştur.Penisilin,1929 yılında İngiliz bilim adamı Dr.Fleming tarafından keşfedilen ilk antibiyotiktir. Fakat,zatürre,difteri,menenjit,tetanoz ve streptokok veya stafilokok gibi mikropların yaptığı yaralara,iltihaplara karşı kullanılan bu antibiyotik ancak 1941 yılında uygulanmaya başlanmıştır.