Kadınlarımız Sadece Çocuk Yapsın

Bırakalım yandaş medya pembe bir tablo çizmeye devam etsin. Biz gerçeklere bakalım.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin bir soru önergesini yanıtlarken 2002’den 2009’a kadar kadın cinayetlerinin yüzde 1400 oranında arttığını bildirmiş. 2002 de 66 kadın öldürülmüşken 2009 yılının ilk 7 ayında öldürülen kadın sayısı 953’e ulaşmış.
Tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırılarda ise 2005-2010 yılları arasında TÜİK’e göre yüzde 30, İnsan Hakları Derneği’nin “Kadına Yönelik Şiddet: 2005-2011” raporuna göre de yüzde 38 artış olmuş. Kadınlara yönelik öldürme ve cinsel taciz olaylarının hız kesmeden sürmekte olduğunu da gazetelerin boyalı sayfalarında her gün okumaya devam ediyoruz.
Bu arada AKP Hükümetinin büyük bir mücadele vererek yeniden yapılandırdığı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan skandal bir öneri geliyor: “Tecavüz mağdurları tecavüzcüsüyle evlensin”.
Ve en son olarak TBMM’de bayan vekillerin pantolon giyebilmelerine olanak sağlayacak yasa teklifi hakkında eski bir hakim gazetedeki köşesinde “pantolonun cinsel teşhir aracı olduğunu, sokaklarda dar pantolon giyen kadınların popoları ile iğrenç bir manzara oluşturduklarını yazıyor.
Ülkede kadınlarımızla ilgili bu aşağılayıcı ve bir anlamda katliama dönüşmüş olaylar yaşanırken sorunu görmezden gelen Başbakan her fırsatta kadınlara 3 çocuk doğurmalarını tavsiye etmeye devam ediyor.
Yukarıda belirttiğimiz rakamlar ve olaylar korkunçtur. Dünyanın hiçbir ve demokratik ülkesinde bu suç rakamlarına ve kadınlarla ilgili aşağılayıcı açıklamalara rastlayamazsınız.
Peki, Avrupa’da kadınlara seçme ve seçilme hakkını ilk veren ülkelerden birisi olan ve daha birçok devrimsel yenilikle kadınlarımızın toplumsal saygınlığını Cumhuriyetimizle birlikte hızla arttıran Türkiye’mizde, son yıllardaki bu geri gidiş nedendir?
Bu soruya kimileri yasal yetersizlikleri, kimileri de ekonomik sıkıntıları gerekçe göstermektedir. Ancak bu yanıtlar yeterli açıklayıcılığa sahip midir?
Sorun aslında ideolojiktir. Ne yazık ki son yıllarda Türkiye’ye egemen olan ideoloji kadınları aşağılayıp, saldırıların artması için gerekli ortamı oluşturmaktadır. Kadını sadece 3 çocuk yapmakla görevli gören anlayış topluma egemen oldukça bu geri gidiş daha da hızlanacaktır. Bu düşüncede olanlara göre kadınlarımız, evlerinde çocuk yapmakla meşgul olmayıp toplumsal yaşantıda yer almaya devam ederlerse tecavüze uğrayıp öldürülmeleri normaldir.
Kadını esas olarak ev işleri ve çocuk bakımı ile sorumlu kabul edip, toplumsal üretim sürecinin dışına çekmek kadınlara saldırılara yol vermek demektir. Ankara Barosuna göre Ağır Ceza mahkemeleri, Yargıtay ve Danıştay gibi yüksek yargıda görev alan kadınlarımızın oranı son yıllarda yüzde 45’lerden yüzde 3’e düşmüştür. Bu örnekte de görüleceği üzere kadının toplumsal statüsü her geçen gün gerilemektedir.
Özellikle toplumsal olaylarda siyasal düzeyde yapılan açıklamalar belirleyicidir. Kadınlara saldırı ve aşağılama önemli bir toplumsal sorundur. Bu nedenle özellikle siyasilerin, devlet ve hükümet yetkililerinin okullarımızda kızlarımızı, toplumsal yaşantımızda kadınlarımızı aşağılayan ve geri plana atan açıklamaları bu tip potansiyel saldırılar için cesaret verici olmaktadır.
Dolayısıyla son yıllarda kadınlarımıza yönelik bu vahim gelişmelerin altında yasaların yetersizliği ya da ekonomik sıkıntılar değil kadını ikinci sınıf gören anlayış yatmaktadır. Devletimize yavaş yavaş tümüyle egemen olmaya başlayan bu anlayış değişip kadın yeniden hak ettiği ve eşit toplumsal konuma gelmedikçe daha birçok kadınımız ve kızımızı saldırılar sonucu kaybedeceğimiz açıktır.
kaynak:
Kadınlarımız Sadece Çocuk Yapsın | Gazetemen