PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Pratik Bilgiler



yamtar00
12/03/2007, 12:22
Yeryüzündeki canlılar hakkında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bazı gerçekler, duyanları şaşkına çeviriyor. İşte, şaşkınlığa neden olan gerçekler...

Dünyanın en büyük timsahı 6 metre boyunda, ağırlığı ise 1 tondan fazla.
- Develerin 3 tane kaşı vardır.
- Istakozların kanı mavidir.
- Bir sineğin hızı saatte 8 km’dir.
- , deveden daha uzun bir süre susuz kalabilir.
- Erkek güve, dişi güvenin kokusunu 14 km’den alabilir.
- Bazı böcekler kafaları kopmasına rağmen 1 sene yaşayabilir.
- Zürafa kulaklarını diliyle temizler.
- Çikolata köpekleri öldürebilir. Gerçek çikolata köpeklerin kalbini ve sinir sitemini olumsuz şekilde etkiler.
- Yarasalar bir mağaradan dışarı çıkarken hep sola döner.
- Yetişkin bir ayı, bir at kadar hızlı koşabilir.
- İngiltere’deki bütün kuğular, kraliyet ailesine aittir.
- Kutup ayıları solaktır.
- Baykuş mavi rengini görebilen tek kuştur.
- Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.
- Dünyanın bir numaralı domuz üreticisi ve tüketicisi Çinlilerdir.
- Timsahlar dillerini dışarı çıkaramazlar.
- Bir karıncanın koku alma yeteneği, en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
- Hamam böcekleri yaklaşık olarak 250 milyon yıldır yaşadıkları halde, hiçbir değişime uğramamışlardır.
- Kediler ultrason seslerini duyarlar.
- Zürafa 35 cm. uzunlukta siyah bir dile sahiptir.
- Sadece insanlar ve yunuslar zevk için cinsel ilişkide bulunur.
- Dünyanın en büyük hayvanı mavi balinadır. Aynı zamanda hayvanlar aleminin en hızlı büyüyen hayvanıdır. Kilosu 22 ayda 26 tona kadar ulaşır.
- Dünyanın en hızlı hayvanı Leopar’dır. Hızı saate 100 km.’ye ulaşır.
- Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.
- İyi bakılan ve erken yaşlarda kısırlaştırılmış bir tavşan 8 ila 12 sene yaşar.
- Kediler 100 değişik ses, köpekler ise 10 ses çıkartabilir.
- Son 4 bin sene içerisinde herhangi yeni hayvan evcilleştirilmemiştir.
- Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.
- Atlar bir aya kadar ayakta kalabilirler.
- Kedilerin her bir kulağında 32 adale vardır.
- Bir inek hayatı boyunca yaklaşık 200 bin bardak süt üretir.
- Karıncalar uyumaz.
- Her sene Amerika’daki hayvan bakım yerleri 30 bin kedi ve köpeği uyutma mecburiyetinde kalmaktadır.
- Hastalanmayan tek hayvan köpekbalığıdır.
- 2 bin 600 değişik cins kurbağa vardır.
- Yılanlar duyamaz.
- Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
- Filler zıplamayan tek memelidir.
- Bir karıncanın koku alma yeteneği en az bir köpeğinki kadar gelişmiştir.
- Atların, insanlardan 18 tane fazla kemiği vardır.
- Fareler kusamaz.
- Yunuslar gözleri açık uyur.
- Kangurular geri geri yürüyemez.
- Zebralar beyaz üzerine siyah çizgilidir.
- Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
- Sineklerin 5 gözü vardır.
- Sığırların dört tane midesi vardır.
- Zürafalar yüzemez.
- Penguen yüzebilen ama uçamayan tek kuştur.
- Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir, çünkü insan ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.
- Tüm dünyadaki kedi ve köpekler yılda 11 milyar dolarlık mama tüketmektedir.
- İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
- Kedi ve köpekler insanlar gibi ya sağ ellerini çok kullanırlar ya da sol.
- Kirpiler suda batmaz.
- Bir ıstakoz, ancak yedi senede, yarım kilo alabilir.
- Salyangozların 25 bin civarında dişi vardır.
- Mavi yunusların kalbi dakikada sadece dokuz kere çarpar.
- Köpekbalıklarının kansere karşı bağışıklığı vardır.
- Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.
- Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.
- Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.
- Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
- Amerika’da 58 milyondan fazla köpek vardır.
- Zürafaların ses telleri yoktur.

Auto engineeR
12/03/2007, 20:43
çok güzel..

ek olarak; yetişkin bir filin hortumunda yaklaşık 100.000 ayrı kas wardır

AWD
12/03/2007, 20:50
- Dünyanın en hızlı hayvanı Leopar’dır. Hızı saate 100 km.’ye ulaşır.

Dünyanın en hzılı koşan hayvanı 120 km/s le çita diye biliyorum ki dün yanın en hızlı hayvanı genellemesi biraz yannış oluyo şayet barracuda ve karabaşlı doğan(isminden tam emin diilim) hızları çitanın 4-5 katı fln ufak bi not: baracudayı parmağınızı koparırken göremessiniz hatta o kdar hızlıdırki parmağınız olmadığını o en hissedemiye bilirsiniz o kadar hızlıdır yani dikkat :)

matrox
13/03/2007, 00:14
bende karganın 400 sene yaşayabildiğini biliyordum
sesleri o yüzden o kadar kart :)

ABNEW
13/03/2007, 01:04
Yamtar00 teşekkürler paylaşıma.Biraz dinlen artık, buluşmada hep hareket halindeydin plaka yazımı nedeniyle:)

femoli
13/03/2007, 09:52
valla çok iyi helal olsun bunlar çokta önemsiz bilgiler değil aslında..

yamtar00
13/03/2007, 11:05
-Apollo 11 dünyaya indiğinde sadece 20 saniye daha yetecek yakıtı kalmıştı.
-İleri doğru bir adım atabilmek için, insan vücudundaki 54 farklı kasın harekete geçmesi gerekir
-Bilinen en düşük yoğunluklu katı madde aerojeldir. "Dondurulmuş duman", "katı duman" veya "mavi duman" olarak da bilinen bu maddenin 99.8i havadan oluşur. Buna rağmen kendi ağırlığının 2000 katını taşıyabilir. Aerojel 1931 yılında Steven Kistler tarafından, Charles Learned ile girdiği bir iddianın sonucunda üretilmiştir.
-Amerikan iç savaşında silah barutu yapmak için kullanılan malzemelerden biri de yarasa dışkısıydı.
-Isaac Newton, yer çekimini keşfettiğinde henüz 23 yaşındaydı.
-İki farklı insanın parmak izlerinin tamamen aynı olma olasılığı 50 Milyarda 1 dir. Bilimsel olarak yok kabul edilmektedir
-İnsanın kaşlarını yukarı kaldırabilmesi için 30 kasını harekete geçirmesi gereklidir
-Bir mil, 5280 adımdan oluşur
-Vitamin sözcüğü ilk kez Polonyalı bir kimyager olan Casimir Funk tarafından 1911 yılında kullanılmıştır.
-Bir insan hapşırdıgında hapşırığının hızı saatte 70 kilometreye çıkabilir.
-Uzaydaki yıldızların sayısı, dünyada bulunan kum taneciklerinin sayısından daha fazladır.
-Okyanus dalgaları 100 tona kadar olan tüm kayaları hareket ettirebilirler.
-1896 ve 1900 yılları arasında Rusya'da 15.000 kilometreyi aşkın demir yolu inşa edilmiştir
-Normal bir yağmur damlasının yere düşüş hızı yaklaşık olarak saatte 10 kilometredir
-Her insanin ayağının büyüklüğü, dirseğiyle eli arasinda kalan kisim kadardir.
-Laboratuardaki incelemeler, içilmesinin üzerinden 12 saat bile geçmiş olsa insan vücudundaki alkolün izlerini tespit edebilir
-Standart 1.5 voltluk kalem pilin uzunluğu 5 cm.dir.
-700 adet kağıt poşet üretmek için 15-20 yaşlarında bir ağacı kesmek gerekmektedir
-Göbek çukurunun ve kulak memesinin hala ne işe yaradığı bilinmiyor ama kulak memesinin milyonlarca yıl süren evrimin kalıntılarından olduğu sanılıyor. Zaten insan vücudunda varolan ama ne işe yaradıkları bir türlü anlaşılamayan bir sürü organ var.
-Dönem dönem bazı göllerin ve eski su birikintilerinin içinden baloncuklar çıktığı görülür. Bunlar aslında metan gazıdır. Çamur altındaki çürümüş bitki ve ölü hayvanlarından vücutlarından oluşur ve belli bir miktarda biriktiğinde su yüzüne çıkar
-1980 yılında çok kuvvetli bir fırtına, İtalya'da yaşayan Vittorio Luise'nin arabasını bir nehre kadar uçurdu. Camı kırmayı başaran Vittorio, fırtınaya karşı yüzerek kıyıya ulaştı ve o anda fırtınanın kopardığı bir ağacın üzerine düşmesi nedeniyle öldü
-Gelişmekte olan ülkelerin 3’te birinde telefona başvurulduktan sonra verilen bekleme süresi 6 yıla kadar çıkabilir.

yamtar00
13/03/2007, 11:10
-İnsan sinir sisteminin, beyine ve beyinden gönderdiği mesajlar saatte 320 kilometre hızla gitmektedir.
-Güneşin bilimsel adı "Termonükleer Reaktör"dür.
-Telefon faks makinesinden 34 yıl sonra icat edilmiştir.
-Türkiye'deki bir kelebeğin kanat çırpmasından oluşacak rüzgar ile Amerika'da kasırga oluşma ihtimali 10 üzeri "-29"dur.
-Dünya üzerindeki ilk yaşamın oksijensiz bir ortamda ortaya çıktığına dair ciddi iddialar vardır. Bunu destekleyen en önemli bilgilerden biri de, günümüzde hala dünya üzerinde var olan fakat sadece oksijensiz ortamlarda yaşayabilen mikroorganizmaların varlığıdır.
-Böcek ile beslenen Venüs bitkisinin, avını yakalamak için ağzını kapatması sadece yarım saniye sürer.
-Bebek bir kızılgerdan kuşunun bir günde yediği solucanlar arka arkaya dizilseydi uzunluğu yaklaşık yedi metre olurdu.
-İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir
-Dolunay, yarım aydan dokuz kat daha parlaktır.
-İnsanın dengesini iki kulağın içerisindeki salyangoz kemikleri sağlar.
-Birinin yüzünü hatırlamak için beynimizin sağ tarafını kullanırız
-İnsanların gülmesi, surat asmasından daha kolaydır. Çünkü gülmek için 17, surat asmak için ise 43 kasın çalışması gerekir.

yamtar00
13/03/2007, 11:18
LEKELER
--------------------------------------------------------------------------------

Taze ceviz lekesini elden çıkarmak için, eller önce bir iki dakika kadar sirkeye batırılmış bir pamukla ovulur. Sonra da soğuk suyla ovulur ve yıkanır.

Çay ve kahve lekelerini karbonatla silerek çıkartabilirsiniz.


Bira lekesini çıkarmak için sabunlu suya biraz amonyak karıştırın ve lekelenin üzerine sürün.

Zeytinyağ lekesini çıkarırken bir lokma ekmek içi yuvarlanıp lekenin üzerinde gezdirilmelidir.

Eğer örtünüze meyve suyu döküldüyse hemen tuz serpin, ilk yıkamada çıkacaktır.

Yumurta lekesini çıkarmak için önce soğuk suda bekletmeli sonra ılık sabunlu suda yıkamalısınız.

Masa üzerindeki pancar lekesini çıkarmak için bir ekmek parçasını suyla ıslatın, düz bir yüzeye yerleştirin ve örtünün lekeli kısmını ekmek parçasının üzerine koyun ve yine ıslatılmış bir ekmek parçasını üzerine yerleştirin. Ekmekler lekeyi emecektir.

Şarap lekesini çıkarmak için, oksijenli suyla tampon yapın ya da lekenin üzerini örtecek şekilde tuz serpin ve bir süre bekletin, daha sonra yıkayın.

Teflon tavanızda oluşan lekeleri temizlemek için bir bardak suya iki çorba kaşığı karbonat ve yarım su bardağı sirke karıştırın. Bunu tavanızın içine dökün, 10 dakika kaynatın.

Masanızın üzerine damlayan mumları çıkarmak için nalburdan alacağınız boya incelticiği lekenin üzerine döküp 5 dakika bekleyin sonra nemli bir bezle incelticiği silin.

Mutfak eşyalarının üzerindeki etiket izlerini yok etmek için, üzerlerine mobilya cilası serpip yumuşak bir bezle silin.

yamtar00
13/03/2007, 11:19
YEMEK YAPARKEN
--------------------------------------------------------------------------------

Yemeğinizin tuzunu fazla kaçırınca tencereye birkaç parça çiğ patates atın. Fazla tuzu çekecektir.

Patates pişirirken, pişirme suyuna bir kaşık sirke koyun. Hem rengi sapsarı kalır, hem daha lezzetli olur.


Domatesin kabuğunu kolay soymak için, kaynar suya daldırıp, bıçağın tersini domatesin yüzünde ağır ağır gezdirin.

Soğan soyarken gözlerinizin yaşarmaması için soğanı içi su dolu bir tasın içinde soyun.

Mayonez hazırlarken eğer sos kesilirse, bir yumurta sarısını 2-3 damla sirke ile çırpın ve yeterli miktarda zeytinyağı ile koyulaştırın. Bu karışımı kesilen sosa çırparak yedirin.

Kuru bakliyatları bir gece önceden ılık suya koyun ve haşlarken içine biraz karbonat ilave edin.


Tuz bazen sütü keser. Bu nedenle, beşamele ve diğer sütlü soslara, kıvamı bulduktan sonra tuz koyunuz.

Pilavınızı tekrar ısıtırken, bir kabın içinde ateşe su koyup kaynayınca tencerenizi içine oturtursanız pilavınız taneli kalır ve tazeliğini muhafaza eder.

yamtar00
13/03/2007, 11:19
İSTENMEYEN KOKULAR
--------------------------------------------------------------------------------

Soğan kokusunu ellerinizden çıkarmak için, evvelden haşladığınız patatesi mutfaktaki işiniz bitince elinize sürerek beş dakika kadar ovabilirsiniz.


Kaz, ördek ve av hayvanlarının eti ağır kokulu olanların, bu kokularını gidermek için unla ovalamak ve yarım saat kadar unun içinde bırakmak lazımdır. Av etinin hangisi olursa olsun fırında pişirmeden önce evvela haşlamalı, sonra soğan suyu, tuz, biber, arzu edilen baharatı karıştırıp, haşlanmış etin etrafına sürmeli, en son olarak da yumurta sarısını yoğurtla karıştırıp eti bu karışıma bulayıp, yağlanmış tepsiye koyup fırına sürmelidir.

Uzunca bir süre kullanılmayan eski çaydanlıklar, zamanla pek de hoş olmayan bir koku edinirler. Bunu önlemek için en kolayı, içine bir parça kesme şeker koymaktır.
Karnabaharın haşlama suyuna bir miktar süt katarsanız kar gibi beyaz olduğunu, hem de kötü kokmadığını farkedeceksiniz.

Kereviz pişirirken kokusunu almak için içine biraz lahana turşusu koyun. Turşu, kerevizin kokusunu alacaktır.

Lahananın pişerken pek de hoş olmayan bir kokusu vardır. Bunu önlemek için, lahanayı pişireceğiniz tencerenin içine, biraz ekmek içi koymak yeterlidir. Yemeğe karışmaması için, ekmek içlerini küçük, temiz bir torba içinde koymanız, sonra alıp atmanız da size büyük kolaylık sağlayacaktır.

Ellerdeki sarımsak kokusunu çıkarmak için avucunuza biraz tuz alıp, hafifçe nemlendirdikten sonra iyice ovalayın. Sabunla da iyice yıkarsanız sarımsak kokusunun çıkmış olduğunu göreceksiniz. Hatta soğan ve balık kokusunun da.

Soğan soymaya başlamadan önce parmaklarınızı sirkeye batırırsanız, soğan kokusunun elinize bulaşmadığını göreceksiniz.

Balık kokusunu tabaklardan, çatallardan, bıçaklardan çıkarmak hiç kolay olmaz.Balık kokusunu çıkarmak için yıkama suyunun içine bolca kahve telvesi atın. Telve balık kokusunu emecektir. Sonra bildiğiniz gibi bolca suyla durulayın.

yamtar00
13/03/2007, 11:20
TEMİZLİK

--------------------------------------------------------------------------------

Çaydanlığınızın içinde biriken kireç tortusunu temizlemek için, 15 dakika kadar içinde sirke
kaynatın.

Sürahinizin dibi kir tutmuş ise, içine bir avuç tuz ile sirke koyup çalkalayınız, tertemiz olacaktır.

Bakır kaplarınızı parlatmak için bir bezi sirke ile hafifçe ıslatıp, bakırı ovun.

Yağlı şişeleri temizlemek için önce yıkamak gerekir. Sonra durulanan şişenin içine sodalı su koyarak sallamaya başlanır. Beş dakika kadar sallanan şişe çalkalanıp bu sefer içine kahve telvesi ilave edilir. Bir sürede bu şekilde sallanan şişe kısa zaman sonra yağlardan tamamen temizlenmiş duruma gelecektir.

Evde ortaya çıkan karıncaları yok etmek için kahve telvesi kullanmanız iyi sonuç verecektir.

Bulaşık suyunuza bir kaşık sirke katmakla bulaşıklarınızın daha kolay ve güzel yıkandığını göreceksiniz.

Paslanmaz çelikten tencereler zamanla parlakligini kaybedebilir. Biraz sirkeyi atese koyup isitin. Sonra yumusak bir bezi bu ilik sirkeye batirarak iyice ovun. Ama sonra da iyice durulayin. Bir fanila parçasiyla parlatirsaniz, çelik tencereniz piril piril olur.


Kristallerin isil isil parlamasi için, yikadiktan sonra durulama sirasinda sirkeli suya batirin. Göreceksiniz bardaklariniz, kadehleriniz piril piril olacaktir.

Sebzelerinizi tuzlu suda yikamayi aliskanlik haline getirin. Tuzlu su, sebzeleri daha etkili ve çabuk temizler.

Parlakligini yitirmis bir sürahiye eski halini kazandirmak için yarisina kadar yirtilmis gazete kagidi doldurun, üçte birine de sicak su doldurup sıkı sıkı sallayın.

Teflon tavalar, tencereler çok kullanilmaktan ötürü zamanla sararir. Bunu önlemek için zaman zaman, içine su biraz da çamasir suyu koyduktan sonra atesin üstünde kaynatin. Indirince de önce sicak, sonra da soguk suyla iyice durulayin. Teflonunuzun sari rengi kaybolacaktir.

Pisirirken tencerenin dibi mi tuttu? Bir gece tuzlu suda bekletin, tencere daha kolay temizlenecektir

yamtar00
13/03/2007, 11:21
GENEL
--------------------------------------------------------------------------------

Buzdolabınız bozuldu, ya da artık boş yer yok.
Temiz bir kovayı musluk suyu ile doldurun. İçine bir çorba kaşığı sofra tuzu atın. Şişeleri daldırın.
Yeterince soğuyacaktır.





Et suyunu dolaba kaldırmadan önce çabuk soğutmak için, kemik kazanını bir evyeye oturtun, kazanın çevresine soğuk su tutarak et suyunu soğutun.

Değersiz olarak gördüğünüz limon kabuklarını güneşli bir yere koyup kurutursanız, özellikle isli ve yağlı mutfak eşyalarınızı ovarken şaşırtıcı sonuçlar alabilirsiniz.
Çileklerinizi ıslak bir muslin kumaşa sarıp birkaç kere hızla sallarsanız, çileklere buluşan kum ve toprakların muslin kumaşa yapıştıklarını görürsünüz.

Gravyer peynirinin kurumaması için, daha evvel tuzlu suya batırılmış, nemli bir beze sararak muhafaza ediniz.

Ekmek içi ile hazırlanmış sandviçleri, üst üste koyarak, nemli ve iyice sıkılmış bir peçeteye sararsanız, uzun zaman taze olarak muhafaza edebilirsiniz.

Süte biraz karbonat atarsanız hem çabuk bozulmaz hem de kolay hazmedilir.

Kuş üzümlerini ayıklamak için, onları bir avuç unla ovuşturunuz ve kalın delikli bir süzgece atınız, un ile beraber çöpler de düşer.

Balığı seçerken son derece dikkatli olmalıyız. Gözleri pırıl pırıl parlak, solungaçları ise pembe yada kırmızı renkte olmalıdır.

