PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : --18 Mart çanakkale Zaferi--



PuNToGiRL
17/03/2007, 22:29
https://img102.imageshack.us/img102/1842/dsc01289dh6.th.jpg (https://img102.imageshack.us/my.php?image=dsc01289dh6.jpg)

https://img341.imageshack.us/img341/3135/dsc01262fr7.th.jpg (https://img341.imageshack.us/my.php?image=dsc01262fr7.jpg)

https://img126.imageshack.us/img126/3553/dsc01349gt2.th.jpg (https://img126.imageshack.us/my.php?image=dsc01349gt2.jpg)

---ÇANAKKALE ZAFERİ VE ASKERİN BİR TAS ÇORBASI---
BU milletin tarihinde bir "Çanakkale Zaferi" vardır.
Her ne kadar geçmişle ilgilenmek, hele askeri zaferleri anlatmak ve bu zaferlerin kumandanlarını anmak bugün bazılarının hoşuna gitmese de, tarihi değiştirmek mümkün müdür?
Değildir!
1915'te bu milletin tarihinde Çanakkale Zaferi vardır.
Bu zaferde, Mehmet Akif'in "Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker" dediği Mehmetçik vardır, kahramanlar vardır, bunlardan biri de Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Çanakkale Zaferi'nin en önemli muharebelerinden biri olan Anafartalar Savaşı'nı Atatürk, el yazısıyla, günü gününe, bir okul defterine, sıcağı sıcağına yazmıştır.
***
MESELA Conkbayırı...
Mustafa Kemal Paşa, düşman askerlerinin denizden karaya çıkarma yaptıklarını öğrenir, durumu bizzat görmek için, binek hayvanlarını dahi bırakarak, yanındaki birkaç subayla Conkbayırı'na varır, gördüklerini defterine şöyle yazar:
"Bir müfreze efradının koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm, önlerine çıktım:
- Niçin kaçıyorsunuz?
- Düşman geliyor!
- Nerede?
- İşte orada!"
216 rakımlı tepeyi gösterirler, düşman Mustafa Kemal Paşa'nın istirahat etsinler diye geride bıraktığı askerlerinden, ona daha yakındır.
Kumandan bir anda karar verir:
"Düşmandan kaçılmaz!"
"Cephanemiz kalmadı!"
"Cephanemiz yoksa süngünüz var!
Ve komutunu verir:
"Askerrr, süngü tak, yere yat!"
Askerler emre uyunca, düşman askerleri de durup yere yatarlar.
Mustafa Kemal Paşa defterine olayı yazar ve şöyle der:
"Kazandığımız an, bu andır!"
***
ANAFARTALAR'da düşman taarruzu, yani hücum başlayacaktır.
Atatürk bu taarruza "Herkesin başarmak ya da ölmek azmiyle başladığını anlatır:
"Ben kumandanlara verdiğim sözlü emirlerde şöyle demişimdir:
- Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir."
***
DURUM tehlikelidir, düşman karaya çıkmış ilerlemektedir, ordu kumandanı Alman Liman Von Sanders, Kurmay Başkanı Kâzım Paşa aracılığıyla telefonda, Mustafa Kemal Paşa ile konuşmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, bütün birliklerin kumandasının kendisine verilmesini ister.
Alman General şaşırır; belki de küçümser:
"Çok değil mi?"
Mustafa Kemal Paşa'nın cevabı, bir top güllesi kadar ağırdır:
"Az bile!"
***
TAARRUZUN başlamasına az kalmıştır, bakın Mustafa Kemal Paşa kimleri ve neyi düşünmektedir? Ordu karargâhından telefonla ne istemektedir?
"Conkbayırı'nda kendilerinden büyük faaliyet talep edeceğim iki piyade alayı için, orada bulunan birlikler vasıtasıyla hiç olmazsa sıcak bir çorba hazırlatmaya imkân bulmanız çok muvaffak olur."
Kumandan odur ki, biraz sonra ölüme göndereceği askerlerinin kursağına girecek bir tas çorbayı düşünendir.
***
TAARRUZ başlar, birliklerden haberler gelir, fakat bu haberler durumu tam olarak anlatmaz. Mustafa Kemal Paşa, bütün tümen kumandanlarına şu emri gönderir:
"Ben şu haberi bekliyorum, düşman mahvedilmiş, askerlerimiz düşman siperlerine girmiştir. Bundan başka hiçbir haber önemli değildir."
Elbette bir süre sonra o haber gelecektir.
Bu milletin tarihinde bir Çanakkale Zaferi vardır, hatırlatalım dedik.



--------------------------------------------------------------------------


SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"



Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş 'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu, İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastahaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:
"Sağ kolumu kaybettim, zarar yok,sol kolum var. Onunla da pekala iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır.


Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz, affedeniz muhterem kumandanım.."






--------------------------------------------------------------------------

18 Mart Çanakkale Zaferi:



Birinci Dünya Savaşı'nda kazandığımız en büyük muharebedir. Savaşın gidişini değiştiren bu büyük zafer, İngilizler'e 205.000 , Fransızlar'a 47.000 kişiye malolmuştur. Düşmanın Çanakkale önlerine yığdığı deniz kuvvetleri 18 zırhlı, 12 Kruvazör, 17 muhrip, 12 denizaltı, 1 uçak gemisi 36 mayın gemisinden meydana geliyordu. Ayrıca 86 nakliye 222 de çıkarma gemisi vardı.



İngiliz Fransız filosunun 6 zırhlısı Türk topçularının isabetli atışları sonunda batırıldı. 8 saat 45 dakika süren bombardıman esnasında düşman 506 top kullandı. Savaşta Çanakkale sırtlarından vaktiyle 2.Abdülhamit Han'ın yaptırdığı Aziziye tabyalarının büyük rolü oldu.



