Sayfa 1/2 12 SonSon
28 sonuçtan 1 ile 20 arası

Konu: Sevdiğiniz ŞİİRLERİ Paylaşın

  1. #1
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart Sevdiğiniz ŞİİRLERİ Paylaşın

    Bizler duygularımızı,hislerimizi,sevinçlerimizi,üzüntüler imizi.Büyük Ozanlar,Şairler gibi anlatamayabiliriz onlar bize tercüman olurlar işte bir tanesi... ÇAĞRIŞIMLAR

    Çok küçük bir yalanı
    Çok büyük bir orantıda
    Dinlediniz mi..

    Çok büyük bir yalanı
    Çok yalın bir doğrultuda
    Söylediniz mi..

    Gecikmiş bir gizlemi,
    Birikmiş bir özlemi
    Sakladınız mı..

    Gelmeyecek bir gideni,
    Olmayacak bir nedeni
    Beklediniz mi..

    Bir gerçeği erken,
    Bir açlığı tokken
    Anladınız mı..

    Hep mi hep ölecekmiş gibi,
    Hiç mi hiç ölmeyecekmiş gibi
    Yaşadınız mı..

    Yalanı sürmeye sürmeye,
    Yanlışı görmeye görmeye
    Saklandınız mı..

    Doğruluğun yönünde,
    Doğruların önünde
    Aklandınız mı..

    Ortamsız bir yaşamda,
    Yaşamsız bir ortamda
    Harcandınız mı..

    ÖZDEMİR ASAF

  2. #2
    görkem koçsan
    görkem koçsan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    08/02/2009
    Mesajlar
    1.003
    Nereden
    Zonguldak
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Edilen teşekkür: 162

    Standart

    aşk kalbimi yakan bir volkan gibi
    en sevdiğim tatlı kazandibi kemal sunal

  3. #3
    M.OğuzhaN ÇELİK
    eexelanss - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    04/11/2009
    Yaş
    40
    Mesajlar
    1.329
    Nereden
    Ankara
    Rengi
    Beyaz
    Plaka
    06BY8509
    Edilen teşekkür: 460

    Standart

    Az önce son kez öptüm seni
    Son kez tuttum ellerini
    Sanki içimden bir şeyler kopup gitti
    Ayırırken gözlerimden gözlerini
    Zaten olmayacak bir duaya amindi bizimki
    Mutlu edemezdik birbirimizi
    Çok şey istememiştim halbuki
    Yüreğinin en kuytu köşesinde ufacık bir yer yeterdi
    Şimdi daha iyi anlıyorum o sebepsiz suskun terk edişini
    Sen hiç benim olmamışsın ki
    Ben hep kandırmışım kendi kendimi…

    Olur da bir gün aklına gelirsem
    Gülümseyerek hatırla beni
    Tebessümle an geçirdiğimiz o günleri
    Ve bir zamanlar seni deli gibi seven bu yüreği…
    Belki de ağlıyordur şimdi
    Hiç kimse almadı, alamazda yerini
    Senden kalan küçük bir resim şimdi
    Ve yalanda olsa söylediğin aşk sözleri
    Yüreğimden asla silinmeyecek izleri
    Hala saklıyorum verdiğin gülleri
    Biraz kurudular ama solmadılar benim gibi
    Bir gün mezarımda hayat bulurlar belki…

    Sana verdiğim o resme iyi bak şimdi
    O gülen gözler artık birer mazi
    Yırt at gitsin artık ne anlamı var ki
    Unuttum ben zaten içten gülümsemeyi
    Sana her bakışında parlayan o gözler şimdi
    Kim bilir belki de bulutlar kadar nemli
    Sana hiç kızmadım, kızamam da inan ki
    Aslında suç biraz da bende belki
    Bile bile attım bu ateşe kendimi
    Ve çok ağır ödedim seni sevmenin bedelini
    Bu sözler belki de masal gibi gelecek sana şimdi
    Ama bir gün sen de anlayacaksın beni
    Ve tadacaksın aşkın çaresizliğini
    Belki üzüleceksin ama böyle böyle öğreneceksin büyümeyi
    Düşe kalka öğreneceksin yürümeyi
    Ve ölümle dans etmeyi…