AWD
13/03/2007, 11:25
walla bunlar pek gereksiz diil gayet güzel bilgiler hiç bişeye yarmasa genel kültür teşekkürler yamtar00 dewam... :)

yamtar00
13/03/2007, 11:37
walla bunlar pek gereksiz diil gayet güzel bilgiler hiç bişeye yarmasa genel kültür teşekkürler yamtar00 dewam... :)
galiba konunun başlığını yanlış yazdım

yamtar00
13/03/2007, 11:43
Huzurlu olmanın 100 yolu

01. Ufak şeyleri dert etmeyin.
02. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.
03. Huzurlu ve ılımlı insanların çok başarılı
olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın.
04. Olumlu ve olumsuz düşüncelerde kartopunun
çığ gibi büyüme etkisini unutmayın
05. Sevgi kapasitenizi geliştirin.
06. Unutmayın: Öldüğünüz zaman bile,
hala yapılacak bir dolu işiniz olacaktır.
07. Kimsenin sözünü kesmeyin,
cümlesini siz bitirmeyin.
08. İyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin.
09. Bırakın ilgiyi başkaları toplasın.
10. İçinde bulunduğunuz anı yaşamayı öğrenin.
11. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.
12. Sabır geliştirme egzersizleri yapın.
13. Sevgi elini önce siz uzatın.
14. Kendinize sorun:
Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?
15. Gerçeği kabul edin: Hayat adil değildir.
16. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır:
Bırakın canınız sıkılsın.
17. Strese dayanma gücünüzü arttırın.
18. Haftada bir kez içten bir mektup yazın.
19. Sık sık tekrar edin:
Yaşam bir acil durum değildir.
20. Zihninizde özel bir bölüm açın.
21. Her gün bir dakikanızı, minnettar olduğunuz
birini düşünerek geçirin.
22. Tanımadığınız insanların gözlerine bakın ve
gülümseyerek merhaba deyin.
23. Her gün kendinize sessiz bir zaman ayırın.
24. Yaşamınızdaki insanları minik çocuklar ve
yüz yaşında ihtiyarlar olarak düşünün.
25. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı amaçlayın.
26. Daha iyi bir dinleyici olun.
27. Savaşlarınızı akıllıca seçin.
28. Çöpü çıkarma sırasının kimde olduğunu
hatırlamıyorsanız gidip siz çıkarın.
29. Eleştirme isteğinizi bastırın.
30. Daha ılımlı bir sürücü olun.
31. Unutmayın:
İnsanı edindiği huylar oluşturur.
32. Bilmemenin verdiği rahatlığı duyun.
33. İpin ucunu biraz bırakın.

34. Bir bitki yetiştirin.
35. Yoga (ya da jimnastiğe) başlayın.
36. Erken kalkmaya alışın.
37. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın
ve bu konularda yumuşamaya çalışın.
38. Planlarınızda esnek olun.
39. Konuşmadan önce derin bir soluk alın.
40. Suçluluğu değil masumiyeti görmeye çalışın.
41. Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi
kabul edin. Göreceksiniz canınız yanmayacak.
42. Kendi görüşlerinizden tamamen farklı makale
ve kitaplar okuyun
ve bir şeyler öğrenmeye çalışın.
43. Zihninizi sessizleştirin.
44. Birisi size topu atarsa,
bunu tutmak zorunda değilsiniz.
45. Olumsuz düşüncelerinize yüz vermeyin.
46. Öfkeniz kabarmaya başladığı zaman
ona kadar sayın.
47. Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün.
48. Biraz yüzünüz gülsün.
49. Bu da geçer.
50. Gevşeyin!
51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın.
Öyle olabilir.
52. İç dünyanız için zaman ayırın.
53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü arayın.
54. Kendi işinize bakın,
kendinizi başkasının yerine koymayın.
55. Hayatı olduğu gibi kabul edin.
56. Yüreğinizin sezgisine güvenin.
57. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
58. Daha sabırlı olun.
59. Kendi cenazenize katıldığınızı farz edin.
60. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.
61. Ruh durumunuzu dikkate alın: Moralinizin
bozuk olduğu zamanlar sizi yanıltmasın.
62. Hayat bir sınavdır. Altı üstü bir sınav.
63. Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın.
Övgü ve yergi aynı şeydir.
64. Rasgele iyilikler yapın.
65. Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın.
66. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin.

67. Bugün üç kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.
68. Alçak gönüllü olmaya çalışın.
69. Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının.
70. Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın.
71. Antropolog olun: Ön yargınızdan uzak, başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin.
72. Herkesin farklı olabileceği gerçeğini anlayın ve saygı gösterin.
73. Kendinize bir kamusal yardım konusu seçin.
74. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin.
75. Sınırlarınızı öne sürmeyin, yoksa sınırlı olursunuz.
76. Gördüğünüz her şeyde tanrının parmak izi vardır.
77. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın.
78. Bardağın (ve başka her şeyin de) kırılmış olduğunu varsayın: Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır.
79. Bu ifadeyi iyi anlayın: Nereye giderseniz siz oradasınız.
80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun.
81. Postayla evlat edinin. Bir vakıf yoluyla bir çocuğa yardım edin
82. Yaşamı melodram olarak görmeyin.
83. Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın.
84. Fırtınanın Gözü'nde (karmaşanın ortasındaki sükûnet noktasında) bulunmaya çalışın.
85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş olduklarınızı düşünün.
86. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye açık olun.
87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bakın.
88. Hizmet vermeyi yaşamınızın değişmez bir parçası haline getirin.
89. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin, ne de bekleyin.
90. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin.
91. Başkalarını suçlamayı bırakın.
92. Yardım etmeye çalışırken önceliğinizi küçük şeylere verin.
93. Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak.
94. Sorunlarınıza olan bakışınızı değiştirin.
95. Bir tartışmaya girecek olursanız, kendi görüşünüzü savunmadan önce karşı tarafın savını anlamaya çalışın.
96. "Anlamlı başarı"nın tanımını bir kez daha yapın.
97. Duygularınıza kulak verin; size bir şey söylemeye çalışıyorlar.
98. Yaşamınızı sevgiyle doldurun.
99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin. Abartmayın.
100. "Daha fazlası daha iyidir" diye düşünmekten vazgeçin

yamtar00
13/03/2007, 11:46
Saçlar için besleyici maske

1 yumurta sarısı, 1 çay bardağı demlenmiş çay, 1 çorba kaşığı badem yağı ve 2 damla limon suyunu bir kapta karıştırın. Saç diplerinize sürüp masaj yaparak iyice yedirin. 10-15 dakika bekleyip şampuanla yıkayın.

yamtar00
13/03/2007, 11:46
Saç kırıklarına parlak çözüm

Her yıkamadan sonra bir kabın içinde 10 su bardağı su ve 1 çay bardağı elma sirkesini karıştırın ve saçlarınızın bu suyla hertarafını masaj yaparak iyice ıslatın. Saça yapılan bu uygulama hem kırılmayı önlüyor hem acayip parlatıyor.Sirke kokusu hemen uçuyor ama yinede akşamları yapmayı tercih edebilirsiniz.

yamtar00
13/03/2007, 11:47
Mide yanmasına karşı


Siz de mide yanmasından şikayetçiyseniz öğünlerinizde lahana, karnabahar, ıspanak, kepekli besinler ve baklagillere ağırlık verin. Yemeklerinizde zeytinyağı kullanın ve bol bol su için. Çok yağlı yiyecekler, kızartmalar, çikolata, kafeinli besinler ve asitli meyve sularından uzak durun. Yemeklerden hemen sonra adaçayı veya melisa çayı için. Yatmadan önce 1 çorba kaşığı lavanta, nane, akdiken çiçeği ve portakal çiçeği karışımını 1 fincan kaynar suda 5 dakika bekletip süzdükten sonra için. Midenizi rahatlatacaktır.

yamtar00
13/03/2007, 11:48
Halılarınız daha parlak olsun


Pırıl pırıl halılara sahip olmak elinizde. 5 patatesi 2 saat haşlayıp suyunu süzün.
1 fincan sirke ilave edip karıştırın. Halılarınızı halı şampuanı ile sildikten sonra bu karışımla durulayın. Sirkenin kokusu kısa sürede yok olcaktır. Bunu dert edenler ise evlerini biraz havalandırarak bu sorunun üstesinden gelebilirler.

yamtar00
13/03/2007, 11:49
Ses kısıklığına doğal çözüm



Soğuk ve kirli hava, boğaz ağrıları ve ses kısıklığı gibi sorunlara yol açıyor. Sesiniz kısıldıysa hemen ilaçlara başvurmayın. Kahvaltıda 1 bardak taze havuç suyu için. Bunu alışkanlık haline getirip birkaç gün tekrarlayın. Sesiniz kısa sürede düzelecektir.

yamtar00
13/03/2007, 11:49
Yağlı ciltler için bakım önerileri

- Yüzünüzü günde iki kez (sabahları ve yatmadan önce) yağlı ciltler için hazırlanmış yağı absorbe eden yumuşak bir likit ya da jel temizleyici ile temizleyin.
- Suyu çeken ve tutan (humectant) içerikli nemlendiriciler kullanın. Bu tarz nemlendiriciler yağlı parlaklığa neden olmadan suyu ciltte tutar.
- Yağ içermeyen, su bazlı fondötenleri tercih edin. Bir diğer seçenek ise yağı kurutan fondöten ve pudralardır. Bunlar, fazla yağı emerek parlamayı geciktirir. Krem allıklar yerine toz olanları kullanın.
- Yağsız bir güneşten koruyucu kullanın. Yağlı ciltli birçok kişi, içerdikleri yağın sivilceleri tetikleyeceğini düşünerek güneşten koruyucu ürünlerden kaçınırlar. Artık yağ içermeyen koruyucular da var. Bunlar, fazladan yağ birikimi yapmadan cildinizi güneşin zararlarından koruyabilirler.

YAPMAYIN...

- Yağı kurutmak için sert, deterjan bazlı sabunlar ve alkollü tonikler kullanmayın. Zamanla bu ürünler cildinize zarar verebilir ve zaten fazla aktif olan yağ bezlerinin üretimini teşvik edebilir.
- Kakao yağı, temizleme kremi veya lanolin gibi yağlı içeriği olan "süper yağlı" ürünlerden kaçının.

yamtar00
13/03/2007, 11:50
Evde yoğurt yaparken

Evde yoğurt yaparken sütü kaynattıktan sonra tahta bir kaşıkla 5-10 dakika sürekli karıştırarak pişirin. Kaşığı aşağıdan yukarı doğru hareket ettirerek karıştırırsanız yoğurt daha lezzetli olur.

yamtar00
13/03/2007, 11:51
Kekiniz daha lezzetli olsun

Kek ve pasta yaparken

Portakal ya da greyfurt gibi meyvelerin suyunu sıktıktan sonra kabuklarını küçük küçük doğrayıp buzdolabı poşetlerine doldurun ve buzlukta saklayın. Kek ve pasta yaparken lezzet artırıcı olarak kullanabilirsiniz.

yamtar00
13/03/2007, 11:52
İnsan vücudu-1



İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.3 kg.

Birinin yüzünü hatırlamak için beynin sağ tarafı kullanılır.

Yetişkin bir insan günde ortalama olarak 23 bin kez nefes alır.

Kaşları yukarı kaldırmak için 30 kası harekete geçirmek gerekiyor.

Erkekler kadınlara göre on kat daha fazla renk körü oluyorlar.

Döllenmeden doğuma kadar bir bebeğin ağırlığı beş, milyon kat artıyor.

Gözleri açık tutarak hapşırmak imkânsızdır.


Gözlerimiz hiçbir zaman büyümez. Ama burnumuz ve kulaklarımızın büyümesi asla sona ermez.




İnsan beyninin % 80’i sudur.


İnsan beyninin ortalama ağırlığı 1.3kg’dır.


İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak başparmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.


İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.


İnsan vücudundaki en güçlü kas dildir.


İnsanlar beyinlerinin sadece %10’unu kullanırlar.

shoparr_
13/03/2007, 11:53
tek mesajda birleştirmek daha güzel olabilirdi.Bilgiler için teşekkürler.

yamtar00
13/03/2007, 11:55
Ütünün sararttığı çamaşırın sararan kısmını nemlendirin. Üstüne mısır nişastası serpin. Sonra, bir bez aracılığıyla, nemli kısmı ütü ile kurutun. Leke yok olur.

Deri kaplı mobilyalar portakal ve ya limon kabuğuyla ovulursa yeni görünüşlü olur.

Yıkanabilir kumaşlarda kahve lekesini çıkarmanın en kolay yolu saf gliserin ile ovmaktır. Yarım saat bekledikten sonra her zamanki gibi yıkayın.

Kaplardaki kireci temizlemek için kabın içine yumurta kabuklarını bırakıp kaynatın.Veya bir miktar sirke döküp kaynatın. Kireç'in yok olduğunu göreceksiniz.

Kadife kaplı koltukların kadifeleri sirkeli suyla silinirse parlar.

Lavabonuzdan gelen kötü kokuyu gidermek için içine bir avuç kaya tuzu atın. Koku yok olacaktır.

Kurumamış kan lekesinin üzerine biraz nişasta serpmek ve nişasta kuruduktan sonra fırçalamanız yeterlidir. Kurumuş lekeler için de bir litre suya katacağınız iki yemek kaşığı amonyak işinizi görecektir. Leke bu karışım ile fazla bastırılmadan silinirse yok olacaktır.

İçinde yağ beklemiş şişeleri temizlemek için şişenin içerisine sirke ile parça halinde kaya tuzu atmalı ve iyice sallamalı. Bol su ile çalkaladıktan sonra şişeler ilk hali gibi olur.

Meyve suları örtünün üstüne dökülür dökülmez tuz serpin .Yıkadığınız zaman tertemiz olacaktır.

Limon kolonyası kullanarak oluşan çay lekesini çıkarabilirsiniz.

Halınız yağ lekesi olmuşsa karbonatla bunu temizleyebilirsiniz.Yağın üstüne bol karbonat döküp, biraz ovmak yeter, kuruduktan sonra iyice fırçalayın. Lekenin yok olduğunu göreceksiniz.

Muşamba ve marleylerdeki ayakkabı izleri ile diğer lekeleri çıkarmak için tiner kullanılır. Tiner bulunmadığı zamanlarda ise sirke aynı işi yapacak güçtedir.

İçinde yumurta kaynattığınız su mineral bakımından oldukça zengin olduğu için soğuduktan sonra bitkilerinizi sulayabilirsiniz.

Tıkanan lavabolarınızı kaynar sodalı su ile açabilirsiniz. Tıkalı yere döküp bir müddet bekleyin.

Donmuş camlarınızı tuza batırılmış nemli bezle silerseniz buzu rahat çözersiniz.

Kumaşlardaki tükenmez kalem lekelerini ispirtoyla silerek veya kumaşın o kısmını ispirtoya yatırarak çıkarabilirsiniz.

Bir bezi gliserine batırarak camları bu bezle silerseniz, gliserin camların terlemesine ve suyun süzülerek yerleri kirletmesine engel olur.

Eğer yıkanmayacak kumaşınız ruj lekesi olduysa alkolle silerek kolayca çıkarabilirsiniz.

Paslanmış demir malzemenizin üzerine bir miktar çinko parçası ekledikten sonra az miktarda sülfürik asit koyulmuş su içerisinde bekletirseniz pastan tamamen kurtulabilirsiniz.

Yağlı boya lekelerinden kurtulmak için lekeyi eter veya asetonlu bezle silmeniz yeterli olacaktır.

Giysilerinizde oluşan ter lekelerini amonyak şişesinin ağzına tutarak temizleyebilirisiniz. Kokuyu ise yarım çay kaşığı sirke karıştırılmış suya batırılan süngerle silerek yok edebilirsiniz.

Şarap lekesi taze ise lekeye tuz dökülür .Eğer leke beklemiş ise oksalik asit veya amonyak çözeltisi ila leke yok edilebilir.

Eğer lekeleri temizledikten sonra o bölgede renk açılması var ise o bölge seyreltik asetik asit çözeltisine batırılmış sünger ile silinirse rengin eski halini alması sağlanır.

Gümüşlerinizi 20 ml su içerisinde 10 g tebeşir tozu ve 10 g amonyak çözündürülerek hazırladığınız karışım ile ovabilirsiniz.

İpekli, yünlü kumaşlarınız baz çözeltilerinden, pamuklu, keten ve kenevir elyaf ise asit çözeltilerinde zarar görmektedir.

Organik leke çıkarıcılar (aseton, alkol, benzin, karbon tetraklorür, kloroform, eter) kullanıldıktan sonra bölge kuru bezle iyice kurutulmalıdır.

Elbisenizdeki fondöten lekesini, etere batırılmış bir bezle sildikten sonra sabunlu suyla yıkayın. Leke yok olacaktır.

Salça ve keççap lekesini yok etmek için sıcak su ile gliserini eşit miktarlarda karıştırın. Kumaşı bir saat boyunca bu karışımda beklettikten sonra her zaman kullandığınız deterjan ile yıkayın.

Terleme lekesi beyaz kumaşta ise oksalik asitle silin, durulayın, sonra oksijenli su ile
silin. Nazik kumaşta ise hafif amonyaklı veya limonlu su ile silin.Yünlü kumaşta kumaşı
birkaç saat sirkeli soğuk suda beklettikten sonra lekeyi temizleyebilirsiniz.

AWD
13/03/2007, 11:58
başlık gerekli bilgiler olarak değiştirildi bu kadar bilgiden sonra ;)

shoparr_
13/03/2007, 11:59
başlık gerekli bilgiler olarak değiştirildi bu kadar bilgiden sonra ;)

şöyle yapsak bu da benden olsun:D
Gerekli-Gereksiz Bilgiler:D

Linos
13/03/2007, 11:59
Ali, güzel bilgiler bunlar yaw! Çıktısını alıp bulundurmak lazım el altında... Eline sağlık ;)

yamtar00
13/03/2007, 12:00
başlık gerekli bilgiler olarak değiştirildi bu kadar bilgiden sonra ;)
eline sağlık pratik bilgiler olarak değiştirebilirmiyiz daha uygun olur gibi

shoparr_
13/03/2007, 12:00
başlığı da geyikten taşıyorum içerik değişti baya;)

AWD
13/03/2007, 12:01
eline sağlık pratik bilgiler olarak değiştirebilirmiyiz daha uygun olur gibi

;)

dagored
13/03/2007, 12:07
Yağlı ciltler için bakım önerileri

- Yüzünüzü günde iki kez (sabahları ve yatmadan önce) yağlı ciltler için hazırlanmış yağı absorbe eden yumuşak bir likit ya da jel temizleyici ile temizleyin.
- Suyu çeken ve tutan (humectant) içerikli nemlendiriciler kullanın. Bu tarz nemlendiriciler yağlı parlaklığa neden olmadan suyu ciltte tutar.
- Yağ içermeyen, su bazlı fondötenleri tercih edin. Bir diğer seçenek ise yağı kurutan fondöten ve pudralardır. Bunlar, fazla yağı emerek parlamayı geciktirir. Krem allıklar yerine toz olanları kullanın.
- Yağsız bir güneşten koruyucu kullanın. Yağlı ciltli birçok kişi, içerdikleri yağın sivilceleri tetikleyeceğini düşünerek güneşten koruyucu ürünlerden kaçınırlar. Artık yağ içermeyen koruyucular da var. Bunlar, fazladan yağ birikimi yapmadan cildinizi güneşin zararlarından koruyabilirler.

YAPMAYIN...

- Yağı kurutmak için sert, deterjan bazlı sabunlar ve alkollü tonikler kullanmayın. Zamanla bu ürünler cildinize zarar verebilir ve zaten fazla aktif olan yağ bezlerinin üretimini teşvik edebilir.
- Kakao yağı, temizleme kremi veya lanolin gibi yağlı içeriği olan "süper yağlı" ürünlerden kaçının.


bu bilgi benim işime yarayabilir teşekkürler :ok:

yamtar00
13/03/2007, 12:09
PİNPON topuyla sis yapmak
malzemeler: bir ya da daha fazla pinpon topu; alüminyum folyo

nası yabıcam: pinpon topunu ortadan ikiye ayırıouz. soora ikiye ayırdıımız topu makas veya tırnak makasıylaçok küçük parçalara ayırıouz. parçalar ne kadar küçük olursa sonuç o denli muhteşem oluo. parçalama işleminin ardından parçalarımızın sayısa göre büyüklükte bir alüminyum folyo kesiouz. parçaları folyoya koyuyouz. parçaların olduğu bölümü balon şekline getiriouz. o bölümü çok fazla sıkmamak gerekio. işlem bittiğinde içinde top parçaları bulunan folyo armut ya da dar ağızlı bir ampul şeklinde olmalıdır. soora bir çakmak yardımıyla folyoya direk olarak tutmadan yani fazla yaklaştırmadan ısıtmaya başlıouz. yaklaşık yarım dakika içerisinde cooossss die bir ses duyuyouz.. panik yapmadan bi kaç sanie daha ısıtıouz ve o da nesi: folyo acaip bi şekilde tüterek kalın ve yoğun bir şekilde duman çıkartıo. ısıtmaya dewam eetikçe de dumanlar her tarafı sarıo. son olarak eşiniz veya anneniz odayı basarak saalam bi sopa çekio.... hehehehehe....