Nihayet Boğazdan geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransızlar Gelibolu'ya asker çıkararak İstanbul'a karadan yürümeye karar verdiler. Burada Vatan için can veren 250.000 Mehmet'cikten Ezine'li Yahya Çavuş ve arkadaşlarının abidesi için eski Çanakkale Valilerinden Nail Memik Bey'in yazdığı dörtlük :



Bir Kahraman tabur ve Yahya Çavuş'tular;

Tam üç alayla, burda, gönülden vuruştular...

Düşman, tümen sanırdı bu şahlanmış erleri,

Allah'ı arzu ettiler; Akşam kavuştular.



General Hamilton anlatıyor: 3 Eylül 1915 gecesi korkunç bir rüya gördüm, İmroz'da çadırımın içinde küçük bir portatif karyolada yatmaktaydım. Birden bire kendimi buz gibi bir suda gömülmüş buldum. Birisi beni denizin dibine doğru çekiyordu. Boğuluyordum. İkil kuvvetli elin boğazımı sıktığını hissediyordum. Bu ikisi, beni hem boğuyor, hemde denizin derinliklerine sürüklüyordu!.. Nefesim kesiliyordu!..



Dehşetli bir mücadele ile kendimi bu iki elden kurtarmaya çalıştım. Bu o kadar sıkıntılı bir boğuşmaydıki yatağımda güçlükle gözlerimi açtığım zaman bütün vücudum zangır zangır titremekte idi ve kan ter içinde kalmıştım. Boğazımı sıkan iki kuvvetli pençeyi görür gibi oldum. Çadırımın içinde sankı bir hayalet vardı. Fakat yüzü, karanlıkta seçilmiyordu. Bu hayal yavaş yavaş gözden silinip kayboldu. Boğazım ferahladı. Rahat nefes almaya başladım. Çadıra bir düşman mı girmişti.. Ömrümce bu kadar korkunç bir rüya görmemiştim... Uyandıktan sonra saatlerce bu rüyanın tesiriyle kıvranıp durdum. Kafamın içinde acaip düşünceler canlanmaya başladı. Çanakkale tekin değildir!.. Üzerimize kaçınılmaz bir tehlike çökmüştür. Hepimizi meş'um bir akıbet beklemektedir!.. (18 Mart 1992 tarihli fazilet takvimi)



Çanakkale savaşında Kahramanca savaşan Türk askeri,düşmanlarını bile kendine hayran bırakmıştır. Bu savaşta bir kolu ile bir ayağına kaybeden bir Fransız Generalinin ülkesine döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırası şöyledir:



"Fransızlar Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirler. Hiç unutmam Savaş sahasında dövüş bitmiş yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiat vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamıyacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk asker kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:



-Niçin öldürmek istediğin düşmana yardım yapıyorsun ? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:



-Bu Fransız asker yaralanınca cebinden yaşlı bir kadının resmini çıkardı, birşeyler söyledi. Anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedimki, o kurtulup anasının yanına dönsün!.. Bu asil duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaranın yanaklarımdan süzülen yaşları dondurduğunu hissettim, çünkü Türk askerini göğsünde, bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikiside öldüler.



--------------------------------------------------------------------------



ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler
Of gençliğim eyvah

Çanakkale'den çıktım başım selamet
Anafarta'ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah



--------------------------------------------------------------------------

emre
17/03/2007, 22:33
çok süper paylaşım için saol ;)

OzzY
17/03/2007, 23:04
teşekkürler.
2 kere gittim yine gitmek istiyorum oraları herkez görmeli.
şehitlerimizin ruhu şad olsun.

karagümrüklü
17/03/2007, 23:12
Bütün Sehitler Adina Allah Senden Razi Olsun .supersin . Dününü Unutanin Yarini Olmaz .

jagar
17/03/2007, 23:37
paylaşım için tşkler ... :ok:

shoparr_
17/03/2007, 23:42
konuyu açtığın için teşekkürler Gülay.kesinlikle çok önemli bir yıldönüm bu olanları okudukça daha da gururlanıyorum sadece Türk olduğum
için..

PuNToGiRL
18/03/2007, 00:07
ÇANAKKALE DESTANI

Yıl 1915

18'indeyiz Martın.

Kendine gel biraz!

Pek tekin değildi Çanakkale'nin suyu,

Geçilmez bu boğaz...

Geçilmez bu boğaz...

Bizi

Ne topun yıldırır,

Ne kurşunun.

Çünkü artık

Başladı cengimiz.

Er meydanında bulunmaz dengimiz...

Sen misin Mustafa Kemal'im ileri diyen?

İşte fırladık siperden.

Sırtına yüklenmiş kahraman

Seyit 276 kiloluk mermiyi,

Koşuyor bataryasına ateşler içinden.

Bu mermi denizlere gömecek Elizabet'i Buvet'i...

Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,

Denizler yanıyor,

Dağlar yanıyor.

Zafer bizimdir artık

Düşman zırhlıları batıyor...

Türk'üm,

Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.

Bir karış toprak uğruna

Kimimiz şehit oluruz.

Kimimiz gazi.

Hiç değişmez bu yazı.

Dünyada her yer geçilir belki

Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..

Fahri ERSAVAŞ

SANtO
18/03/2007, 00:42
Bi gün mutlaka gelicem şehitliğe. paylaşım için teşekkürler :ok:

ynr
18/03/2007, 00:45
tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun...

PuNToGiRL
18/03/2007, 00:47
Bu tarihi şehri herkes mutlaka görmeli arkadaşlar ;)

erdiyilmaz
18/03/2007, 00:52
payLaşım için teşekkürLer.

imkanı oLanLar mutLaka görmeLi oraLarı, müzedeki kafa kafaya çarpışmış mermiLeri görünce insanın içinin ürpermemesi eLde degiL. denk geLirse yine gitmek isterim oraLara.

