PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Sevdiğiniz ŞİİRLERİ Paylaşın



fiko
15/08/2011, 19:18
Bizler duygularımızı,hislerimizi,sevinçlerimizi,üzüntüler imizi.Büyük Ozanlar,Şairler gibi anlatamayabiliriz onlar bize tercüman olurlar işte bir tanesi... ÇAĞRIŞIMLAR

Çok küçük bir yalanı
Çok büyük bir orantıda
Dinlediniz mi..

Çok büyük bir yalanı
Çok yalın bir doğrultuda
Söylediniz mi..

Gecikmiş bir gizlemi,
Birikmiş bir özlemi
Sakladınız mı..

Gelmeyecek bir gideni,
Olmayacak bir nedeni
Beklediniz mi..

Bir gerçeği erken,
Bir açlığı tokken
Anladınız mı..

Hep mi hep ölecekmiş gibi,
Hiç mi hiç ölmeyecekmiş gibi
Yaşadınız mı..

Yalanı sürmeye sürmeye,
Yanlışı görmeye görmeye
Saklandınız mı..

Doğruluğun yönünde,
Doğruların önünde
Aklandınız mı..

Ortamsız bir yaşamda,
Yaşamsız bir ortamda
Harcandınız mı..

ÖZDEMİR ASAF

görkem koçsan
15/08/2011, 19:26
aşk kalbimi yakan bir volkan gibi
en sevdiğim tatlı kazandibi :D kemal sunal

eexelanss
15/08/2011, 20:22
Az önce son kez öptüm seni
Son kez tuttum ellerini
Sanki içimden bir şeyler kopup gitti
Ayırırken gözlerimden gözlerini
Zaten olmayacak bir duaya amindi bizimki
Mutlu edemezdik birbirimizi
Çok şey istememiştim halbuki
Yüreğinin en kuytu köşesinde ufacık bir yer yeterdi
Şimdi daha iyi anlıyorum o sebepsiz suskun terk edişini
Sen hiç benim olmamışsın ki
Ben hep kandırmışım kendi kendimi…

Olur da bir gün aklına gelirsem
Gülümseyerek hatırla beni
Tebessümle an geçirdiğimiz o günleri
Ve bir zamanlar seni deli gibi seven bu yüreği…
Belki de ağlıyordur şimdi
Hiç kimse almadı, alamazda yerini
Senden kalan küçük bir resim şimdi
Ve yalanda olsa söylediğin aşk sözleri
Yüreğimden asla silinmeyecek izleri
Hala saklıyorum verdiğin gülleri
Biraz kurudular ama solmadılar benim gibi
Bir gün mezarımda hayat bulurlar belki…

Sana verdiğim o resme iyi bak şimdi
O gülen gözler artık birer mazi
Yırt at gitsin artık ne anlamı var ki
Unuttum ben zaten içten gülümsemeyi
Sana her bakışında parlayan o gözler şimdi
Kim bilir belki de bulutlar kadar nemli
Sana hiç kızmadım, kızamam da inan ki
Aslında suç biraz da bende belki
Bile bile attım bu ateşe kendimi
Ve çok ağır ödedim seni sevmenin bedelini
Bu sözler belki de masal gibi gelecek sana şimdi
Ama bir gün sen de anlayacaksın beni
Ve tadacaksın aşkın çaresizliğini
Belki üzüleceksin ama böyle böyle öğreneceksin büyümeyi
Düşe kalka öğreneceksin yürümeyi
Ve ölümle dans etmeyi…

Şimdi başka biri alacak yerimi
Zamanla hatırlamayacaksın bile ismimi
Ama son kez, son kez düşün bi
Sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi
Ve aldırmadan acılara, koyar mı ortaya yüreğini
Sevmek sözle değil özdedir sevgili
Çocuk yüreğin anlamadı bunu ne yazık ki
Ve sen bitirdin gözümde kendi kendini
Umutlarımı kefil yapıp terk ediyorum bu şehri
Benden sana son hatıra olarak bırakıyorum bu şiiri…

İşte okudun sana olan son sözlerimi
Bunlar giderken sana söyleyemediklerimdi
Şimdilerde kalbimde yaşanıyor sonbahar mevsimi
Artık çok koymuyor her bulduğumda kaybetmek seni
Çünkü öğrendim ben yalnızlığımla dertleşmeyi
Ve gidenlerin arkasından üzülmemeyi
Yüreğimin en güzel yerinde saklayacağım seni
Ateş olup yaksan da yapamam, gösteremem o cesaret…

Kendine iyi bak sevgili
Ve sakın arama kaybettiklerini
Dönmezler artık geri
Ve eğer bilmiyorsan sevmeyi
Taşıma o yüreği..