PuNToGiRL
13/03/2007, 12:16
Fareleri kaçırmak için nane yağını bir karton parçasının üzerine sürün ve farelerin geldiği yere koyun.. :)

Linos
13/03/2007, 12:21
PİNPON topuyla sis yapmak
malzemeler: bir ya da daha fazla pinpon topu; alüminyum folyo


Bunu lisedeyken koridorda yapmıştık da, disiplinin kapısından dönmüştük walla... :D

femoli
13/03/2007, 12:23
yamtar aşmıssın sen ya walla devam devam iii ..

yamtar00
13/03/2007, 12:40
yamtar aşmıssın sen ya walla devam devam iii ..

Teşekkürler

yamtar00
13/03/2007, 13:40
Mangal keyfi yapmayan arkadaşımız yoktur herhalde içimizde.Şimdi size mangal keyfinden sonra ateşimiz boşa gitmesin diye bi deney yapmanızı rica edicem.Mangalı yaktınız , cızbızları yediniz.Ohhhh... Afiyet olsun.Mangalımızda hala yeteri kadar ısı var.Şimdi herhangi bir poşetin içine yarısından fazlasını geçecek şekilde su koyalım ve ağzını sıkıca bağlayalım.Tabi bu deneyde poşetimizin delik olmamasına özen gösterelim :) Ağzını bağlamış olduğumuz poşetimizi ısısını katbetmemiş olan mangalımızın üstüne koyalım.Hatta işi biraz zorlaştırıp poşeti yanan kömürlerin içine de atabilirsiniz.Poşet erir diyen arkadaşları duyar gibiyim...Bir miktar bekledikten sonra boşeti açıp elinizi dikkatlice suya deydirdiğinizde suyun ısınmış , hatta kaynamaya yakın bi sıcaklıkta olduğunu göreceksiniz.
Bu deneyi yapmak için mangal şart diil.Torbanın altına çakmak da tutsanız sobanın üzerine de koysanız aynı sonucu elde edersiniz.
aynı şeyi pet şişe ile deneyin daha ilginç.pet şişeyi yarısından kesin içine su koyun ve bildiğimiz ocağa koyun.su kaynayacak ama pet şişe erimiyecektir
Saygılar...

unik06
13/03/2007, 13:47
şaka heralde?

nasıl erimez plastik nihayetinde yaw???

yamtar00
13/03/2007, 13:48
Parmaklarımız niçin çıtlar?
Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler.

En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir. Bu tip eklem yerlerinde, örneğin parmaklarımızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir

bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde kemiklerin hareketleri sırasında buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. İçindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya başlar. İşte kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genleşir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır.

Şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sınırlıdır. Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekerseniz, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 artırır.

Aynı parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içersinde tekrar oluşması biraz zaman alır.

Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gaz miktarının bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hala anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabı da henüz yoktur. Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor. İkinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor.

Evet geldik en çok merak edilen soruya! Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı mıdır? Bu konuda elde çok az bilimsel çalışma sonucu vardır. Bir görüşe göre parmak çıtlatmanın eklem yerlerimizdeki sıvıya bir tesiri yoktur. Diğer bir görüşe göre ise sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.

yamtar00
13/03/2007, 13:50
Bazen 444 0 444 falan diye numaralar görüyoruz....Akılda kalıcı olması bakımından gayet güzel...

Peki birde 444 0 849 diye mesela Türk Hava Yollarının numarası yazıyor....Bu ne diyecek olursanız ?

Yanınızda bir adet Telefon varsa ( yada Cep telefonunuz) üzerindeki tuşlara bakarsanız ;

Türk Hava Yollarının kısaltması olan THY
T harfi - 8 no'lu tuş
H harfi - 4 no'lu tuş
Y harfi - 9 no'lu tuşta olduğunu göreceksiniz.

Bunun gibi daha bir çok Örnek var...

Mesela TNT Kurye Servisi Çağrı merkezi 444 0 868 ( T-N-T ) Bu da en son Moda

yamtar00
13/03/2007, 13:51
şaka heralde?

nasıl erimez plastik nihayetinde yaw???

şaka değil gerçek doğuda arazide askerler pet şişelerde çok çay demlemişlerdir.

yamtar00
13/03/2007, 13:54
Dünyada 3 bin farklı türü bulunan ve 100'e yakını bulaşıcı hastalık etkeni taşıyan sivrisineğin, hedef olarak 'sarışın ve kızılları, adet dönemindeki kadınları, ayağı kokanları ve çok terleyenleri' seçtiği, yılda 1 milyon insanın da bu uçucu böceğin bulaştırdığı sıtma hastalığından hayatını kaybettiği ortaya çıktı.


Yaz mevsimiyle birlikte ortaya çıkan sivrisinekler, çevrede kendisini yine göstermeye başladı. Tam uyumaya hazırlanırken kulağımızda duyduğumuz vızıltılar, bizi çileden çıkarmaya yetiyor. İnsanların bu en küçük; ama en önemli düşmanı olan 'küçük vampirler', ABD'de araştırma konusu oldu. Geniş kapsamlı araştırmaya göre kendilerine hedef olarak topluluk içinde herkesten farklı görünen kişileri seçen bu hayvanların en büyük favorisi; sarışınlar ve kızıllar. Adet dönemindeki kadınlar, ayakları kokanlar ve çok terleyenler, aynı sebepten dolayı 'sivri'lerin baş hedefleri arasında yer alıyor. Kasların fazla çalışmasından dolayı salgılanan laktik asit ve vücut ısısının artması da bu hayvanların iştahını kabartıyor.


Öte yandan, dünyada 3 bin farklı türü bilinen sivrisinekler, insanları sokup acı acı kaşındırmaktan başka bazı hastalıkları da bulaştırıyor. Yılda 1 milyon; yani 12 saniyede 1 insan sıtmadan ölüyor. Batı Nil virüsü gibi dünyaya korku salan hastalıklar da hesaba katıldığında, sivrisineklerin yol açtığı tehlike korkutuyor; ancak sivrisinekler yoksullara dokunmuyor. Afrika ve Asya'daki birçok insanın, batılıları öldüren sivrisineklerden bulaşan hastalıklara karşı bağışıklık sahibi olduğu bildiriliyor.

unik06
13/03/2007, 13:55
şaka değil gerçek doğuda arazide askerler pet şişelerde çok çay demlemişlerdir.
abi, peki..geçenlerde ben, elektrikli oda ısıtıcısının 10-15cm önüne 0.5lt lik pet şişe koydum (dikkatini çekerim, alet yerde duruyor ve şişe de yaklaşık 15cm önünde o da yerde)
şişenin ucu 5dk içine yamulmaya içe doğru eriyip bembeyaz olmaya başladı.
bu nasıl oluyor peki?

yamtar00
13/03/2007, 13:55
Hiçbir şey boşuna yaratılmamıştır. En küçük varlığın bile çok büyük görevleri vardır."

ACI BAKLA Semen Lupini Şeker hastalığına karşı kullanılır.
ACI YONGA Lignum Quassiae İştah açıcı, kuvvet verici, kurt ve ateş düşürücü
ADAÇAYI Salvia officinalis Gaz söktürücü, antiseptik, kuvvet verici ve uyarıcı
ALIÇ Fructus Crataegi Özellikle kalp üzerinde etkili, idrar söktürücü, kabız
ALTINOTU Herba Ceterachi İdrar söktürücü ve kabız etkileri vardır. Basura karşı, haricen kullanılır.
AMBER
Ambra Grisea Kaşalot balığından elde edilir. Kalbi kuvvetlendirir, iştah açar ve cinsel arzuyu artırır.
ANASON
Fructus Anisi Vulgaris Gaz söktürücü, iştah açıcı, süt artırıcı ve uyku vericidir.
ANDIZ KÖKÜ Radix Helenii Safra söktürücü, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı, kuvvet verici ve kurt düşürücüdür.
ARDIÇ TOHUMU Fructus Juniperi İdrar artırıcı, terletici, midevi ve antiseptik özellikleri vardır.
ASPİR Flos Carthami Romatizma ağrılarına karşı etkilidir. Dahilen terletici, kurt düşürücü ve adet getiricidir.
BALIKOTU Fructus Cocculi indici Dahilen kurt düşürücü, sara nöbetlerini azaltıcı olarak kullanılır. Tehlikeli bir drogdur.
BAMYA ÇİÇEĞİ Flos Hibisci Dahilen göğüs yumuşatıcı, lapa halinde haricen çıbanları olgunlaştırıcıdır. Kabızlığa karşı etkili ve zararsız bir drogdur.
BESBASE
Rhizoma Polypodii Müshil, safra ve balgam söktürücü ve kurt düşürücü etkilere sahiptir.
BİBERİYE
Folium Rosmarini Dahilen kabız, hazım sistemi uyarıcısı, safra artırıcı ve idrar söktürücü, haricen ise iltihaplı yaraların tedavisinde kullanılır.
BÖĞÜRTLEN
Folium Rubi Kabız, kuvvet verici, idrar söktürücü ve şeker hastalığına karşı kullanılır. Bademcik iltihaplarında da gargara yapılır.
CİVAN PERÇEMİ
Herba Millefolii İdrar artırıcı, iştah açıcı, gaz söktürücü, adet söktürücü ve yara iyileştiricidir.
ÇAKŞIROTU KÖKÜ
Ferulae meifoliae Cinsel kudreti artırıcı olarak etkilidir.
ÇAM SAKIZI Terebenthina Communis Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.
ÇEKEM
Fructus Visci albi Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.
ÇÖREKOTU
Semen Nigellae İdrar ve süt artırıcı, iştah açıcı ve adet söktürücüdür.
ÇÖVEN KÖKÜ Radix Saponariae albae Tedavide nadiren kullanılır. Bilhassa tahin helvası yapımında kullanılır. İdrar ve balgam söktürücüdür.
DAĞÇAYI Sideritis Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.
DEFNE YAPRAĞI Folium Lauri Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir.
DEVE ÇÖKERTEN
Fructus Tribuli Taş düşürücü, idrar söktürücü ve kuvvet verici olarak kullanılmaktadır.

DEMİR HİNDİ
Pulpa Tamarindorum Müshil ve müleyyin bir etkiye sahiptir. Hiçbir tahriş edici etkisi yoktur.
DENİZ KADAYIFI
Carrageen Dahilen, çok kullanılan bir göğüs yumuşatıcı ve öksürük kesicidir.
DEVE DİKENİ Herba Cardui mariae Karaciğer hastalıklarına karşı ve safra artırıcı olarak kullanılır.
DUT MEYVASI
Fructus Mori nigri Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.
EĞİR KÖKÜ Rhizoma Calami aromatici Gaz söktürücü, terletici ve antispazmotiktir. Dahilen Prostat, haricen ise romatizma için kullanılır.
FESLEĞEN
Herba Basilici
Yatıştırıcı, midevi, idrar artırıcı ve gaz söktürücüdür.
FUNDA Herba Ericae İdrar yolları dezenfektanı, idrar söktürücü ve kabız etkilere sahiptir.
GELİNCİK Flos Rhoeados Yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir.
GİNSENG
Ginseng Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir. Cinsel gücü artırıcı etkileri vardır.
GÜNLÜK
Gummi Olibanum Dahilen kuvvet verici, yatıştırıcı, kabız, idrar artırıcı, adet söktürücü, adet getirici ve romatizma ağrılarını dindiricidir.
HALİLE (Kara-Sarı) Fructus Myrobalani Sarı halile müshil, Kara halile ise kabız olarak kullanılır. Haricen ise yara iyileştiricidir.
HARDAL TOHUMU Sinapis nigrae Haricen lapası, yakısı ve banyosu yapılır. Kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için kullanılır.
HATMİ ÇİÇEĞİ Flos Altheae Göğüs yumuşatıcı ve tahrişleri gidericidir.
HAVACIVA Radix Alkannae Kabız ve yara iyileştiricidir.
HAVUÇ TOHUMU Dauci carotae Midevi, gaz söktürücü, gebeliği önleyici ve cinsel gücü artırıcıdır.
HAYIT TOHUMU
Agni-Casti idrar artırıcı, gaz söktürücü ve yatıştırıcıdır.
HÜNNAP Jujubae Göğüs yumuşatıcı, öksürük kesici, müshil ve kan temizleyicidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.
IHLAMUR
Flos Tiliae
İdrar artırıcı, terletici, yatıştırıcı, uyutucu ve göğüs yumuşatıcıdır.
ISIRGAN Folium Urticae Yaprak veya kök, dahilen kan temizleyici, idrar artırıcı ve iştah açıcıdır.
İĞDE ÇİÇEĞİ Flos Elaeagni Kabız, kuvvet verici ve antiseptiktir. C vitamini deposudur. Gribe karşı etkilidir.
KAFUR Camphora Sinir sistemi, solunum ve kalp üzerinde uyarıcı etkileri vardır.
KAKULE Cardamomi İştah açıcı, gaz söktürücü ve midevi etkilere sahiptir. Kahveye konur.
KEBABİYE Cubebae Solunum sistemi antiseptiğidir. Belsoğukluğunda kullanılır.
KARANFİL
Caryophyllus Uyarıcı, midevi ve antiseptik etkileri vardır.
KEKİK
Herba Thymi Midevi, yatıştırıcı, antiseptik etkileri vardır.
KEREVİZ TOHUMU Apii graveolentus Uyarıcı ve iştah açıcıdır. Prostat için kullanılır.
KETEN TOHUMU Semen Lini Müshil, sindirim sistemi iltihapları ve tahrişlerine karşı koruyucudur.
KINAKINA Cortex Chinae midevi, sıtma ve gribal enfeksiyonlara karşı koruyucu, kalp yatıştırıcıdır.
KISA MAHMUT Chamaedrys midevi, uyarıcı, şeker hastalığına karşı etkilidir.
KIZILCIK Corni maris Etkili ve zararsız bir ishal kesicidir.
KİTRE Tragacantha Boğaz hastalıkları ve iltihaplarında koruyucudur.
KUDRET NARI Momordicae charantiae Mide ve barsak ülserine karşı dahilen kullanılır. Yara, çıban ve ekzemalarda haricen kullanılır.
KUŞBURNU
Rosae caninae Bilhassa C vitamini bakımından zengindir. Kabız ve kuvvet vericidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.
LAVANTA Flos Lavandulae İdrar artırıcı, romatizma ağrılarını dindirici, antiseptik, sinir ve kalp kuvvetlendiricidir.
MAHLEP
Pruni mahaleb
Afrodizyak, balgam söktürücü, nefes darlığı ve prostat için, ayrıca şeker hastalığına karşı kullanılır.
MENENGİÇ Terebinthina Chia Dahilen idrar ve solunum yolları antiseptiği olarak kullanılır.
MEYAN KÖKÜ Radix Liquiritiae Göğüs yumuşatıcı, balgam söktürücü, tad düzeltici ve öksürük kesici etkileri vardır.
MISIR PÜSKÜLÜ Stylus Maydis İdrar söktürücü ve taş düşürücüdür.
MUSKAT Myristicae Gaz söktürücü ve antiseptik olarak bilhassa karın ağrıları için kullanılır.
MÜRSAFİ Gummi Myrrihae Antiseptik ve uyarıcıdır. Bilhassa solunum yolu hastalıklarına karşı kullanılır.
NANE
Folium Menthae Özellikle sinirsel kaynaklı mide bulantılarını kesici olarak etkilidir.
OĞULOTU
Folium Melissae Yatıştırıcı, midevi, terletici ve antiseptiktir.
PAPATYA
Chamomillae vulgaris İdrar artırıcı, yatıştırıcı, safra söktürücü, boğaz iltihaplarında ve iltihaplı yaralara karşı etkilidir.

PELİNOTU
Herba Absinthii Midevi, ateş düşürücü, adet getirici etkileri vardır.
REZENE
Foeniculi Midevi, gaz söktürücü ve süt artırıcıdır.
SAFRAN Crocus Stigmata Uyarıcı, iştah açıcı, adet söktürücü, koku ve renk vericidir. Değerli bir baharattır.
SALEP Tuber Salep Afrodizyak, kuvvet verici, çocuk ishallerini kesicidir.
SANDALOS Sandaraca Haricen ve dahilen romatizma ağrılarını dindirici olarak etkilidir.
SARI SABIR Aloe Kalın barsağa etkili bir müshildir.
SARI KANTARON
Herba Hyperici Dahilen antispazmotik, kabız, yatıştırıcı, haricen ise antiseptik ve yara iyileştiricidir.

SERVİ KOZALAĞI
Cupressi Çocukların gece işemelerinde, haricen basura ve kokulu ayak terlemelerine karşı kullanılır.

yamtar00
13/03/2007, 13:57
abi, peki..geçenlerde ben, elektrikli oda ısıtıcısının 10-15cm önüne 0.5lt lik pet şişe koydum (dikkatini çekerim, alet yerde duruyor ve şişe de yaklaşık 15cm önünde o da yerde)
şişenin ucu 5dk içine yamulmaya içe doğru eriyip bembeyaz olmaya başladı.
bu nasıl oluyor peki?
valla kardeş ben hiç denemedim ama deneyen arkadaşlarım oldu onlarda aynısını sölediler sadece biraz yamuluyormuş o kadar sonra içindeki su kaynıyormuş öle dediler

yamtar00
13/03/2007, 13:58
Güneşten korunayım derken zehirlenmeyin !!!!

Yaz aylarında kullanımı artan güneş koruyucuların yanlış tercih edilmesinin, kusma, baş dönmesi, ciltte alerji ve kaşıntı ile ortaya çıkan zehirlenmelere neden olabileceği bildirildi. Dermatoloji Uzmanları , yaptığı açıklamada, güneş koruyucuların fiziksel ve kimyasal olarak ikiye ayrıldığını söyledi.

Fiziksel koruyucuların cildin üzerinde tabaka oluşturarak güneş ışınlarını yansıttığını, dışarıdan tabaka gibi görünen bu koruyucuların tercih edilmediğini, ancak emilmedikleri için daha güvenli. Özellikle 2 yaşından küçüklere bu koruyucuların uygun olduğunu belirttiler.

Kimyasal koruyucuların, renksiz olduğunu ve sürüldükten sonra görünmedikleri için daha fazla tercih edildiğini

"Bu koruyucular emildikleri zaman, özellikle sık kullanıldıklarında, kusma, baş dönmesi, ciltte alerji ve kaşıntı ile ortaya çıkan zehirlenmelere neden olabiliyor. 2 yaşından küçüklerin bunları kullanması sakıncalıdır."

"Güneş koruyucuları 2-3 saatte bir yenilenmeli"

Güneş koruyucularının terleme ve yüzmeyle etkilerini kaybettiğini, bu nedenle 2-3 saatte bir yenilenmeleri gerekiyor.

İyi bir güneşten koruyucunun, tahriş edici ve çok yağlı olmaması, kolay sürülmesi ve kokusuz olması gerekiyor.

Güneş ışınlarının, yaz-kış etkilerinin aynı olduğunu, "ultra viyole A"nın (UVA) bütün yıl boyunca hem bronzlaştırıcı, hem de kanser yapıcı etkiye sahip "Ultra viyole B"nin etkisinin ise yaz aylarında etkisini daha fazla gösterdiğini, bu nedenle güneş koruyucunun. "ultraviyole A" ve "ultraviyole B"den koruması gerekiyor.

Açık tenliler, açık renk gözlüler ve kızıl saçlılar cilt kanserine daha yatkın

, Açık tenliler, açık renk gözlüler ve kızıl saçlı olanların cilt kanserine daha yatkın olduğunun altını çizerek, "Bunlar bronzlaşmaz, güneşte kızarırlar. Esmer olanların ciltlerinde güneşten koruyucu hücreler fazla olduğu için güneş yanıklarına karşı daha dayanıklıdırlar" Amman dikkat arkadaşlar !!!

unik06
13/03/2007, 13:58
valla kardeş ben hiç denemedim ama deneyen arkadaşlarım oldu onlarda aynısını sölediler sadece biraz yamuluyormuş o kadar sonra içindeki su kaynıyormuş öle dediler
e tabi, biraz yamulmadan sonra noluyor..onu bilemem :icon_smile_tongue:

yamtar00
13/03/2007, 14:00
Bebeğinize 6 aydan önce bal yedirmeyin...