PuNToGiRL
18/03/2007, 00:53
BİR YOLCUYA


( Bu şiir Gelibolu yamaçlarında yazıldı.)

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.


Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.


Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanının akıttığı yerdir.


Düşün ki, haşr olan kan, kemik eti
Yaptığı bu tümsek, amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.



Necmettin Halil ONAN

PuNToGiRL
18/03/2007, 01:17
https://img263.imageshack.us/img263/494/canakkalegecilmezyr3.jpg (https://imageshack.us)


ÇANAKKALE SAVAŞI

Gülmeyiniz ey düşmanlar,

Çanakkale geçilemez.

Bekler nice kahramanlar,

Çanakkale geçilemez.



Filo, filoya dayansa,

Yerler bomba ile yansa,

Siperler kana boyansa,

Çanakkale geçilemez.



On Sekiz Mart Zaferi’ni,

Herkes tanır Türk erini,

Ölür de vermez yerini,

Çanakkale geçilemez.



Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,

İman ile kuvvet dolu,

Aslan yurdu Gelibolu,

Çanakkale geçilemez.



Akan kanlar dönse sele,

Conkbayır’ı geçmez ele,

Dünya kopup gelse bile,

Çanakkale geçilemez.



Birçok milletin askeri,

Yenilerek kaçtı geri,

Anladılar Türk’ün yeri

Çanakkale geçilemez.

Ali Osman ATAK

PuNToGiRL
18/03/2007, 01:40
https://img171.imageshack.us/img171/4929/35li7.th.jpg (https://img171.imageshack.us/my.php?image=35li7.jpg)

PuNToGiRL
18/03/2007, 01:44
https://img171.imageshack.us/img171/3636/dsc01376gh2.th.jpg (https://img171.imageshack.us/my.php?image=dsc01376gh2.jpg)

Linos
18/03/2007, 10:41
Henüz gitmedim ama bu yaz Şehitliği ziyarete gideceğim büyük ihtimalle...
Konuyu açtığın için sağol Gülay;)

PuNToGiRL
18/03/2007, 11:04
--DAKİKA DAKİKA 18 MART 1915--

18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı'nın dakika dakika gelişmesi şöyle:

08.15: Sancak gemisi Queen Elizabeth dretnotunun direğine Mondros Limanı'nda 'ileriye hareket' flaması çekildi.
10.00: Müttefik donanması Boğaz girişine yaklaşmaya başladı.
10.25: Türk tarafından havalanan Alman tayyaresi Boğaz'a yaklaşmakta olan düşman hattını bildirdi.
10.30: 1. İngiliz Filosu Agamemnon kılavuzluğunda Boğaz'dan içeriye girdi. Gemiler savaş konumuna geçti. Filonun önündeki muhripler muharebe alanını taramakta ve savaş gemilerine yol açmaktaydılar. Triumph ve Prince George savaş gemileri sancak ve iskele yönlerinde kıyılara yaklaştılar.
11.00: Kumkale gerisinden açılan obüs ateşimiz savaş gemilerini etkisi altına aldı.
11.39: 1. Filo'daki İngiliz gemileri, ağır topları ile 14.000 yardadan merkez tabyalarımıza cehennemi bir ateşe başladılar. Queen Elizabeth Anadolu Hamidiye Tabyası'nı, Agamemnon Rumeli Mecidiye Tabyası'nı, Lord Nelson Namazgâh Tabyası'nı, Inflexible Rumeli Hamidiye Tabyası'nı yok etmek için ateş ve ölüm kusuyordu.
11.45: Queen Elizabeth'in Çanakkale içine düşen bir mermisi şehirde yangına neden oldu.
11.55: Agamemnon ile Lord Nelson, Rumeli Mecidiye Tabyasını bombardıman altına aldı.
11.59: Weymouth Kruvazörü, Yenişehir mevkiini toplarıyla dövmeye başladı.
12.00: Müstahkem mevkiinde muhabere santralımız isabet aldı, karargâhla savunma hatlarımızın irtibatı kesildi. Triumph, Çanakkale'yi döverken, Çimenlik Tabya'sında büyük bir patlamayla cephanelik havaya uçtu.
12.01: Rumeli Tabyası'nın iki topu muhabere dışı kaldı.
12.06: Amiral de Robeck 3. Filo'ya taarruz emrini verdi.
12.20: 3. Filo'yu oluşturan Fransız gemileri 1. Filo'nun önüne geçti.
12.23: Inflexible gemisine refakat eden istimbot battı. Inflexible ağır yara aldı.
12.25: Anadolu Hamidiye Tabyası'na düşen bir mermi kışlayı yaktı.
12.27: Prince George, Mesudiye Tabyası'nı ateş altına aldı.
12.45: Agamemnon 25 dakika içerisinde 12 isabet aldı.
13.00: Bombardımanın şiddeti gittikçe artmaktadır.
13.15: İngiliz muharebe kruvazörü Inflexible vuruldu. Irresistible, Cornwallis, Vengeance, Kumkale arkasından çıkıp borda düzeninde Boğaz'a girdiler.
13.20: Anadolu Hamidiye Tabyası karantina hizasında Çanakkale'ye yaklaşmak isteyen Bouvet'ı ateş altına aldı. Taarruz emrini alan Fransız Amiral Guepratta, İngiliz hattının önüne geçti.
13.47: Inflexible su kesiminin altından ağır bir yara alarak çekildi.
13.50: Agamemnon zırhlısı aldığı 7 isabet sonucu Inflexible ile aynı kaderi paylaştı. Gemilerden yapılan top ateşi kesildi.
14.00: Bataryalarımızın atışları ağırlaştı.
14.30: Düşmanın altı balıkçı gemisi mayın aramak için savaş alanına geldi.
14.50: Bouvet vuruldu ve 639 kişilik mürettebatıyla alabora oldu.
15.00: Yarım saat süren duraksamadan sonra ateş yeniden şiddetlendi
15.15: Namazgâh Tabyası'na düşen bir mermi kışlanın çatısını uçurdu.
15.20: Anadolu Hamidiye Tabyası ateşini yeniden Irresistible'a yöneltti.
16.20: Irresistible bir mayına çarparak, iskele yönüne yattı ve dumanlar içinde kaldı. Wear gemisi ile bir istimbot Irresistible'ın yardımına gitti.
16.30: Irresistible'nin kurtulma şansının olmadığı görülerek 610 personeli tahliye edildi.
16.35: Amiral De Robeck 2. Filo'ya çekilme ve Ocean'ın Irresistible'i yedeğe alarak kurtarma emri verdi.
17.15: Ocean Irresistible'a yaklaştı, ancak yedeğe alma şansı olmadığına karar verildi.
17.50: Irresistible, Rumeli Mecidiye Tabyası'na 14.000 yarda mesafede kaderine terk edildi.
18.00: Amiral De Robeck Irresistible'ın kaderine terk edilmesi üzerine daha fazla kayıp vermemek için genel çekilme emri verdi.
18.05: Ocean, Çanakkale ve Soğanlıdere bataryalarının yoğun ateşleri altında geri çekilirken mayına çarptı ve 15 derece eğildi.
18.10: Gemi komutanı Hayes Sadlerı yakında bulunan Coln, Jed, Chelmer muhriplerine yardım çağrısı gönderdi. Gemi personeli tahliye edildikten sonra Ocean da kaderine terk edildi.
19.30: Ocean akıntının etkisiyle Morto koyuna doğru sürüklendi.
22.30: Ocean ve Irresistible battı.