Can DÜNDAR

toggykaya
16/08/2011, 16:49
Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin


Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını


Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saatin tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
alınmaya
kendimizi hazırlar gibi
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


Bana Zamandan söz ediyorlar
Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir ise yaramadıysa
Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
unuttuklarını hatırlamaktan
uzak uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani çoğalarak
tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri... panayır yerleri...
ölü kelebekler... ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLEN
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey

şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren

fiko
25/08/2011, 13:34
Aynanın Oyunu

Bir çocuk doğdu, bendim.
Sıraya girdim insanlar içinde.
Alay-bayrak büyüdüm
Odalar, sofalar içinde.

Bir ayna doğdu, gördüm.
Sıraya girdi aynalar içinde.
İsime geldi, aldım,
Çarşılar, pazarlar içinde.

Bunca yıl yüzüne baktım.
Kendisini aşmadı
Olanlar içinde.

Bir sabah uyandım,
Duruyordu karşımda
Düşmancasına,
Bir cam,
Aldanmış,
Kendini ayna sanmış..

Özdemir Asaf

Misafir047
25/08/2011, 13:51
Yalnız Bir Opera / Murathan Mungan

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
Geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu.
Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, ratsgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
Ve hala bilmiyordun sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
Bütün kazananlar gibi
Terk ettin


Yaz başıydı gittiğinde. Ardından, senin için üç lirik parça
yazmaya karar vermiştim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.
Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.
Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.


Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından
kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu


Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti
Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de
ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı,
değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? "Eylül'de aynı yerde ve
aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00
diye yazmıştın, ve saat 16.04'tü onu bulduğumda.

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını


Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.
Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik
kalmıştı.
Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış
arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk.
Sanki ufacık birşey olsa birbirimizden kaçacaktık.

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.


Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları
gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir
şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi.
Artık hiçbir duygusunu anlamayan çocuklar gibi
Ve elbet biz de bu aşkla büyüyecek
Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.


Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu
gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içinizdeki ıssızlığı doldurmaz hiçbir oyun
para etmez kendinizi avutmak için bulduğunuz numaralar
Bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar
gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
çağrışımlarla ödeşemezsiniz
dışarıda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
Bir ayrılığın ilk günleridir daha
Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkla

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saatin tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara
boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar
gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik
kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata
alınmaya
kendimizi hazırlar gibi
yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar


denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar


Bana Zamandan söz ediyorlar
Gelip size Zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır.
Zaman
Alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten
Bitmişsinizdir.

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır, anlamları
önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini
kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
Herşeye iyi gelen Zaman sizi kanatır


ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
Bunlar da bir ise yaramadıysa
Demek yangında kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda


Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarda bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların
unuttuklarını hatırlamaktan
uzak uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
Duyarlığın gece mekteplerinden geldim
Bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
İlerledikçe... Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden. Karardı dizeler.
Aşk... Bitti. Soldu şiir.
Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden


Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
Aşk yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani çoğalarak
tahvil ve senetlerini intiharla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim. Terli ve kirliydim.
Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
Buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri... panayır yerleri...
ölü kelebekler... ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
Adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BAŞKA TÜRLÜ GEÇİLEN
AŞKIN BİR YOLU VARDIR
HER YAŞTA BİRAZ GEÇİKİLEN
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey

şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren

daha uzunu yokmu kısa olmuş:)

Misafir047
25/08/2011, 13:53
ırkçılara karşı güzel bir şiir

fiko
28/08/2011, 15:20
: Sana şiirler okuyacağım, gitme
Güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
Büyük aydınlığımdan

Sana bir dolu umut getireceğim
Küçük ellerine sığmayacak
Sana Afrika gecelerini getireceğim
Sımsıcak

Sana çiçekler getireceğim
Bozulmuş güz bahçelerinden
Sana bir serinlik getireceğim
Yağmur tanelerinden

