Sayfa 5/5 İlkİlk 12345
98 sonuçtan 81 ile 98 arası

Konu: Pratik Bilgiler

  1. #81
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Narkoz Genişliği Nedir? Narkoz ilaçla sağlanan bayılma halidir ve yaşayan bir hücrenin uyarılma,hareket,çoğalma,besin alış-veriş gibi işlemlerini bir süre ağırlaştırma veya durdurma olayıdır.Narkoz için kullanılan ilaçlar yani narkotikler beyindeki bütün merkezleri aynı şekilde etkilemezler.İlaçlar dozu azken duyuyu ,şuuru,tepkileri yok eder.Doz yükseldikçe omurilikteki merkezleri de etki altına alır.Daha yüksek doza çıkıldığında ise solunum durur.Bütün hayati merkezleri durduracak dozda narkoz verilirse,hasta ölür.Anesteziyi sağlayan miktarla,hayati merkezleri etkileyen miktar arasındaki mesafeye ‘Narkoz Genişliği’ denir.
    İlk Kahve:Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi,ünlü Türk bilgini İbni Sina’dır.İbni Sina M.S.1000 yılında kahveyi keşfetti ve ona «bunc» adını verdi.Bu isim,bugün Etiyopya’da hala kullanılır. Kahve,yüzyıllar boyunca,tıpta ilaç olarak kullanıldı.16.Yüzyıldan itibaren Ortadoğu ülkelerinde keyif verici,sosyal bir içki olarak kullanılmaya başlandı.
    İlk Kahvehane:İlk kahvehane,1554 yılında Şam’dan gelen Hakim ve Cem adlı iki tacir tarafından İstanbul’da açıldı.Daha sonra sayıları hızla arttı.Bu kahvehanelere,«aydınlar okulu» Anlamında «mekteb-I irfan» deniliyordu.Sütle birlikte içilen kahve servisi yapan ilk kahvehaneyi ise,1963 yılında Polonyalı gezgin Franz Georg Koishitsky Viyana’da açtı.Viyana usulü kahve denilen ve yalnızca haşlanmış kahve suyundan oluşan telvesiz kahvenin mucidi de odur.
    Dünyadaki Bitkiler İçinde En Tatlı Bitki Hangisidir? Dünyanın en tatlı bitkisi Paraguay’da çıkan ve botanik ismi Enpatorium Rebaudianum olan bir bitkidir.Bitki gövdesinden çıkan 1 gram usare aynı miktar şekerden 300 kat daha kuvvetlidir.Tek bir damlası bir bardak çayı tatlandırmağa yeter.
    Vitamin Kelimesi Neden İleri Gelmiştir? Vitaminlerin ne olduğunu keşfetmelerinden çok evvel,bir bilginler,gıdalarımızın yalnız,karbonhidratlardan,yumurta akı ve yağlardan müteşekkil olmadığının farkına varmışlardı.Zira bu üç maddenin saf şekilleriyle beslendikleri takdirde, denek hayvanları süratle kilo kaybediyor ve çok geçmeden ölüyorlardı.Sütle beslendikleri takdirde,mükemmel gelişiyorlardı.Araştırmacılar bunun üzerine,sütün içinde,hayati değeri olan özel bir madde bulunması gerektiği sonucuna vardılar.Bu maddenin neye benzediğini bilmedikleri için,sütün “Amin” denilen başka bir unsuruyla alakası olduğuna hükmettiler.Latincede hayat manasına gelen “vita” kelimesini alarak “amin” kelimesiyle birleştirdiler ve hayat için elzem meçhul maddeye “vitamin” adını taktılar.
    Peçeteyi İlk Defa Kim Kullanmıştır? Çatal,kaşık,bıçak kadar peçete de ayrılmaz bir parçadır soframızda.Çatal ilk defa m.s.1100’de italyada asiller tarafından konmuştur masaya.Bıçaksa ilk olarak 1600’de ingilizler tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.Peçete ise ilk defa 7.Şarl zamanında Fransa’da almıştır sofradaki yerini ve bugün 400 ayrı katlanış biçimi vardır.
    İlk Otomobil Yarışçısı Kadın Kimdir?Otomobil yarışı,süratten ve tehlikeden hoşlananların sporudur.Her yıl dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen ve milyonlarca meraklı tarafından izlenen bu yarışların ilki 1894 yılında Fransa’da yapılmıştır.Daha çok erkekler tarafından rağbet gören araba yarışlarına katılan ilk kadın yarışçı ise Madam Laumaille’dir.Bu cesur kadın 1898’de yapılan ve iki gün süren Marsilya-Nis yarışında 4.Olmuştur.
    Nilüfer köprüsüünyada ilk olarak bir kadın tarafından yaptırılıp ad verilen köprüdür.
    İlk Sabanaban,yeryüzünde uygarlığın gelişmesine neden olan en önemli araçlardan biridir.Tarih boyunca,birçok bölgenin yerleşim alanı haline gelmesi,ancak buraların sabanla fethinden sonra mümkün oldu.Sabanın icadından önce Ortadoğu’daki çiftçiler,toprağın yüzeyini odun parçaları ile deşerek ekilebilir hale getiriyorlardı.Bu yüzden ekim alanları,kısa süre içinde besleyicilerden yoksun hale geliyor ve verimliliklerini yitiriyorlardı.M.Ö.3500 yıllarında sabanın bulunmasıyla bu durum değişti.Saban,toprağın karnını daha derinden yarıyor ve böylece,bitki köklerinin iyice derinlere inmesine ve kolayca beslenmesine olanak sağlıyordu.Bunun sonucu,olağanüstü bereketli bir hasattı.Ekim kolaylaşıp ürün bollaşınca,insanlar tarımdan başka işlere ve zanaatlara da yöneldiler.Ayrıca,toprakları uzun süre verimli kalabildiği için ekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece ,köyler ve kentler doğdu.Ortadoğu’nun yumuşak topraklarında,saban tahta bıçağı,rahatça derinlere inebiliyordu. Ancak,Avrupa’da bu kolay değildi.Bu nedenle,özellikle Kuzey Avrupa’da uygarlık çok ağır bir gelişim gösterdi.Ancak,M.Ö.500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıl edebilen Avrupalı,bol ürüne kavuştu ve ondan sonra,uygarlık konusunda Ortadoğuyla yarışabilir hale geldi.
    İlk Balık Çiftliği İlk balık çiftliği,günümüzden 5 bin yıl önce Çin’de kurulmuştur.Nehirlerde yakalanan sazan ve kefal balıkları,yapay havuzlara canlı olarak getirilip buralarda çoğaltılmıştır.Avrupa’da balık çiftlikleri,ilk kez Roma’lılar tarafından kurulmuştur.Ortaçağ’a gelinceye değin,Avrupa’da bu çiftlikler çok yaygınlaşmamıştır. Ortaçağ’la birlikte özellikle büyük manastırların yörelerinde besin gereksinimini karşılamak için balık üretimine başlanmıştır.Ancak 19.Yüzyıldan itibaren Avrupa’da yeni açılan yollar aracılığıyla deniz kıyılarına ulaşım kolaylaştı ve insanlar balık gereksinimlerini denizden karşılamaya başladılar.
    Hangi Balık Hangi Ayda Yenir? Hemen her mevsim mutfağımızdan eksik olmayan balıkların yeneceği mevsimi bilmek önemlidir.Soğuk havaların başlangıcı olan Kasım ayında barbunya ve lüferin ızgarası,diğer balıklarınsa buğulaması yenir.Bu aylarda palamut ve torik fazla yağlanmıştır.Aralık ayı hamsi,uskumru ve istavrit yemenin tam zamanıdır.Ocak’ta yenecek en iyi balık hamsidir. Ayrıca Ocak ayı mezgit,kırlangıç,barbunya,tekir,uskumru ve istavrit yemenin de zamanıdır.
    Trakonya Çok defa balıkçıların ağlarından çıkan,oltalara gelen bu balıklar bilinmeyerek elle tutulduğunda,tutulduğu yeri yaralayarak zehirlenmelere sebebiyet verir.Zehiri çok kuvvetlidir.İnsanı kıvrandırır.Boyları 20-40 santimetre kadardır.Sırtları kırmızımsı gri renktedir.Bu balıklardan kum trakonyası kumlara,gömülü olarak bulunur.Sığlık yerlerde denizde yürüyenlerin ayağına zehirli dikenleri batırmak suretiyle zehirlerler.Bu zehirlenmelerin tedavilerinde kesilen yerde fazlaca kan çıkartılır ve amonyakla iyice pansuman yapılır.Sonra da potasyum permanganat mahlulu ile bu yaraya çok yakın bir yerden enjeksiyon yapmak gerekir.
    En Eski Notaümerler’den kalma bir ilahidir.Tahta üzerine kazılmıştır.Amerika’da Pennsylvanya Üniversitesinde saklanmaktadır.
    En Eski Milli Marşünyanın en eski milli marşı,Japon’larındır. (Kimigaya) 9.Yuzyıldan beri kullanılmaktadır.
    En Eski Piyano: 1720 yılında,Bartolommeo Christofori adında bir İtalyan tarafından yapılmıştır.Bugün halen Floransa müzesinde muhafaza edilmektedir.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  2. #82
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Piyangoyu İlk Başlatan Toplum Hangisidir? Numaralı biletler satıp,karşılığında ikramiye olarak para veya eşya verme esasına dayanan piyangolar,eski Roma’lıların buluşudur.Daha sonra I.François zamanında Fransa’da peşinden İngiltere’de görülen bu şans oyunları giderek bir hastalık gibi bütün dünyayı sarmıştır.
    En Uzun Opera:Richard Wagner’in (1813-1883) «Parsifal» isimli operası,en uzun süren operadır.Normal bir temsili 4 saat 40 dakika sürer.
    En Büyük Orkestra :1948 yılında Norveç’de milletlerarası gençlerden meydana gelen“Okul Orkestraları Topluluğu” dur.12.000 kişiden kurulu idi.
    Pramitlerin Esrarı:
    -Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir.Ve bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır.Bu taşların nasıl getirildiği bilinmemektedir.
    -Piramit kimin adına yapıldıysa,onun bulunduğu odaya,yılda sadece 2 kez güneş girmektedir.(doğduğu ve tahta çıktığı günler)
    -Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan; mumyaları ilk kez bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.
    -Piramitlerin içerisinde ultra sound,radar,sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.
    -Kirletilmiş suyu,bir kaç gün "Piramit" in içine bırakırsanız;Suyu arıtılmış olarak bulursunuz.
    -Piramit'in içerisinde süt bir kaç gün süre taze kalır ve onunda bozulmadan yoğurt haline gelir.
    -Bitkiler Piramit'in içinde daha hızlı büyürler.
    -Piramit’in içine bırakılmış su 5 hafta sureyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir.
    -Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku neşretmeden Piramit içinde mumyalaşır.
    -Kesik,yanık,sıyrık gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
    -Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur.Araştırmacıların çoğu ya içinde kayboldu yada aynı yerde bir kaç tur attılar fakat içlerini göremediler.
    -Piramitlerin içi yazın soğuk,kışın sıcak olur.
    Kanguru:1700'lü yıllarda yaşayan İngiliz Denizci James Cook,sosyete adalarını ve Yeni Zelanda'yı keşfedip,haritalarını çizdiği 1769 yılında,Avustralya'nın doğu kıyılarını da ortaya çıkardı...Kaptan Cook,bitki örtüsünün zenginliğinden ötürü "Botany Bay" (botanik koyu) adını verdiği koyda,Avustralyalı yerlileri ilk gören yabancı oldu.Yerlilerle el kol hareketleri ile güçlükle anlaşabilen James Cook,karınlarındaki ceplerinde yavrularını taşıyan ve arka ayakları üzerinde zıplayarak hareket eden uzun kuyruklu hayvanları görünce,yine el kol hareketleri ve çeşitli işaretlerle bunların adlarının ne olduğunu sordu.Yerlilerin "kanguru" demesinden sonra da bu hayvanları dünyaya "kanguru" olarak tanıttı...Aradan 50 yıla yakın bir süre geçtikten sonra,1800'lerin başında,"kanguru" sözcüğünün gerçek anlamı anlaşıldı.... "Kanguru",Avustralyalı yerlilerin dilinde;"ne demek istiyorsun yabancı?" anlamına geliyordu.
    Olağan Dışı Olay Ve Ölümler.
    -Sigara tutkusu ölüm getirdi: Florida'da Abraham Mosley (64), sigara tiryakiliği yüzünden gırtlak kanserine yakalanmıştı ve ses telleri alındığı için konuşamıyordu.Buna karşın sigara içmekten vazgeçmeyen Mosley,ocaktan tutuşturduğu bir kağıtla purosunu yakmaya çalışırken boynundaki gazlı bezler alev aldı,daha sonra pijaması tutuştu.Sesi çıkmadığı için yan odada uyuyan kız kardeşini uyandıramadı.Evde yangın olduğu anlaşılıncaya kadar Mosley yanarak öldü.(Mayıs1997,Hürriyet)
    -Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesinde çiftçi Gazi Anamur (42),kestiği ağacın altında kalmamak için kaçarken,bir başka ağaca kafasını çarparak beyin kanaması sonucu öldü.(Ocak 1997,Son Havadis)
    -Tren geldi,rüzgar esti,öldü : İstanbul,Pendik'te,Hatboyu Caddesi'nde tren yolundan karşıya geçmek için demiryoluna gelen Yüksel Taşkın (41),Pendik yönünden banliyö treninin geldiğini görünce cadde üzerinde bulunan derenin kenarında beklemeye başladı.Trenin geçmesiyle oluşan rüzgarın şiddetiyle dengesini kaybeden Taşkın,yaklaşık 3 metre yükseklikten dereye yuvarlandı. Düşme sonucu başını çarpan Taşkın beyin kanaması geçirerek olay yerinde öldü.(Nisan 1993,Cumhuriyet)