Uzmanlar,
Ailede alerjik hastalığın bulunması halinde ise bebeğe 1 yaşından önce kesinlikle bal yedirilmemesini önerdiler. bal gibi alerjen maddelerin, bünyedeki aşırı duyarlılığı tetiklediğini ve ileri yaşlarda alerji ve astım gibi hastalıklara zemin hazırlayabildiğini belirtti.

Sağlıklı doğal ürün olarak kabul edilen balın, 6 aylıktan küçük bebeklere yedirilmemesi gerektiği bildirildi, bebeklerine ilk 6 ay, anne sütünden başka yiyecek vermemelerini tavsiye ettiklerini belirtti. Annelerin, doğal bir besin olan balı, besleyici olduğu için bebeklerine 6 aydan önce, süte ya da başka besinlere karıştırarak yedirdiklerine dikkati çeken uzmanlar, baldaki bazı toksin maddelerin, bebekler için tehlikeli olabileceğinin altını çizdi. Baldaki toksin madde oranının yetişkinler için önemli olmadığını, ancak bebekler için tehlikeli sonuçlar doğurabildiğini söylüyorlar.

Alerji ve astım riski

?Bebeklerin bağışıklık sistemleri zayıf ve bağırsakları olgunlaşmamış olduğundan, 6 aya kadar alerjik maddelerin bağırsaklardan emilerek kana karışma olasılığı oluyor. 6 aylıktan önce, süte ya da başka besine karıştırılarak da olsa, kesinlikle bebeklere bal yedirilmemeli. Bal gibi alerjen maddelerin, bünyedeki aşırı duyarlılığı tetiklemesi ve ileri yaşlarda bu besine karşı alerji ve astım gibi hastalıklara zemin hazırlayabilmesi mümkündür.?

Anne ya da babanın polen ya da başka alerjik hastalığının bulunması halinde, balın bebeklere yedirilmesi konusunda çok daha hassas olunması gerektiğini ifade eden uzmanlar, ?ailede, alerjik hastalık varsa, 1 yaşından önce bebeklere kesinlikle bal yedirilmemeli? dedi.


Rafadan yumurtanın beyaz kısmı

Büyüklerlerde alerji oluşturmayan ve vücudun ihtiyacı olan büyük moleküllü besinlerin çocuklar için alerji nedeni olabildiğini vurgulayıp,, bal dışında özellikle rafadan pişirilmiş yumurtanın beyaz kısmının da alerjik özelliği olduğuna dikkati çekti. Yumurtanın bu özelliğini, pişirme ve çocuğa veriliş oranına göre ortadan kaldırmanın mümkün olduğunu kaydeden uzmanlar, yumurta gibi protein kaynağı olan doğal bir besinden çocuğu mahrum etmemek için 6 ay sonrası katı olarak, fındık büyüklüğünden başlayıp, alıştırarak verilmesi gerektiğini ifade etti. Anneler, ?Beslenmede çok önemli yeri olan bal ve yumurta gibi besinlerden çocuğunuzu yaşam boyu mahrum etmek istemiyorsanız, bu tarz besinleri, bir uzmana başvurarak ve belli bir yaştan sonra az az alıştırarak verin? !!!!

yamtar00
13/03/2007, 14:02
Renkler, karakterin aynası !!!!!!
Maddelere çarpıp yansıyarak göze ulaşan ışığın beyinde uyandırdığı duygu' diye tarif edilen renk, kişilerin nasıl bir karaktere sahip olduğunu da haber veriyor. Mesela, beyaz rengi seven kadınların ortak özelliği alçak gönüllü, asil ve nazik olmaları. Favorisi beyaz olan erkekler ise soğukkanlı ve cömertler. Sarıyı tercih eden kadınlardan ise uzak durmakta fayda var, çünkü bunlar dedikoducu olmaya pek meyilliler. Bu rengi seven erkekler ise, bilmeyerek biraz korkak olduğunu itiraf ediyor demektir. Turuncu rengi seven kadının dostluğuna güvenebilirsiniz. Çünkü sakin mizaçlı olup hiç kin tutmaz. Bir kadının mor rengi tercih etmesi, 'ihtişam ve lükse son derece bağlı' anlamına geliyor. Servet, konfor, şöhret ve mevki elde etmek isterler. En büyük gıdaları pohpohlanmak ve iltifat yağmuruna tutulmaktır. Bu renkten hoşlanan erkeklerin de gözleri daima yüksektedir.


Beyaz, kırmızı ve yeşil renk

Beyazı her renkten fazla seven bir kadın, bilerek veya bilmeyerek, kalben ve zihnen temiz ve saf olduğunu ortaya koyuyor demektir. Bu kadın nazik, değer bilen, alçak gönüllü ve asildir.

Beyazı seven erkekler ise soğukkanlı, cömert ve hatta zalimdir. Karakterleri büyük esrar ve tezat teşkil eder. Başkalarına yardım için para, gayret ve zaman sarf etmekten asla çekinmezler.

Kırmızıya tutkun kadınlar, şen ve hayat dolu olurlar. Çabuk heyecana gelip, çabuk kızar ve öfkelenirler. Son derece azimlidirler. Gelecek hakkında uzun uzadıya planlar ve rüyalar kurmaktan hiç hoşlanmazlar. Her şeyi bir güne doldurmak onlar için daha uygundur.

Kırmızıyı her renge tercih eden bir erkek ise hiçbir şeyden korkmayan biridir. Tehlikeyi davet ederler ve felaketleri gülerek karşılarlar. Çok zekidir. Herhangi bir işi bu zeka sayesinde hemencecik halledemediği takdirde uzun zaman uğraşmaz. Bırakır ve başka bir işe kalkar.

Yeşil rengi seven kadının en belli başlı vasfı, pratik zekalı ve hazır cevap olmasıdır. Bilhassa nükteli ve iğneli cevaplar vermekte üstüne yoktur. Bu rengi seven bir kadını, herhangi bir dil kavgasında veya münakaşada alt etmek hemen hemen imkansızdır.

Yeşili diğer renklere tercih eden bir erkek, çoğu zaman huzursuz ve düşüncesizdir. Her şeyden memnun olan, nerede sabah orada akşam diyen bir tabiatı vardır ve başkalarına pek fazla güvenir.

Mavi, sarı ve turuncu renk

Maviye meyleden kadınların hisleri son derece derin olur. Böyle bir kadına bakarsanız, bir an neşenin kanatlarıyla uçarken, biraz sonra, hiç sebepsiz, yahut en ufak sebepten, kederin derin uçurumlarına yuvarlanmıştır.

Maviyi seven erkekler, sakin ve kontrolsüz olurlar. Bunun sebebi ise hayatlarını kazanmak mecburiyetinde olmalarıdır. Bu erkekler sistemle değil, ilhamla çalışmayı tercih ederler. Bu tarz çalışmayı gerektiren işlerde birinci oldukları halde, metodik ve sabırlı bir mesai gerektiren işlerde pek iyi olamazlar.

Sarıyı tercih eden kadınlar, dedikoducu olmaya pek meyillidirler. Durmadan konuşurlar ama ağır ve yüksek konularda konuşmayı hiç sevmezler ve böyle mevzular konuşulurken yüzleri ekseri boş bir ifade alır. Pek cömert sayılmazsa da iyiliği üzerinde olduğu zaman herkese yardım etmeyi sever.

Renklerin içinden sarıyı seçen erkekler, bilmeyerek biraz korkak olduğunu itiraf ediyor demektir. Bazen olmadık renkte kostümler giyer ve herkesi kendine baktırmaktan adeta zevk alır. Kendini fazlaca över.

Açık kavun içinden koyu portakal rengine kadar bütün turuncular, bu rengi seven kadınların sıcakkanlı, sıcak kalpli ve dost tabiatlı insanlar olduğunu ispat eder. Turuncu rengi seven kadın, sakin mizaçlıdır. Kızdığı zaman bağırıp çağırmaz. Hiç kin tutmaz. Hakkını savunmayı iyi bilir.

Bu rengi seven erkekler müsamahakar ve sabırlı olurlar, ama hoşlanmadıkları şeylere asla göz yummazlar. Bu tip babalar, bilhassa bütün çocukların sevgilisi olurlar. Herkesle dost olmalarına rağmen gerçek ve devamlı arkadaşlıkları azdır.

Kahverengi, mor, pembe ve siyah renk

Kahverengiyi tercih eden kadınlar, geniş hayal gücünden uzak fakat metodik olurlar. Bu kadınlarda parlak zekaya pek rastlanılmaz. Göze pek çarpmazlar ve olağanüstü bir şey yapmazlar. Ev işinden hoşlanan, bulaşıktan hiç şikayet etmeden, adeta zevkle yıkayan ev kadınları daha ziyade kahverengi kadınları arasından çıkar.

Kahverengiyi tercih eden erkekler özgürlükten uzaktırlar. Bununla beraber iyi işleyen kafaları, her şeyi gören ve anlayan kuvvetleri ve geniş anlayışları vardır. Kahverengiyi seven erkeklerin en belli başlı vasıfları sade oluşlarıdır. Bu kişiler cicili bicili, süslü püslü şeylerden "ne olursa olsun" nefret ederler. Bu kişiler, yüksek ve şaşaalı şeyleri özlemedikleri için kendilerini olduklarından daha iyi görmezler. Kimseden medet ummazlar.

Mor eskiden beri ihtişam ve debdebenin son basamağı olarak bilinir. Onun için mor rengi tercih eden kadın, ihtişam ve lükse son derece bağlı demektir. Moru seven kadınlar debdebeyi sever, servet, konfor, şöhret ve mevki elde etmek isterler. Durmadan beğenilip iltifat yağmuruna tutulmadan kendilerini rahat hissetmezler.

Mor rengi diğerlerine tercih eden erkekler de hayatın daha pahalı ve lüks cephesini tercih edeler. Gözleri daima yüksektedir. Önlerine gelenle dost olmak bunlar için duyulmamış bir şeydir. Ama bunlar gösteriş düşkünü birer servet avcısı değildir. Sadece aristokrat fikirli olurlar ve demokrasi diye bir şey olduğunu kabul etmezler.

Pembe rengi tercih eden kadınların en belli başlı özellikleri, daima neşeli olmalarıdır. Bu kadınlar mutlu ve hafif kalplidirler. Gerektiği yerde ciddi olmasını ve mesuliyetlerini yerine getirmesini gayet iyi bilirler. Çekingen olmalarına karşılık bunu iyi şekilde saklarlar ve pek nadir dışa vururlar. Coşkun, ateşli ve fırtınalı oldukları pek nadirdir.

Siyah rengi seven erkekler sert tabiatlı ve sert düşünceli olurlar. Başkalarının hayatlarına karışmayı çok severler. Durmadan nasihat ederler. Biraz başa geçtiler mi etrafındaki herkesin hayatlarını idare etmek isterler.

yamtar00
13/03/2007, 14:04
KADINCA 0+

Kadınların kadınlarla çalışması neden zor? (Acı ama Gerçek :))

3. Kadın Yöneticiler Zirvesi?nde, ?Kadınların Kadınlarla Çalışması Neden Zor?? başlıklı konuşmasıyla yer alan konuda

Uzman görüşleri !!!


Kadınların erkeklerde az rastlanan özelliklerinden bahsetti ve bu özellikleri kısaca; senaryo ve iletişim yeteneği ve beden dili kullanma olarak sıraladı. Ayrıca, kadınların kadınları algılamasının anlaşılmasının daha zor olduğunu ve kadınların liderlik profillerinin erkeklere oranla daha değişken olduğunu; kararlarının değişken olduğunu ve karar verirken daha çok etki altında kaldıklarını savundu.

Türkiye çapında farklı yerlerde konumlanan 100 şirkette yapılan ve sadece kadınların cevapladığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Bu araştırmanın uygulandığı şirketlerdeki kadın çalışanların bulunduğu dereceler şöyle sıralanmakta; Şef; % 20-25, müdür; %10-15, genel müdür yardımcısı; % 5-10, genel müdür; % 1-5.

Bunun yanı sıra kadın yöneticilerin çoğunlukla finans, medya ve moda sektörlerinde görev aldıklarını vurguladı ve araştırma sonuçlarını açıklamaya devam etti.

?Araştırmada yer alan, ?Üstünüzü seçme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?? sorusuna bayan katılımcılar %5 oranında kadın, %15 oranında fark etmez, %80 oranında ise erkek, yanıtının verildi. ?Astınızı seçme şansınız olsaydı kimi seçerdiniz?? sorusuna verilen yanıtlarda yine dağılım benzerdi; %15 kadın, %35 fark etmez, %50 ise erkek, yanıtı verildi.

Öte yandan, yine aynı katılımcılara yöneltilen ?Birini işten çıkarmak zorunda olsanız, bu kim olurdu?? sorusuna verilen yanıtlarda ise tam tersine, çoğunlukla ?kadın? seçeneği işaretlenmiş. (Yine gündeme gelmişiz ya helal olsun :))

Araştırma sonuçlarını kısaca şöyle yorumladı; ?Kadınlar üstlerinin ve çalışma arkadaşlarının çoğunlukla erkek olmasını isterken, işten çıkarılacak kişiyi ilk önce kadınlardan seçiyorlar. Ve katılımcılar seçimlerinin sebebini şöyle sıralıyorlar;

? Kadınlar birbirlerine iş ortamında, iş dışı problemler yaratıyorlar.
? Aile problemlerini işe daha çok yansıtıyorlar.
? Kadınların çok olduğu yerde dedikodular artıyor. (Yalan değil :)
? Kadınların arasındaki rekabet erkeklerin performansını olumsuz etkiliyor.
? Rekabette her yolun mubah olduğunu düşünüp, abartılı davranışlar sergiliyorlar.
? Kadınların başarı kriterleri farklı.
? Birbirlerini şikâyet etmeyi seviyorlar.
? Erkeklerle daha rahat çalışıyorlar.
? Çok konuşup, az çalışıyorlar.
? Kadınların ev telaşı mesai zamanlarında problem oluyor.
? Başarısızlıklarına bahane uyduruyorlar.
? Etraflarında az rakip istiyorlar.
? İş seyahatleri evli kadınlara problem yaratıyor.?

Uzmanlar Sözlerine bu verilerin hem Türkiye?de, hem de dünyada geçerli olduğunu söyleyediler

yamtar00
13/03/2007, 14:05
BİLGİSAYAR VE KADINLARIN ORTAK OZELLİKLERI

*.-ikisi de devamlı sorun çıkartır ve sorunu halletmeniz saatlerinizi hatta bazen günlerinizi alır.

*.ikisi de elektrik almak ister.

*.ikisi de hiçbir şey yapmıyormus gibi gözükse de arka planda kullanıcıdan habersiz bir çok iş yürütürler.

*.ne kadar çok paranız varsa o kadar iyi "donanım"lısına sahip olursunuz.

*.ikisinin de durup dururken niye bozulduğunu anlamazsınız

*.ikiside alışkanlık yaratır..

*.verim almak için ikisine de nazik davranmak gerekir

*.ne kadar iyisini alırsaniz alın, 2-3 sene sonra daha iyisi çıkacağından değiştirmeniz gerekir.

*.ikisi de erkekler için olmazsa olmazdır.

*.ikisini de ne kadar iyi kullanırsanız kullanın saç baş yoldurtan cinslerdir.

*.parmaklarınızı doğru kullandığınızda her ikisinden de güzel tepkiler alırsınız

*.ikisi de zaman zaman error verebilir

*.ikisi de hassastır,sağı solu pek belli değildir.

*.ikisi de bozulduğunda dediğiniz hiçbirşeyi yapmazlar.

*.ikisinin de bellekleri inanılmaz güçlüdür. Dolayısıyla dikkat etmek gerekir.

*.ikisinin de başkaları tarafından kurcalanması sevilmez

BGRAYS
13/03/2007, 14:05
baba costun yaww .. 8O

yamtar00
13/03/2007, 14:06
Erkeklerin Söylememesi Gereken Şarkılar!..


Buraları yıkılıyo benden yıkılıyo Hergün peşime bi bıyıklı takılıyo

Ben sana yandım Zühtü.Hele hele yandım Zühtüü.Şimdi geldi sevişmenin zamanı da ZühtüBen sana yandım Zühtü.

Yanıma korlar mı adam seni ? Koparıp acıtmazlar mı tenimi.

Aman Eşref canım Eşref Uykudan uyarttın beniKana boyattın beni.

Doktor Civanım , doktor doktor civanım.Ah seni istiyor canım.

Altın hızma mülayiiiim , seni haktan dileyiiim. Gün gördüm neler gördüm seni gördüm şadoldum

Suya düştü gülümüz Ötmüyor bülbülümüz

Bandıra bandıra ye beni , hiç doyamazsın tadıma.

Sordum namın verdiler, Pala remzi dediler Pala bıyığı değil yüreğidir dediler Remziiiiiiiiii!.

Sarılmandan belli , kırcan mı belimi? çok canım acıdı , çeksene elini!

Bayıra karşı yatır beni Tırmala beni kaşı beni

Sabahlara dayanaman Osman agaYalancısın inanamam Osman ağa

Malımı al mülkümü al Tende en kuytumu al

Baban beni bubamdan bir kerecik istesinAllahın emriyinen allahın emriyinen , Gelinim olsun desin gelinim olsun

Şappur suppur beni op , Çıttır çıttır beni ye Onlar acı ben tatlı , benden başka böyle var mı?

Alay başı subaşı , ben istemem onbaşı, Olursa subay olsun , dosta düşmana karşı.

Gkhan
13/03/2007, 14:06
ARAŞTIRMALARIN İLGİNÇ SONUÇLARI ;

- Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.

- Bal bozulmayan tek gıdadır.

- Ördeğin sesi yankı yapmaz.

- Denizyıldızlarının beyni yoktur.

- Üzüm mikrodalga fırında patlar.

- İnsan yılda en az bin 460 rüya görür.

- İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

- Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

- İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

- "Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.

- Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

- İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

- Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

- Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

- Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.

- Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

- Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

- Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.

- Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.

- Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

- Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

- Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.

- Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.

"ABD'DE BİRÇOK OTELDE 13. KATTA ODA BULUNMAZ"

- 13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.

- En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2.72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.

- Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

- İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

- İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

- Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangıçtır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

- Ünlü basketbolcu Michael Jordan bir yılda Nike'tan Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyor.

- ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.

- Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız.

- Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

- Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

- Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa ülkedeki tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

- 1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.

- Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

- Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

- Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.

- Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

- Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

- İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

- Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.
Bir roketi ışık hızına çıkartmak için bugün Amerikadaki tüm enerji
kaynaklarının tümünü bir kerede kullanmak gerekir.

Uyluk kemiğimizin 1 cm2'si 70 kg basınca rahatlıkla dayanabilmektedir.

Dünyada kişi başına 1 milyon karınca düşmektedir!!!!

ayrıca denizanalarının da beyni yoktur!!!

Eğer Çin'deki tüm insanlar tek sıra halinde önünüzden geçmeye başlasa bu dünyanın sonuna kadar sürebilirdi.

İnsan kalbinin bir gün boyunca harcadığı enerji, bir tren vagonunun yerden 1 metre (veya 2 metre) kaldırılmasına eşdeğer bir enerjidir.

