eisa Nickli Üyeden Alıntı
Dediğim gibi bir hizmet varsa ücreti talep edilebilir. Biz fiziksel olarak görmüyoruz diye hizmetin karşılığını banka bizden talep edince rahatsız oluyoruz. Ama bankanın faizden bir sürü para kazanması verdiği başka bir hizmetten ücret istememesini gerektirmez.
Digiturk kullananlar her ay bir sürü para ödüyor ama yinede yerleştirilmiş veya normal bir sürü reklamı izlemek zorunda kalıyor. Şunu iddia edebiliriz sen reklamdan bir sürü kazanıyorsun ben abonelik ücreti ödemeyeceğim. Ama bu tutarlı olmaz. Neden çünkü digiturku gidip satın alıyoruz. O satılan bir hizmet. Sinema reklamları, İETT otobüslerindeki reklamlar firmalara bizim ödediğimiz üç kuruş bilet paralarından daha çok para getiriyor olabilir ama biz sonuç olarak aldığımız ürün veya hizmetin bedelini ödemek durumundayız.
Söz gelimi bir banka havale işlemi için ücret talep ediyorsa ATM tuşlarının yıpranma parasını da talep edebilir. Her ikisinde de bir hizmet karşılığı para istenmektedir.
Devlet eğer bu ücreti alamazsın veya bu hizmeti ücretsiz vermelisin derse o zaman banka tamam bende çekilip gidiyorum der. Sonuçta ser piyasa ekonomisinde devlet üretim araçlarının sahibi değildir. Sadece devlet olmanın gerektirdiği vergileri almak ve gerekli düzenlemeleri yapmak zorundadır. Haksız rekabeti önlemek, kaçakçılığı önlemek, çevreyi korumak gibi işletmecinin karına karışmayan düzenlemeler adil olabilir.
O zaman bu devlet ne işe yarar? Devlet adil bir vergi düzeni kurabilir. Bir banka yıllık 1 milyar dolar kazanıyorsa kazanırken kullandığı enerjinin, emeğin, devlet gücünün gereği olarak gerekirse %50 vergi ödemelidir. Yada devlet vergiden kaçınmaya yarayan istihdamı artırıcı, sosyal transferleri artırıcı teşvikler önerebilir. Hastane kurup yıllık şu kadar hastaya ücretsiz bakarsan şu kadar vergi indirimi diyebilir, şu kadar istihdam artışına şu kadar vergi indirimi diyebilir.
Bunlar okuyunca ütopik gibi görünse de hedeflenmeyecek şeyler değildir.