    -Metan gazı" zehirlenmesinden : İngiltere,Londra'da yaşayan Suudi Arabistanlı Mohammed al-Assad yatağında ölü bulundu.Al-Assad'ın komşularından elde edilen bilgilere ve daha sonra yapılan otopsi sonucuna göre,Al-Assad'ın aşırı biçimde lahana ve fasulye yediği, yatak odasının küçük ve havasız olmasından ötürü metan gazı zehirlenmesinden öldüğü anlaşıldı.(Ağustos 1995,Associated Press) Kaynak: Bütün Dünya)
    Şaşırtıcı Gerçekler!!
    -Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor.Sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada Olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...
    -Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar,sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!
    -Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insanın ölmesine neden oluyor!!!
    -Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
    -Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 $ kar etmiştir.
    -Michael Jordan bir yılda Malezya'daki Nike fabrikasında çalışan tüm işçilerin toplam gelirinden daha fazla gelir kazanmaktadır.
    -Taze kakao içinde bulunan sıvı kan plazması yerine kullanılabiliyor!!
    -Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
    -Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz!!
    -Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!!
    -Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
    -Üzerinde bar kodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
    -Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!
    -Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
    -Marlboro şirketinin ilk sahibi akciğer kanserinden öldü!
    -Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!
    -Ördeklerin vak sesi yankı yapmaz,nedenini de kimse bilmez!!
    -İnekler merdiven çıkabilir,ama inemezler!!
    -Marilyn Monroe'nun altı adet ayak parmağı vardı!!
    -Barbie'nin tam adı Barbara Millicent Roberts'dir.
    -Walt Disney'in kendisi fareden korkardı!
    -İnci sirkeye konulursa erir!!
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  3. #83
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Hepsi Gerçek Olaylardan Alınmıştır.
    -Exxon'a ait bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra, iki tane deniz ayısı 80.000 dolar harcanarak temizlenmiş ve büyük bir törenle denize bırakılmışlar.Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri önünde bir mavi balina deniz ayılarını yemiş.
    -New York'ta yaşayan bir psikoloji öğrencisi kız boş odasını bir marangoza kiralar.Amacı onunla konuşup,adamın davranışlarını incelemek.Ama iki hafta sonra marangoz kızı bir balta ile parçalar.
    -Bonn'da iki gösterici,domuzların kesimevine barbarca götürülüp orada kesilmelerini protesto ederken,domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken,iki göstericiyi ezerek öldürürler.
    -Amerika'da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür.Belinden su-kaynatıcıya doğru bir kablo gitmektedir.Kadın hemen kalın bir tahta parçası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik şokundan ayırmaya çalışır.Adamın kolu iki yerinden kırılır. Sonradan anlaşılır ki,kocası orada mutlu bir şekilde wallkman dinliyordur.
    -Bir terörist postaya bombalı-mektup verir.Posta ücreti eksik ödendiği için mektup kendisine geri postalanır.Her şeyi unutan terörist mektubu açınca parçalanarak ölür.
    Bir Kapıdan Önce Kim Girmelidir?Bir araca binerken,bir binanın kapısından içeri girerken,önce bir erkekle birlikte yürüyen kadın ardından da erkek girer.Ancak bozuk yollarda ya da engebeli arazide,erkek önden yürür.Ne var ki bu kurallar abartılmamalıdır. Çünkü eşit haklara sahip günümüz kadını,kendisine bu tür özel ayrıcalıklar tanınmasından hoşlanmayabilir.O zaman ısrar edilmemelidir.
    -Bir kadın içeriye girerken,eğer kapı oldukça ağır ve kapalı ise erkek kapıyı açarak kadının içeri girmesini sağlar.Ama normal bir kapıyı kadın da pekala iterek açabilir.
    Telefon Adabı:
    -Telefon eden önce kendini tanıtmalı,sonra da kimi istediğini söylemelidir.
    -Telefon eden kimsenin,önce kapatması lazımdır.
    -Telefon kısa konuşmalar içindir.Uzun uzun sohbet etmek hoş değildir.
    -Bir eve çok geç veya çok erken telefon etmek,uygun olmaz.
    -İş yerine telefon edildiğinde kısa konuşmalı ve özel konulara girilmemelidir.
    -Bir yere telefon edip,garip sesler çıkarıp Bil bakalım,ben kimim? gibi sorular sorulmamalıdır.
    -Aradığınız kişiyi bulamayınca,cevap verene mutlaka adınız,telefon numaranız bırakılmalı.Birisi sizi aramışsa ilk fırsatta onu aramalıdır.
    -Telefonda çok yüksek sesle konuşulmamalıdır.
    Birisiyle Tanıştırılırken Unutulmamsı Gereken Üç Kural Nedir?-Daima erkek,kadına tanıştırılır.
    -Genç bir kimse,daha yaşlı olan kişiye takdim edilir.
    -İki kişiden daha az kıdemli olan,daha kıdemli olan kimseye takdim edilir.Örn; Sayın Vali,sizi Okul Müdürü xx Bey‘le tanıştırayım.Yeni Tanıştığınız Bir Kişi İle Sohbet Yeni tanışılan birisiyle konuşmaya başlamak oldukça zordur.Kimi zaman sadece isimler,meslekler söylenmekle yetinilir tanıştırmalarda.Sonra da havadan,sudan laf bulup konuşma yapabilmek için iki taraf da zorlanır.Oysa bu tanıştırma işlerinde usta tecrübeli kişiler tanıştırırken söze başlamayı kolaylaştırıcı bilgileri de sıkıştırıverirler araya.Örn; size xx kişiyi tanıştırayım.Kendisi de sizin gibi bankacı,tiyatrodan hoşlanır vb.Böylece ortak bir konuşma konusu bulmalarına yardımcı olmuş olur.
    Hediye Verirken Göz Önünde Tutulması Gereken Bazı Noktalar Nelerdir?
    -Bir evde ya da büroda birkaç kişiye birden hediye verildiği zaman kutuların üzerlerine,verilen kimsenin adı yazılmalıdır.Böylece benzer kutuların birbirine karışması önlenmiş olur.
    -Yakın kimseler arasında birine hediye verilmeden önce o kimsenin ne istediği sorulabilir.Böylece,daha isabetli bir karar alınmış olur.Ama gerektiği zaman sürpriz yapmak da düşünülebilir.
    -Verilen bir hediye artık unutulmalıdır.Yani,gelininize bir salata tabağı hediye etmişseniz,onlara her yemeğe gidişinizde,“Sana verdiğimiz salata tabağını kullanıyor musunuz?” gibi sorular sormayın.Belki de kırılmıştır.Ya da gelininizin zevkine uymuyordur.
    Restoranlarda Yemek Yerken Nelere Dikkat Edilmelidir?
    -Bir restorana gitmeden önce yer ayırtmış olmak akıllıca bir harekettir.Özellikle birilerini yemeğe çağırmışsınız,restorana gittiğinizde,geriye dönme ya da uzun uzun bekleme rizikolarını önlemiş olursunuz.Bir rezervasyon yaptıktan sonra planınız değişirse rezervasyonu zamanında iptal ediniz.
    -Bir restoranda yemekler ısmarlanırken bir erkek ailesini temsil edebilir.Herkesin ne istediğini sorduktan sonra,garsona siparişi verir.Ama kalabalıkça bir grupta,garsonun herkesin siparişini ayrı ayrı alması da uygun düşebilir.
    -Birisi tarafından bir restorana davet edilen bir kimse,yemek siparişini davet eden kimseye bırakmalıdır.Onun durumunu bilmeden pahalı yemekler istememelidir.Ama davet eden kimse,ısrarla istenilen yemeklerin seçilmesini söylerse,o takdirde daha ser davranılabilir.
    Bir Kadınla Yürürken Şemsiyeyi Kim Tutar?Bir şemsiyenin nasıl kullanılacağını bilmemiz gerekir.Bir erkek bir kadınla yolda yürürken,şemsiyeyi ikisi için erkek tutmalıdır.Ama çok uzun boylu bir kadın,eğer varsa kendi şemsiyesini kendi kullanır.Ayrıca şemsiye uçlarının kimseye değmemesine dikkat etmek gerekir.Şemsiyeyi kapatınca onu yere dik biçimde tutun ya da kolunuza asın.Yatay şekilde tutarak gelip geçene çarpmasına mani olmak gerekir.
    Çocuklarımıza Güzellik Konusunda Neler Söyleyebiliriz?
    -Her insan güzeldir.Gene de gerçek güzellik içimizdedir.Bunun çocuklara öğretilmesi gerekir.Genellikle insanlar güzelliği başkalarının sevgi ve saygısını kazanmak için özlerler.Oysa bunları elde etmemiz için,her toplumda sürekli olarak değişip duran güzellik simgelerine sahip olmak değil,Tanrı’ nın herkese eşit olarak dağıttığı insani değerleri ve ahlak güzelliklerini ortaya çıkarmak yeterlidir.
    -Ama sadece vücut ve yüz güzelliğini ele alacak olursak,temizliğe, uykumuza,beden hareketlerine,duruş biçimimize dikkat ederek güzellik konusunda da göze çarpar bir duruma gelebiliriz.
    -Yoldan geçen iki insana arkalarından bakalım.Bunlardan biri dik ve rahat bir şekilde yürüyor,diğeri ise kambur bir vaziyette gidiyorsa,muhakkak ki birinci kimse bize çok daha güzel görünür.
    Çocuklara Temizlik Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
    -Bizi yeni tanıyan bir yabancı,kılık kıyafetimize ve elimizin yüzümüzün temiz olmamasına göre hakkımızda bazı kanaatler edinir.Bu kanaatlerin olumlu olması bizim elimizdedir.
    -Hem sağlığımız hem de toplumda iyi bir yer sağlayabilmemiz için temizlik ilk şarttır.
    -Vücudunuzu sürekli olarak temiz tutunuz.Su ve sabundan kaçmayınız.Bunlar hem mikropları öldürürler,hem de yüzünüze, saçlarınıza ve cildinize güzellik verirler.
    -Her sabah yüz yıkanılmalı,gün boyunca da,oyunlardan sonra,çok terlenildiğinde el ve yüz tekrar yıkanılmalıdır.
    -Tırnaklar uzatılmadan kesilmelidir.
    Çocuklarımıza Giysilerini Temiz Tutmaları Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
    -Çocuklarımızı temiz tutmalı,her banyodan sonra temiz çamaşır giydirmeliyiz.
    -Okulda,mahallemizde,kimi çocukların giydiği yeni moda giysilere özenip aynılarından alınması için çabalamamalıyız.(Önemli olan uygun,yakışan ve temiz giysiler giyinmektedir.Bu konuda genellikle anne ve babalar iyi örnek olamamakta,pahalı ve kullanışsız giysilere para harcamaktadırlar.)
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  4. #84
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    -Giyimde sadelikten uzaklaşmamalı,herkesin dikkatini çekici, gösterişli giysilerden kaçınmalıdır.
    -Modadır diye vücudumuzu rahatsız eden,kan dolaşımınızı olumsuz olarak etkileyen daracık giysileri almayınız.
    -Giyinirken içinde bulunacağınız ortamı da göz önünde tutmalısınız.Okulunuza mı gideceksiniz yoksa pazara mı gideceksiniz.
    Çocuklara Giyim Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
    -Her zaman işitiriz.Önemli olan şey giysilerimizin pahalı ya da son moda olup olmaması değil,temiz yırtıksız ve bedenimize uygun olmasıdır.
    -Giysilerimiz de bedenimiz gibi temiz tutulmalıdır.
    -Giysilerimizi temiz tutabilmek için,kirli ellerimizle onlara dokunmamalıyız.
    -Tozlu,kirli ya da çamurlu yerlere oturmamalıyız.
    -Duvarlara ya da park etmiş olan arabalara sürtünmeden yürümeliyiz.
    -Yemek yerken üzerimize çorba,tatlı,yağ gibi besin maddelerini dökmemeye çalışmalıyız.
    -Evimizdeki elbise fırçasıyla,ya da kendi özel fırçamızla sık sık giysilerimizi temizlemeliyiz.
    Çocuklarımıza Saygılı Olmayı Nasıl Öğretebiliriz?
    -Kız olsun erkek olsun bütün çocuklar,büyüklere olduğu kadar birbirlerine de saygılı davranmalıdır.
    -Özellikle erkek çocuklara,yumuşak başlılığın pısırıklık olmadığı anlatılmalıdır.
    -Birisiyle konuşurken,karşımızdaki kimsenin sözü bitmeden,konuşmaya başlamamalıyız.
    -Bir ziyarete gidince ya da bir restorana girince en iyi yeri kapacağım diye çalışılmamalıdır.
    -Başkalarının hatalarından ya da kusurlarından söz edilmemelidir.
    -Bize anlatılan şeyler dinlenilmelidir.
    -Öfkelenildiği zaman bu aleni bir şekilde belli edilmemelidir.
    -Başkalarının konuştuğu şeylere kulak kabartılmamalıdır.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  5. #85
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Vurgun olayını açıklar mısınız? Yan etkileri nelerdir? Yan etkilerini,sadece su yüzeyinde mi olacağını açıklar mısınız?