İnsan vücudundaki tüm sinirleri uçuca eklediğinizde buradan ay'a kadar gider. (yani 300.000 küsur km.).

not : alıntıdır..

yamtar00
13/03/2007, 14:08
baba costun yaww .. 8O
biraz boş kaldımda formla ilgileneyim diye düşündüm

Gkhan
13/03/2007, 14:09
>TÜKETİM CUMHURİYETİ
>
> Nüfus sayımında alt tarafı "6 saat sokağa çıkma yasağı var" diye evine
>14 tane ekmek alan Türk milleti, müthiş bir rekora imza attı:
>
> İstanbul Carrefour, dünyadaki Carrefour'lar içinde en yüksek ciro
>yapanı...
>
> Bu bir market öyküsü değil. Türk insanının "yorgansız yatarım, erzaksız
>yatmam" öyküsüdür.
>
> Avrupa'da bir markete girerseniz, ekmeğin savaş dönemindeki gibi karne
>ile verildiğini sanırsınız.... Para ödemek için kasaya gelen Sophie'nin
>sepetine bir adet domates, bir şişe soda, bir adet portakal koyduğunu
>görürsünüz. O akşam yemeğinde neye ihtiyacı varsa, onu almıştır.
>
> Küçük bir poşete doldurur, yürüyerek gider...
>
> Türkiye'de bir markete girerseniz, ekmeğin bedava verildiğini
>sanırsınız... para ödemek için kasaya gelen Fatma Hanım'ın devasa market
>arabasına 4 kilo domates, 2 koli kola, 8 paket bulgur, 3 kilo şeker, 8
>kilo deterjan, 2 kilo un, 4 kangal sucuk, 2 kilo kıyma, vesaire yüklediğini
>görürsünüz... 14 poşeti doldurur, market arabasına yükleyerek, otomobilinin
>bagajına taşır.
>
> Zannedersiniz ki yarın
>
> Saddam Türkiye' ye füze atacak,Fatma Hanım savaş stoğu yapmaktadır.
>
> Buradaki çelişki, Sophie' nin fakir, Fatma Hanım'ın zengin olması
>değildir. Aslında vaziyet tam tersidir... Sophie'nin ülkesinde yıllık
>ortalama gelir 25 bin dolar, Fatma Hanım'ın ülkesinde yıllık ortalama gelir
>2 bin dolardır...
>
> İşte bu yaman çelişkiyi keşfeden zeka ise, Carrefour'dur.
>
> Carrefour Türkçesi kavşak. Ama dünyanın hiçbir kavşağında bu kadar çok
>otomobil olmaz. 3 bin 500 araçlık otoparkı var.
>
> Bu otopark gün içinde en az 10 defa dolup dolup boşalıyor. yani günde 35
>bin otomobil. Bu da 35 bin bagaj demek.
>
> Sabah saat 10.00 da açılıyor. Saat 10.00 a 1 dakika kala manzara aynen
>şu; kapılar kapalı. Kapıların önünde devasa market arabalarıyla bekleyen
>yüzlerce insan. Müşteriden çok Formula 1 yarışçısına benziyorlar. Yüzler
>gergin. Herkes
>
> Yanındakini kolluyor. 1 dakika sonra kapı açılacak içeriye akın
>başlayacak.. Sanki ilk girene madalya veriyorlar.
>
> Akşam saat 22.00 de kapanıyor. Yani, prensip olarak 22. 00 de
>
> kapanıyor demek daha doğru. Çünkü "lütfen boşaltın " anonsuna rağmen
>insanlar hiç oralı olmuyor. Çıkmamaya, arabalarını doldurmaya devam
>ediyorlar.
>
> "Defolun deseler" Defolu mallar hangi reyonda kardeş" diye soracaklar.
>
> İstanbul Carrefour'a her ay 1 milyon kişi geliyor.
>
> Yılda 12milyon kişi. Peki bu kadar insan en alıyor? İşte örnekler...
>
> Bir ayda bir milyon adet yumurta satılıyor. Allah tavuklara sabır versin.
>Bir ayda 100 bin kilo et. 400 inek ya da 3 bin 400 koyun demek. Kes kes
>bitmez. Bir ayda 1 milyon 200 bin kilo deterjan satılıyor.
>
> Peki bir ayda satılan tuvalet kağıdı ne kadar? Sıkı durun 800 bin rulo.
>Her rulo 100 metre olduğuna göre, 80 milyon metre tuvalet kağıdı eder.
>
> Ekvator çigisi üzerinden sarmayı denesek bu kadar tuvalet kağıdıyla
>dünyayı iki kere dönüyoruz. Beynini silmek için hiç kitap okumayan türk
>milletinin poposunu silmek için kırdığı rekoru görüyor musunuz?
>
> Carrefour' un tüketmesi kadar, tüketmemesi de bir rekor.
>
> Çünkü müşteriler her ay yaklaşık 2.5 milyon adet naylon poşet ile çıkıyor
>
> Carrefour'dan.
>
> Ayda 2.5 milyon, yılda 30 milyon adet naylon poşet.
>
> Poşetin içindekiler tüketiliyor ama poşet tüketilmiyor.
>
> Hem de ilelebet.

Not : alıntıdır..

Gkhan
13/03/2007, 14:10
Bilgiler için teşekkürler yamtar00 ;)

yamtar00
13/03/2007, 14:25
Genç ve Sağlıklı Kalmak: Antioksidanlar

Yaşamımızın her alanında olduğu gibi beslenme alışkanlıklarımızda da doğaya dönüş söz konusu. Dozunda kullanılan vitaminler, vücuttaki paslanmayı giderici etki yaparak en az 150 yıl yaşamayı vaad ediyor.

Şimdiye dek kaçınılmaz son yaşlılığı geciktirmek için neler yapmadık ki! Avuç dolusu paralar vererek satın aldığımız bakım kremleri yetmeyince, estetik amaliyatlar kaçınılmaz oldu. Yüzümüzü ve vücudumuzu zamana esir etmedik.

Peki ya sağlığımızı? Kırkını aşıp da biraz aklı başına gelenlerimiz en fazla yıllardır vazgeçemediği sigarayı bıraktılar, doktoru artık yememesi gerektiğini söylediğinden kırmızı eti haftada bir güne indirdiler, akşamları birer kilometreyi aşmayan yürüyüşler yaptılar. Hepsi bu! Oysa, genç yaşlardan itibaren alışkanlık haline getirilmesi gereken doğru ve düzenli beslenmeyle birçok hastalığı ekerde ederek, yüz yaşında bile dimdik ayakta kalabilmek mümkün.

Birçok besin maddesinde bulunan vücudun direncini arttırıcı, ser radikallerin oluşumunu engelleyip, oksitlenmeyi azaltıcı vitaminleri çağın buluşu olarak değerlendiriliyor.İnsan ömrünün 150 yıl olması aslında çok kolay!

Anti-oksidan nedir?
Yaşamımız boyunca mükemmel işleyişine akıl sır erdiremediğimiz vücudumuz belli bir yaştan sonra ihanet eder ve toksit maddeler, cildin kolejen tabakasını tahrip eden ser radikaller ve karbon monoksit gibi zararlı gazlar oluşturarak yaşlanma sürecini başlatır.
Bitkilerdeki bazı vitaminlerin bu süreci azaltıcı etkisi vardır. Bir nevi vücuttaki paslanmayı giderirler. Hakkında uzun süredir araştırmalar yapılan, kongreler düzenlenlenen söz konusu vitaminler, geçtiğimiz yıllarda bir başlık altında toplanmış ve anti-oksidan (paslanmayı geciktirici) adını almıştır. Anti oksidanların tıbben etkisi kanıtlandıktan sonra kozmetik sektörünün bundan faydalanmaması kaçınılmazdı tabii. Birbiri ardına üretilen ser radikalleri önleyici, zengin E vitamini içeren bakım kremleri anti oksidanların sadece beslenme yoluyla alınmasıyla ibaret olmaktan çıkarttı.

Etkileri
Vücudumuzun kendini tahrip etme özelliği olduğu gibi savunma mekanizmasından ileri gelen tedavi özelliği de mevcut. Bunu daha da pekiştiren ve dirençli olmamızı sağlayan besinler (özellikle vitaminler), bileşimindeki paslanmayı önleyici maddelerle ser radikallerin ve toksinlerin oluşumunu engelliyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor. Daha da önemlisi başta kanser olmak üzere birçok hastalığın oluşumunu engelliyor. Vücudun hücre koruma sistemleri içinde önemli bir yere sahip olan anti –oksidanlar, bu görevi belirgin hücre hasarlarına yol açabilen maddeleri etkisizleştirerek gerçekleştirirler.

Nelerde bulunur?
Belirttiğimiz gibi A, C ve E vitaminlerinde bulunan anti-oksidanları gruplandıracak olursak;
A vitamini: Koyu renkli yapraklı bitkiler, ıspanak, havuç
C vitamini: Trunçgiller, çilek, brokoli, lahana, patates, maydonoz ve çok sayıda meyva, sebze
E vitamini: Kuruyemişler, bazı bitkisel yağlar ve lifli yeşil besinler

Garantili güzellik için E vitamini
Uzmanlar, canlı, parlak, ışıl ışıl bir cilt için E vitamininin etkisinin inkar edilmemesi gerektiğini söylüyor. Bunun bilincinde olan kozmetik firmaları da zaten bu vitaminden çokça yararlanıyor. Hemen hemen her bakım kremiminin içeriğinde yer alan E vitamini, cildin en alt hücrelerine kadar nüfus ederek erken yaşlanmayı önleyici, parlaklaştırıcı ve canylandırıcı bir etki yapıyor. E vitaminin marifetleri bununla da sınırlı değil. Amerikalı uzmanların yaptıkları araştırmalara göre; hava kirliliği ve sigaraya bağlı olarak tahrip olan hücrelerin yenilenmesin dede önemli bir yere sahip olan E vitamini aynı zamanda beyin ve bağışıklık sisteminin yenilenmesinde de son derece etkili.

Arizona Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ise E vitamini verilen hayvanların akranlarına göre daha genç göründükleri ve daha uzun ömürlü oldukları kanıtlanmış. Bunun nedeni ise vitaminin, yaşlılılkla azalan bir protein çeşitinin yok olmasını engellemesi.

Ne kadar alınmalı?
Uzmanlar, hergün alınan sebze ve meyvelerin günlük anti-oksidan ihtiyacını karşılamadığında hemfikir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, vitaminden zengin sebze ve meyvelerden günde en az beş öğün yemek gerekiyor. Bu nedenle vitaminler hap olarak da alınabilir. Ayrıca düzenli beslenilse bile, bazı hatalı alışkanlıklar, vücudumuzdaki vitaminleri hızla tüketmekte. Sigara, aşırı alkol, stres bu etkilerin başında geliyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, en az iki yıl süreyle 200 ünite E vitamini alan kişilerin kalp ve damar hastalıklarına yakalanma risklerinin bu vitaminleri almayanlara oranla yüzde 41 daha az olduğu görülmüştür.

Bunlar yaşlılığı durdurur
Kahvaltılık tahıl: Yulaf, kara buğday gevreği, buğday ya da pirinç gevreği
Süt ürünleri: Soya sütü, gravyer, permesan peynirleri ve yoğurt.
Ekmek çeşitleri: Kara ekmek, tahıllı ekmek, arpa, yulaf ve çavdar ekmeği
Sebze, baklagiller: Brokoli, lahana, havuç, ıspanak, bal kabağı, domates, tere, bezelye, nohut, mercimek, semizotu, mısır, avakado, pırasa, soya.
Tahıllar: Bulgur, esmer pirinç, basmati pirinci.
Balık ve kabuklu deniz ürünleri: Somon, alabalık, barbunya, istiridye, karides, uskumru, kalkan.
Meyve ve tatlılar: Kayısı, muz, kiraz, elma, çilek, pembe greyfurt, mango, kavun, karpuz, üzüm, dut, kuru meyveler, ceviz, badem, fındık.
Alkolsüz içecekler: Çorbalar, çay ve yeşil çay
Yağlar: Zeytinyağı

Bunlar yaşlandırır
Mısır gevreği, demirle zenginleştirilmiş tahıllar
Yağlı peynirler, demirle zengnleştirilmiş süt
Beyaz ekmek, bisküvi, turta, pizza.
Beyin, böbrek, sosis, salam, füme jambon,
Kızarmış patates, cips, hormonlu sebzeler
Düdüklü tencerede pişirilmiş beyaz pirinç
a balığı, kılıç, ton, ançuez, köpek balığı, tuzlanmış balık.
Şuruplu meyveler, reçel, çikolata, bal, dondurma, tereyağ, hindistan cevizi
Kahve, şurup, hazır çorbalar.
Kristal şişelerde saklanan alkollü içecekler
Tereyağ, taze krema, margarin, kızartma yağları, doymuş yağlar.

İdeal beslenme için
Günde bir kez: Yeşil salata, sebze, tahıl, baklagiller.
Günde iki kez: Çiğ sebze, kepek ekmeği
Güünde üç kez: Yoğurt
Günde beş kez: Meyve, çay, maden suyu, çorba
Günde 12 tane: Fındık ya da badem
Haftada bir kez: Kırmızı et
Haftada iki kez: Yağlı balık
Haftada üç kez: Yağsğz balık, beyaz et, karaciğer
Haftada üç dört kez: Çiftlik yumurtası
Haftada yedi kez: Soğan, sarmısak, mercimek

yamtar00
13/03/2007, 14:27
GÜÇLÜ BELLEK

Bazen bir kelime hatırlayamadığımız, bazen de isimlendirmede güçlük çektiğimiz anlar olur. Uzmanlar buna ‘bellek bozukluğu’ adını veriyor. Bellek bozukluğu, bazı kişilerde beceri kaybı, entelektüel yapıda bozulmalar ve davranış değişiklikleri ile kendini gösterir.

Yoğun iş temposu, stres, fiziksel ve ruhsal yorgunluk, yaşamın belirli dönemlerinde mental işlevler ile ilgili fonksiyon bozuklukları ve yakınmalara neden olabiliyor. Örneğin depresyonda olan, çevresel uyarılara duyarsız, ilgi azlığı ve konsantrasyon güçlüğü yaşayan kişinin mental fonksiyonlarını yorumlamak çok kez hatalı sonuçlara neden olur. Yine yoğun iş temposu ve fiziksel yüklenme dönemlerinde unutkanlık, organik bir neden olmadan da yaşanabilir.

Güçlü bellek:İyi uyku

Daha güçlü bir bellek için, düzenli ve dengeli bir yaşam sürdürün. Yeterli ve dengeli beslenin, iyi uyuyun, alkolü azaltın, sigara kullanmayın. Sık sık temiz havada, parklarda, ormanda yürüyüş yapın.
Sosyal ilişkilerinizi koruyun, genişletin, çoğaltın. Düzenli bir kan basıncına sahip olmaya özen gösterin. Unutma sorunu, her zaman organik bir hastalığa işaret etmez, ama üzerinde mutlaka durulmalıdır.

Daha iyi hatırlamak için ne yapılmalı?

•Zihninizi zorlayın .
•Dikkat gösterin
•Her şeyi hatırlamaya çalışmayın
•Mineral ve vitamin desteği alın
•Kahveyi kesin
•Liste yapın
•Planlayın
•Post - it kullanın
•Özetleyin
•Stresinizi sınırlayın
•İşinizle eğlencenizi dengeleyin
•Depresyonu unutmayın
•Kullandığınız ilaçlara dikkat edin. Bazı ilaçlar bellek kayıplarına neden olabiliyor.
•Ilımlı egzersiz yapın


Bu besinler zihni kuvvetlendirir

Daha sağlam, daha güçlü ve daha dayanıklı bir bellek yeteneği, beslenme alışkanlıklarıyla yakından ilişkili. Her gün en az beş porsiyon sebze ve meyve yiyin. Kuru siyah erik, brüksel lahanası, kırmızı biber, kuru siyah üzüm, ıspanak, portakal, böğürtlen, brokoli, avokado, çilek, ahududu, kivi, pancar, kızılcık ve soğana önem verin.

Düzenli uyu, genç kal

İyi ve düzenli bir uyku, genç kalmanın temel taşlarından. Günde ortalama yedi - sekiz saat uyumanın önemine dikkat çeken uzmanların önerileri şöyle:
• Gece atıştırmalarından vazgeçin.
• Kafein ve nikotinden uzak durun. Bu maddeler bağımlılık yaratan uyarıcılar olduğundan sürekli ayık tutar. Sigara içenler, hem uyuma hem de uyanma zamanı zorluk çekerler.
• En iyi egzersiz yapma zamanı öğleden sonradır. Fiziksel aktivite derin ve tazeleyici bir uyku çekmenize yardımcı olur.
• Serin bir oda, uyumak için idealdir.
• Yatağa yatmadan ılık bir duş almak gerilmiş kaslarınızı gevşetir ve uykunuzun gelmesini kolaylaştırır.
• Yalnızca geceleri uyuyun. Gündüz uykularınızı 20 dakikalık şekerlemelerle sınırlayın.
• Her gün aynı saatte yatmaya ve uyanmaya özen gösterin.
• Sessiz bir ortam sağlayın. Radyo ve televizyonu kapatın, kulak tıkaçları kullanın. Kalabalık cadde, tren, uçak hatta horlayan bir eş gibi kontrol edemediğiniz sesleri maskelemek için; yumuşak, tekdüze arka plan sesi çıkaran başka bir kaynak seçin.
• Yatağınızı iyi seçin. Rahat ve ortopedik olmasına özen gösterin.
• Uyku haplarına güvenmeyin. Uyku hapı kullanmaya karar verdiyseniz mutlaka doktorunuza danışın. En düşük dozajı kullanın. Asla alkolle birlikte kullanmayın.

yamtar00
13/03/2007, 14:28
DOĞAL REÇETELER

> Yorgun gözler için:
>2 poşet çayı yarım çay fincanı kaynar suda 15 dakika demlendirip soğutun. 2
>parça pamuğu çaya batırıp elinizle sıkın. Göz kapaklarınızın üzerine
>yerleştirip 10 dakika bekletin ve yıkayın.
>
>Gözaltı torbaları için:
>2 çay fincanı kaynar suya 2 çorba kaşığı fındık yaprağı ekleyip 15 dakika
>bekletin. Süzüp buzdolabında soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp elinizle
>sıkın ve göz kapaklarınızın üzerine yerleştirin. 10 dakika bekletip
>yüzünüzü yıkayın.
>Bir bardak kaynatılmış rezene çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp
>göz kapaklarınıza yerleştirin ve 15 dakika bekleyin.
>
>Gözaltı morlukları için:
>Papatya çayı ya da lavanta çayını soğutun. 2 parça pamuğu çaya batırıp
>elinizle sıkın. Göz kapaklarınıza uygulayın.
>
>Göz çevresi kırışıklıkları için:
>1 kahve fincanı soya yağı, 1 kahve fincanı bademyağı ve yarım kahve fincanı
>avokado yağını bir kapta karıştırın. Parmak uçlarınızı bu karışıma batırıp
>göz çevresine masaj yaparak sürün. Bu uygulamayı akşamları yatmadan evvel
>yapın. Sabahları yüzünüzü yıkayıp kurulayın.
>
>Kirpikleri uzatmak için:
>1 bardak suyu kaynatın. 1 çay kaşığı hint yağı ve 12 gr kakao yağı ekleyip
>karıştırın. Kabı sıcak su dolu bir başka kabın içine yerleştirip krem
>kıvamına gelene kadar ısıtın. Karışımı soğutup 15 gün boyunca yatmadan önce
>gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek kirpiklerinize sürün. Sürme işlemini
>kirpik kökünden uca doğru uygulayın.
>
>Kirpikleri gürleştirmek için:
>Eşit ölçüde hint yağı ve badem yağını bir şişede karıştırıp 15 gün boyunca
>akşamları yatmadan önce gözlerinize kaçırmamaya dikkat ederek
>kirpiklerinize dipten uca doğru sürün

yamtar00
13/03/2007, 14:30
SOFRADAKİ TERÖRE DİKKAT

Kapkara zeytin aramayın
**Zeytin pazarında toz dumandan göz gözü görmüyor. Denetimsiz
pazarda 5 binden fazla üretici ve toptancı firma iş yapıyor. Kayıt
dışı çalışan korsan firmalar yaptıkları hilelerle halk
sağlığını tehdit ediyor. Denetimsizlik yüzünden, kötü zeytin,
iyi zeytini pazardan kovuyor. Dünyanın en iyi sofralık ve yağlık
zeytin çeşitlerini yetiştiren ülkemizde, iyi zeytin yemek şans
işi.
*
*Tüketicinin iyi zeytin yemesini engelleyen etkenlerin en önemlisi
yanlış alışkanlıklar.*
* Geçmiş yıllarda açıkta küfede, plastik
leğende satılan zeytinleri satın alma alışkanlığı edinen
tüketici, bu alışkanlığını günümüzde de sürdürüyor.
Kapalı ambalajdaki zeytini tadamayan bilinçsiz tüketicinin, açık
zeytini tercih ettiğini bilen satış noktaları, çok daha ucuza
aldıkları açık zeytini, ambalajlı zeytin fiyatına satarak iyi bir
kazanç elde ediyorlar.
*
*İçme suyu yerine sanayi suyu
Zeytin piyasasında yapılan hilelerin en belirgini cins ve varyete
karışıklığı. Piyasada çok tutulan Gemlik ya da Akhisar
zeytinlerinin içine daha düşük fiyatlı yörelerin zeytini
karıştırılıyor. Tam boylama yapılmayarak iri zeytinin içine
küçük taneli zeytin de katılıyor. Böylece kar oranı
yükseltiliyor. Aradaki fiyat farkının çok az olmasına rağmen,
bazı üreticiler zeytin salamurasında biraz daha pahalı olan gıda
tuzu yerine daha ucuz olan sanayi tuzu, içme suyu yerine sanayi suyu
kullanarak sağlık açısından tehlike yaratıyorlar.
Yeşil zeytin olarak satılmak üzere dalından yeşil olarak toplanan
acı zeytinler ise yalnızca tuz ile muamele görerek doğal yeşil
renklerini koruyorlar. Bu yöntemle tatlanma süresi 4 ayı buluyor. Bu
süreyi kısaltmak için bazı zeytin firmaları tarafından
kullanılan yöntemde, zeytin alkali ile 6 - 24 saat muamele edilerek
tatlandırılıyor. Bu şekilde işlenen zeytinin renk ve aroma
maddeleri kayboluyor. Doğal yeşil rengini kaybeden yeşil zeytin
sarı bir renk alıyor. Tat özellikleri de kaybolduğu için, işleme
sırasında dışarıdan sitrik asit (ekşilendirici) eklenen bu
zeytinlere aslında turşu zeytin demek daha doğru olur.
*
Ölümcül hastalığı tetikliyor
*Çoğu tüketici her nedense kapkara zeytin istiyor. Dalından
toplandığı zaman bazıları kahverengi veya kızıl kahverengi olan
zeytini karartmak amacıyla izin verilen madde olan ferroglukonatın
dışında tekstil boyaları bile kullanan üreticiler oluyor. Hatta
tekstil boyası pahalı olduğu için zeytin havuzlarına paslı demir
bile atılıyor. Tekstil boyası ya da paslı demir ile karartılan
zeytinler ise insan vücudunda kanserojen etki yaratıyor ve alzheimer
hastalığını tetikleyebiliyor.
Zeytini, raf ömrü süresince sağlıklı ve hijyenik bir şekilde
korumanın en doğru yollarından biri pastörizasyon. Ancak zeytini
pastörize edebilmek için ciddi bir makine yatırımı ve bilgi
birikimi gerekli. Bu yatırıma girmek istemeyen bazı üreticiler
zeytinin raf ömrünü uzatmak için antibiyotik kullanmaktan
çekinmiyorlar*
**
*unutmayın birzamanlar ülkenin birinde yetkililer radyasyon yok diye çay
içtiler. içtikleri çay iki üç yıl öncesinin çayı idi. Ama şimdi Karadenizde
kanser vakalarının sayısını bilen yok. *

yamtar00
13/03/2007, 14:35
Garip ama gerçek : Diş macunu ve buzlukla CD kurtarma

Çizik CD leri ve DVD leri kurtarmak için değişik yöntemler mevcut. Garip gelsede diş macunuyla amatör bir şekilde veya cila makinasıyla profesyonel bir şekilde çizik Cd leri tekrar okunabilir hale getirmek mümkün.
Diş macunu ve yumuşak bir bezle çiziklerin üzerini (CD / DVD nin ortasından başlayarak dışa doğru) cilalayın ve daha sonra CD ' yi ılık suyla yıkayıp durulayın. bu yöntem çoğu durumda işe yarayacaktır.