    Şimdi başka biri alacak yerimi
    Zamanla hatırlamayacaksın bile ismimi
    Ama son kez, son kez düşün bi
    Sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi
    Ve aldırmadan acılara, koyar mı ortaya yüreğini
    Sevmek sözle değil özdedir sevgili
    Çocuk yüreğin anlamadı bunu ne yazık ki
    Ve sen bitirdin gözümde kendi kendini
    Umutlarımı kefil yapıp terk ediyorum bu şehri
    Benden sana son hatıra olarak bırakıyorum bu şiiri…

    İşte okudun sana olan son sözlerimi
    Bunlar giderken sana söyleyemediklerimdi
    Şimdilerde kalbimde yaşanıyor sonbahar mevsimi
    Artık çok koymuyor her bulduğumda kaybetmek seni
    Çünkü öğrendim ben yalnızlığımla dertleşmeyi
    Ve gidenlerin arkasından üzülmemeyi
    Yüreğimin en güzel yerinde saklayacağım seni
    Ateş olup yaksan da yapamam, gösteremem o cesaret…

    Kendine iyi bak sevgili
    Ve sakın arama kaybettiklerini
    Dönmezler artık geri
    Ve eğer bilmiyorsan sevmeyi
    Taşıma o yüreği..

    Can DÜNDAR
    BY Turbo SPORT 150 HP

  4. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  5. #4
    tolga kaya
    toggykaya - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    27/06/2008
    Yaş
    48
    Mesajlar
    148
    Nereden
    Antalya
    Rengi
    Yok
    Plaka
    06 BP XXXX
    Edilen teşekkür: 22

    Standart

    Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    Geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
    fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

    Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki
    gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
    benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin


    Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
    yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
    Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
    Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


    Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
    kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
    çerçevesine sığmayan
    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


    Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
    Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
    ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
    Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
    değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
    aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
    diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

    Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    Takvim tutmazlığını
    Aramızda bir düşman gibi duran
    Zaman'ı
    Daha o gün anlamalıydım
    Benim sana erken
    Senin bana geç kaldığını


    Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
    Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
    kalmıştı.
    Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
    arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
    Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

    Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
    Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

    Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    Birbirine uzanamayan
    Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    Ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    Bizden diyorum, ikimizden
    Ne kalacak?

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
    gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
    şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
    Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
    Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
    Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

    kış başlıyor sevgilim
    hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
    oysa yapacak ne çok şey vardı
    ve ne kadar az zaman
    kış başlıyor sevgilim
    iyi bak kendine
    gözlerindeki usul şefkati
    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    ayrılığımızın kışı başlıyor
    Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


    Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
    gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

    Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
    para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
    Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
    gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
    çağrışımlarla ödeşemezsiniz
    dışarıda hayat düşmandır size
    içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
    Bir ayrılığın ilk günleridir daha
    Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

    Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
    kulak verdiğiniz saatin tiktakları
    kaplar tekin olmayan göğünüzü
    geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
    bakınıp dururken duvarlara
    boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
    kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
    gibi
    yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
    kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
    alınmaya
    kendimizi hazırlar gibi
    yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
    ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
    ve kazanmış görünürken derinliğimizi
    Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
    bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
    o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
    hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


    denemeseniz de, bilirsiniz
    hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


    Bana Zamandan söz ediyorlar
    Gelip size Zamandan söz ederler
    Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
    öyle düşünürler.
    Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
    karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
    uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
    Zaman
    Alır sizden bunların yükünü
    O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
    dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
    yerlerden
    bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    O boşluk doldu sanırsınız
    Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

    gün gelir bir gün
    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
    o eski ağrı
    ansızın geri teper.
    Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
    Bitmişsinizdir.

    Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
    önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
    kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

    Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
    Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
    Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    günlerin dökümünü yap
    benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
    kim bilebilir ikimizden başka?
    sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
    bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
    kendiliğindenliği
    yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
    bir düşün
    emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
    şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    Bunlar da bir ise yaramadıysa
    Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
    ikindi yağmurlarını bekleyen
    yaz sonu hüzünlerinden
    gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
    geçti her çağın bitki örtüsünden
    oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
    bakarken dünyaya
    yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
    çiçek adlarını ezberlemekten geldim
    eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
    unuttuklarını hatırlamaktan
    uzak uzak yolları tarif etmekten
    haydutluktan ve melankoliden
    giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
    Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
    Bütünlemeli çocuklarla geçti
    gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
    dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    yaram vardı. bir de sözcükler
    sonra vaat edilmiş topraklar gibi
    sayfalar ve günler
    ışık istiyordu yalnızlığım
    Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
    İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
    Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
    daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
    Aşk... Bitti. Soldu şiir.
    Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


    Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
    Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
    Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
    uyudum, hiç uyanmadım.
    barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
    her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
    el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
    birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
    eksiliyorduk
    mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
    her otelde biraz eksilip, biraz artarak
    yani çoğalarak
    tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
    birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
    ağır ve acı tanıklıklardan
    geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
    Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
    maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
    linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
    korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
    ve açık hayatları seviyordu.
    Buraya gelirken
    uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
    atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
    ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
    çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
    panayır yerleri... panayır yerleri...
    ölü kelebekler... ölü kelebekler...
    sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
    Adım onların adının yanına yazılmasın diye
    acı çekecek yerlerimi yok etmeden
    acıyla baş etmeyi öğrendim.
    Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

    ipek yollarında kuzey yıldızı
    aşkın kuzey yıldızı
    sanırsın durduğun yerde
    ya da yol üstündedir
    oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
    ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
    ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

    AŞKIN BİR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
    AŞKIN BİR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLEN
    gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
    gözlerim
    aşkın kuzey yıldızıdır bu
    yazları daha iyi görülen
    Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
    ilerlerim
    zamanla anlarsın bu bir yanılsama
    ölü şairlerin imgelerinden kalma
    Sen de değilsin. O da değil
    Kuzey yıldızı daha uzakta
    yeniden yollara düşerler
    düşerim
    bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
    ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
    Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
    yaşamsa yerli yerinde
    yerli yerinde her şey

    şimdi her şey doludizgin ve çoğul
    şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
    şimdi her şey yeniden
    yüreğim, o eski aşk kalesi
    yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


    Dönüp ardıma bakıyorum
    Yoksun sen
    Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren

  6. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  7. #5
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Aynanın Oyunu

    Bir çocuk doğdu, bendim.
    Sıraya girdim insanlar içinde.
    Alay-bayrak büyüdüm
    Odalar, sofalar içinde.

    Bir ayna doğdu, gördüm.
    Sıraya girdi aynalar içinde.
    İsime geldi, aldım,
    Çarşılar, pazarlar içinde.

    Bunca yıl yüzüne baktım.
    Kendisini aşmadı
    Olanlar içinde.

    Bir sabah uyandım,
    Duruyordu karşımda
    Düşmancasına,
    Bir cam,
    Aldanmış,
    Kendini ayna sanmış..

    Özdemir Asaf

  8. #6
    Misafir047
    Ziyaretçi Misafir047 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Alıntı toggykaya Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    Geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
    fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

    Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki
    gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
    benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin


    Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
    yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
    Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
    Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


    Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
    kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
    çerçevesine sığmayan
    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


    Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
    Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
    uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
    ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
    Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
    değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
    aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
    diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

    Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    Takvim tutmazlığını
    Aramızda bir düşman gibi duran
    Zaman'ı
    Daha o gün anlamalıydım
    Benim sana erken
    Senin bana geç kaldığını


    Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
    Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
    kalmıştı.
    Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
    arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
    Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

    Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
    Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

    Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    Birbirine uzanamayan
    Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    Ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    Bizden diyorum, ikimizden
    Ne kalacak?