PuNToGiRL
18/03/2007, 11:15
SEVGİLİ ARKADAŞLAR!

Çanakkale Savaşları, yüzyılımızın en büyük savaşlarından birisidir. Birinci Dünya Savaşı’nı galip bitirmek isteyen düşman devletler, gemileriyle Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u almak istiyorlardı.

Osmanlı ordusu, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Çanakkale Boğazı’nda aylar süren bir dizi deniz ve kara savaşı yapmıştır.

300.000 askerimizin şehit olduğu bu savaşlar sonucunda, düşman donanmaları ağır kayıplar vererek geri çekilmişlerdir. Çanakkale Savaşlarının denizle ilgili bölümü, 18 Mart 1915 tarihinde, düşman gemilerinin geri çekilmeleriyle sonuçlanmıştır. Bu nedenle, her 18 Mart gününde Çanakkale Savaşlarını anmaktayız.
Çanakkale Boğazını geçmek isteyen İngiliz ve Fransız gemileri, 3 Kasım 1914’de boğazın iki yakasındaki birliklerimize ateş açtılar. Birliklerimizin karşı ateşi ile geri çekilmek zorunda kaldılar. 19 Şubat 1915’de düşman donanması kesin hücuma başladı. Osmanlı ordusunun karşı ateşi ile tekrar geri çekildiler. 18 Mart 1915’de İngiliz ve Fransızlar 16 harp gemisi ile büyük bir hücum daha başlattı. Üç gemisi sulara gömülen düşman donanması, tekrar geri çekilmek zorunda kaldı.
Çanakkale Boğazını gemilerle geçemeyeceklerini anlayan düşmanlarımız, topraklarımıza karadan girmeyi denediler. İngiliz, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda ve diğer bazı sömürge ülkelere ait askerler 25 Nisan 1915 günü karadan çıkarma yapmaya başladılar. Kara savaşları, 9 Ocak 1916 tarihinde son düşman birlikleri de geri çekilene kadar devam etmiştir. 6-7 Ağustos 1915 gecesi Anafartalara yapılan çıkarma harekatını Mustafa Kemal komutasındaki birliğimiz durdurmuştur. 25 Nisan 1915 ve 9 Ocak 1916 tarihleri arasında , yaklaşık sekiz ay boyunca şiddetli kara savaşları olmuştur.

Sevgili arkadaşlar!
Çanakkale Savaşları, Türk Tarihinin belki de en önemli savaşıdır. Daha geniş ve ayrıntılı bilgi sahibi olmak için kaynakları mutlaka okumanızı öneriyoruz. Bugün özgür olarak yaşadığımız bu topraklara çok kolay sahip olmadığımızın bilinmesi gerekir.
Allah bizlere, bir daha böyle bir savaş göstermesin!

06kaymak
18/03/2007, 11:31
Ne Mutlu Turkum Diyene...

AWD
18/03/2007, 11:46
buda benden olsun

Her destan bir şehit, her şehit bir DESTANDIR . Destanları yaratan şehitten akan KANDIR . Çanakkale Türklüğün , kahramanlığın destanıdır, üzerinde İmanla harmanlanmış , VATANDIR . İMANDIR, FİGANDIR, DUMANDIR, ZAMANDIR, FERMANDIR . BU VASIFLAR İÇİNDEÇanakkale içinde alnından vurulan Vatanla helalleşip cennete koşan KURANDIR .

ghost rider
18/03/2007, 11:51
Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz,
bu topraklar gerçekten hiç kolay korunmamış,sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz..
bir çanakkaleli olarak onlarca kez gezdim şehitlik bölgesini ve her seferinde aynı duygu yoğunluğu yaşıyor insan,şehitlerimizin yaşlarına baktığınızda 18 ile 30 yaş arasında değişmekte,en verimli yaşlarında ,hayatı maksimum yaşayacakları bir yaşta bu VATAN için hayatlarını hiçe saymışlar ve bunu gözlerini bile kırpmadan yapabilmişler.
Bu vesile ile her yıl 18 Martta değişik grupların yaptığı çanakkale gezilerini(şehitlerimizi anma),biz grandepunto severler olarak mutlaka gelecekte gerçekleştirmeliyiz diye düşünüyorum,bu hayatı bu özgür ülkede yaşayabilmemizi sağlayan bu güzide insanlara bir vafa borcumuz var..