Dondurma Yöntemi
Bir başka yöntem. Çizik CD leri bir buz torbasına koyun ve iki saatliğine buzlukta dondurun. Bazı kullanıcılar aynı yöntemi sabit disklerinde de veri kurtarmak için kullanıyorlar. Yöntem her zaman işe yaramıyor ancak disk lerede her hangi bir zarar vermiyor

yamtar00
13/03/2007, 14:36
Bir erkeğin yüzünde ortalama 15 bin sakal kökü bulunuyor.

Bir erkek hayatının ortalama 30 gününü tıraş olarak geçiriyor.

Bir tıraş ortalama 3 dakika sürerken, bir tıraş bıçağı da en fazla 9-15 kez kullanılabiliyor.

Sakal veya bıyık ayda ortalama 1.3 cm. uzuyor.

Aynı kalınlıktaki sakal ve bakır telin direnci birbirine eşit.

yamtar00
13/03/2007, 14:42
İş hayatında nasıl başarılı olunur? Tabiki amirinize yalakalık yaparak. Ne o, inanmadınız mı? Aşağıya bakın o halde...

Harf Tablosu:

A=1
B=2
C=3
Ç=4
D=5
E=6
F=7
G=8
Ğ=9
H=10
I=11
İ=12
J=13
K=14
L=15
M=16
N=17
O=18
Ö=19
P=20
R=21
S=22
Ş=23
T=24
U=25
Ü=26
V=27
Y=28
Z=29

Vee işte Sihirli Formül:

Ç..A..L....I....Ş...M..A..K
4+1+15+11+23+16+1+14 = %85 BAŞARI...

D..E..N...E..Y....İ...M
2+6+17+6+28+12+16 = %87 BAŞARI...

Y...A...L..A...K..A...L...I....K
28+1+15+1+14+1+15+11+14 = % 100 BAŞARI !!!

yamtar00
13/03/2007, 14:46
UCUZ FAKAT HARİKA BİR YÜZ MASKESİ Yulaf ezmesini suyla karıştırıp bir macun yapın. Bunu yüzünüze sürüp kurumasını bekleyin. Kuruyunca ileri-geri hareketlerle yüzünüzden çıkarın. Bu maske ölü deriyi ciltten alır ve siyah noktalardan da kurtulmuş olursunuz.

YORGUN VE ŞİŞ GÖZLERE Gözleriniz yorgun ve şiş ise, sizinde aceleniz varsa sinema yıldızlarının yaptığını deneyin. Göz kapaklarınızın iç kenarlarını beyaz kalemle boyayın. Gözlerinizin akı daha beyaz görünür, gözler canlanır. Üst göz kapağınızın tam ortasına, farın üstüne beyaz bir nokta yapıp dağıtın. Beyazlık gözü irileştirir, canlandırır.

YÜZDEKİ SİYAH NOKTALARI BALLA ÇIKARIN Yüzdeki siyah noktalar büyük sorun yaratır, çünkü bunları ne pudra ne de fondöten kapatmak mümkündür. Hatta pudra ve fondöten sürüldüğünde bunlar daha çok belli olurlar. En iyisi bu can sıkıcı noktalardan hemen kurtulmaktır. Bunun için de baldan yararlanabilirsiniz. Balı yüzünüze sürdükten sonra bununla yüzünüzü yıkayıp güsuyu ile tampon yapın. Bu işleme bir süre devam ederseniz noktaların kaybolduğunu görürsünüz.

SAÇ KREMİ Mayonez kuru saçlara çok iyi gelir. Yarım su bardağı mayonezi kuru, yıkanmamiş saçlarınıza sürün. Plastik bir torbayla saçlarınızı sarıp 15 dakika bekleyin, şampuanlamadan önce mayonezi bol suyla yıkayıp akıtın.

CİLDİNİZİN KURUYUP ÇATLAMAMASI İÇİN Lavaboyu ılık suyla doldurup, biraz elma sirkesi atın ve yüzünüzü bu suyla bolca çalkalayın. Havluyla kurulamayın, kendi kendine kurusun. Hergün uyguladığınız takdirde ciltteki pH dengesi yenilenmiş olur. Özellikle akneden dertli olanlar için çok etkindir, ancak cildin bu işlemden önce çok iyi temizlenmiş olması gerekir. Yukarıdaki karışımı her an eltında bulundurmak ve seyahatlerde de yanınızda taşıyabilmeniz için, bir sprey şişesine doldurun.

yamtar00
13/03/2007, 14:47
Greyfurt neden acıdır, içinde ne tür maddeler vardır??


Greyfurt, diğer tüm turunçgiller gibi sitrik asit içeriyor. Acımsı ekşi bir tadı olan sitrik asit, aslında tüm turunçgillere bu karakteristik tadı veriyor. Ancak, ürünün yetiştiği iklime, ağacın ırkına ve daha birçok nedene bağlı olarak, meyve içeriğindeki şeker oranı değişik olabiliyor.
Greyfurtun tipik acımsı tadı, narinjenin adlı kimyasal bileşikten ileri geliyor. Greyfurt meyvesi içeriğinde şekerler, flavanoidler, kumarin ve psoralen türevleri bulunuyor.

yamtar00
13/03/2007, 14:57
Bilgisayarın CD-ROM’undan gerekli parçalar VCD player yapılabilir mi? Yapılabilirse nasıl?


Bilgisayarlarda kullanılan çoğu CD-ROM okuyucu bilgisayarın ana kartına IDE (Intergrated Drive Electronics) bağlantısıyla bağlanır. Sabit disklerin ve CD-ROM okuyucuların arkasına takılan yassı, geniş, beyaz kablolar IDE kablolarıdır. Bilgisayarın ana kartı, CD-ROM sürücü ve sabit diskleri bu kablolar üzerinden IDE arayüzünü kullanarak kontrol eder (IDE arayüzü anakartla sürücülerin birbiriyle anlaşabilmesini sağlayan bir tür protokoldür). CD-ROM okuyucu çalışırken CD üzerindeki bilgiler de IDE arayüzünü dahilinde, IDE kablolarından anakarta ulaşır.

Bütün bunlar demek oluyor ki, CD-ROM okuyucunuzu bir bütün halde kullanmak için IDE arayüzünden anlayan, CD-ROM okuyucunun dilinden konuşabilen bir araca ihtiyacınız var. Üstelik kolayca bulabileceğiniz tek IDE kontrolörü bilgisayarınızın ana kartıdır. Yani, CD-ROM okuyucuyu çalıştırabilmek için tek kolay çözüm bilgisayarınızın kendisidir. Bu durumda CD-ROM okuyucunuz tek parça halindeyken uygulayabileceğiniz en kolay ve ucuz çözüm bilgisayarınızı bir televizyona bağlayarak Video CD’leri büyük ekrandan izlemek olacaktır. Bunun dışındaki çözümlerin (örneğin bilgisayar ana kartı dışında bir IDE kontrolörü edinmeye çalışmak) yeni bir VCD oynatıcıdan daha pahalıya geleceği kesin gibidir.

Aynı şekilde CD-ROM okuyucunuzun IDE özelliğinden vazgeçtiğinizde, yani bahsettiğiniz gibi okuyucudan ‘gerekli parçalar’ı kullanmaya karar verdiğinizde de sonuç benzer olacaktır. IDE arayüzü CD-ROM okuyucunun entegre bir parçasıdır. Ondan vazgeçmek demek, onun yerine okuyucuyu kontrol edecek başka bir sistem geliştirmek demektir ki bu da yeni bir VCD oynatıcıdan daha pahalıya gelecektir.

yamtar00
13/03/2007, 14:58
Sirkülasyon nedir? Kaloriferlerin çalışma sistemi nasıldır? ‘Kaloriferin havasını almak’ ne anlama geliyor?

Sirkülasyon ‘dolaşım’ demek; ya da eski deyimiyle ‘devir daim.’

Kaloriferlerin çalışma düzeni kabaca; bir kazanda ısıtılan suyun, kazandan bir ‘çıkış borusu’yla alınıp bir ‘dolaşım pompası’nın yardımıyla, ısıtılacak hacim içerisinde dolaştırıldıktan sonra, bir dönüş borusuyla yine kazana iadesinden ibarettir. Yerden ısıtma düzenlerinde sadece, döşemelerin altında gömülü olan borular kullanılır. Ancak daha yaygın olan ‘panel ısıtıcı’ yönteminde, sıcak suyun içinde daha fazla dolaşarak zaman harcayacağı paneller kullanılır. Her panelin üst tarafında bir su giriş, bir de aşağı tarafında çıkış borusu vardır. Kazandan gelen sıcak su üst taraftan girer ve süzülerek alt çıkıştan çıkıp, kazana geri döner. Bu arada, panel yüzeyini, panel yüzeyi de etrafındaki havayı ısıtır.

Suyun bu sürekli dolaşımı bir pompa vasıtasıyla, kapalı bir tesisat hacmi içerisinde başarılır. Ancak çeşitli nedenlerle tesisatın içinde, kabarcıklar halinde hava biriktiği olur. Bu kabarcıklar, boruların içinde nispeten kolayca sürüklenir ve yolları üzerindeki ısıtıcı panellerde birikirler. Sudan hafif oldukları için, panelin yukarı kısmında toplanır ve suyun dolaşımına engel olmaya başlarlar. Böyle durumlarda panelin, üst kısmındaki ufak bir damıtma musluğunun yardımıyla, havasının alınması gerekir. Ki su, dolaşımına devam edebilsin.

yamtar00
13/03/2007, 14:59
Mum nasıl üretilir, içindeki maddeler nelerdir ve nasıl yapılır?


Mumun başlıca ham maddesi “parafin”dir. Parafin kullanılacaksa stearin de eklememiz gerekecektir. Parafin yerine balmumu da mum yapılabilir. İçinde bir de fitil dediğimiz bir ip vardır. Muma şekil kazandırmak için bir de metal ya da cam kalıp gerekir. Bir de termometreye ihtiyacımız olacak. Bu malzemeleri kullanarak mum elde etmek mümkün. İstenirse boya ve koku da katılarak renkli ve kokulu mum yapmak ta mümkün. Balmumunu eritmek için, bir tencerenin içine biraz su; üstüne de bir küçük tencere koyun. Böylece küçük tencerenin içindeki balmumunun kontrollü bir şekilde yavaş yavaş erimesi sağlanır. Termometre ile sıcaklığı sürekli kontrol edin. Kısık ateşte balmumunu eritmeye başlayın. Balmumunu dökeceğiniz kalıba bir tel desteği ile fitili yerleştirin. Sıcaklık 70°C civarında iken erimiş balmumunu tencereden kalıba dökünüz. Kalıbın sıcaklığının oda sıcaklığından biraz daha fazla olmasına özen gösterin. Böylece erimiş mum kalıbın her tarafında aynı anda donar. Kalıba boşalttığınız balmumunu, gerek görürseniz kabarcıklardan kurtarmak için ince bir çubukla karıştırın. Mumu 7-8 saat kadar soğumaya bırakın. Ardından küçülüp sıkışması için yaklaşık 20 dakika buzdolabında tutun ve mumu kalıptan çıkartın. Fitilin ucunu bir cm. kadar açıkta kalacak şekilde kesin. Mumun tabanını düzleştirin. Mum kullanıma hazırdır. Mumun yapımı sırasında tüm deneylerde olduğu gibi dikkatli olmalısınız. Mum kullanırken de, gözünüzün göreceği bir bölgeye koyun ki olası bir devrilme durumunda derhal müdahale edebilesiniz.

yamtar00
13/03/2007, 15:00
Basit bir asansör modeli nasıl yapılır?


Bir asansörü, üstünden bir çelik halatla çatı arasındaki büyük bir makaraya bağlı bir diktdörtgenler prizması olarak düşünebiliriz. Makara, genellikle doğrusal akımla çalışan bir motora bağlıdır ve motor bir veya diğer yönde çalıştıkça, çelik halat; ya makaraya sarılarak asansörü yukarı doğru çekiyor veya makaradan çözülerek asansörü aşağıya indiriyor olur. Doğru akım motoronun kullanılma nedeni, bu tür motorların hem dönme yönünü değiştirmenin, hem de değişik hızlarda çalıştırmanın görece daha kolay olması. Çünkü takdir edersiniz ki, bir asansörün; yolcuların kalkış sırasında tabana yapışmaması için kademeli olarak hızlanması, dururken de tavana fırlamamaları için yavaş yavaş hız kaybetmesi gerekir. Bu hız ayarlarını yapabilmek üzere motoru yönetebilmesi için, asansör motora bir kumanda kablosuyla bağlıdır. Ayrıca asansör boşluğunun kat aralarındaki uygun yerlerine, asansörün ‘bir kat’tan geçmekte olduğunu belirten ‘algılayıcı’lar yerleştirilmiştir. Asansörün kumanda panosu, bir algılayıcının yanından geçerken; önünden geçtiği algılayıcıların ve binada var olan katların sabit sayısından hareketle, hareket yönünü de hesaba katarak, hangi katta olduğunu hesaplayabilir. Yolcuların basmış olduğu düğmeler hangi katlarda durulması gerektiğini belirtiyor olduğundan, motorunu bu taleplere yanıt verecek şekilde yönetebilir. Bir de asansör girişlerindeki ‘çağırma’ düğmeleri var tabii; bunlardan gelen sinyallere ve sinyallerin geliş sırasına göre önceden belirlenmiş bir öncelik sırasına göre, nerede duracağını belirleyip, ona göre hareket eder. Her sistemde olduğu gibi burada da, sistem bileşenlerinin uyumlu bir şekilde çalışması gerekir. Örneğin, eğer ‘kat algılayıcıları’dan birinin konumu iyi ayarlanmamışsa, asansör o kattaki girişin biraz üstünde veya altında durabilir.

yamtar00
13/03/2007, 15:01
Devekuşu sahiden de kafasını kumun içine sokar mı? Eğer bunu yapıyorsa hangi durumlarda ve niçin yapıyor?


Hayır, devekuşları aslında kafalarına kuma ya da toprağa gömmezler. Bu söylenti, büyük olasılıkla, dinlenmek amacıyla boynun aşağıya uzatılması ve başın yere yatırılması sırasında ortaya çıkan görüntünün yanlış anlaşılmasından dolayı süregelmiştir.
Kendini tehlike altında hisseden devekuşları da, bazen başlarını yere doğru indirerek yatırma davranışı gösterebiliyorlar. Bu da, yine büyük olasılıkla, düşmanlarının kendilerini bir termit yuvasına benzeteceği düşüncesiyle yapılıyor.
Yanlış anlaşılmaya yatkın olan diğer bir görünüm de, yuvada bulunan yumurtaların gelişimlerine yardımcı olmak için yapılan bir davranış olabilir. Yumurtalar bu amaçla gaga ile çevrilirler ve bu esnada başın yine aşağıya indirilmesi ve boynun iyice kıvrılarak yuvaya gömülmesi, başın kuma sokulduğu şeklinde görünebilir.

yamtar00
13/03/2007, 15:02
Çileğin üzerindeki sarı çiller nedir?



Meyveler, çekirdeğin yani tohumun konumuna, sertliğine, meyvenin etli bölümünün varlığına ya da türüne göre değişik adlar alıyor. Çilek de, tohumlarını sulu ve etli meyvesinin dışında taşıyan bir bitki. Kısacası, çileğin üzerinde gördüğünüz o sarı tanecikler, aslında çileğin çekirdekleri – yani tohumları.

yamtar00
13/03/2007, 15:08
Kar yağınca ortalık niye sakin olur?