    Öncelikle bazı fizik ve kimya kanunlarını hatırlamakta yarar var. Su yüzeyinde içinde bulunduğumuz havadan dolayı 1 atm’lik bir basınç içinde bulunuruz. Sualtında her 10 metrede 1 atm’lik basınç bulunur. 10 metre derinlikte 2 atm, 20 metre derinlikte 3 atm, 30 metre derinlikte 4 atm, 100 metre derinlikte 11 atm basınç vardır (her 10 metre için 1 atm ve +1 atm’de havanın basıncı). “Boyle kanununa” göre; gazlar sıkıştırılabilir olduklarından basınç arttıkça gazların hacmi küçülür, azaldıkça da büyür. Yani basınçla hacim ters orantılıdır diyebiliriz. Yüzeyde soluduğumuz hava içindeki azot gazı vücut metabolizmasında kullanılmaz. Dalış sırasındaysa artan basınçtan dolayı yüzeyde soluduğumuz azot miktarından çok daha fazlası vücut dokularına girer. Derinlik artıkça da daha fazla azot gazı girmeye başlar. Dalışlar sırasında artan basınçtan dolayı vücut dokularında erimiş halde bulunan azot gazı, basıncın hızla azalması sonucu gaz haline geçer. Doku ya da kan damarları içinde bu kabarcıklar tıkanmalara neden olur. Dolayısıyla bu tıkanmalar kan akışını engeller ve devamında da önlem alınmazsa doku kaybı gerçekleşir. Bu kabarcık, vücut üzerindeki oluştuğu yere göre tehlikesi belirlenir. Kol, bacak gibi yerlerde oluşursa hayati tehlikesi olmaz ancak, hayati organlara yakın yerlerde gerçekleşirse çok tehlikeli olur. Bu durum “vurgun” ya da “dekompresyon hastalığı” olarak adlandırılır. Basıncın birden azalması durumu ancak hızlı çıkışlarda gerçekleşir. Bunun için yukarıya doğru yükselişlerde “1 dakikada en fazla 10 metre yükselme” kuralını uygulamak gerekir. Genel olarak dekompresyon hastalığı, bu kurala uyulmamasıyla gerçekleşir. Kabarcık oluşumu, dalış derinliği ve dalış süresiyle doğrudan ilgili. Derinlik (basınç) ve kalınan süre artıkça dokularda çözünen azot da artacağından, derin ve uzun dalışlarda dekompresyon hastalığı riski de artar. Dekompresyon hastalığı yüzeye çıkarken oluşacağından etkileri ancak çıktıktan sonra hemen ya da 1 saat içinde gerçekleşir. Bunun yanında sualtında belli derinliklerde belli bir zaman kalınabiliyor. Bunun için de dalış tabloları oluşturulmuştur. Derinlik artıkça dipte kalınan zaman azalır. Örneğin 30 metre derinlikte 14 dakika kalınabilir. Bu süre herhangi bir nedenle aşılırsa, dokulardaki azotu atmak için yüzeye yakın yerlerde (3, 6, 9 metreler gibi) bekleme yapmak gerekir. Yapılacak bekleme derinliği ve zamanı, dalıştan önce dekompresyon tablolarıyla hesaplanabilir. Bunun yanında daha kullanışlı ve pratik olan “dalış bilgisayarları” yardımıyla da bekleme derinliği ve zamanı belirlenebilir.
    Aşırı derecede yorgunluk ve bitkinlik, derinin kaşınması, kol ve bacaklarda eklem ya da kas ağrısı, baş dönmesi, lokal uyuşmalar, seyirme ve hissizlik, sık nefes alma, kızarmış cilt, bir kolu ya da bacağı ovuşturma, sendeleme, öksürük nöbetleri, bilinç kaybı, bayılma dekompresyon hastalığı hastalığının belirtileridir. Bunların tümü birden çıkabildiği gibi bölüm bölüm de çıkabilir.
    Dekompresyon hastalığının tek tedavi biçimi basınç odalarıdır. Bu odalarda vücut içindeki kabarcıklar tekrar sıvılaştırılıp dokulardan yavaş yavaş uzaklaştırılır. Su içinde hiçbir zaman dekompresyon hastalığı tedavisi yapılmaz, dalgıç tekrar suya indirilmez.
    Dekompresyon hastalığından şüphelenilen bir dalgıca yapılacaklar;
    Öncelikle hemen saf oksijen solutulmaya başlanmalı. Oksijen azotun vücuttan daha kolay atılmasını sağlar. Sonra hasta en kısa zamanda bir basınç odasına götürülmeli ve bu sırada hayati fonksiyonları gözlenmelidir.
    Dekompresyon hastalığına karşı yapılacak en iyi şey “çıkış hızına ve dip zamanı kurallarına uygun dalmaktır”.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  6. #86
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Su ısıtıcıları yada kahve makinelerinde süt ısıttığımız zaman süt ısınmıyor ve sigortalar atıyor bunun sebebi nedir?


    Bir su ısıtıcısında ya da kahve makinasını çalıştırdığımızda makinadaki metal direnç üzerinden geçen akım direnci ısıtır. Makinadaki su dirençle temas halinde olduğundan dirençteki ısının büyük bir kısmı suya geçer. Su ısınırken direnci soğutur. Ancak süt sudan daha kötü bir ısı iletkenidir (inek sütünün yüzde 88’i su, 3.5’i yağ, 8.5’i de katı parçacıklardır). Bu yüzden bir su ısıtıcısında ısıtılan süt su kadar kolay ısınmaz, makinadaki direnci soğutamaz ve direnç çalışması beklenen sıcaklığın üzerine çıkar. Aslında bu durumda sigortanızın atması beklenmedik bir durum. Beklenen çoğu ısıtıcının içinde su yokken çalıştırıldığında yaptığı gibi sadece aşırı ısınmasıdır. Öyle anlaşılıyor ki ısıtıcınızın direnç sıcaklığı fazla yükseldiği zaman fazla akım çekmesine ve sigortayı attırmasına sebep olan bir yapısı var.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  7. #87
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Mikroişlemcinin çalışma mantığı nedir?