Dur yolcu! bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Herekese 18 Mart kutlu ve mutlu olsun...

PuNToGiRL
18/03/2007, 12:08
https://img87.imageshack.us/img87/7194/dsc01231sc1.th.jpg (https://img87.imageshack.us/my.php?image=dsc01231sc1.jpg)

oceanos
18/03/2007, 12:50
Bu ne güzellik PUNTOGIRL,bu ne güzellik,
Bütün güzelliğini bugün kocaman yüreğinde gösterdin bize...
Sana iliklerimize kadar hissettirdiğin milli duygular için tşk.ederiz.
Yaşadığımız toprakların kutsallığını bu kadar manalı yansıttığın için,
Ne mutlu sana,Ne mutlu bize,NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

brvhgt
18/03/2007, 13:03
dün akşam 300 spartalıya gittim tamam güzel film ama persler aciz barbar yunanlılar herşeyiyle mükemmel ya bukadar uydurma mitler ve hikayelerle adamlar milyonlara ulaşıyor bizse ta osmanlıdan gelen gerçek tarihimizi anlatamıyoruz alsana çanakkale yap güzel bir film bizim tarih yabancılarda olsa 10 tane oskarlık film çıkardı bide filmin sonunda salak bitane herif diyorki düşman bizden 3 kat fazla her yunanlıya 3 pers dşüyor bu bizim için ideal bir rakam diyor hoşt lan malazgirt mohaç çanakkale ve kurtuluş savaşında bizim syımız kaçtıki filmin amacı yunan milliyetçiliğini gazlamak

femoli
18/03/2007, 14:39
walla çok saol paylaşımın için insan bunları okuyunca daha başka hissediyor teşşekkür edrim

ABNEW
18/03/2007, 15:05
Anlamı her geçen gün biraz daha artan bir gün, teşekkürler paylaşıma...

PuNToGiRL
18/03/2007, 15:20
--ÇANAKKALE'Yİ GEÇEMEYENLERDEN DİNLEYİN--

Karşımızdaki bir Türk siperinde silâhın ucuna takılmış beyaz bir iç çamaşırı yukarı kaldırılarak sallandı. Her taraf sessizliğe gömülmüştü. Her iki tarafın siperdekileri silahları üzerine doğrulmuş, dikkatle onu takip ediyordu. Siper ardından iri yapılı bir er yükseldi; Kesin tavırlarla yükselttiği çamaşırı silâhı sipere attı. Kendine güvenen tavırlarla yavaş yavaş yaralıya doğru ilerliyordu. Karşı taraf ve çevresiyle ilgilenmiyor; herkes donup kalmış Türk askerini seyrediyordu. Şaşkınlıktan kurtulabilen askerler Mehmetçiğe nişan almaya çalışıyorlardı. Türk askeri, hiçbir şeye aldırmadan yaralının yanına geldi. Nazik yumuşak hareketlerle yaralının kıyafetini düzeltti . Yaralıyı yerden kaldırdı. Yaralının kolunu omzuna koydu. Yavaş ve emin adımlarla yaralıyı bizim tarafa getirdi. Siperimizin üzerine yavaşça bıraktı, geldiği gibi kendi siperine döndü.
İngiliz siperlerinde şaşkınlık devam ediyordu!
İngiliz komutanı: "Korkak sıçanlar... cesaret örneği görün... Hele bunlarla birlikte aynı cephede savaşmanın tadına doyulmaz... Bu yiğit Türk çocukları keşke dostumuz olsalardı. Bu kahramanlarla savaş değil , dostluk yapmalı... Dostluk."
Bu Türk askerine teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
Şimdi okuyacağınız menkıbenin, insanlara çok çekici gelen ve aklınızda kolaylıkla yer eden bir yumuşaklığı ve tatlılığı vardır.
Çanakkale Savaşları'nda, Fransız kuvvetlerine komuta eden General Guro, savaş sırasında bir kolu ile bir bacağının bir kısmını, savaş sırasında bırakarak yurduna dönmüş. Daha sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Biraz evvel doğa çevremizde en nefis güzellikteydi.
Su çiçekleri, leylaklar, Peygamber çiçekleri, papatyalar bir gökkuşağı âlemi oluşturuyorlardı. Şimdi, savaş sahasında dövüş bitmiş, o güzelim tablo, kan revan içindeydi. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk Askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık: Niçin, öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi! Anlamadım!.. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok! İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün!..
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı!.. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim! Çünkü, Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı!..
Az sonra ikisi de öldüler!!!
Aziz okuyucu, sizlere yüzlerce menkıbeden tarayarak sunduğum bu olayların kahramanları bizim canımız, bizim cevherimizdir. Biz onların torunlarıyız. Övünelim, iftihar edelim, çünkü, o cevherin damarından geliyoruz.

PuNToGiRL
18/03/2007, 15:28
-MEHMET ÖZTÜRK- (GAZİ)

--BİGA-GÜRÇEŞME KÖYÜNDEN--



10 senede geldim askerden. İlkin Çanakkale'de girdim savaşa. Topçuydum. Sonra Çanakkale'yi geçemeyince kafir Arabistan'a kıvrıldı. Bağdat yanlarına gittim. İngilizle boğuştuk o tarafta da. Sonra Fransızlarla Adana yanında çarpıştık. En sonra da Haymana taraflarına gelip Yunan'ın peşine düştük..
1310 (1894) doğumluyum. 87 yaşına bastım.