Sana avuç avuç yıldız getireceğim
Güneşimden başka
Sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
Köpük köpük dalga dalga

Sana bir rüzgar getireceğim
Dağlardan, tepelerden
Gitme, sana zamanı getireceğim
Zamanın bittiği yerden Yazar : ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

fiko
02/09/2011, 22:55
YAVAŞ DANS

Hiç, mayıs direğinin çevresinde,
danseden çocukları izledin mi?
Ya da yere vuran yağmuru,dinledin mi?
Hiç, bir kelebeğin ani uçuşunu takibettin mi?
Ya da geceye doğru kaybolan güneşi gözledin mi?


En iyisi yavaş ol,.
çok hızlı dans etme.
Zaman kısa ve müzik susacak.


Uçan her güne doğru koşuyormusun?
Nasılsın diye sorduğunda,
cevabı duyuyormusun?


Günün bitiminde yatağına uzanıyormusun?
Yüzlerce yeni koro beynine dolduğunda?


İyisi mi yavaş ol,
çok hızlı dans etme.
Zaman kısa ve müzik çok fazla sürmeyecek.


Hiç bir çocuga, o işi yarın yapalım, dedin mi?
Ve sen kendi acelende, onun hüznünü gördün mü?
Hiç dokunmayı kaybettin mi?


Hadi ölümle iyi bir arkadaşlık kuralım.
Çünkü hoşçakal demek için hiç zamanın olmayacak.


İyisi mi yavaş ol,
çok hızlı dans etme.
Zaman kısa ve müzik uzun sürmeyecek.


Bir yerlere yetişmek için,
çok hızlı koştuğunda,
oraya varmak için,
eğlenceyi yarı yarıya kaçırıyorsun,
endişelenip acele ettiğinde.


Bütün günün boyunca,
tıpkı açılmamış bir hediye gibi,
uzaklara atılmış,
hayat bir yarış değildir…


Onu daha yavaşa al,
müziği duy, şarkı bitmeden önce…

fiko
15/09/2011, 19:09
Bence Şimdi Sen De Herkes Gibisin

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Kadıköy - 1918 NAZIM HİKMET RAN

fiko
02/10/2011, 21:42
OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ.... yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında. Yazar : CAHİT SITKI TARANCI
.

ERDEM1907
03/10/2011, 18:50
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür...


Nazım Hikmet Ran

pdr42
03/10/2011, 22:49
Üstad dan
Ayrılık Vakti
Akşamı getiren sesleri dinle
Dinle de gönlümü alıver gitsin
Saçlarımdan tutup kor gözlerinle
Yaşlı gözlerime dalıver gitsin

Güneşle köye in beni bırak da
Küçüle küçüle kaybol ırakta
Su yolu dönerken arkana bak da
Köşede bir lahza kalıver gitsin

Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Kuru yaprak gibi eline düştü
İstersen rüzgara salıver gitsin

fiko
09/10/2011, 19:44
Şarap sonsuz hayat kaynağıdir, iç;
Gençlik sevincinin pınarıdır, iç;
Gamı yakar eritir ateş gibi,
Sağlık sularından şifalıdır, iç.

Can bir şaraptır, insan onun destisi;
Beden bir ney gibidir, kan o neyin sesi.
Hayyam, bilir misin nedir bu ölümü varlık:
Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.

Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!

Ömür defterinden bir fal açtım gönlümce;
Halden anlar bir dost gelip falı görünce;
Ne mutlu sana, dedi; daha ne istersin:
Ay gibi bir sevgili, yıl gibi bir gece......ÖMER HAYYAM

KOMPAKT
16/10/2011, 13:02
Zaman kayar ellerinden tutamazsın
Sel gibi akar göz yaşların kurutamazsın
Öylesine bendesin ve öylesine sendeyim ki
Unutmak istesen de unutamazsın..

fiko
23/10/2011, 15:55
Dailymotion - sakarya fırat çok güzel bir şehit şiiri musti043 - Kadınca Kanalı (https://www.dailymotion.com/video/xczgy1_sakarya-fyrat-cok-guzel-bir-yehit-y_lifestyle)...