    Mikro işlemciler işlev olarak kabaca günlük kullandığımız bilgisayarların merkezi işlem birimleriyle (CPU) eşdeğer fakat genellikle daha düşük kapasiteli entegre devrelerdir. Mikroskobik transistörlerin oluşturduğu mantık kapılarından meydana gelmişlerdir. Bir mikro işlemcinin üzerinde mantık kapılarının bileşiminden oluşan ve çeşitli işlevleri yürütmeye yarayan birimler bulunur. Bu birimler arasında aritmetik-mantık birimi, kontrol birimi, girdi-çıktı ve küçük bir miktar bellek vardır. Bu temel birimlerin dışında mikro işlemcinin kullanım alanına bağlı olarak farklı görevlerde özelleşmiş birimler de bulunabilir. Ancak bir mikro işlemcinin ana işlevlerini yerine getirebilmesi için temel birimler yeterlidir.

    Bir mikro işlemci çoğunlukla kendisine bağlanacak bazı entegre devrelerle birlikte çalışmak için tasarlanır. Örneğin mikro işlemcinin çalıştıracağı programın ve kullanacağı verinin yüklü olduğu, yazılabilir ve okunabilir, hızlı bir bellek birimi (genellikle RAM), ve sisteme güç verilmezken programı saklayabilecek bir bellek birimi (genellikle bir çeşit ROM) mikro işlemcilerin olmazsa olmaz çevre birimleridir. Bunun dışında, mikro işlemciler genellikle elektronik devrelerde kontrol mekanizması görevinde bulundukları için kontrol edecekleri cihazlarla da bağlantı kurmaları gerekecektir.

    Mikro işlemciler genellikle elektronik sistemlerin ‘beynini’ oluştururlar ve sistemdeki girdi cihazlarından aldıkları bilgi ve komutlara göre diğer cihazları kontrol ederler. Örneğin bir otomatik meşrubat makinasında bir mikro işlemci atılan paranın yeterli olup olmadığını kontrol eder. Yeterli miktara ulaşıldığında “para atınız” uyarı ışığını söndürür ve kullanıcı bir seçim yaptığında doğru marka meşrubatla birlikte paranın üstünü kullanıcıya geri verir. Bu arada farklı meşrubat türlerinin makinada bulunup bulunmamasına göre göstergedeki ışıkları ayarlamak ve kullanıcı makinada bulunmayan bir seçim yaptığında işlemi reddetmek zorundadır. Bu senaryoda bozuk para haznesinden gelen bilgiler, kullanıcının meşrubat türü seçimi ve makinadaki farklı meşrubat kompartımanlarının boş olup olmadığı bilgileri mikro işlemcinin girdileridir. Mikro işlemci bu girdilere göre davranarak çıktılarını oluşturur; örneğin eğer kullanıcının attığı para yeterli miktardaysa seçilen meşrubatın kullanıcıya verilmesini sağlar.

    Bir mikro işlemci her hangi bir girdi olmadan kendi başına da bazı işlevleri yerine getirebilir. Örneğin az önce bahsettiğimiz meşrubat makinesinin yeni modelinin çıktığını düşünelim. Yeni model makinalar her gün sabaha karşı üçte telefon hattından belli bir bilgisayara bağlanıp o gün hangi türden kaç tane meşrubat satıldığını bildirebiliyor olsun. Bu durumda sistemdeki mikro işlemci önceki görevlerine ek olarak gün boyunca satılan ürün miktarını bir bellekte saklayıp sistemdeki saati devamlı kontrol ederek doğru an geldiğinde bir modem üzerinden merkeze bağlanıp haberleşmeyi yürütme yükümlülüğünde olacaktır.

    Mikro işlemcilerin bu kadar çeşitli işlevleri yerine getirebilmelerini sağlayan şey programlanabilir olmalarıdır. Bir mikro işlemcinin aldığı girdileri nasıl değerlendirip onlara nasıl karşılık vereceğini onu programlayarak ayarlarız.

    Belleğin içinde bilgi birler ve sıfırlar halinde saklanır. Her tür bilgi birler ve sıfırlar halinde saklanmasına rağmen bu birler ve sıfırlar farklı şekillerde yorumlanabilirler. Örneğin bazı bir-sıfır dizileri harfleri, bazıları sayıları ifade eder. Bazı diziler daha farklı anlamlara sahip olurlar; diğer diziler üzerinde yapılacak işlemleri tanımlarlar. Bu farklı diziler komutlardır.

    Bir program komutlardan ve veriden oluşur. Komutlar çok çeşitli olabilir. Örneğin toplama, çıkarma ve çarpma için, mantıksal değil, ve, veya işlemleri için, verinin bellekte bir yerden başka bir yere taşınması için, çeşitli girdi çıktı işlevlerini yönetmek için ve başka bir çok işlem için komutlar vardır.

    Mikro işlemcinin görevi bellekte tutulan komutları okuyup, ne anlama geldiklerini çözümleyip, komutlarda yazılı işlemleri yapmaktır. Mikro işlemci, her komutu oluşturan bir-sıfır dizisinin ne anlama geldiğini ‘bilir’; her mikro işlemci komutlarına göre imal edilir. Ayrıca, mikro işlemcinin yapısı komutlarda kodlanmış bütün işlemleri yapmasına olanak sağlayacak biçimde tasarlanmıştır.

    Mikro işlemcinin kontrol birimi sıradaki komutu okumakla, komutu çözümlemekle ve komutta kodlanmış işlemi yapacak birimleri aktive etmekle yükümlüdür. Ayrıca programın akışından da sorumludur. Sıradaki komutun bellekte nerede olduğunu bilir, ve programın akışını değiştirmeye yönelik bir komutla karşılaştığında gerekli değişikliği yapar. Aritmetik-mantık birimi çeşitli sayılar üzerinde matematiksel (toplama, çarpma) ve mantıksal (değil, ve, veya) işlemler yapar. Girdi çıktı birimi mikro işlemcinin giriş ve çıkış bağlantılarından sorumludur, girdi ve çıktıları yazar ve okur. Mikro işlemcideki küçük bellek bütün bu aritmetik, mantıksal ve girdi-çıktı işlemleri sırasında geçici bir hafıza olarak kullanılır. Bütün birimler kontrol biriminin kumandasında işlemcinin dışındaki bellekte yazılı programı uygularlar.

    Örneğin kontrol birimi sıradaki komutu bellekten okuyup çözümlediğinde komutun “bellekteki iki sayıyı topla, sonucu ikincinin üzerine yaz” olduğu ortaya çıkarsa bellekteki iki sayıyı toplaması için aritmetik-mantık birimini aktive eder, ve sonucu ikinci sayının üzerine yazar. Sonraki komutu okuyup çözümler, ve o komutun da “birinci çıktı kapısının değerini 1 yap” olduğunu görürse girdi-çıktı biriminin ilgili kapıyı 1 değerine getirmesini sağlar. Daha karışık komutlar da mümkündür; örneğin sıradaki komut “birinci girdi kapısının değeri 0 ise sıradaki komutu A adresinden oku” olabilir. Böyle bir durumda kontrol birimi girdi-çıktı komutu aracılığıyla birinci girdi kapısının değerini kontrol eder ve 0 olduğunu görürse sıradaki komutu A adresinden okur. Böyle bir komut programın akışını değiştirecektir.

    Program akışına etki eden komutlar karar verme mekanizması olarak kullanılır. Yukarıdaki otomatik meşrubat makinası örneğine geri dönersek, hayali bir komut “eğer para yeterliyse uyarı ışığını söndür ve kullanıcının seçim yapmasını bekle” şeklinde olabilirdi. Daha gerçekçi bir komut ise şöyle olacaktır: “Eğer kullanıcının attığı para miktarını sakladığın bellekteki sayı 500.000’den büyükse ikinci çıktı kapısının değerini 0 yap.” Ve hemen sonraki komut da “Eğer kullanıcının attığı para miktarını sakladığın bellekteki sayı 500.000’den büyükse bir sonraki komutu BEKLEME KOMUTU adresinden oku.” Bu örnekte mikro işlemcinin kullanıcının şimdiye kadar attığı para miktarını bellekte sakladığı ve her yeni atılan paranın miktarını bu miktara eklediği, ayrıca bellekte BEKLEME KOMUTU adresinde kullanıcının seçimini beklemeyle ilgili işlemleri yapan komutların bulunduğu düşünülmüştür, ki gerçek hayattaki bir meşrubat makinesinde de durum bundan pek farklı olmayacaktır.

    Yukarıda verilen örneklerdeki komutlar bir araya getirilerek çok karmaşık programlar yazılabilir. Örnek isterseniz bilgisayarınıza bakabilirsiniz. Şu anda bilgisayar ekranında gördüğünüz her şey, eğer mp3 dinliyorsanız duyduğunuz müzik, internet bağlantınızdan geçen veri, bilgisayar oyunları, hepsi temelde bu tür komutlar yazılan programlardır. Sadece bilgisayarınızdaki işlemciler daha hızlıdır, girdi-çıktı kapıları daha fazladır, ve etraflarında ses kartı, ekran kartı gibi çok sayıda güçlü, özelleşmiş çevre birimi vardır, ve ondalık sayı işlemleri gibi biraz daha karmaşık işlemler yapabilirler.

    Mikro işlemcilerin özelliklerini anlatırken ‘çoğunlukla’, ‘genellikle’ gibi yuvarlak ifadeler kullandık, çünkü günümüzde çok çeşitli mikro işlemciler üretilmektedir. Bu çeşitlilik yüzünden tüm mikro işlemcileri genellemelerle tarif etmek yanlış olacaktır. Bazı mikro işlemciler ihtiyaç duydukları tüm belleği üzerlerinde taşırlar, bazıları matematik dört işlem yapmaktan başka karmaşık sinyal işleme görevlerini de yerine getirebilirler. Bazıları analog ve sayısal çevre birimlerinden bir kısmını üzerlerinde taşırlar; hatta bu çevre birimlerini yeniden programlayıp işlevlerini değiştirebilenler bile vardır. Artık mikro işlemciler her yerdedir, programlanabilir olmaları nedeniyle hayatımızın bir parçası olmuşlardır.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  8. #88
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Internete bağlanırken telefon hattından gelen garip ses neyi ifade ediyor?


    Bilgisayarlar haberleşirken telefon hattını kullanmak için sayısal sinyalleri ses sinyallerine dönüştürmek zorundadırlar. Bu işlemi gerçekleştiren cihazlara modem denir .Modemler birbirleriyle veri iletişimine geçmeden önce bağlantıyı kurmak için duyduğumuz garip sesleri çıkarırlar. Bağlantı kurulurken modemler birbirine düşük bir hızda bağlıdırlar ve veri iletişimini hangi hızda gerçekleştirecekleri gibi detaylara ‘karar verirler’. Bağlantı kurulup da normal veri iletişimine geçildiği zaman modemler arasında ses ile iletişim devam ettiği halde modem hoparlör bağlantısını kapatır. Böylece biz haberleşmeyi duymayız.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  9. #89
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Gömlek, ilk olarak 3. yüzyıl başlarında Roma’da “tunica interior” adıyla kullanılmış. Bu yüzden gömlek deyince akla gelen ilk ülke de İtalya oluyor. Bu dönemde gömlekler, bir kumaş parçasının ortasına kafanın geçebileceği kadar bir delik açılarak dikilmiş ve düğmesiz oldukları için kemerle birlikte kullanılmış. Daha sonra Fransa’da da yaygınlaşmaya başlayan gömleğe, 8. yüzyılın sonlarına doğru “chemise” (şömiz) adı verilmiş. Ortaçağ’a gelindiğinde ise gömlek bütün batı ülkelerinde asillerin en çok kullandığı giysi olmuş. Kılıç uvalarında ve savaşlarda zırhlarının üzerine gömlek giyen erkekler; savaş dönüşü, kanla lekelenmiş olan gömleklerini, cesaretlerinin ve aşklarının bir simgesi olarak sevdikleri kadınlara armağan etmişler.