Çanakkale'de topçu ayırdılar beni. 5.bölüğe düştüm.Üç gün sonra geçirdiler bizi karşı yakaya. Arıburnu tarafına, Zığındere'de üç ay topların başındaydım. Üç ay ateş ettik düşmana. Ne boğazdan geçebildi, ne karadan. Geri gitti.

Biz topları Akbaş İskelesine indirdik. Bir vapura yüklendik. İstanbul'a geldik. Toplar tamir oldular. Tekrar bir vapurla İzmir'e gittik. İzmir'den trene topları, mandaları yükledik. Konya Ulukışla'da indirdik trenden. Koştuk mandaları toplara. Tarsus'a geldik. Tekrar trene yüklediler bizi... 4 topumuz var.15'lik ağır obüs. Neyse uzatmayalım. Bağdat yakınlarına sokulduk. Daha da ileri gittik. İran topraklarına filan girdik galiba...Kut'ül Amara denilen yerlere vardık.

İngiliz'e karşı veriyoruz ateşi. O da bize atıyor mermiyi. Bir mermi geldi...İngilizlerden toplardan ikisi işe yaramaz hale geldi...8 arkadaş da şehit oldu yanımızda. Ben ve Ali Çavuş kaldık topların başında.

Bozulduk. Geri çekiliyoruz. İngiliz de arkamızdan geliyor. Başka topların tekerleklerinden buluyoruz takıyoruz bizim toplara öyle çekiyoruz geriye. Bağdat'a geldik. Bağdat2ın yanında bir yer var, Samara dedikleri.

Samara'da toplandık. O gece Bağdat yandı. Cephanelikleri ateşe vermiş İngilizler. Sonra Musul'a geldik. Musul'da toplar tamir edildiler. Hadi bakalım Kürt harbine. 7 ay durduk Kürtlerin karşısında. Kürtler Musul'a doğru kaçtılar. Musul'a geldik. Musul'da terk-i silah oldu. Silahları bıraktık. Toplayıverdi İngiliz bizi önüne.- .. Nusaybin'e kadar getirdi.

Nusaybin'de Ali İhsan Paşa'yı İngilizler esir aldılar. 5. Ordu Kumandanıydı. Nusaybin'de trenin üzerine çıktı. Bir nutuk verdi Ali İhsan Paşa. Alay Kumandanımız vardı. Kenan Bey , albaydı. Ali İhsan Paşa dedi ki:
-"Kenan Bey, bu asker sana teslim. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Elazığ bu arada bu askeri salmayacaksın. Beni İngilizler sınır çizmek için götürüyorlar. Ben gene geleceğim. Biz koştuk mandaları toplara Diyarbakır'a gittik. 1,5 sene durduk Diyarbakır'da. Yunan da o sıralarda çıktı İzmir'e. Fransızlar Adana'ya çıkmışlar. Biz adana tren yolunu Fransızlarla sınır yaptık. 1,5 sene ateş yaptık Fransız'a oralarda.

Fransız cephesinden hep gece gitmek üzere bir ayda Ankara'ya geldik.
Topları getiriyoruz Ankara'ya. Gündüzleri gidemiyoruz. Yunan'ın tayyaresi görmesin diye gece gidiyoruz. O zaman yol filan yok. Ali İhsan Paşa'nın fırkasından 350 kişiyiz. Ankara'ya 1 saat kalmış artık. Yakınlaşmışız. Deliktaş dedikleri bir köye varmışız.

Yüzbaşımız Hasan Tahsin Bey, Bursalı Rıfat Efendi vardı. Rıfat Efendi Mülazım-ı Evvel'di.O köyden bir süvari yolladık Ankara'ya. Köyde kadınlar bize börekler, çörekler getirip karınlarımızı doyurdular. Kadının biri geldi bizim yüzbaşıya;ben de yüzbaşının yanındaydım.

-Efendi, bu bizim halimiz ne olacak ? diye sordu.
Yüzbaşı da
-Ne olacak kadın? dedi.
Kadın başladı konuşmaya:
-Bizim adamlarımızı aldılar, gittiler. Düşman da hep bu tarafa geliyor. Öte gitmiyor.
Haymana'nın üstünden de düşmanın top sesleri geliyor. "Güüürrr, Güüürrr" diye"
Yüzbaşı, kadına bizi gösterip dedi ki :
-Bugün dinleyin yarın ötemez Yunan'ın topları
Kadın sordu Yüzbaşı'ya:
-Neden?
Yüzbaşı bizi gösterdi eliyle kadına:
-Bu askeri görüyor musun? Çanakkale harbindendir bunlar...8 senelik hepsi. Arabistanı kıvrandı bu asker.katiyen gelemez Yunan.

Ankara'ya gönderdiğimiz süvari geldi. Çıktık yola. Mandalarla gidiyoruz. Sabahleyingirdik Ankara'ya. Marşlar söyleyerek istasyona varıyoruz.

"Ankara'nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Ankara'nın dardır yolu
Yunan almış sağı-solu
Gelsin Kemal Paşa Kolu"
Korku nedir? İçimizde bilinmez
Kanlı yazı alnımızda silinmez
Biz var iken, Ankara'ya girilmez."

Böyle marşlar söylüyoruz. İstasyonda bulunanlarda bizi alkışlıyorlar.
Atatürk orada başımızdaki Kenan Bey'e dedi ki:
-Asker saat 10'a kadar ser. Saat 10'da tren gelecek.Sıçancık İstasyonunda inecekler. Haymana'nın Çulluk Köyüne toplar kurulacak. Sabahleyin ateşe başlayacaklar.
O sırada birçok kadın geldiler. Kimileri yaralı, kimisinin memeleri kesildi. Savaştepeli arkadaş var yanımda benim.
Kara Fatma dedikleri bir kadınmış o gene.
Çıktı biri trenin üstüne konuşuyor.