Karın iğneli kristal yapısı, ses dalgalarını kırarak sessiz bir ortam oluşmasına yardımcı olur. Yoksa "Baktım kar havası, eve gel kör olası!" gibi atasözümüzde belirtildiği şekilde herkes evine çekildiği vb nedenlerden dolayı bu sessizlik oluşmuyor...

yamtar00
13/03/2007, 15:11
Hardal Lekesi:Lekeye gliserin sürüp deterjanla ovalayarak yıkayınız.Leke çıkmıyor ise alkolle siliniz.(Renkli ve sentetik kumaşlarda 1 ölçek alkol ,2 ölçek su karışımı kullanılmalıdır.
Kan Lekesi Soğuk suda 30 dakika kadar bastırınız.Şayet leke çıkmıyor ise aynı sürede su+amonyak (4 litre suya 3 çorba kaşığı amonyak ) karışımına bastırınız.
Krema,Dondurma Ve Süt Lekesi :Soğuk suya bastırıp lekeli yeri deterjanla ovalayınız.Çıkmıyorsa kumaşa uygun ölçüde beyazlatıcı uygulayınız.Küf Lekesi Küf lekeleri kısa süre içinde temizlenmelidir.Leke deterjanlı suyla yıkanmalı,çıkmıyorsa oksijenli suyla (%3 oranında) silinmelidir.
Meyve Lekesi:Lekeli kumaşı bir kap ağzına gererek soğuk su dökünüz.Leke sıcak su kullanılmadan soğuk su ile silinmeli ve gliserin uygulanmalıdır.Birkaç saat bekletildikten sonra,birkaç damla beyaz sirke ile silinip durulanmalıdır.
Mürekkep Lekesi: Lekeli yeri soğuk suya tutarak mürekkepli suyun akması bitene kadar bekleyiniz.Daha sonra limonlu su ve deterjanla ovalayınız.Beş dakika bırakıp yıkayınız.
Ot Lekesi:Lekeyi deterjanla ovalayınız.Kumaş,beyazlatıcı kullanılabilir cinstense,çamaşır suyu ile yıkayınız.Yünlüler alkolle ovalanmalıdır.(renkliler için 1 ölçü saf alkol+2 ölçü su karışımı)
Yağlı Boya Lekesi:Leke kurumadan tiner çıkarılmalıdır.Daha sonra deterjanla ovalanıp yıkanır.
Yanık Lekesi:Kumaş beyazlatıcı kullanmaya elverişli ise yıkama suyuna ilave edilebilir.Yünlülerdeki fazla yanıklar için leke üzerine oksijenli suya batırılmış bir bez örtülür.Bunun üzerine kuru bir bez konarak ütülenir.İyice durulanır ve yıkanır.
Ter Lekesi:Lekeli kısmı amonyak şişesinin açık ağzı üstüne tutarak kumaşa rengini iade edin.İçine yarım çay kaşığı sirke konulmuş ılık suyla yıkayın.Sonra leke yerine pepsin uygulayın. Yarım saat kendi haline bırakın,sonra bu kısmı fırçalayın.
Zift Lekesi:Lekeyi yumuşatmak için üzerine vazelin sürün.Sonra da bu kısmı karbon tetraklorür ile yıkayın.
Boya Lekesi:Lekeli kısmın üzerine bir bez koyun.Tersinden arap sabunu ile silin.Bu silme işlemini boyanın rengi çıkana kadar sürdürün.Eğer leke çıkmaz ise bir kez de terebentin ile silin.
Çay Lekesi:Pamuklu ve yünlülerde,Leke tazeyse,ılık suya bastırılmış bir bezle ovulur.Eskimiş ise,içine limon suyu katılmış ılık suda ıslatılmış bir pamuk parçasıyla silinir.Ilık su ile çalkalanır.
Sigara Kokan Kazaklar:Sigara dumanı kokan yün kazaklarınız fazla kirli değilse içine,bir çorba kaşığı tuz attığınız bir litre suya batırarak bir saat kadar tutun.Kazaklarınız,tertemiz olacak ve kokudan da eser kalmayacaktır.
Ütüden Sararan Elbiseler:Elbise hemen oksijenli su ile silinirse sararan yerler kaybolur.Ayrıca elbiselerin fermuarları yıkarken bozuluyorsa,makineye atmadan önce kapatılmalıdır.
Yün Kazaklar:Yün kazaklar yıkandıktan sonra,son suyuna bir tatlı kasığı gliserin konursa,sertleşmez.
Gömlek Yakaları: Gömleklerin yakalarındaki kirleri gidermek için,gömleği makineye atmadan önce,yaka kısmına sabun sürülüp 15 dakika bekletilir.Yün kazaklar ve pamuklu bluzlardaki yağ lekeleri için de aynı işlem yapılır.Renkli gömlekleri yıkamadan önce 1-2 saat sirkeli suda bırakılırsa renkleri daha canlı olur.
Blucinler:Blucinlerin rengini kaybetmemesi için,yıkadıktan sonra 45 dakika tuzlu soğuk su içinde tutulmalıdır.Sonra yeniden çalkalayıp asılmalıdır.
Kalorifer İsleri:Kaloriferlerin duvarlara yaptığı is lekelerini temizlemek için kuru bezin üstüne karbonat koyarak bununla duvarlar silinir.
Metal Eşyayı Parlatmak:Metal eşyalarınızı parlatmak için,oksijenli suya batırılmış bir bezle silin,eğer temizlemek de istiyorsanız içine birkaç damla alkol de katabilirsiniz.
Mücevher Temizliği:Platin ve pırlanta mücevherlerinizi temizlemek için onları on saat kadar doksan derecelik saf ispirto içinde kurutmalı ve ince bir kağıtla parlatmalısınız.
Mermerler Nasıl Temizlenir:İki çorba kaşığı toz halinde sodayı iki kaşık toz tebeşir ve bir kaşık toz halindeki sünger taşıyla karıştırarak ince elekten geçirin.İçine su katarak bir hamur yapın ve bununla mermeri yıkayıp kurulayın.
Altın Eşyaların Temizliği:Bir litre suya 15 gram rendelenmiş beyaz sabun ve yüz gram amonyak atın.Bu suyun içine temizlemeniz gereken altın,süs eşyalarını koyun ve kırk beş dakika bırakın. Çıkardıktan sonra soğuk su ile iyice çalkalayın ve yumuşak bir deri parçası ile kurulayın.
Alüminyum Eşyaların Temizliği:Sert teller ve ovma tozlarından kaçınmak gerekir.Bunların yerine,çok gerekirse,ince özel bulaşık telleri kullanılmalıdır.Ama en iyi temizleme yolu,dört bardak sıcak suya 10 gram amonyak,50 gram toz boraks karıştırıp,kapları bununla ovmak gerekir.Bol suyla çalkaladıktan sonra pırıl pırıl oldukları görülecektir.
Bavul Ve Çantaların Temizliği:Bavulları yapıldıkları malzemeye göre temizlemek gerekir.Plastikten olanları deterjanlı su ile silmek, sonra duru su ile ovmak gerekir.İçlerine dolmuş tozlar elektrik süpürgesi ile alınabilir.Deri bavullar ise yumuşak ve kuru bir bez ile silinmelidir.Gerekiyorsa bunlar deri cilası ile parlatılıp öyle kaldırılmalıdır.
Kristallerin Temizliği:Kristalleri yıkadıktan sonra içine sirke ve tuz konmuş su ile durularsanız pırıl pırıl olurlar.
Gözlük Camlarının Temizliği:Gözlük camlarını çizmeden parlatmak için,bir damla alkol,ya da sirkeden yararlanabiliriz.
Sigara Küllüklerinin Temizliği:Sigara küllüklerini tuzla silerseniz pırıl pırıl olur.
Lavaboyu Temizlerken:Tuz lavaboların temizlenmesi de çok iyi yardımcıdır.Kötü kokuları giderdiği gibi bastırılarak silince iyide temizler.
Melamin Tabaklar:Melamin tabaklarınızda yıkadığınız halde çıkmayan lekeler varsa bunları yok etmek için diş macunundan yararlanabilirsiniz.

yamtar00
13/03/2007, 15:13
Su Geçirmez Kağıt:Bir miktar suya aynı oranda sülfirik asit katın.Bu kağıdı da bu suya daldırıp çıkardıktan sonra bol suyla yıkayın.Sonra amonyaklı suya batırın.Yumuşak,kolay yırtılmayan ve su geçirmez bir kağıt elde etmiş olursunuz.
Vazodaki Çiçekler:Vazodaki çiçeklerin uzun ömürlü olması için suyuna bir kaç damla çamaşır suyu katılır.
Çiçekleri Uzun Süre Muhafaza Etmek İçin:Uzun süre için evinizden ayrılırken çiçeklerin kurumasını önlemek için saksıları bir karış derinliğinde su ile doldurulmuş bir küvetin içine koyabilirsiniz. Böylece çiçekler,burada iki ay kadar kalabilirler.
Çaydanlığı Kireçten Kurtarmak:Çaydanlığı kaplayan kireçten temizlemenin en pratik yolu,çaydanlığı yarı yarıya sirkeli su ile doldurarak,kaynayana kadar ısıtmaktır.Birkaç saat sonra kireç tabakası kolayca çıkacaktır.
Çatal Bıçak Temizlerken:Çatal bıçağınız üzerinde lekeler oluşmuşsa,onları çamaşır suyuna batırabilirsiniz.Çamaşır suyu hem temizler hem de mikroplardan arındırır.Daha sonra iyice durulayın.
Bardakların Çatlamaması İçin:Çay,süt,kahve ya da çorba gibi çok sıcak içecekleri koyarken,cam bardakların ya da kaselerin çatlamasından endişe duyarız.Bazı hallerde bunların her birini ılık suyla ısıya alıştırmak da mümkün olmayabilir.Bu takdirde bardaklarınızı ıslak bir bezin üzerine koyup doldurun.
Halıları Parlatmak:Halılarınızın pırıl pırıl parlamasını istiyorsanız, haftada bir kere içine birkaç damla amonyak damlattığınız ılık su ile silmeniz yeterli olacaktır.Ayrıca renginin daha canlı olması isteniliyorsa,en son suyuna sirke konulabilir.
Halılardaki Yağ Lekeleri:Halıdaki yağ lekesini kolayca çıkarmak için,önce iyice süpürün,sonra da lekeli kısmı neft ya da benzinle ovalayarak silin.Lekeden eser kalmayacaktır.
Mutfak Emniyeti:
-İçinde patlayıcı ve çabuk alev alan maddeleri mutfağa sokmayınız.
-Yerleri sık sık temizleyiniz.
-Islak elle fiş takmayın,lamba ve ocak yakmayınız.
-Ocak üzerinden,fırından alınacak her şey için kuru tutaç kullanınız.
-Yiyeceklerin yanına temizlik maddeleri koymayınız.
-Yüksek yerlerden bir şey alınacağı vakit sağlam sandalyeye çıkınız, ayaklarınızın ucunda yükselmeyiniz.
-Kibriti iyice söndürmeden atmayınız.
-Küçük tamiratlarda kullanılan ev aletlerinin her zaman el altında olmasına dikkat ediniz.
Karıncalara Savaş:Karıncalar daha çok mutfağımızın davetsiz misafirleridir.Onlardan kurtulmak için yarım limonu küflendirip karıncaların en çok görüldüğü yerlere koymak gerekir.
Tuz Miktarı:Yemeklere konan tuz miktarı pişen yemeğin çeşidine göre değişir.Sulu ve soslu yemeklere başlangıçta az tuz koyun,yemek pişince tekrar ilave edebilirsiniz.Kırmızı etli yemeğe,iyice piştikten sonra,beyaz etli yemeğe pişmesine yakın tuz koyarsanız yemekler daha lezzetli olur.
Yemek Tuzluysa:Yemek tuzluysa fazla tuzunu almak için,1 adet patatesi soyup yemeğinize doğrayın,birkaç dakika kaynatın.
Yemek Yaparken Elinizi Yakarsanız:Hiç telaşlanmadan buzdolabından buz çıkarın ve bir kova suyun içine bolca tuz doldurun.Yanık kol veya elinizi veya ayağınızı bu buzlu suyun içine sokun.10-15 dakika tutun.Bu süre sonunda hem yanma ve acısı gidecek,hem de iz kalmayacaktır.
Sütünüz Kaymak Tutmasın Diyorsanız:Süt kaynarken içine bir parça tuz atarsanız kaymak tutmasını önlemiş olursunuz.
Sütün Taşmasını Önlemek İçin:Sütü kaynatacağınız tencerenin ağız kısmına sıvı yağ sürerseniz sütün taşmasını önlemiş olursunuz.
Enginarı Muhafaza Etmek:Enginarı bir müddet saklamak istiyorsanız,pişireceğiniz güne kadar onları çiçek gibi suyun içine koyup her gün köklerinden biraz kesip suyu değiştirilmelidir.
Ketçap Şişeden Akmadığı Zaman:Ketçap şişesini ilk açtığınız zaman içindeki ketçap ilk anda kolayca akmaz.Böyle bir durumda bir meşrubat kamışı ile üflerseniz,ketçabın akmasını kolaylaştırmış olursunuz
Buzdolabı:Buzdolabınızı çözdükten sonra buzluğun etrafında oluşan buzlardan akan suyu biriktirirseniz,saf su olarak arabanızın aküsüne ve buharlı ütünüze kullanabilirsiniz.
Buzdolabına Konmayanlar:Her şey buzdolabına konmaz.Bunların başında kurutulmuş besinler gelir.Mesela; sucuk,pastırma.Dolaba konan sucuk ve pastırmalar kısa sürede küflenir.Bunları dolap dışında ve bütün iseler bir kenara asarak muhafaza etmek gerekir. Ayrıca bisküviler,çiğ patates,soğan,reçel,bal,muz v.b.dolaba konmaz.
Naftalin Kokusu:Dolap ve çekmecelerinize naftalin kokusu sinmişse,bir süngeri alkole ve limon suyuna batırarak,dolaplarınızı silmelisiniz.
Soğan Sarımsak Kokusu:Ellerdeki soğan,sarımsak kokularını giderebilmek için ellerinizi haşlanmış patatesle ovun.
Salata:Salatayı erken yapmanız gerekirse bozulmaması için üzerine nemli bir bez örtün .Sofraya alırken sosunu ilave edin.
Solmuş Salata Yaprakları:Solmuş salata yapraklarını yarım saat kadar ılık suda bıraktıktan sonra soğuk suyla yıkayın.Bu işlemden sonra o soluk salata yaprakları yeni koparılmış gibi dipdiri olacaktır.
Yemek Yaktınızsa:Yemek yanınca,kapkara olan tencerenin dibindeki tabakayı çıkarmak pek kolay olmaz.Bunun için tencereye su doldurup bolca tuz atarak bir gece bekletin.Ertesi gün bir kaşık sirke katarak kaynattığınızda tencerenin bembeyaz olduğunu göreceksiniz.
Yemek Taşarsa:Yemeğin taştığı yere bolca tuz serpin.Ocak soğu- yuncaya kadar öylece kalsın.Soğuduktan sonra kolayca temizlenir.
Nar Gibi Tavuk Kızartmak İçin:Fırında tavuk kızartılırken,nar gibi kızarıp lezzetli olması için,2 çorba kaşığı yoğurt,3 çorba kaşığı zeytinyağı,2 çorba kaşığı domates salçasını karıştırıp elde edeceğiniz sosu tavuğun üzerine sürün.
Etleri Yumuşatmak İçin:Limon suyu etleri yumuşatır.Sert etler bile limon suyu ilave edilerek pişirilirse hem yumuşak ve lezzetli olur,hem de çabuk pişer.
Izgara Et:Izgara etin lezzetli olması için,et parçaları,biraz zeytinyağında bekletilmelidir.
Kek Kalıbı:Kek kalıbına yağlı kağıt döşeyin.Kağıdın uçları kek kalıbından yüksek olsun.Keki fırından çıkardığınız zaman,kağıdın uçlarından tutup keki kalıptan çıkarabilirsiniz.
Kek Kalıptan Çıkmıyorsa:Pişirdiğiniz kek kalıptan çıkmıyorsa kalıbın altına ıslak bir bez yayıp biraz bekletin.
Tepsiyi Yağlamadan Önce:Kek yapmak için tepsinizi yağlamak istiyorsanız,önce tepsinizi fırında ısıtıp sonra yağlarsanız,çok daha kolay yağlanır.

yamtar00
13/03/2007, 15:14
Pirinç Saklarken:İçerisine 2-3 diş sarımsak korsanız böceklenmez.
Pilav Yaparken:
-Pirincin bayat olmaması lazımdır.
-Taneler iyi,pilavlık cinsinden olmalıdır.
-Su çekme özelliği normal olmalıdır.
-Pirinç ve su miktarları iyi hesaplanmalı (1,5 misli)
-Pirinç tuzlu,ılık su ile bir süre ıslatılmalıdır.
-Pilav pişirilirken,pirinçleri sıcak suya koyduktan sonra 3 dakika kuvvetli,3 dakika orta ve daha sonra kısık ateşte pişirilmelidir.
-Suyunu çektikten sonra yarım saat demlenmelidir.
-Pilav pişirilirken karıştırılmamalıdır.
-İçine ince bir dilim limon koyulursa pilav tane tane olur.
Lezzetli Pilavlar İçin:Patlıcan kabuklarını soyduktan sonra,içine sirke ve çok az zeytinyağı konmuş suda bir süre haşlanılmalıdır.Daha sonra istenilen küçüklükte dilimlenip pilav yaparken içine karıştırılırsa,pilav çok daha lezzetli olacaktır.
Ekmek,Bisküvi:
-Ekmeklerin küflenmesini önlemek için,ekmek dolabına birkaç kesme şeker koyun.
-Yumuşayan bisküviler,fırına konursa iki dakikada sertleşir.
-Çeşitli tatlılar hazırlanan tepsiyi unlamak yerine,bisküvilerden arta kalan kırıklar ezilerek kullanılabilir.
Yumurta Kırarken:Yumurtanın akı ve sarısının birbirine karışmaması için buzdolabından çıkarır çıkarmaz kırın.
Makarna Pişirirken:Haşlama suyuna,azıcık sıvıyağ katılırsa hem su kaynayınca taşmaz,hem de makarnalar birbirine yapışmaz.
Patates:
-Patatesleri haşlarken dağılmasından yakınanlar için,bunu önlemek için haşladığınız suya bir çorba kasığı tuz atılması yeterli olacaktır. Ayrıca patateslerin sapsarı olması isteniliyorsa,haşlanılan suya birkaç damla sirke damlatılması yeterli olacaktır.
-Patatesleri kararmaması için soğuk su dolu bir kabın içine atın.Ama kabuklu patatesi uzun süre suda bırakmayın.O zaman patatesin vitamini suya geçer.
-Tavuğun yanına patates kızartacaksanız,önce tavuğu,sonra aynı yağda patatesleri kızartın.
-Yemeğinizin tuzunu fazla kaçırmış olabilirsiniz.Bunun için yemeğe birkaç dilim patates atıverin.Bu harika sebze,hiçbir yemeğin tadını ve lezzetini bozmadığı gibi,her yemeğe tat ve lezzet katar.
Un Hakkında Bilmemiz Gerekenler:İyi un çok beyaz ya da sarıya bakan bir renkte olur ve ele yumuşak gelir.Eğer özlü ise avucunuz da sıktığınızda elden fışkırır,Un esmer renkte ve ele kalın geliyorsa, kepekli demektir.Hamur açarken hangi undan olursa olsun iyi açılabilmesi için yarım saatle iki saat arasında dinlendirilmesi gerekmektedir.
Un rutubetli veya çok taze ise avuç içinde kalıp gibi kalır.Böyle unlardan yapılan hamurlar iyi kabardığı gibi su da kaldırır.
Sebzeler:
-Haşlanan sebzelerin vitamin ve minerallerinin çoğu,haşlama suyuna geçer.Çok değerli olan bu su,çorbalarda kullanılabilir.
-Sebzeleri pişirmeden önce bol suda iyice yıkamalıdır.Soyulacak olanlar,yıkandıktan sonra dilimlenir.Sebze yemeğini pişirirken fazla su konmaz.
-Kısa,köklü ıspanaklar daha lezzetli olur.Ispanak yemeği aynı gün yenmelidir.Ertesi güne kalırsa,vitaminleri ölür.
-Ertesi güne bırakılan her yemeğin,beslenme değeri azalır.
-Ağır ateşte pişen yemeğin ve kahvenin tadı daha güzeldir.
Yiyecek Alırken:Bütün yiyecek maddelerinde,ilk aranacak vasıf tazeliktir.Bozulmuş,çürümüş,pörsümüş,özsuları azalmış besinler sağlık için tehlikeli değilse bile zararlıdır.Yemeği ucuza maletmek düşük kaliteli besinler almakla sağlanmaz.Aksine kalite yükseldikçe masraflar daha dengeli bir duruma girer.Yarısından çoğunu atacağınız patates veya domates yerine,biraz daha pahalısını almakla siz karlı çıkarsınız.Tazelik,yiyeceklerin lezzet ve tadına da tesir edecektir.Mesela,suyu çekilmiş iki salkım üzüm yerine,kütür kütür ve dipdiri bir salkım üzüm yemek daha iyi bir beslenmedir.
Yorulan Gözlere Doping:Yorulan gözlerinizi dinlendirmek için her biri 100‘er gram olmak üzere kuru papatya,kuru peygamber çiçeği ve gülsuyunu kaynatıp süzerek bu suyla gözlerinize kompres yapın. Ağrı ve kırmızılıktan eser kalmaz.
Dişlerinizin Bembeyaz Olmasını İstiyorsanız:Bunun için dişlerinizi fırçalamadan önce tuzla ve hemen ardından da macunla fırçalarsanız bembeyaz dişleriniz olacaktır.
Mumların Daha Uzun Ömürlü Olması:İçin Mumları kullanmadan önce iki saat derin dondurucuda bekletirseniz daha uzun ömürlü olurlar.
Etiket İzi:Çeşitli eşyaların üstündeki etiket izini mobilya cilası sürüp kuru bezle silerek çıkarabilirsiniz.
Plajda Bol Bol Yürüyün:Ayaklarınızın daha yumuşak olması için bütün kış ponza taşı ile ovuyorsunuz.Fakat bunun sık yapılması,ayak derisinin yıpranmasına yol açabilir.Yazın plajda kumlarda bol bol yürüyün.Kum,ponza taşının yaptığını yapacaktır