    Rönesans’tan itibaren gömlek giymek, toplumsal statünün bir göstergesi haline gelmiş. 1860’lı yıllarda ise ilk renkli gömlekler pastel tonlarda üretilmeye başlanmış. Genellikle ketenden dikilen gömleklere zamanla yaka kısmı eklenmiş ve boyları da biraz kısaltılmış. Modern çağda bir sembol halini alan gömlek, kadın-erkek herkesin severek kullandığı bir giysi haline gelmiş.

    GÖMLEĞİ GÖSTEREN YAKASIDIR

    Gömlek seçimi kişinin ayrıntılara karşı duyarlılığını ele verir. İnce bir zevkin ve statünün simgesi olarak görülen gömlek, hemen her kesimden ve her yaştan insanın tercih ettiği bir giysidir. Ayrıca iş hayatında da vazgeçilmez bir yeri vardır. Moda yazarı Carol Conop, bir iş adamının kariyeri boyunca ortalama 500 adet gömlek satın aldığını ve bu iş için 20 bin dolardan fazla para harcadığını belirtiyor. Ayrıca Conop’a göre; ne kadar zevkli giyinirseniz, iş hayatında o kadar başarılı ve güçlüsünüz, dikkatli bir gömlek ve kravat seçimi de detaylara karşı ne kadar hassas olduğunuzu gösterir. Zevkli bir gömlek seçimi ile bulunulan her ortamda hayranlık ve ilgi uyandırmak mümkündür.

    GÖMLEK SEÇERKEN

    İyi bir gömleğin en önemli özelliği, bedene uyumudur. Gömlek ne üzerinizden dökülecek kadar bol, ne de vücut hatlarınızı ortaya çıkaracak kadar dar olmalı. İdeal gömlek, manşeti ceketin altından yarım parmak görünecek tarzda olandır. Gömlek mümkünse pamuklu kumaştan seçilmeli ve düğmeleriyle kumaşı birbirine uygun olmalı.

    İyi bir gömleği gösteren en önemli ayrıntı yakasıdır. Dikkati çeken ilk şey, yakanın giyilen takım elbiseyle ve kişinin yüz şekliyle uyumlu olmasıdır. Uzun ve dar yüzlü erkeklerin uzun yaka, yuvarlak yüzlü erkeklerin ise geniş yaka kullanmaması önerilir. Gömlek aynı zamanda iyi bir armağandır. Gömlek alacağınız kişi sakin bir kişiliğe sahipse, geniş yakalı bir gömlek; sert bir yapıya sahipse yüksek yakalı bir gömlek seçmek daha uygun olur.

    GÖMLEKLERİN ÖMRÜNÜ UZATMANIN YOLLARI

    Yıkama ve ütüleme talimatlarına uyun.

    Gerekmedikçe yıkama ısısını 40 derecenin üzerine çıkarmayın. Gömlekleri aynı özelliklere sahip ürünlerle birlikte yıkayın, yıkama esnasında dolaşımın sağlanması için makineyi tam doldurmayın. Hem gömleğin kolay ütülenebilmesi hem de daha uzun ömürlü kullanılabilmesi için yıkama sonrasında gömleği sıkmadan, askıda kurutun. Gömlek hafif nemliyken, talimatlara uygun ısıda ve buhar vererek ütüleyin.

    MAKİNEDE YIKAMA YAPARKEN

    Renkli gömlekler çamaşır makinesinde, yalnızca renkli çamaşırlar için hazırlanan çamaşır tozlarıyla ve yumuşatıcı kullanarak yıkanmalılar. Su sıcaklığı, 30 dereceden daha yüksek olmamalı. Çok sıcak su, renkleri bozabilir ve kumaşın çekmesine sebep olabilir.

    ELDE YIKAMA YAPARKEN

    Renkli gömlekler saf sabun tozu veya renkliler için hazırlanan elde yıkama deterjanı ile yıkanmalı. Beyazlar ise herhangi bir elde yıkama deterjanıyla yıkanabilirler. Kirli gömlekler fazla bekletmeden yıkanmalılar; çünkü kir ve terdeki asit ya da kullandığınız deodorant, kumaşı ve kumaşın renklerini bozabilir.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  10. #90
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.

    Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.

    Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.

    Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladir.

    Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

    Bir devekuşunun gözu beyninden büyüktür.

    İnek sütünün pH degeri 6'dır.

    Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarinin büyüklüğüne eşittir.

    Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.

    Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
    Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
    Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
    İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmaginki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
    Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
    Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
    Kanada, Kızılderili dilinde "buyuk koy" anlamina gelmektedir.

    İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.

    Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
    ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin ücte biri ya hapiste ya da gözaltinda tutulmaktadır.
    Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini tiraş olmak için harcar.
    Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
    Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
    Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.

    Gunumuzde, evlenenlerin yuzde ellisi bo$anmaktadir.
    Beethoven e yapmadan once kafasini soguk suya sokardi.
    Her 25 kişiden biri astim hastasidir.
    Dunyadaki hayvanlarin yuzde sekseni alti ayaklidir.
    Uranus, ciplak gozle gorulebilen bir gezegendir.

    Kaptan Cook, Antarktika haric butun kitalara ayak basan ilk insandir.
    Gunişigindan daha fazla yararlanmak icin saat uygulamasini Benjamin Franklin ba$latmi$tir.
    Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe cokmesi bir saatten uzun surer.
    Bugune kadar olculmuş en buyuk buz dagi, 200 mil uzunlugunda ve 60 mil genişligindedir ve Belcika'dan daha buyuk bir yuzolcumune sahiptir.

    Bugune kadar kaydedilmiş en buyuk dalga, 1971 yilinda Japonya'nin ishigaki Adasi'nda 85 metre yuksekligine ulaşmiştir.
    Acik bir gecede, ciplak gozle iki bin ayri yildizi gormek mumkundur.
    Sahra colundeki Tidikelt kasabasina on yil boyunca hic yagmur yagmami$tir.
    Ba$kan John F. Kenndy, yirmi dakikada dort gazete okuyabilirdi.
    Mumyalarin ayak parmaklari tek tek sarilarak mumyalanmi$tir.
    Dunyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almi$ti.1878 yilinin $ubat ayinda icut New Haven'da yayimlanmi$ti.
    Yataktan du$erek olme olasiligi iki milyonda birdir.

    İlk cama$ir makinesi 1907 yilinda Hurley Machine Co. Tarafindan pazarlandi.
    Kita isimlerinin hepsi ayni harfle ba$layip ayni harfle biter.
    Herhangi bir okyanusun en uzak oldugu nokta cin'dir.

    Ki$ aylarinda, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alani kaplar.
    Rusya'da dogudan batiya dogru seyahat edilirse, yedi saat ku$agi gecilir.
    Norvec'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gunduz gune$li gecer.
    Sadece di$i sivrisinekler isirir.
    Dunyada her dakika iki tane du$uk $iddette deprem olmaktadir.
    Hindistan'daki yillik dogum sayisi, Avustralya'nin toplam nufusundan fazladir.
    Rusya'nin dortte biri ormanlarla kaplidir.
    Tarih boyunca yeryuzunde bulunan altin 200 kat daha fazlasi okyanuslarda bulunmaktadir.
    Kopeklerin ter bezleri ayaklarindadir.
    Yazar Rudyard Kipling sadece siyah murekkep kullanirdi.
    Mickey Mouse'dan once en me$hur cizgi film kahramani Felix The Cat'di.
    Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hic kimsenin sigara icmesine izin vermezdi.


    Timsahlar renk korudur.
    Yarim kilo bal yapabilmek icin arilar iki milyondan fazla cicekten bitki ozu toplamak zorundadirlar.
    Sadece di$i kanaryalar otebilir.
    Tarantulalar iki bucuk yil yiyeceksiz ya$ayabilirler.
    Havuca rengini karoten verir.
    İnciler sirkede erir.

    İnternetin yillik buyume yuzdesi 314.000'dir.

    Rodin'in unlu 'Du$unen Adam' heykeli aslinda İtalyan $air Dante'nin portresidir.
    En fazla asfaltli yola sahip ulke Fransa'dir.
    Sihirli sozcuk 'abrakadabra' ilk olarak yuksek ate$li hastalarin ate$lerini du$urmek icin soylenmi$ti.

    Her iki taraf da kan bagi$inda bulunursa, Paraguay'da duello yapmak yasaldir.

    Eiffel Kulesi'nin tepesine cikana kadar 1792 basamak vardir.

    Cocuklar baharda daha fazla buyuyor.

    Odemeli telefon konusmalarinin cogu babalar gununde ediliyor.

    Eger barbie gercekten yasasaydi vucut olculeri 97-72 82 cm olacakti.

    insanlar vucutlarinda 300 adet kemikle doguyorlar ama yetiskin olduklarinda bu sayi 206 ya dusuyor.

    Her dort amerikalidan biri mutlaka televizyonda gorunuyor.

    Uyurken, televizyon seyrederken yaktigimizdan daha fazla kalori harciyoruz.

    Sari$inlarin esmerlere gore daha fazla saci vardir.

    Yillara gore ortalama alindiginda , her sene esekler tarafindan oldurulen insan sayisi ucak kazalarinda olenlerin sayisindan dahafazla.

    Kadinlar erkeklere oranla iki kat fazla goz kirpar.

    insan vucudundaki en guclu kas dildir.

    Gozleri acik tutarak hapsirmak imkansizdir.

    Elektrikli sandalye bir disci tarafindan icat edilmistir.

    Bir karincanin koku alma yetenegi en az bir kopeginki kadar gelismistir.

    Amerikan havayollari, ucuslarda yolculara sundugu kahvaltilarda hertepsiden bir zeytini kaldirarak 1987 yilinda
    40 bin dolar kar etmistir.

    Yetiskin bir ayi, bir at kadar hizli kosabilir.

    Hapsirdiginiz zaman, kalbiniz de dahil olmak uzere butun vucut fonksiyonlariniz bir an icin durur.

    Tom sawyer daktiloda yazilan ilk romandir.

    Hamambocekleri yaklasik olarak 250 milyon yildir yasadiklari halde hicbir degisime ugramamislardir.

    Gozlerimiz hicbir zaman buyumez. Ama burnumuz ve kulaklarimizin buyumesi asla sona ermez.

    Kediler ultrason seslerini duyarlar.

    Bir hamambocegi kafasi koptuktan sonra acliktan olmeden dokuz gun yasayabiliyor.

    Amerika`da satisa sunulan ilk cd, bruce springsteen`in "born in theusa" albumudur.

    Timsahlar dillerini disari cikaramazlar.

    Dunyanin bir numarali domuz ureticisi ve tuketicisi cinliler.

    Dunyanin en hizli buyuyen bitkisi bambu, bir gunde 90 cm kadar uzuyor=.