Biz onu yüzbaşı filan sanmıştık. Yaralı kadınları eliyle göstererek:
"Şu kadınların haline bakın. Çanakkale'nin Biga denilen yerinden beri bu Yunan böyle yapıyor. Bu kadınların kimisi anneniz. Kimisi bacınız yerine. Bunları gördünüz ona göre, cepheden geri dönecek olanı, paşa da olsa vuracaksınız," dedi.

O gece biz Çulluk Köyüne gidip topları kurduk. Sabahleyin başlayıverdik ateşe. Anam!anam!anam! Üçüncü gün saat 8 sıralarında Yunan kaçmaya başladı. Sakarya nehrinden sığamıyor geçmek için. Bütün koşulu beygirlerini köprü yapıyor geçmek için nehirden. Biz de Polatlı İstasyonunun oradan geçtik. Yunan geçtikten sonra birinci köyü yaktı. "Yanık Köy" koyduk adını o köyün biz de. Yakıp kaçıyor Yunan. Biz hem gidiyoruz arkasından, hem ateş ediyoruz toplarımızla. Ağır obüs bizim toplar. Adi ateş yapıyoruz, 45 okka mermileri var.

Afyon'a gelince dayandı gavur. Kuvvetimiz yetmedi. Bir sene durduk Afyon köylerinde. Karadilli, Arızkaya, Göçenli, Kılıçkaya, Akşehir taraflarında bir sene durduk.

Sene geçti. Bir sabah hücuma başlayacağız. Topları doldurduk....Afyon Kalesi'nde Yunan'ın topu var.

Biz Ali İhsan paşa cephesindeyiz. Dumlupınar Cephesinde. Biz Topçuyduk dedim ya! Atatürk hiç sakınmazdı bizden. Yanımıza gelirdi. O sabah gene bizim yanımızdaydı. Öteki büyük paşalar da vardı. Çakmak, Karabekir, İnönü.

Fevzi Çakmak Atatürk'e dedi ki:
-Mustafa, ben sabah namazını kılsam,
Atatürk de:
-Hay hay Paşam kılın. Birazdan başlayacağız ateşe, bir daha kılamazsın.
Fevzi Çakmak ayrıldı namaz kılmaya gitti. Bizim 2 ağır obüs topumuz var . Yanımızda başka bölükte de 2 tane 7,5'luk top vardı. Sonra o 7,5'luklar İnönü tarafına gittiler.
Toplar hazır mı? Hazır dedik. Gün ışıyordu. Başlayıverdik ateşe. Bir atış, ardından bir daha... Yunan'ın Afyon Kalesindeki topu sustu. Öyle haber geldi. Başımızda Yüzbaşı Kemal Bey vardı. Sonra o Menemen bağlarında şehit oldu.

Dürbün elinde söylerdi mesafeyi...Sektirmezdi.
Yunan'ın Afyon Kalesi'ndeki topunu benim topun ikinci mermisi susturdu.
Kumandanlarda yanımızdaydı. Atatürk, Yüzbaşı Kemal Bey'e dönüp dedi ki:
-Bravo be. Madalya yaz çavuşa!
İlk madalyayı ben aldım. Atatürk verdirdi benim madalyamı.
14 günde İzmir'e indik. İzmir'de vapurların üzerleri tütün dizileri gibi Yunanlı doluydu. Denizin üzeride şapka...Vapur mu yeter onca Yunan'a....Defoldular...Gittiler. Sonra biz Manisa,Bursa,Bandırma'dan geçtik. İzmit'e dayandık. Ben İzmit'ten teskeremi aldım.

5. Fırka, 8. Alay,2.Tabur, 5. Bölükteydim. Atatürk, Grup Kumandanıydı Arıburnu'nda. Bizim topların da yanına gelirdi. Orada Tahsin Bey vardı. Yüzbaşımızdı. Atatürk ona derdi ki:
-Maşallah, maşallah Tahsin Bey, bunlar öğrenmişler.
Afyon Kalesine attığımız zaman Yüzbaşı Kemal Bey şöyle emir vermişti. Ben de nişancıydım, topun başında.
"Mesafe 4600, 5. Barut hakkı, dane, doğru."
Emir buydu. İkinci mermide kaledeki topu sustu Yunan'ın.
Sonra bize döner:
,-Mermiyi şöyle yapın, kolunuzu dayayın da öyle koyun. Korkmayın, bir kere korku getirirseniz yüreğinize, hep korkarsınız. Korkmayın, diye konuşurdu.
Çanakkale Harbinde Zığındere'de Üç ay ateş yaptık...Düşman zırhlıları vardı dış denizde...Denizin üstü kasaba gibiydi...Gemi doluydu.

Arabistan'dan mandalarla çekip gelirdik toplarımızı. Haymana'ya geldik. Maraş'ta da kaldık biz, Fransızlar'a karşı. O yüzden Maraş fırkası da derlerdi bizim fırkaya.

Seferberlikte 80 kişi kadar gitti bizim köyden. Ben Arabistan'a gittiğim için geç geldim köye. Çanakkale'de kırıldı bizim bu köyden gidenlerin çoğu birkaç kişi gelmişler...Onlar da ya kolu yok...Ya bacağı...

Üç aylık evliydim askere giderken 10 sene sonra geldim köye. Beş kız, bir erkek çocuğum oldu. Sonra oğlumu öldürdüler. Madalya maaşı. Yaralanmadım. Nine öleli çok oldu. Gözlerimin birisi hiç görmüyor. Birisini ameliyat ettirip açtırdım. O biraz görüyor. Öteki hiç görmüyor. Çanakkale'ye 18 Mart'a çağırıyorlar...Gidemiyorum ki...Gözler görmüyor...Nasıl gideyim...