    Şimdi biz neyiz biliyor musun?
    Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
    gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
    şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
    Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
    Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
    Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

    kış başlıyor sevgilim
    hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
    oysa yapacak ne çok şey vardı
    ve ne kadar az zaman
    kış başlıyor sevgilim
    iyi bak kendine
    gözlerindeki usul şefkati
    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    ayrılığımızın kışı başlıyor
    Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


    Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
    gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

    Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
    para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
    Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
    gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
    çağrışımlarla ödeşemezsiniz
    dışarıda hayat düşmandır size
    içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
    Bir ayrılığın ilk günleridir daha
    Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

    Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
    kulak verdiğiniz saatin tiktakları
    kaplar tekin olmayan göğünüzü
    geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
    bakınıp dururken duvarlara
    boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
    kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
    gibi
    yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
    kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
    alınmaya
    kendimizi hazırlar gibi
    yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
    ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
    ve kazanmış görünürken derinliğimizi
    Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
    bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
    o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
    hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


    denemeseniz de, bilirsiniz
    hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


    Bana Zamandan söz ediyorlar
    Gelip size Zamandan söz ederler
    Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
    öyle düşünürler.
    Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
    karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
    uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
    Zaman
    Alır sizden bunların yükünü
    O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
    dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
    yerlerden
    bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    O boşluk doldu sanırsınız
    Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

    gün gelir bir gün
    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
    o eski ağrı
    ansızın geri teper.
    Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
    Bitmişsinizdir.

    Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
    önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
    kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

    Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
    Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
    Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    günlerin dökümünü yap
    benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
    kim bilebilir ikimizden başka?
    sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
    bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
    kendiliğindenliği
    yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
    bir düşün
    emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
    şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
    ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
    Bunlar da bir ise yaramadıysa
    Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
    ikindi yağmurlarını bekleyen
    yaz sonu hüzünlerinden
    gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
    geçti her çağın bitki örtüsünden
    oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
    bakarken dünyaya
    yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
    çiçek adlarını ezberlemekten geldim
    eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
    unuttuklarını hatırlamaktan
    uzak uzak yolları tarif etmekten
    haydutluktan ve melankoliden
    giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
    Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
    Bütünlemeli çocuklarla geçti
    gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
    dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

    Bu şiire başladığımda nerde,
    şimdi nerdeyim?
    yaram vardı. bir de sözcükler
    sonra vaat edilmiş topraklar gibi
    sayfalar ve günler
    ışık istiyordu yalnızlığım
    Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
    İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
    Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
    daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
    Aşk... Bitti. Soldu şiir.
    Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


    Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
    Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
    Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
    uyudum, hiç uyanmadım.
    barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
    her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
    el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
    birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
    eksiliyorduk
    mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
    her otelde biraz eksilip, biraz artarak
    yani çoğalarak
    tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
    birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
    ağır ve acı tanıklıklardan
    geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
    Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
    maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
    linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
    korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
    ve açık hayatları seviyordu.
    Buraya gelirken
    uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
    atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
    ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
    çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
    panayır yerleri... panayır yerleri...
    ölü kelebekler... ölü kelebekler...
    sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
    Adım onların adının yanına yazılmasın diye
    acı çekecek yerlerimi yok etmeden
    acıyla baş etmeyi öğrendim.
    Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

    ipek yollarında kuzey yıldızı
    aşkın kuzey yıldızı
    sanırsın durduğun yerde
    ya da yol üstündedir
    oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
    ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
    ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

    AŞKIN BİR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
    AŞKIN BİR YOLU VARDIR
    HER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLEN
    gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
    gözlerim
    aşkın kuzey yıldızıdır bu
    yazları daha iyi görülen
    Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
    ilerlerim
    zamanla anlarsın bu bir yanılsama
    ölü şairlerin imgelerinden kalma
    Sen de değilsin. O da değil
    Kuzey yıldızı daha uzakta
    yeniden yollara düşerler
    düşerim
    bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
    ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
    Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
    yaşamsa yerli yerinde
    yerli yerinde her şey

    şimdi her şey doludizgin ve çoğul
    şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
    şimdi her şey yeniden
    yüreğim, o eski aşk kalesi
    yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


    Dönüp ardıma bakıyorum
    Yoksun sen
    Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren
    daha uzunu yokmu kısa olmuş

  9. #7
    Misafir047
    Ziyaretçi Misafir047 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    ırkçılara karşı güzel bir şiir

  10. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  11. #8
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    : Sana şiirler okuyacağım, gitme
    Güneşler doğacak yalnızlığımdan
    sana bir ışık getireceğim
    Büyük aydınlığımdan

    Sana bir dolu umut getireceğim
    Küçük ellerine sığmayacak
    Sana Afrika gecelerini getireceğim
    Sımsıcak