    18 subat 1979 yilinda sahra colune kar yagmisti.

    İnsanlar yasamlari boyunca alti filin agirligina esit miktarda yiyecek tuketiyorlar.

    Dunyanin en buyuk seker ihracatcisi kuba`dir.

    Eskimo dilinde kar yagislarinin farklarini tarif etmek icin kullanilan yirmiden fazla sozcuk vardir.

    En yakin olduklari noktada, rusya ve amerika`nin birbirlerine uzakliklari dort km `den daha azdir.

    Mexico city her sene 25 cm kadar batiyor.

    Buckingham sarayi`nda 602 oda bulunuyor.

    Yeni zelanda, dunyadaki her turlu iklimin yasandigi tek ulke.

    Peru `da hic umumi tuvalet yoktur.

    Dunyada insan basina dusen karinca sayisi bir milyon.

    Sag elini kullanan insanlar sol elini kullananlara gore ortalama dokuzyil daha fazla yasiyorlar.

    Bir big mac hamburgerin ekmeginde ortalama 178 adet susam bulunuyor.

    Bir insan yasami boyunca iki yuzme havuzunu dolduracak kadar tukuruk salgilar.

    Central park`ta yuzmek yasalara aykiridir.

    Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir.

    Suudi arabistan`da hic irmak yoktur.

    Monakonun ulusal orkestrasi ordusundan daha genis bir kadroya sahiptir.

    Ortalama olarak, amerika`da gunde uc adet cinsiyet degistirme operasyonu gerceklesmektedir.

    İnsan beyninin % 80`i sudur.

    Amerika`da her saat 40 kisi kanserden hayatini kaybediyor.

    Bir kromozom bir genden daha buyuktur.

    ileri dogru bir adim atildiginda, insan vucudundaki 54 kas calisir.

    insan beyninin ortalama agirligi 1.3kg`dir.

    Ortalama bir insan hayati boyunca iki yilini telefonda konusarak harciyor.

    Ortalama bir buzdaginin agirligi 20 milyon ton.

    New york bir zamanlar amsterdam`di.

    Virginia woolf kitaplarinin cogunu ayakta yazmistir.

    Pablo picasso, parasizlik cektigi genclik gunlerinde yaptigi resimler yakarak isinirdi.

    Döllenmeden sonra cocugun boyu 5 milyon kat buyur...

    Yetiskin bir insan gunde ortalama olarak 23 bin kez nefes alir.

    Kaslari yukari kaldirmak icin 30 kasi harekete gecirmek gerekiyor.

    Sadece bir tane kovboy filmi kadin yonetmen tarafindan cekilmistir

    Baykus mavi rengi gorebilen tek kustur

    Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  11. #91
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    **İLKYARDIM GEREKTİREN ÖZEL DURUMLAR VE HASTALIKLAR**

    1. Bayılma
    2. Diyabetes Mellitus (şeker hastalığı)
    3. Epilepsi (sara)
    4. Kalp Krizi
    5. Felç


    Bayılma
    Aniden ortaya çıkan dolaşım yetmezliğine bağlı olarak, beynin kısa süreli kansız kalması sonucu görülen geçici bilinç kaybıdır. Nedeni; açlık, kan basıncının düşmesi, beklenmedik bir olay veya herhangi bir şeyle karşılaşma, aşırı sevinç ya da üzüntü, uzun süre havasız ve kapalı ortamda bulunma vb, olabilir.
    İlkyardım:
    * Kişi, hemen sırt üstü yatırılarak ayakları yükseğe kaldırılır (şok pozisyonu verilir ),
    * Sıkı giysiler gevşetilir, kapalı ortamdaysa açık havaya çıkarılır,
    * Yüzüne su serpilebilir, bu uyarı sonucunda kişi daha çabuk kendine gelir,
    * Uyarıcı olarak hoş olan (kolonya) veya hoş olmayan (soğan kokusu vb ) kokular
    koklatılabilir,
    *Kişi kendine geldiğinde hemen ayağa kaldırılırsa yine bayılacağı için önce oturtulur.
    İçecek bir şeyler verilir (açlıktan bayılmışsa şekerli içecekler, tansiyon düşüklüğü
    veya aşırı sıcak ve terleme söz konusu ise tuzlu ayran tercih edilmelidir).
    *Eğer 5 dakikaya kadar kişi halen kendine gelmemişse mutlaka hastaneye götürülmelidir.


    Diyabetes Mellitus (şeker hastalığı)
    Halk arasında kısaca şeker hastalığı olarak bilinen diyabetes mellitus’ta , kandaki şeker düzeyinin düşmesi veya yükselmesi sonucu ilk ve acil yardım gerektiren sorunlar görülebilir. Bu sorunlar: kandaki şeker oranının yükselmesi sonucu ortaya çıkan hiperglisemi ile kandaki şeker oranının düşmesi sonucu ortaya çıkan hipoglisemi ‘dir. Hipoglisemi, hiperglisemiden çok daha tehlikeli olup kısa sürede(10 dakika – 2 saat gibi ) hastanın kaybedilmesine neden olabilir. Çünkü, beynin düzenli ve belirli miktarda şekere (glukoza) gereksinimi vardır. Şeker azaldığında beyin enerjisiz kalacağından beyin hücrelerinde harabiyet başlar (solunum durduğunda beynin oksijensizliğe ancak 4-6 dakika dayanabildiği gibi şekersizliğe de uzun süre dayanamaz.). Kişide açlık belirtileri normal bir insandakinden daha hızlı ortaya çıkabilir. Kişi kısa sürede kendini kaybedebilir (bilinç düzeyinde değişiklik: sinirlilik, bilinç bulanıklığı, bilincin giderek kapanması gibi). Bunun için hemen tablodaki hipoglisemi bulgularından biri veya birkaçı bir arada görülmeye başlanmışsa, kişi içebilecek durumdaysa şekerli sıvılar içirilir ya da ağzına şeker verilir. Bilinci kapanmışsa, dişleri ile yanak arasına kolay eriyen cinsten şeker yerleştirilerek hemen hastaneye götürülmelidir.
    Hiperglisemide kandaki şeker uzun saatler (6-12 saat) içinde yükselirken tablodaki belirtiler görülebilir. Bilinci kapalı değilse, herhangi bir ilkyardıma gerek yoktur, kişi en kısa zamanda hastaneye götürülmelidir.


    Diyabetik acillerde ayırt edici belirti ve bulgular:
    Kan şeker düzeyi Hipoglisemi (şeker azalmıştır) Hiperglisemi (şeker artmıştır)
    Nabız Dolgun, hızlı Zayıf, hızlı
    Solunum Yüzeysel Derin, iç çekmeli
    Bilinç düzeyi Baygınlık hali ve / veya
    hızla gelişen bilinç kaybı Yavaş yavaş gelişen bilinç kaybı
    Nefes Koku yoktur Çürük elma / aseton gibi kokar
    Diğer bulgular Baş ağrısı, ürperme, konfüzyon
    (şaşkınlık), saldırganlık (sinirli)
    davranışlar
    Cilt Soğuk, nemli, soluk Kızarık, kuru



    İlkyardım:
    * Hipoglisemi gelişiyorsa, kişiye hemen bir kesme şeker verilir. Veya kişi kendisi
    içebilecek durumdaysa, şekerli içecekler (varsa kola, meyve suları da olabilir)
    içirilir. Kişinin durumu verilen şekere rağmen kötüleşiyorsa vakit kaybedilmeden mutlaka hastaneye götürülmelidir. Diyabetli kişiler, hipoglisemi olasılığına karşı yanlarında şeker, şekerli bisküviler bulundurmalıdır.
    * Hiperglisemi, yavaş geliştiğinden hastaneye kadar yetiştirilebilir, ilkyardım gerektirmez. Hastanın bilinci kapanmak üzere veya kapalıysa, soluk yolu açıklığı sağlanarak hastaneye götürülmelidir.
    Başa Dön

    Epilepsi (sara)
    Beyindeki elektriksel aktivitenin geçici olarak durması veya bozulması sonucu, kişinin kasılması ve bilincinin kaybolması olayına epilepsi denilmektedir. Nöbetler çeşitli şekillerde görülebilir; kişi otururken dalıp gidebileceği gibi, kasılmalar da olabilir. Nedeni kalıtımsal olabileceği gibi, kafa yaralanmaları, beyinde kanamalar, tümörler, iltihaplar sonucu da ortaya çıkabilir. Ancak nedeni saptanamayan epilepsiler de oldukça yaygındır.
    İlkyardım:
    * Kişinin kendini yaralamaması için tedbir alınır; yatırılır, dilini ısırmaması için çene kenetlenmemişse, dişlerinin arasına bir şey konur (mendil, kalem vs gibi). METAL ZARAR VERECEĞİNDEN KULLANILMAMALIDIR.
    * Başını ve kollarını ritmik olarak bir yerlere vuruyorsa battaniye, ceket vb malzemelerle desteklenerek kendisini yaralaması engellenir.

    YAPILMAYACAK ŞEYLER:
    * Hastanın yumruk şeklindeki ellerini zorla açmaya çalışmak;
    * Soğan keserek veya pamuğa kolonya damlatarak ağzına veya burnuna kapatmak, bu çok sakıncalıdır çünkü bu şekilde kişinin nefes alması önlenerek kendine gelmesi engellenmektedir.
    ** Epilepside uyarıya gereksinim yoktur, çünkü olay dolaşımdan ve beyindeki elektriksel aktivitenin geçici bozulmasından kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda uyarının hiçbir yararı yoktur, hatta zararlı olabilmektedir.
    * Elinizi dişleri arasına kaptırmayın, sizin elinizi kolunuzu kavramasına izin vermeyin aksi halde sizde zarar görürsünüz.

    UYARICI MADDELER SADECE BAYILMALARDA KULLANILIR,
    EPİLEPSİDE ASLA KULLANILMAZ!
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  12. #92
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Kalp Krizi
    Kalbi besleyen koroner arterlerin çeşitli nedenlerle kalbi besleyememesi sonucu ortaya çıkan tabloya kalp krizi denilmektedir. Angina pektoris veya akut myokard enfarktüsü şeklinde ortaya çıkabilir. Arterin daralması nedeniyle, fiziksel aktivite, ruhsal stres veya aşırı soğuk sonucunda kalbin artan oksijen ihtiyacı karşılanamayacağı için kalp kasında gerekli kasılma olamayacaktır, dolayısıyla da kriz meydana gelecektir. Buluğ çağından 90 yaşına kadar kalp krizi geçirilebilirse de yaş ilerledikçe kalp krizine yatkınlık artar..
    Enfarkt(üs), kan desteğinin kesilmesine bağlı doku ölümüdür.
    Kalp krizi; kandaki kolesterol düzeyinin yükselmesi, sigara, alkol, stres, yüksek tansiyon, şişmanlık, hareketsizlik gibi kontrol edilebilir nedenlerle; yaş, cinsiyet, kalıtım, diabet vs gibi kontrol edilemeyen nedenler sonucu ortaya çıkabilir.
    ANGİNA PEKTORİS: Kalp, bir süre gereksiniminden az oksijenle beslenmek, zorunda kalırsa, kişinin soluğunu kesecek kadar şiddetli göğüs ağrısı olur, bu ağrıya angina pektoris denir. Ağrı genellikle sternum (göğüs kemiği) arkasında hissedilir; kola (özelikle sol kola), çeneye, epigastriuma (karnın üst orta bölgesine) yayılır.
    AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ: Koroner arterin, arterioskleroza(damar sertliğine) bağlı olarak daralması veya kan pıhtısı ile tıkanması sonucunda bu arterle beslenen kalp kasına giden oksijen yetersiz kalacağından, myokard kası görevini yerine getiremez; yeterince kanın vücuda pompalanamadığı bu tabloya, akut myokard enfarktüsü (AMI) denir.

