-''ŞEHİT SAYISINDA ARTIŞ YOK''-
''Son dönemlerde bariz şekilde şehit sayısında artış olduğu'' değerlendirmesine karşılık Başbakan Erdoğan, şehit sayısında artış olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
''Hesapları iyi yapın. İyi yapmıyorsunuz. Sene 1984, Türkiye'de terör başlamıştır. En fazla şehit olduğu dönemler 1992-1993'tür. Sayın Ağar durmadan konuşuyor. Onun Emniyet Müdürü olduğu dönemler, İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemler şehitlerimizi en fazla verdiğimiz dönemlerdir. Zaman zaman çıkıp fedailik yapıyor, yok şöyle yapardım, böyle yapardım.
Sonra bir iniş başladı. Özellikle de bölücü terör örgütünün başı yakalandıktan sonra. Bizim iktidarımız döneminde 160'a kadar çıktı. Bu yıl da şu anda 73-74 filan. Sayı bu kadar oldu, iyi oldu diyemem ki. Biz bir şehidimiz bile olduğu zaman bunun ısdırabını hissediyoruz. İçimiz kan ağlıyor. Bu işin kaderinde bu var. Terörle mücadele ediyorsak bunun bir bedeli var. Madden de olacak manen de. Bunu da hiç bir zaman bu tür alanlarda değerlendirmek, oya tabi etmek, böyle yorumlamak çok çok yanlış.''
Erdoğan, ''5 yıllık iktidar süreci genel olarak yıpranmayla geçmiştir. Buna rağmen yıprandığınızı hiç düşünmüyor musunuz?'' sorusu üzerine, kamuoyu araştırmaları yaptırdıklarını, son dönemde bunu daha da sıklaştırdıklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Görünen o ki gelen diğer siyasi iktidarlar hep yıpranmıştır ama biz yıpranmadık ve oy oranımız artarak geliyoruz. Burada bir incelik var, bizim sistemimizden kaynaklanan. Hem oy oranınız artabilir ama milletvekiliniz düşebilir. Niye? Barajı aşan partilerin sayısı artarsa tabi ki, milletvekili paylaşımını da sizin aleyhinize döndürecektir. Ama iki parti barajı aşarsa, benim inancım şudur, geçen seçimdeki milletvekili sayısından daha fazla milletvekiliyle girebiliriz.''
''Şunu yapamadık gibi bir öz eleştiri yaptığınız bir nokta var mı? Seçim sonrasına ilişkin ilk gündeminiz nedir?'' sorusuna da Erdoğan, seçim sonrasında gündemlerinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin olduğu yanıtını verdi. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili gündemin kendileri için öncelikli olduğunu vurgulayarak, şöyle dedi:
''Cumhurbaşkanlığı seçimini nasıl çözeceğiz, bu var. Biz 'millete gidelim' diyoruz, diğer siyasi partiler milleten kaçıyor. Başta Cumhuriyet Halk Partisi. Her ne kadar adı Cumhuriyet, halk ise de. Cumhurdan, halktan kaçıyor. Üçüncü bir partinin bu konuya tavrı ne olur, bilemem. Onun için konuşmam doğru olmaz.
Eğer üçüncü bir parti girer de 'Millete gitmemiz doğrudur' derse, o zaman zaten bir çok şey çözülmüş oluyor. Orada tıkanma diye bir şey olmaz. Kararlar verilir. Ki o Türkiye'yi rahatlatan da biri olacaktır. Aksi takdirde bu iş döner. Parlamentoda seçimi yap. Parlamentoda Cumhurbaşkanı seçilemedi. 367 olayı var malum. 40 gün içinde tekrar seçime gideceksiniz. Doğru bir yöntem olmaktan çıkıyor. Ama halka gidersek burada tıkanma söz konusu değil.''
Baykal'ın dışarıdan bir Cumhurbaşkanı istediğini de anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunu şu anda henüz oluşmamış bir parlamentoya teklif etmek, seçilecek olan milletvekillerine saygısızlık olur. Senin bir adayın varsa dışarıdan teklif edersin. Biz, bu parlamentonun içinden Cumhurbaşkanı çıkacak diyoruz. Diyor ki, 'onlar taraflı olur.' Bu düşünceye kesinlikle katılmıyorum. Bir defa dünyada tarafsız olan insan yoktur. Uygulamada tarafsızlık vardır. Her insanın gönlünde muhakkak bir siyasi parti yatar. Yani şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın kafasında böyle bir siyasi parti yok mu? Oyunu kullanmaya gittiği zaman bir siyasi partiye oy vermiyor mu, veriyor. Bundan önceki süreçte de sayın Demirel, Sayın Özal, onlar da uygulamalarında bunu göstermeye çalışmışlardır. Burada da seçilecek olandan bu beklenir. Uygulamada tarafsızlık.'' Uzlaşma konusuna da değinen Erdoğan, uzlaşmadan ne anlaşıldığının önemli olduğunu, eğer bu bir fikir birliğiyse buna her zaman var olduklarını belirtti. Erdoğan, ''Ama benim istediğim aday olacak diye halkın kendisine verdiği yetki buna müsaade etmediği halde kalkıp da orada böyle bir dayatmanın içine girilirse burada uzlaşma olur mu? Diyelim ki, halkımız kalkmış 300'ün üzerinde bir rakamı A partisine vermiş. Şimdi kalkıp da A partisi yanına bir diğer bir partiyi almak suretiyle Cumhurbaşkanını seçebilecek güce kavuşuyor. Ama o parti de diyor ki, 'kusura bakma ben seninle uzlaşırım ama şu işim olursa' Diğerleri ise hiç bu işe yanaşmıyor. Yani şimdi o dediği kabul edilirse mi uzlaşma olacak? Demokrasi bu mu?''
18 Temmuz 2007, Çarşamba
Yer imleri