fiko
13/11/2011, 22:26
Dostun Bir Gülü Yaralar Beni
Şu kanlı zalımın ettiği işler
Garip bülbül gibi beni zar eyler
Yağmur gibi yağar taşlar başıma
İllede dostun bir fiskesi yaralar beni beni beni
Can beni beni beni dost beni beni beni
Dar günümde dustum düşmanı beli oldu
Bir derdim var idi şimdi el oldu
Ecel fermanı boymuna takıldı
Gerek vura gerek asa lar beni beni beni
Can beni beni beni dost beni beni beni
Pir sultan abdalım can göye almaz
Haktan emir olmasa ı rahmet yağmaz
Şu ellerin taşı bana hiç degmez
İllede dostun bir tek gülü yaralar beni beni
Can beni beni beni dost beni beni beni.

fiko
13/11/2011, 22:28
Tevhit
Önüme bir çığır geldi
Bir ucu var şar içinde
Ârifler dükkânı açmış
Ne ararsan var içinde
Gir dükkâna pazar eyle
Her şirindir hezar eyle
Aya güne nazar eyle
Ay Muhammet nur içinde
Ay Alidir gün Muhammet
Okunan seksen bin ayet
Balıklar deryaya hasret
Çarka döner göl içinde
Göl içinde çarka döner
Susuzluktan bağrı yanar
Alemler seyrana iner
Seyir var seyir içinde
Kuduretten verdi balı
Bahanesi oldu arı
Şimdi dinle ahuzarı
Arı inler bal içinde
Pir Sultanım ey gaziler
Yürekte yara sızılar
Talip de Pirin arzular
Bülbül öter gül içinde

fiko
27/11/2011, 20:40
BUGÜN PAZAR VE BEN SENİ ÇOK ÖZLEDİM -- İBRAHİM SADRİ | Facebook (https://www.facebook.com/photo.php?v=160324934015690----bu) gün pazar ve özlemleriniz varsa

fiko
09/12/2011, 01:49
Ayrılık Derdinin Dermanı Nedir

Uğrum sıra giden Boz Atlı Hızır
Ayrılık derdinin dermanı nedir
Şu iki aleme olmuşsun nazır
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Sığanmıştır ağca kolda bilekler
Hak katında kabul olsun dilekler
Arş yüzünde secde kılan melekler
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Küseyim de ben yarime küseyim
Siyah zülfün mah yüzüne asayım
Kerbela'da yatan İmam Hüseyin
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Hani şu dünyanın toprağı taşı
Akıttım gözümden kan ile yaşı
Urum illerimin Hacı Bektaş'ı
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Ak saya giyinmiş incedir beli
Ben pirimi gördüm tatlıdır dili
Tanrı'nın arslanı Hazret-i Ali
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Gıcılar da dağlar başı gıcılar
Çıkmaz oldu içerimden acılar
Arafat Dağı'ndan gelen hacılar
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar
Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber
Kabe'yi yaptıran Halil Peygamber
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Deryanın yüzünde dönen üç gemi
Yiyelim içelim sürelim demi
Geminin sahibi ol Hızır Nebi
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Pir Sultan Abdal'ım içtim cür'adan
Okudum ağını bilmem karadan
Yeri göğü cüml'alemi Yaradan
Ayrılık derdinin dermanı nedir

Pir Sultan Abdal

JASMINE
10/12/2011, 01:04
Hiç bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek ,
artık sonunun "Pi" hali değil mi?
Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak
ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insani farketmeden.
Sende biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kisi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına?
Güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarim insan olabildin mi?
Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir
insanin yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün degerlerini altüst eden birisine aşk siirleri
yazabildin mi?
Onu içinde korumanin seni yok etmek oldugu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde aglayan çocuga umut sarkilari söyleyemedigin,
özlemini, susuzlugunu, açligini gideremedigin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasini gördügün ama merhem olamadigin zamanlar.
Gücünün, hani o tanrisal gücünün bir çocugun aglamasini susturamayacak kadar oldugunu gördügün zamanlar oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç....
Hiiç...
hiç...
bir hiç..

Can DÜNDAR / HİÇ

SpyHunter33
10/12/2011, 07:57
Meyletme bir dilbere yürek,
Bir tatlı söze, yanarsın yandığın kadar da ağlarsın.
Meyletme bir dilbere yürek,
Acıtan o olsada canını, Kalırsın! acısın canım nasıl olsa canım o demezmisin.
Meyletme yürek bir dilbere.
Dillere düşer olursun Lal, göze gelirsin olursun Amâ.
Yada ! Sen bilirsin,
Bir dilbere yanmaksa eğer bu isyanın. Yan. Dayan !!!