    Kalp krizinde ayırt edici Özellikler:

    Ağrının özellikleri ANGİNA PEKTORİS AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ
    Şiddeti Hafiften orta şiddete doğru Dehşete düşürecek kadar yoğun
    Süresi Genelde 3-5 dakika sürer Saatlerce sürebilir
    Hazırlayıcı etkenler
    Egzersiz, soğuk hava, stres Dinlenme anında da görülebilir

    Giderme yolları Dinlenme Dinlenme ile geçmez
    Nitrogliserin
    (İsordil, 5mg, dilaltı) Genellikle ağrıyı giderir Ağrıya etkisi yoktur
    Diğer belirtiler

    Genelde yoktur Dispne (nefes darlığı), bulantı, kusma, aşırı terleme, baş dönmesi, ölüm korkusu



    İlkyardım:
    Angina pektoriste:
    * Hasta mutlaka hemen dinlen(diril) melidir; yürüyorsa durmalı, oturtulmalı veya
    yatırılmalıdır. Mümkünse hareket ettirilmemelidir. Hasta sakinleştirilmelidir.
    * Sıkı giysiler gevşetilir.
    * Dilaltı nitrogliserin (isordil, 5 mg ) verilir.
    * Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.
    * Hastaneye götürülür ( mümkün olduğunca az hareket ettirilerek ).

    Akut myokard enfarktüsünde:
    * Hastanın ağrısının ve korkusunun giderilmesi önemlidir
    * Hasta sırtüstü yatırılır ve hareket ettirilmez,
    * Hastanın solunum sıkıntısı varsa, baş yükseltilir
    * (Mümkünse oksijen verilir 2 lt/dk gidecek şekilde)
    * Mutlaka hastaneye götürülür.
    * Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.

    ** Kalp krizi sonucu görülen kalp durmalarında, hemen kalp masajı başlatılır ve sağlık kuruluşuna kadar sürdürülürse kişinin döndürülme şansı yükselecektir.
    **Endişeli hastanın sakinleştirilmesi ve hastanın hareketinin kısıtlanması kalbin yükünün azaltılması açısından önemlidir.


    FelçGenelde, beyni besleyen kan damarlarının yırtılması veya tıkanması gibi nedenlerle, beyindeki kanlanmanın bozulması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Özellikle yüksek tansiyonlu kişilerde görülme sıklığı yüksektir. İlkyardımda iki şekilde değerlendirebiliriz:
    BEYiN KANAMASI FLASHINI iZLEMEK iCİN TIKLAYINIZ!!!
    Hafif felç: Beyni besleyen küçük kan damarlarının hasarı ile oluşur. Genelde, bilinç kaybı yoktur ve bulgular zarar gören bölümle ilgilidir.
    Belirtileri:
    - Baş ağrısı, şaşkınlık hali (konfüzyon), kulak çınlaması, baş dönmesi;
    - Hasar arttıkça, konuşmada hafif güçlük, hafıza bozuklukları, kişilik değişmesi, kol veya bacakta uyuşma, ilerleyen güçsüzlük.
    İlkyardım:
    * Hasta kazalara ve fiziksel etkilere karşı ( düşme, çarpma, ateş, sıcak, soğuk ve kesici aletler , vb.) korunur.
    * Hemen hastaneye götürülür.
    Ağır Felç:
    Belirtiler:
    - Bilinç kaybı
    - Vücutta tek (ya da çift) taraflı paralizi (güç kaybı) veya pleji (kuvvet kaybı)
    - Solunum ve yutma güçlüğü
    - Mesane ve barsak kontrolünün kaybı (inkontinans)
    - Konuşma güçlüğü, uyku hali
    - Gözbebekleri (pupiller) büyüklüğünde farklılık (anizokori)
    İlkyardım:
    * ABC sürekli kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır.
    * Kusma olasılığına karşı yan yatırılarak (özellikle felç gelişen kol tarafına yatırılarak) hastaneye götürülür. Bilinçsiz hastanın yan yatırılmasına, özellikle de başın, kusmuk veya sekresyonun dışarı akabileceği şekilde yana çevrilmesi pozisyonuna KOMA POZİSYONU adı verilmektedir (Şekil 24).

    KOMA:İnsanlar çevrelerindeki uyarıları beş duyu (görme, işitme, koklama, tatma, dokunma duyuları) ile algılayıp, olaylara uygun tepki gösterirler; örneğin, ağrılı uyaranları uzaklaştırmayı sağlayan refleksler gibi. Çimdiklediğiniz kişi hemen tepki olarak elinizi uzaklaştırmaya çalışır. Oysa bilinci kapanmış hastalarda beş duyu ile algılama ortadan kalkar. Derin uyku halindeki, bilinci kapanmış hasta ağrılı uyaranlara bile tepki veremez. Bu nedenle bu durumdaki kişiler bir çok bakımdan tehlike altındadır. Bilinç kaybına neden olabilecek yüzlerce nedenden hangisi sebep olursa olsun, koma kişinin en çok yardıma muhtaç olduğu bir durumdur.
    Bilinci kapalı kişi:
    * Yardım isteyemez.
    * Dikkatli değerlendirilmeyecek olursa hastanın öldüğü sanılabilir.
    * Nedene yönelik tahmin hayat kurtarıcı olabilir.
    * Kolayca zarar görebilir
    * Solunum yolu tıkanabilir.
    * Hasta kusabilir ve kusmuk soluk yolunu tıkayabilir.
    *Gözünü yabancı cisimlerden korumasını sağlayan refleks mekanizması ortadan kalkmıştır.
    * Öğürme refleksi ya da öksürük mekanizması çalışmayabilir.

    BİLİNCİ KAPALI HER KİŞİNİN SOLUNUM YOLUNUN KAPALI OLDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.

    Bu durumda ABC kontrol edilir. Soluk yolunun açıklığının devamı sağlanır. Bilinç kaybının çeşitli nedenleri olabilir; kafaya gelen darbeler, beyindeki kanamalar, iltihaplar (menenjit vs), tümörler, bazı ilaçların veya alkolün aşırı alınması, siroz, üremi, diyabet (şeker hastalığı) vs.

    İlkyardım:
    * ABC sürekli kontrol edilir (gerekiyorsa suni solunum, kalp masajı yapılır )
    * Soluk alıyorsa, koma pozisyonunda yatırılır,
    * Hastaneye götürülür
    * Bilinci kapalı kişilerin üzerine soğuk su dökülmesi, şamarlanması, sarsılması (özellikle beyin kanaması veya kafa travmasında) tehlikeli olabileceğinden, bu gibi davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.

    Komanın nedenini teşhis etmeye yardımcı olabilecek özellikler:
    - Nefesi ALKOL kokuyorsa, alkol komasında olabilir
    - Nefesi ASETON veya ÇÜRÜK ELMA gibi kokuyorsa, şeker koması (hiperglisemi, diyabet) olabilir.
    - Eğer hastanın cebinde tegretol, dilantin, gibi epilepsi ilaçları varsa veya içtiği biliniyorsa epileptik koma olabilir.
    - Hastanın cebinde veya çevrede boş ilaç şişesi varsa, ilaç zehirlenmesi akla gelebilir.
    - Hastanın kollarında iğne izleri varsa, aşırı doz uyuşturucu kullanımı söz konusu olabilir.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  13. #93
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Büyük miktardaki elektrik enerjisi nasıl depolanır?

    Elektriği depolamanın en yaygın olarak kullanılan yöntemi, elektrik enerjisini akü veya pil düzeneklerinde kimyasal enerjiye dönüştürerek saklamak. Aslında bu ve benzer kimyasal süreçlerle, istendiği kadar elektrik enerjisi depolanabilir. Fakat çok pahalı bir yöntem olduğundan, ancak özel uygulamalarda kullanım alanı bulabiliyor. Binlerce amper-saatlik elektrik enerjisi depolayabilmesine rağmen, yine de büyük ölçekli sayılmaz. Farklı bir kimyasal seçenek olarak; örneğin, elektrik suyun elektrolizinde büyük ölçekte kullanılıp, elde edilen hidrojen ve oksijen gazları, gerektiğinde kullanılacak yakıtlar olarak saklanabilir. Bu da görece pahalı olmakla beraber, kentlerdeki hava kirliliğini azaltmak amacıyla hidrojenli arabalar devreye girdiğinde, nükleer santrallar aracılığıyla devreye sokulması düşünülen bir yöntem. Doğaldır ki en iyi çözüm, söz konusu elektrolizi, güneş enerjisiyle elde edilen elektrikle yapabilmek. Fakat, güneş gözesi verimleri halen düşük olduğundan, bu yöntem de şimdilik pahalı.

    Enerjinin formunu her değiştirdiğimizde, ek maliyetler doğuyor. Dolayısıyla bir yandan da elektriği, başka bir enerji türüne dönüştürmeksizin, doğrudan depolamanın yöntemleri üzerinde çalışılıyor. Seçeneklerden birisi, süperiletken sarımlara dayalı bir ‘manyetik-dinamik’ yöntem. Elektrik şebekelerinde üretimin talebi aştığı zamanlarda, o anki fazlalık elektriği depolayıp, üretimin yetersiz kalacağı zamanlarda kullanabilmeyi amaçlıyor. Bu yöntemde; büyük miktarlarda enerji taşıyan yüksek gerilimli akımlar, süperiletken bir bobine gönderiliyor. Akım, teorik olarak sıfır dirence sahip bulunan sarımların içerisinde dolaşıp dururken, hiç enerji kaybetmiyor. Akımın taşıdığı enerji bu sırada, bobinin içinde oluşturduğu büyük ölçekli manyetik alanlarda depolanmış oluyor. Gerektiğinde gerilimi düşürülerek, tekrar kullanılabiliyor. Geliştirilme aşamasında...
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  14. #94
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    İlk dillerin farklılaşması nasıl olmuştur? Ayrıca, zencilerin siyahlaşması nasıl oldu?