Korhan
18/03/2007, 17:09
PuntoGirL bu konuyu açmakla gerçekten iyi etmişsin.
Bu konu olur da Çanakkale Şehitlerine şiiri olmadan olmaz. Merhum şairimizi de rahmetle analım. Bu şiiri her okuyuşumda tüylerim diken diken oluyor.

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

searchandrescue
19/03/2007, 00:18
paylaşım için teşekkürler, her Türk'ün hayatında en az bir kere gidip görmesi gereken bir yer

Mısafır
19/03/2007, 08:40
Bizim için hiç düşünmeden canını veren mehmetciklerimizi bir kez daha anıyoruz...

ufuk61
19/03/2007, 09:38
teşekkürler gülay bu güzel anlamlı ve duygu dolu paylaşım için,dün bende çanakkale deydim anma törenlerinde harikaydı allah bu vatan uğruna ölmüş olan nice şehit kardeşlerimizi nur içinde yatırsın.

Mısafır
19/03/2007, 10:09
Japonların kendi çocuklarına nasıl bir milli şuur kazandırdıklarının da anlatıldığı bu kitaptan çarpıcı bir Çanakkale olayı aktarmak istiyorum bugün sizlere.

İnanıyorum ki bu mesaj yüklü olayı siz de benim gibi merakla okuyacak, uzun zaman düşünmekten kendinizi alamayacaksınız. Bir zihniyetin yasaklamaya kalkıştığı Çanakkale ziyaretlerini Japon eğitimciler, nasıl bir milli şuur kazanma mekânı olarak tavsiye etmekteler Özal'a bir görelim.

Mustafa Turan'ın 'Destanlaşan Çanakkale' kitabından aynen özetlediğim olay şöyle cereyan eder:

-Eğitim alanında uzman Japon heyeti, zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler'in de içinde bulunduğu bir heyetle Başbakan Turgut Özal'ın huzuruna çıkar ve davet üzerine geldikleri ülkemizde inceledikleri eğitimimizin gençlerimiz üzerindeki verimsiz sonuçlarını şu soğuk cümle ile ifade ederler:

-Gençlerinizde milli şuur ek! Bu eğitimle gençlerinize milli şuur vermeniz de mümkün değildir!.

Şok etkisi yapan bu tespitten sonra sorular arka arkaya gelir.

-Siz Japonlar gençlerinize milli şuuru nasıl veriyorsunuz, nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz? Bizimkinden çok mu farklı?. Japon heyetinin sözcüsü şu bilgiyi verir:

-Biz der, eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Önce çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir ve çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknolojiyi gösterir, robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şoke olan çocuklarımıza deriz ki:

-İşte gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı. Eğer siz daha çok çalışırsanız daha hızlı giden ulaşım araçları yapar, daha üstün teknoloji meydana getirir, daha modern fabrikalar kurarsınız... Sonra çocuklarımızı Hiroşima ve Nagazaki'ye götürüp düşmanın harap ettiği bölgelerimizi gezdirir ve bu defa da deriz ki: Bakın, eğer siz birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, işte düşmanlar sizin ülkenizi yakar, yıkar, bu hale getirirler. Ama birlik beraberlik içinde çalışırsanız, güçlü olursunuz, düşmanlarınız size saldırmaya cesaret edemezler. Artık birlik beraberlik içinde çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin...

Bu örneklerle çocuklarımız kendilerine gelerek iyi ve çalışan bir Japon genci olma yolunda milli bir şuur ve heyecanla okumalarını sürdürürler..." Japonların bu tespitlerini sundukları sırada geriden bir ses duyulur:

-İyi de bizim sizin gibi Hiroşima ve Nagazaki'miz yoktur ki.. demek isterler.

Japon eğitimci hemen cevap verir:

-Sizin Hiroşima ve Nagazaki gibi yerleriniz bizimkilerden çok daha etkilidir, dedikten sonra şunları ilave eder:

-Bir metrekareye bin merminin düştüğü Çanakkale Zaferi'nin kazanıldığı tarihî savaş alanları sizde. Çocuklarınızın ve gençlerinizin şoke olması için yeter de artar bile. Dünyanın en gelişmiş ve güçlü ordularına karşı Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içerisinde bırakan bir zafer kazanıyorlar. İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin milli şuur kazanmalarına yetecek örneklerle doludur. Bu sebeple gençlerinizi Çanakkale'ye götürüp gezdirmelisiniz. Bölgeyi bilerek gezmeli, atalarının ne olmazları başardığını gururla görmeli, iftiharla öğrenmelidirler.. Daha sonra onlara demelisiniz ki: Sizler de birlik beraberlik içinde çalışmazsanız, düşmanlarınız yine gelirler, Çanakkale'yi işgal etmeye kalkışırlar, yurdunuzda özgür yaşamayı size layık görmezler... Ama çalışır, teknolojiyi yakalarsanız, ülkenizi kalkındırır, ilerleyen ülke haline getirirseniz, düşmanlarınızın sizi etkileri altına alma cesaretleri yok olur. Özgürlüğünüzü korursunuz.. İki büklüm değil, başınız dimdik yaşarsınız!..

Mesaj yüklü birçok olayı 'DESTANLAŞAN ÇANAKKALE' kitabında okuyucusuna duyurmuş bulunan Mustafa Turan Bey, verdiği çarpıcı örneklerle takdire layık bir hizmette bulunmuştur, diye düşünmekteyim.
Ahmet ŞAHİN

gokhan_genc
20/03/2007, 19:07
Paylaşım için sağol.17 Mart günü oradaydım.Daha o günden tıklım tıklımdı.Adım atacak yer yoktu.Oraya her gidişimde bir kere daha gurur duyuyorum şanlı milletimle,şanlı mehmetçikle ve Mustafa Kemal gibi bir lidere,kurucuya sahip olmamla...Oraları şanına yakışır şekle getirilmiş.Çok güzel olmuş...