Erkan Karakan / Meyletme

fiko
15/01/2012, 16:12
Hayranım denizcilerin sevdasına,
öperler ve çekip giderler.
Söz verirler,ama dönmezler bir daha.
Her kapıda bir kadın yollarını gözler:
denizciler öperler ve giderler.
Ve ölüm yatırır onları bir gece
denizin döşeğine.
Hayranım öpüşlerde paylaşılan sevdaya,
Döşekte ve ekmekte paylaşılan.
Sevda bu, kimi sonsuza uzar,
Kimi bir yıldız gibi kayar.
Sevda kutsallaşır yakınlaştıkça,
Kutsallaşır uzaklaştıkça.
Erimiyor artık gözlerinde gözlerim
tadlanmıyor yanında acılarım.
Ancak taşıyacağım bakışını her nereye gidersem,
sen de taşıyacaksın acımı her nerede yürürsen
Senindim, sen de benim.Daha ne olsun?
Bir dünya turu yaptık aşkın geçtiği yerlerden.
Senindim, sen de benim.Öyle de kalacaksın,
aşıladım ya kendimi bahçenden kestiğim filize.
Alıp başımı giderim.Kederliyim:hep sürecek kederim.
Beni sardığından beri,bilmem ki nere giderim.
…Elveda der bir çocuk yüreğinden bana.
Ben de derim elveda.

Pablo NERUDA

fiko
15/01/2012, 16:23
en mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolaşan kırmızı balığınkini
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarındaki Küba`nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm
ölsem gam yemem gayrının resmini yapabilir misin üstad? “

diyordu nazım bir şiirinde Abidin DİNO'ya seslenerek.Üstad bu sözlerin altında kalır mı?İşte Abidin DİNO'nun bu şiir üstüne yaptığı mutluluğun resmi...

fiko
20/05/2012, 21:26
Ibrahim Dizlek - Düşme Şiiri - YouTube (https://www.youtube.com/watch?v=Uv4X_UPosQI&feature=related) İBRAHİM DİZLEK DÜŞME ŞİİRİ [SEVCAN ORHAN ]DÜET

aykutisci
20/05/2012, 21:51
Aşkın girdabında çerasizliğe ses ettim
Sarıldım vicdanıma merhametimde pes ettim
Yıkıldı gururum yalnızlığımın üstüne
Şefkatimin enkazında isimsiz bir cesettim


cevahir kirişçi :)

fiko
09/09/2012, 22:45
Mehmet'tim Mehmetçik Oldum
Dilan Demir
Adım Mehmet'ti,Mehmetçik oldu
Anamın gözleri yaşlarla doldu;
Yarim kapıdan ayrılmaz oldu,
Ben Mehmet'tim,Mehmetçik oldum.

Kızım, kapıda yolumu gözler;
Anam,ellerini açmış dua eder;
Babam,gizli gizli ağlar;
Yarimse,beni bekler.

Ben,şehit olmuşum;toprak uğruna!
Kızım,yarim,emanetimdir babama!
Ağlama anam,ağlama
Beklemeyin artık ,gelemem birdaha

Eğer birgün gelirsen yanıma;
Beni yerde değil,gökte ara!
Yarim,ağlama
Dayanamam,kıyamam gözyaşlarına...
TÜM ŞEHİTLERİMİZE........

Ziyaretci031
25/12/2012, 09:03
Kaan’nım

Mevlam seni özenerek yaratmış
Güzelliği akıl ile donatmış
Gül pembesi yanaklara
Anzer balından katmış

Dudu dilli kalem kaşlımsın benim
Sana feda olsun yavrum bu canım
Hayata bağlayan sevgindir beni
Ceylan gözlü melek yüzlü evladım

Tanrı seni kem gözlerden saklasın
Yarin seni bir gül gibi koklasın
Aklın hep başında olsun
Doğru yoldan sapmasın

Aldığım nefesi varlığına borçluyum
Sen bana mevlamdan bir armağansın
Seni mutlu görmek için ölmeyeceğim
Azrail ile savaşacağım