    Yaşayan her dil, büyük bir çeşitliliğe ve bolluğa sahip. Her dilin, benzer kavramları veya düşünceleri açıklama ve ifade etme şekli farklı. Bunda bir sürü etken var. Örneğin insan toplulukları birbirinden uzak alanlara yerleştikçe, belirli bir süre içerisinde bazı kavramlar da bu topluluklara has bir anlam kazanmaya başlıyor. Kişisel şive farklılıkları, zamanla toplulukların geneline yayılıyor ve birbirine yakın topluluklardan öteye geçemiyor. Bunun sonucunda da, bir topluluğun bünyesinde şekillenmeye başlayan dil, diğer bir topluluğun bünyesinde şekillenenden farklı bir karakter kazanıyor. Nihayetinde de, her iki topluluk kendine has bir dil geliştirmiş oluyor.
    Dillerin farklılaşmasında diğer bir önemli etken ise argolar. Tabii ki burada meslek argolarından, yani jargonlardan bahsediyoruz. Sadece meslekler için geçerli olmayıp, belirli kültürel birlikler ve hatta farklı yaş grupları arasında bile belirli jargonlar ortaya çıkıp yerleşebiliyor. Böylece de, aynı toplum içerisinde bile dilde ufak tefek farklılıklar ortaya çıkıyor. Dillere katılan yeni kelimelerin çoğu, belirli argolar halinde ortaya çıkıyor ve daha sonra kabul görerek dile yerleşiyor.
    Bir üçüncü etken ise, farklı kültüre sahip toplumların bir araya gelmesi. Bir araya gelen gruplar farklı dillere bile sahip olsalar, birbirleriyle anlaşmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle de, belirli bir süre sonra bu farklı diller ortak bir noktada birleşecektir. Tabii ki bu birleşim sonucu ortaya çıkan dilde, her etnik grup kendi yerel lehçesinin belli özelliklerini ön plana çıkaracaktır. Sonuçta şekillenen dil de, başka bir yerde bir araya gelen herhangi iki etnik grubun veya grupların şekillendirdiği dilden farklı olacaktır.
    İlk dillerin ortaya çıkışı ise, bunlardan çok farklı değil. Belirli özelliklere veya yeteneklere sahip olan insan topluluklarının bir araya gelmesiyle birlikte, bu gruplar kendilerine has dillerini geliştirdiler. Yani en başta bile, birden çok dil vardı (poligenezis). Daha sonra insan toplulukları yer değiştirdikçe, yeni alanlara yayıldıkça, bu göçler sırasında birbirlerinden ayrıldıkça ve yeni gruplar bir araya geldikçe de dillerin şekillenmesi devam etti. Bir başka yaklaşım ise, en başta tek bir dil olduğu (monogenezis) ve daha sonra yer değiştirmeler sonucunda, yukarıda anlattığımız şekilde farklı dillerin ortaya çıktığı.
    Ancak kesin olan bir nokta, ilkin insanların bizim anladığımız karakterde bir dile sahip olmadıkları. Belirli durumlar için mutlaka birbirleriyle sözlü olarak anlaşıyorlardı, fakat bu muhtemelen düzgün ve anlamlı kelimeler yoluyla değildi. İnsanın evrimi ilerledikçe, bu ilkin sesler de anlamlı kelimelere dönüştü. Sonuçta da “konuşma” ve “dil” şekillendi.
    Burada bahsettiğimiz şey, konuşmadan sorumlu olan organların gelişimini tamamlaması. Yani dil, damak, farinks ve ses tellerinin son halini alması. Bunların zamanla gelişimini bir bebekte de görebiliyoruz.
    Gelelim ikinci sorunuza... Zencilerin ten renginin siyah oluşu, derilerindeki Melanin pigmentinin yoğunluğuyla ilişkili. Koyu ten rengi ise, yaşadıkları bölgelerdeki ortam koşullarına sağladıkları uyumun bir sonucu. Afrika koşullarını bir düşünelim: ekvatora yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının en dik olarak ulaştığı bölge. Sıcak hava koşullarının yanında, yer şekilleri ve bitki örtüsü de “koyu” bir ten rengini gerektiriyor. Dünyanın kuzey ve güney bölgelerinde ise (ekvatora göre), bu koşullar söz konusu olmadığı için ten rengi daha açık. Ten renginin koyuluğu, sadece güneşten korunmanın bir gerekliliği değil, aynı zamanda güneş ışınlarının yoğunluğunun bir doğal sonucu. Güneş ışınları, MSH hormonunun salgısını arttırıyor ve vücutta Melanin sentezi hızlanıyor. Ayrıca güneş altında uzun zaman kaldığınızda ten renginize ne olduğunu da düşünün.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  15. #95
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    1 Nisan şakasının kökeni nedir? 1564 yılında Fransa kralı IX Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. Daha önce Avrupada yaygın olan yıl başlangıcı Mart 25 idi. O zamanki iletişim şartlarında IX Charles'in bu kararı fazla yayılamadı. Duyanlar ise protesto amacıyla eski adetlerine devam ettiler.1 Nisan'da partiler düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak nitelendirdiler.1 Nisan'a bütün aptalların günü adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak partilere davet ettiler, gerçek olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar 1 Nisan gününü kendi kültürlerinin parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya yayıldı


    İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar? Bu konuda iki ayrı açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.


    Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler? Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.


    Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir? Bu şarkı"Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika'lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı " Good Morning to All" yani " hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır


    Mezara niçin çiçek konulur? İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon'nun milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme, kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenherinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayalletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.


    İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar? Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.


    Satrançta şah niçin o kadar pasiftir? Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla Kraliçe'nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir. Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.


    Bir hafta niçin 7 gündür? Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.


    Niçin otellerin kapıları döner kapıdır? Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller.


    Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar? Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üstüste duran buzların herbiri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  16. #96
    Ali TOPAL
    yamtar00 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    20/12/2006
    Yaş
    50
    Mesajlar
    251
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Arizona Bej
    Plaka
    06BB3716
    Edilen teşekkür: 0

    Standart

    Hayati Bilgiler
    SORULAR
    1)İnsanlar neden horlar?
    2)Bir kağıt parçasını yırttığınızda çok aşina olduğunuz bir ses duyarsınız. Kağıdı ne kadar hızlı yırtarsanız çıkan ses de okadar yüksek olur. Neden?
    3)Karatahtaya yazı yazarken tebeşiri doğru açıda tutmadığımızda niçin sinir bozucu bir ses çıkar?
    4)İçi sıcak su ile dolu bir şişe nasıl olur da kaslarınızdaki ağrıyı azaltır?

    CEVAPLAR
    1)Ağzımızın arka kısmında sarkık duran yumuxşak bir et parçası vardir. Kişi sırtüstü ve ağzı açık bir biçimde uyuyorsa, derin nefes aldığında bu et parçası öne arkaya doğru hareket eder.Horultunun nedeni budur. Horlama genellikle horlayan kişinin ağzının kapatılmasıyla ve yan dönmesinin sağlanmasıyla engellenebilir.

    2)Kağıt selüloz liflerinden oluşur. Bir kağıt parçasını yırttığınızda, bu lifler birbiri ardına koparlar ve yarattıkları titreşim etraflarındaki havada ses dalgalarının oluşmasına neden olur. Kağıdı hızlı yırttığınızda, belirli bir zaman içinde daha çok lif kopartmış olursunuz. Bu da titreşimlerin frekansının ve ve dolayısıyla sesin perdesinin yükselmesi sonucunu getirir.

    3)Tahtaya tebeşirle yazı yazarken tebeşiri tahtaya doğru bastırır ve hareket ettiririz.Tebeşir ile tahta arasindaki sürtünme, tebeşirden parçacıklar kopmasına neden olur. Kopan bu parçacıklar tahtaya yapışırlar.Sürtünme gerekli olandan az ise tebeşir kayar ve tahtaya art arda birçok kez değer. O gıcırtı sesinin ortaya çıkmasının nedeni de budur. Tebeşir ile tahta arasındaki sürtünme kuvveti, tahta ile tebeşir arasındaki açıyla ve iki nesnenin değme alanlarının büyüklüğü ile bağlantılıdır. Sinir bozucu ses ile sürtünme az olduğunda karşılaşırız.

    4)Sıcak su dolu şişenin ısısı derideki bazı lifleri (ağrı sinirlerini) uyarır. Bu uyarım omurilik boyunca geçerek ağrıyan kasa ve çevresindeki damarlara ulayır. Damarlar genişler ve bu da kas dokusundaki "ağrı faktörü"nün azalmasına yardımcı olur. "Ağrı faktörü" zehirli asitler üreterek ve kasların kasılmasına ve kramplara yol açarak ağrı yaratır."Ağrı faktörü"nün şiddetinin azaltılması ağrıyı hafifletir. Bu tür bir hafifleme yumuşak bir masaj ile de sağlanabilir.
    Multijet Active 1.3 16V 75Bg.
    yamtar00@hotmail.com
    yamtar00@grandepuntotr.com

  17. #97
    G. K.
    I Love GPTR Gkhan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10/01/2007
    Mesajlar
    2.302
    Nereden
    İzmir
    Rengi
    Titanyum Gri
    Edilen teşekkür: 143

    Standart

    Önemli !!

    arabada nane kokusu olması frene basma hızımızı %10 oranında arttırıyormuş

  18. #98
    uMuT ..
    o(¤_¤)o jagar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08/01/2007
    Yaş
    35
    Mesajlar
    1.303
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Granit Gri
    Plaka
    06 ** ****
    Edilen teşekkür: 362

    Kızgın

    güzel paylaşım bilgilendirme için tşkler :ok:

Sayfa 5/5 İlkİlk 12345

Benzer Konular

  1. Dizel aracında ısınmaktan dert yananlar işte size pratik çözüm :D
    Mugen_punto tarafından Genel forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 22
    Son Mesaj: 25/12/2011, 15:15
  2. Pratik zekalılık bu olsa gerek
    abulbul08 tarafından Geyik forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 24/03/2010, 23:56
  3. Kan Bağışı Hakkında Bilgiler
    Linos tarafından Haberler forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25/10/2007, 13:24
  4. aracta navigasyon (cok amaclı pratik cözüm)
    medxr tarafından Teknik Yardım forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 12
    Son Mesaj: 12/02/2007, 23:05

Yer imleri

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  


Pratik Bilgiler Forumdaki tüm yazışmalardan üyelerin kendisi sorumludur. Çıkabilecek herhangi bir hukuki durumda, forum yönetimi yetkili merciilerin talepleri doğrultusunda, ilgili üye/üyelerin tüm erişim bilgilerini/kayıtlarını vermekle yükümlüdür. Yeni üye olanlar, maillerine gönderilen onay maillerini onayladıktan sonra, admin onayıyla üye olabilmektedirler. O nedenle üye olurken profil bilgilerinin özenli, doğru ve eksiksiz şekilde girilmesi son derece önemlidir. Üyeler; forumda geçirdikleri zaman zarfında forum kurallarına uymak zorundadırlar. Kurallara aykırı davrandığı tespit edilen üyeler hakkında haber vermeksizin işlem yapma hakkı forum yönetimine aittir. Forum kurallarını okumak için tıklayınız. Unutmayınız; bu ortamdaki özgürlüğünüz, başkalarının özgürlüğüyle sınırlıdır.
Reklam vermek, bilgi & iletişim için: admin@grandepuntotr.com



# Fiat Türkiye Kullanıcı Forumları Network #

www.fiattr.com   |    www.puntotr.com   |    www.grandepuntotr.com   |    www.puntoevotr.com   |    www.bravotr.com   |    www.lineatr.com   |    www.500tr.com   |    www.ottimotr.com   |    www.aegeatr.com