    Sana çiçekler getireceğim
    Bozulmuş güz bahçelerinden
    Sana bir serinlik getireceğim
    Yağmur tanelerinden

    Sana avuç avuç yıldız getireceğim
    Güneşimden başka
    Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
    Köpük köpük dalga dalga

    Sana bir rüzgar getireceğim
    Dağlardan, tepelerden
    Gitme, sana zamanı getireceğim
    Zamanın bittiği yerden Yazar : ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

  12. #9
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    YAVAŞ DANS

    Hiç, mayıs direğinin çevresinde,
    danseden çocukları izledin mi?
    Ya da yere vuran yağmuru,dinledin mi?
    Hiç, bir kelebeğin ani uçuşunu takibettin mi?
    Ya da geceye doğru kaybolan güneşi gözledin mi?


    En iyisi yavaş ol,.
    çok hızlı dans etme.
    Zaman kısa ve müzik susacak.


    Uçan her güne doğru koşuyormusun?
    Nasılsın diye sorduğunda,
    cevabı duyuyormusun?


    Günün bitiminde yatağına uzanıyormusun?
    Yüzlerce yeni koro beynine dolduğunda?


    İyisi mi yavaş ol,
    çok hızlı dans etme.
    Zaman kısa ve müzik çok fazla sürmeyecek.


    Hiç bir çocuga, o işi yarın yapalım, dedin mi?
    Ve sen kendi acelende, onun hüznünü gördün mü?
    Hiç dokunmayı kaybettin mi?


    Hadi ölümle iyi bir arkadaşlık kuralım.
    Çünkü hoşçakal demek için hiç zamanın olmayacak.


    İyisi mi yavaş ol,
    çok hızlı dans etme.
    Zaman kısa ve müzik uzun sürmeyecek.


    Bir yerlere yetişmek için,
    çok hızlı koştuğunda,
    oraya varmak için,
    eğlenceyi yarı yarıya kaçırıyorsun,
    endişelenip acele ettiğinde.


    Bütün günün boyunca,
    tıpkı açılmamış bir hediye gibi,
    uzaklara atılmış,
    hayat bir yarış değildir…


    Onu daha yavaşa al,
    müziği duy, şarkı bitmeden önce…
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  13. #10
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

    Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
    Onlardan kalbime sevda geçmiyor
    Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
    Çünkü bence şimdi herkes gibisin

    Yolunu beklerken daha dün gece
    Kaçıyorum bugün senden gizlice
    Kalbime baktım da işte iyice
    Anladım ki sen de herkes gibisin

    Büsbütün unuttum seni eminim
    Maziye karıştı şimdi yeminim
    Kalbimde senin için yok bile kinim
    Bence sen de şimdi herkes gibisin

    Kadıköy - 1918 NAZIM HİKMET RAN
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  14. #11
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ.... yolun yarısı eder.
    Dante gibi ortasındayız ömrün.
    Delikanlı çağımızdaki cevher,
    Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
    Gözünün yaşına bakmadan gider.
    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz,
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
    Zamanla nasıl değişiyor insan!
    Hangi resmime baksam ben değilim.
    Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
    Bu güler yüzlü adam ben değilim;
    Yalandır kaygısız olduğum yalan.
    Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
    Hatırası bile yabancı gelir.
    Hayata beraber başladığımız,
    Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
    Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
    Gökyüzünün başka rengi de varmış!
    Geç farkettim taşın sert olduğunu.
    Su insanı boğar, ateş yakarmış!
    Her doğan günün bir dert olduğunu,
    İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
    Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
    Her yıl biraz daha benimsediğim.
    Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
    Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
    Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
    Neylersin ölüm herkesin başında.
    Uyudun uyanamadın olacak.
    Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
    Bir namazlık saltanatın olacak,
    Taht misali o musalla taşında. Yazar : CAHİT SITKI TARANCI
    .
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  15. #12
    erdem kaplan
    FANATİK ERDEM1907 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    28/08/2009
    Yaş
    41
    Mesajlar
    866
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Egzotik Kırmızı
    Edilen teşekkür: 255

    Standart

    En güzel deniz:
    Henüz gidilmemiş olanıdır.
    En güzel çocuk:
    Henüz büyümedi.
    En güzel günlerimiz:
    Henüz yaşamadıklarımız.
    Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
    Henüz söylememiş olduğum sözdür...


    Nazım Hikmet Ran

  16. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  17. #13
    Mustafa Akçay
    pdr42 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16/12/2006
    Yaş
    43
    Mesajlar
    3.486
    Rengi
    Titanyum Gri
    Edilen teşekkür: 625

    Standart

    Üstad dan
    Ayrılık Vakti
    Akşamı getiren sesleri dinle
    Dinle de gönlümü alıver gitsin
    Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
    Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

    Güneşle köye in beni bırak da
    Küçüle küçüle kaybol ırakta
    Su yolu dönerken arkana bak da
    Köşede bir lahza kalıver gitsin

    Ümidim yılların seline düştü
    Saçının en titrek teline düştü
    Kuru yaprak gibi eline düştü
    İstersen rüzgara salıver gitsin

  18. Bu mesaj için teşekkür edenler:


  19. #14
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Şarap sonsuz hayat kaynağıdir, iç;
    Gençlik sevincinin pınarıdır, iç;
    Gamı yakar eritir ateş gibi,
    Sağlık sularından şifalıdır, iç.

    Can bir şaraptır, insan onun destisi;
    Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.
    Hayyam, bilir misin nedir bu ölümü varlık:
    Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.

    Dünyada akla değer veren yok madem,
    Aklı az olanın parası çok madem,
    Getir şu şarabı, alın aklımızı:
    Belki böyle beğenir bizi el alem!

    Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
    Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
    Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
    Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece......ÖMER HAYYAM
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  20. #15
    Koray ÇalışKaN
    Mercedes Araç Teknolojisi KOMPAKT - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    11/10/2011
    Yaş
    32
    Mesajlar
    123
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Titanyum Gri
    Plaka
    BF7060
    Edilen teşekkür: 34

    Standart

    Zaman kayar ellerinden tutamazsın
    Sel gibi akar göz yaşların kurutamazsın
    Öylesine bendesin ve öylesine sendeyim ki
    Unutmak istesen de unutamazsın..
    Konu KOMPAKT tarafından (16/10/2011 Saat 13:07 ) değiştirilmiştir.

  21. Bu mesajı için 2 kişi KOMPAKT'ye teşekkür etti:


  22. #16
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  23. #17
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Dostun Bir Gülü Yaralar Beni
    Şu kanlı zalımın ettiği işler
    Garip bülbül gibi beni zar eyler
    Yağmur gibi yağar taşlar başıma
    İllede dostun bir fiskesi yaralar beni beni beni
    Can beni beni beni dost beni beni beni
    Dar günümde dustum düşmanı beli oldu
    Bir derdim var idi şimdi el oldu
    Ecel fermanı boymuna takıldı
    Gerek vura gerek asa lar beni beni beni
    Can beni beni beni dost beni beni beni
    Pir sultan abdalım can göye almaz
    Haktan emir olmasa ı rahmet yağmaz
    Şu ellerin taşı bana hiç degmez
    İllede dostun bir tek gülü yaralar beni beni
    Can beni beni beni dost beni beni beni.
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  24. #18
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Tevhit
    Önüme bir çığır geldi
    Bir ucu var şar içinde
    Ârifler dükkânı açmış
    Ne ararsan var içinde
    Gir dükkâna pazar eyle
    Her şirindir hezar eyle
    Aya güne nazar eyle
    Ay Muhammet nur içinde
    Ay Alidir gün Muhammet
    Okunan seksen bin ayet
    Balıklar deryaya hasret
    Çarka döner göl içinde
    Göl içinde çarka döner
    Susuzluktan bağrı yanar
    Alemler seyrana iner
    Seyir var seyir içinde
    Kuduretten verdi balı
    Bahanesi oldu arı
    Şimdi dinle ahuzarı
    Arı inler bal içinde
    Pir Sultanım ey gaziler
    Yürekte yara sızılar
    Talip de Pirin arzular
    Bülbül öter gül içinde
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  25. #19
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

  26. #20
    fikret gümüş
    fiko - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    01/03/2011
    Yaş
    57
    Mesajlar
    918
    Nereden
    İstanbul
    Rengi
    Evo Metalik Beyaz
    Plaka
    34 GH 55
    Edilen teşekkür: 447

    Standart

    Ayrılık Derdinin Dermanı Nedir

    Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır
    Ayrılık derdinin dermanı nedir
    Şu iki aleme olmuşsun nazır
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Sığanmıştır ağca kolda bilekler
    Hak katında kabul olsun dilekler
    Arş yüzünde secde kılan melekler
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Küseyim de ben yarime küseyim
    Siyah zülfün mah yüzüne asayım
    Kerbela'da yatan İmam Hüseyin
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Hani şu dünyanın toprağı taşı
    Akıttım gözümden kan ile yaşı
    Urum illerimin Hacı Bektaş'ı
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Ak saya giyinmiş incedir beli
    Ben pirimi gördüm tatlıdır dili
    Tanrı'nın arslanı Hazret-i Ali
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Gıcılar da dağlar başı gıcılar
    Çıkmaz oldu içerimden acılar
    Arafat Dağı'ndan gelen hacılar
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar
    Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber
    Kabe'yi yaptıran Halil Peygamber
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Deryanın yüzünde dönen üç gemi
    Yiyelim içelim sürelim demi
    Geminin sahibi ol Hızır Nebi
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Pir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan
    Okudum ağını bilmem karadan
    Yeri göğü cüml'alemi Yaradan
    Ayrılık derdinin dermanı nedir

    Pir Sultan Abdal
    fiko
    “Böcek olmayı kabul ediyorsanız ezildiğinizde AĞLAMAYACAKSINIZ

Sayfa 1/2 12 SonSon

Benzer Konular

  1. Sizleri etkileyen filmleri paylaşın
    rbcn tarafından Serbest Kürsü forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 51
    Son Mesaj: 23/11/2012, 10:12
  2. En sevdiğiniz tezahuratlar ?
    CeyhanOzturk tarafından Spor forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 11/08/2012, 00:40
  3. 1.3 Multiijet aracında Borpower kullananlar lütfen deneyimlerinizi paylaşın
    lektonstar17 tarafından Genel forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 18
    Son Mesaj: 05/10/2011, 12:46
  4. en sevdiğiniz yemek :)
    tayfux tarafından Serbest Kürsü forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 72
    Son Mesaj: 02/08/2011, 01:35
  5. Yılbaşı Önerileri Ve Planlarınızı Paylaşın...
    SRDR KRKC tarafından Geyik forumunda yazıldı.
    Cevaplar: 13
    Son Mesaj: 27/12/2010, 22:54

Yer imleri

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  


Forumdaki tüm yazışmalardan üyelerin kendisi sorumludur. Çıkabilecek herhangi bir hukuki durumda, forum yönetimi yetkili merciilerin talepleri doğrultusunda, ilgili üye/üyelerin tüm erişim bilgilerini/kayıtlarını vermekle yükümlüdür. Yeni üye olanlar, maillerine gönderilen onay maillerini onayladıktan sonra, admin onayıyla üye olabilmektedirler. O nedenle üye olurken profil bilgilerinin özenli, doğru ve eksiksiz şekilde girilmesi son derece önemlidir. Üyeler; forumda geçirdikleri zaman zarfında forum kurallarına uymak zorundadırlar. Kurallara aykırı davrandığı tespit edilen üyeler hakkında haber vermeksizin işlem yapma hakkı forum yönetimine aittir. Forum kurallarını okumak için tıklayınız. Unutmayınız; bu ortamdaki özgürlüğünüz, başkalarının özgürlüğüyle sınırlıdır.
Reklam vermek, bilgi & iletişim için: admin@grandepuntotr.com



# Fiat Türkiye Kullanıcı Forumları Network #

www.fiattr.com   |    www.puntotr.com   |    www.grandepuntotr.com   |    www.puntoevotr.com   |    www.bravotr.com   |    www.lineatr.com   |    www.500tr.com   |    www.ottimotr.com   |    www.aegeatr.com