yamtar00
13/03/2007, 15:15
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Kadınlar Neden Erkeklerden Daha Kolay Bayılır?Bunun sebebi,hissi olmaktan ziyade,fizyolojiktir.Biyologlara göre,bir kadının kanında,erkeğinkine göre daha fazla su,buna karşı daha az alyuvar bulunmaktadır.Bu durum,eşit şartlar altında,bir kadının kanındaki oksijenin daha çabuk tükeneceği,dolayısıyla da kadının erkeğe göre daha kolay bayılacağı manasına gelmektedir.
Dünya Güzellik Yarışması Nasıl Başlamıştır? Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen en güzel kızların yarıştığı Dünya Güzellik Yarışması (Miss World) fikri 1951 yılında Eric D.Morley tarafından ortaya atılmıştır.Düzenlemesi Macca Organizasyon tarafından yürütülen ve önceleri Britanya festivalinin bir parçası olarak düşünülen bu yarışma,daha sonraları çocuk derneklerine yardım amacıyla devam etmiş,giderek de gelenek halini almıştır.İsveçli Kiki Haakonson bu ünvanın ilk sahibidir.
Rupofobi Nedir?Fobi adıyla bilinen korkulara çok kişide rastlanır.Korku krizleri,baş dönmesi,mide bulantısı,terleme,çarpıntı şeklinde kendini gösterir.Birçok kişi bu korkunun sebepsiz olduğunu bile bile ondan kurtulamaz.Bu fobilerden biri de “Rupofobi” dir.Çok yaygın olan “Rupofobi” de insanlar,başkalarının ellerini sıkmaktan çekinirler,çoğu zaman evlerinden başka yerlerde tuvalete bile girmek istemezler.
Çeşmibülbül Nedir?Çeşmibülbül,eski Türk cam sanatının en parlak dönemlerinde yapılan bir işleme çeşididir.Çeşmibülbül,sırf cam değildir.Vazo,güllabdan,sürahi,bardak şeklinde yapılan çeşmibülbüller de yol yol,döne döne yükselen billur ve fayanslar kullanılmıştır.Fayanslar süt beyazı ve yarı saydam,billurlar ise renkli veya alacalı ve saydamdır.Bu sanatın en güzel örnekleri bugün Topkapı Sarayında sergilenmektedir.
Yeryüzünde Hayat,İlkönce Nerede Başlamıştır? Büyük bir ihtimalle,sahil yakınlarındaki ılık ve sığ gölcüklerde başlamıştır.
Yaşları İlerledikçe İnsanlar Küçülür Mü? Fizyologlara göre,30’undan sonra evet insanlar küçülür.Mafsalların arasında ki kıkırdakların kurumağa başlaması,insanların boyunu kısaltır.
İnsan Gözü Ne Kadar Rengi Ve Ne Kadar Renk Tonunu Ayırt Edebilir?Bilim adamlarına göre insan gözü takriben 2 000 000 renk ve renk tonunu ayırt edebilir.Bunların ancak 3400’ü tespit edilmiştir.
Dalton Hastalığı Nedir? Dalton hastalığı «Renk Körlüğü» denilen bir görme bozukluğudur.Hastalığı keşfeden İngiliz fizikçisi Dalton olduğundan bu ad verilmiştir.Gözlerinde renk körlüğü olanlar,ya renkleri hiç göremezler ya da bazı renkleri özellikle kırmızıyla yeşili birbirinden ayırt edemezler.Kalıtım yoluyla geçen ve özellikle erkeklerde görülen bu rahatsızlık zararsızdır fakat renk körü olan insanların araba kullanmaları sakıncalı olabilir.
İnsanı Niçin Gıcık Tutar?Gıcık,boğazda hissedilen ve insanı öksürmeye zorlayan bir tahriştir.Genellikle,soluk borumuza herhangi bir sıvı ya da toz vb.kaçması sonucu ortaya çıkar.Çünkü soluk borusu hiç bir yabancı maddeyi kabul etmez ve atmak için derhal harekete geçer.Geçici olarak gelen gıcık,yabancı cismin atılmasıyla sona erer.Ancak insanı da soluk alamama ve boğulma hissiyle hayli rahatsız eder.Gıcık,herhangi bir rahatsızlık,sigara ya da kimyevi madde buharından da meydana gelebilir.Özellikle faranjit,laranjit gibi hastalıklarda gıcık dakikalarca sürebilir.
Saç Dökülmesi Normal Midir? Hemen herkesin zaman zaman şikayetidir saç dökülmesi.Bu durumun çeşitli sebepleri olabileceği gibi,mevsimlerle de ilgisi vardır.Güneşli yaz aylarında azalan saç dökülmeleri,sonbahar ve kış aylarında daha bir artış gösterir. Ancak unutmamak gerekir ki başımızda ömrü 3,5-4 sene olan 80 ile 120 bin arasında saç kılı bulunur.Günde ortalama 30-40 saç telinin dökülmesi normaldir.
İlk Kan Bankası:Bu gün bilinen ilk kan bankası,1931 yılında Moskova Acil Yardım Hastanesinde Profesor Sergey YUDİN tarafından kuruldu.« Kan Bankası » deyimi ise,1937 yılında Chicago’daki Cook County Hastanesi Kan Merkezi’ni kuran Bernard Fantus tarafından kullanıldı ve daha sonra deyim,dünya çapında yerleşti.
İnsandan İnsana İlk Kan Nakli: Bir insandan bir başka insana kan nakletmeyi ilk akıl eden ve bunu başaran kişi,dönemin dahi doktoru 28 yaşındaki Thomas Blundell’dir.Bu genç bilim adamı,1818 yılı Eylül ayında Londra’daki Guy’s Hospital’da kendi buluşu olan ince bir şırınga aracılığı ile değişik kişilerden aldığı taze kanı,ölmek üzere olan bir hastasına aktardı.Ne var ki,kan nakline ilişkin birtakım bilimsel sorunlar bir yana,söz konusu hasta zaten ölümün eşiğindeydi ve deneme doğal olarak başarısızlıkla sonuçlandı.Ancak 10 yıl sonra Doktor Brundell,sağlıklı insanlardan aldığı taze kanla bir başka insanı yaşatmayı başardı ve bu konuda tıp biliminde çığır açarakkendisinden sonra gelecek meslektaşlarına öncülük etti.
Kan Nakliyle Kurtulan İlk İnsan: Kan nakli sayesinde bir hastanın hayatının kurtulmasına ilk kez 1825 yılında Londra’da tanık olundu.Dr.Doubleday,şiddetli bir iç kanama geçiren bir kadın hastasına,başka insanlardan aldığı yaklaşık 750 gram taze kanı aktardı ve bu kadını kurtardı.İyi denetlenebildiği takdirde kan naklinin başarılı sonuç verebileceğini kanıtlayan bu ilk denemeye karşın hala aşılması gereken iki büyük engel vardı.İlk kez 1900 yılında Viyanalı doktor Karl Landsteimer,kan gruplarını belirledi. Böylece doktorlar,hangi kişilerin kime kan verebileceklerini öğrenmiş oldular.Bu bilginin pratik olarak uygulanabilmesi için aradan yıllar geçmesi gerekti.1907 yılında Norveçli Doktor Jansky, ilk kez kan gruplarını bugün bilinen anlamıyla tam olarak ayırdı.Ertesi yıl,New York’lu Doktor Rueben Ottenberg,bir insandan bir başkasına kan nakletmeden önce,kan grubunun belirlenmesi gerektiğini ve bunun nasıl yapılabileceğini göz önüne serdi.
İlk Antibiyotik Hangisidir? Bitkilerden ,özellikle küf mantarından elde edilen antibiyotikler,tedavisi zor bir çok ilacın kesin çaresidir.Mikropların büyümesini, çoğalmasını önler,onları kesinlikle yok ederler.Mikropların vücut içinde etkisiz hale getirilmesi ancak antibiyotiklerle mümkün olmuştur.Penisilin,1929 yılında İngiliz bilim adamı Dr.Fleming tarafından keşfedilen ilk antibiyotiktir. Fakat,zatürre,difteri,menenjit,tetanoz ve streptokok veya stafilokok gibi mikropların yaptığı yaralara,iltihaplara karşı kullanılan bu antibiyotik ancak 1941 yılında uygulanmaya başlanmıştır.

yamtar00
13/03/2007, 15:16
Narkoz Genişliği Nedir? Narkoz ilaçla sağlanan bayılma halidir ve yaşayan bir hücrenin uyarılma,hareket,çoğalma,besin alış-veriş gibi işlemlerini bir süre ağırlaştırma veya durdurma olayıdır.Narkoz için kullanılan ilaçlar yani narkotikler beyindeki bütün merkezleri aynı şekilde etkilemezler.İlaçlar dozu azken duyuyu ,şuuru,tepkileri yok eder.Doz yükseldikçe omurilikteki merkezleri de etki altına alır.Daha yüksek doza çıkıldığında ise solunum durur.Bütün hayati merkezleri durduracak dozda narkoz verilirse,hasta ölür.Anesteziyi sağlayan miktarla,hayati merkezleri etkileyen miktar arasındaki mesafeye ‘Narkoz Genişliği’ denir.
İlk Kahve:Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi,ünlü Türk bilgini İbni Sina’dır.İbni Sina M.S.1000 yılında kahveyi keşfetti ve ona «bunc» adını verdi.Bu isim,bugün Etiyopya’da hala kullanılır. Kahve,yüzyıllar boyunca,tıpta ilaç olarak kullanıldı.16.Yüzyıldan itibaren Ortadoğu ülkelerinde keyif verici,sosyal bir içki olarak kullanılmaya başlandı.
İlk Kahvehane:İlk kahvehane,1554 yılında Şam’dan gelen Hakim ve Cem adlı iki tacir tarafından İstanbul’da açıldı.Daha sonra sayıları hızla arttı.Bu kahvehanelere,«aydınlar okulu» Anlamında «mekteb-I irfan» deniliyordu.Sütle birlikte içilen kahve servisi yapan ilk kahvehaneyi ise,1963 yılında Polonyalı gezgin Franz Georg Koishitsky Viyana’da açtı.Viyana usulü kahve denilen ve yalnızca haşlanmış kahve suyundan oluşan telvesiz kahvenin mucidi de odur.
Dünyadaki Bitkiler İçinde En Tatlı Bitki Hangisidir? Dünyanın en tatlı bitkisi Paraguay’da çıkan ve botanik ismi Enpatorium Rebaudianum olan bir bitkidir.Bitki gövdesinden çıkan 1 gram usare aynı miktar şekerden 300 kat daha kuvvetlidir.Tek bir damlası bir bardak çayı tatlandırmağa yeter.
Vitamin Kelimesi Neden İleri Gelmiştir? Vitaminlerin ne olduğunu keşfetmelerinden çok evvel,bir bilginler,gıdalarımızın yalnız,karbonhidratlardan,yumurta akı ve yağlardan müteşekkil olmadığının farkına varmışlardı.Zira bu üç maddenin saf şekilleriyle beslendikleri takdirde, denek hayvanları süratle kilo kaybediyor ve çok geçmeden ölüyorlardı.Sütle beslendikleri takdirde,mükemmel gelişiyorlardı.Araştırmacılar bunun üzerine,sütün içinde,hayati değeri olan özel bir madde bulunması gerektiği sonucuna vardılar.Bu maddenin neye benzediğini bilmedikleri için,sütün “Amin” denilen başka bir unsuruyla alakası olduğuna hükmettiler.Latincede hayat manasına gelen “vita” kelimesini alarak “amin” kelimesiyle birleştirdiler ve hayat için elzem meçhul maddeye “vitamin” adını taktılar.
Peçeteyi İlk Defa Kim Kullanmıştır? Çatal,kaşık,bıçak kadar peçete de ayrılmaz bir parçadır soframızda.Çatal ilk defa m.s.1100’de italyada asiller tarafından konmuştur masaya.Bıçaksa ilk olarak 1600’de ingilizler tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.Peçete ise ilk defa 7.Şarl zamanında Fransa’da almıştır sofradaki yerini ve bugün 400 ayrı katlanış biçimi vardır.
İlk Otomobil Yarışçısı Kadın Kimdir?Otomobil yarışı,süratten ve tehlikeden hoşlananların sporudur.Her yıl dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen ve milyonlarca meraklı tarafından izlenen bu yarışların ilki 1894 yılında Fransa’da yapılmıştır.Daha çok erkekler tarafından rağbet gören araba yarışlarına katılan ilk kadın yarışçı ise Madam Laumaille’dir.Bu cesur kadın 1898’de yapılan ve iki gün süren Marsilya-Nis yarışında 4.Olmuştur.
Nilüfer köprüsü:Dünyada ilk olarak bir kadın tarafından yaptırılıp ad verilen köprüdür.
İlk Saban:Saban,yeryüzünde uygarlığın gelişmesine neden olan en önemli araçlardan biridir.Tarih boyunca,birçok bölgenin yerleşim alanı haline gelmesi,ancak buraların sabanla fethinden sonra mümkün oldu.Sabanın icadından önce Ortadoğu’daki çiftçiler,toprağın yüzeyini odun parçaları ile deşerek ekilebilir hale getiriyorlardı.Bu yüzden ekim alanları,kısa süre içinde besleyicilerden yoksun hale geliyor ve verimliliklerini yitiriyorlardı.M.Ö.3500 yıllarında sabanın bulunmasıyla bu durum değişti.Saban,toprağın karnını daha derinden yarıyor ve böylece,bitki köklerinin iyice derinlere inmesine ve kolayca beslenmesine olanak sağlıyordu.Bunun sonucu,olağanüstü bereketli bir hasattı.Ekim kolaylaşıp ürün bollaşınca,insanlar tarımdan başka işlere ve zanaatlara da yöneldiler.Ayrıca,toprakları uzun süre verimli kalabildiği için ekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece ,köyler ve kentler doğdu.Ortadoğu’nun yumuşak topraklarında,saban tahta bıçağı,rahatça derinlere inebiliyordu. Ancak,Avrupa’da bu kolay değildi.Bu nedenle,özellikle Kuzey Avrupa’da uygarlık çok ağır bir gelişim gösterdi.Ancak,M.Ö.500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıl edebilen Avrupalı,bol ürüne kavuştu ve ondan sonra,uygarlık konusunda Ortadoğuyla yarışabilir hale geldi.
İlk Balık Çiftliği İlk balık çiftliği,günümüzden 5 bin yıl önce Çin’de kurulmuştur.Nehirlerde yakalanan sazan ve kefal balıkları,yapay havuzlara canlı olarak getirilip buralarda çoğaltılmıştır.Avrupa’da balık çiftlikleri,ilk kez Roma’lılar tarafından kurulmuştur.Ortaçağ’a gelinceye değin,Avrupa’da bu çiftlikler çok yaygınlaşmamıştır. Ortaçağ’la birlikte özellikle büyük manastırların yörelerinde besin gereksinimini karşılamak için balık üretimine başlanmıştır.Ancak 19.Yüzyıldan itibaren Avrupa’da yeni açılan yollar aracılığıyla deniz kıyılarına ulaşım kolaylaştı ve insanlar balık gereksinimlerini denizden karşılamaya başladılar.
Hangi Balık Hangi Ayda Yenir? Hemen her mevsim mutfağımızdan eksik olmayan balıkların yeneceği mevsimi bilmek önemlidir.Soğuk havaların başlangıcı olan Kasım ayında barbunya ve lüferin ızgarası,diğer balıklarınsa buğulaması yenir.Bu aylarda palamut ve torik fazla yağlanmıştır.Aralık ayı hamsi,uskumru ve istavrit yemenin tam zamanıdır.Ocak’ta yenecek en iyi balık hamsidir. Ayrıca Ocak ayı mezgit,kırlangıç,barbunya,tekir,uskumru ve istavrit yemenin de zamanıdır.
Trakonya Çok defa balıkçıların ağlarından çıkan,oltalara gelen bu balıklar bilinmeyerek elle tutulduğunda,tutulduğu yeri yaralayarak zehirlenmelere sebebiyet verir.Zehiri çok kuvvetlidir.İnsanı kıvrandırır.Boyları 20-40 santimetre kadardır.Sırtları kırmızımsı gri renktedir.Bu balıklardan kum trakonyası kumlara,gömülü olarak bulunur.Sığlık yerlerde denizde yürüyenlerin ayağına zehirli dikenleri batırmak suretiyle zehirlerler.Bu zehirlenmelerin tedavilerinde kesilen yerde fazlaca kan çıkartılır ve amonyakla iyice pansuman yapılır.Sonra da potasyum permanganat mahlulu ile bu yaraya çok yakın bir yerden enjeksiyon yapmak gerekir.
En Eski Nota:Sümerler’den kalma bir ilahidir.Tahta üzerine kazılmıştır.Amerika’da Pennsylvanya Üniversitesinde saklanmaktadır.
En Eski Milli Marş:Dünyanın en eski milli marşı,Japon’larındır. (Kimigaya) 9.Yuzyıldan beri kullanılmaktadır.
En Eski Piyano: 1720 yılında,Bartolommeo Christofori adında bir İtalyan tarafından yapılmıştır.Bugün halen Floransa müzesinde muhafaza edilmektedir.

yamtar00
13/03/2007, 15:16
Piyangoyu İlk Başlatan Toplum Hangisidir? Numaralı biletler satıp,karşılığında ikramiye olarak para veya eşya verme esasına dayanan piyangolar,eski Roma’lıların buluşudur.Daha sonra I.François zamanında Fransa’da peşinden İngiltere’de görülen bu şans oyunları giderek bir hastalık gibi bütün dünyayı sarmıştır.
En Uzun Opera:Richard Wagner’in (1813-1883) «Parsifal» isimli operası,en uzun süren operadır.Normal bir temsili 4 saat 40 dakika sürer.
En Büyük Orkestra :1948 yılında Norveç’de milletlerarası gençlerden meydana gelen“Okul Orkestraları Topluluğu” dur.12.000 kişiden kurulu idi.
Pramitlerin Esrarı:
-Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir.Ve bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktadır.Bu taşların nasıl getirildiği bilinmemektedir.
-Piramit kimin adına yapıldıysa,onun bulunduğu odaya,yılda sadece 2 kez güneş girmektedir.(doğduğu ve tahta çıktığı günler)
-Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan; mumyaları ilk kez bulan 12 bilim adamı kanserden ölmüştür.
-Piramitlerin içerisinde ultra sound,radar,sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır.
-Kirletilmiş suyu,bir kaç gün "Piramit" in içine bırakırsanız;Suyu arıtılmış olarak bulursunuz.
-Piramit'in içerisinde süt bir kaç gün süre taze kalır ve onunda bozulmadan yoğurt haline gelir.
-Bitkiler Piramit'in içinde daha hızlı büyürler.
-Piramit’in içine bırakılmış su 5 hafta sureyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir.
-Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku neşretmeden Piramit içinde mumyalaşır.
-Kesik,yanık,sıyrık gibi yaralar büyükçe bir Piramit'in içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir.
-Piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur.Araştırmacıların çoğu ya içinde kayboldu yada aynı yerde bir kaç tur attılar fakat içlerini göremediler.
-Piramitlerin içi yazın soğuk,kışın sıcak olur.
Kanguru:1700'lü yıllarda yaşayan İngiliz Denizci James Cook,sosyete adalarını ve Yeni Zelanda'yı keşfedip,haritalarını çizdiği 1769 yılında,Avustralya'nın doğu kıyılarını da ortaya çıkardı...Kaptan Cook,bitki örtüsünün zenginliğinden ötürü "Botany Bay" (botanik koyu) adını verdiği koyda,Avustralyalı yerlileri ilk gören yabancı oldu.Yerlilerle el kol hareketleri ile güçlükle anlaşabilen James Cook,karınlarındaki ceplerinde yavrularını taşıyan ve arka ayakları üzerinde zıplayarak hareket eden uzun kuyruklu hayvanları görünce,yine el kol hareketleri ve çeşitli işaretlerle bunların adlarının ne olduğunu sordu.Yerlilerin "kanguru" demesinden sonra da bu hayvanları dünyaya "kanguru" olarak tanıttı...Aradan 50 yıla yakın bir süre geçtikten sonra,1800'lerin başında,"kanguru" sözcüğünün gerçek anlamı anlaşıldı.... "Kanguru",Avustralyalı yerlilerin dilinde;"ne demek istiyorsun yabancı?" anlamına geliyordu.
Olağan Dışı Olay Ve Ölümler.
-Sigara tutkusu ölüm getirdi: Florida'da Abraham Mosley (64), sigara tiryakiliği yüzünden gırtlak kanserine yakalanmıştı ve ses telleri alındığı için konuşamıyordu.Buna karşın sigara içmekten vazgeçmeyen Mosley,ocaktan tutuşturduğu bir kağıtla purosunu yakmaya çalışırken boynundaki gazlı bezler alev aldı,daha sonra pijaması tutuştu.Sesi çıkmadığı için yan odada uyuyan kız kardeşini uyandıramadı.Evde yangın olduğu anlaşılıncaya kadar Mosley yanarak öldü.(Mayıs1997,Hürriyet)
-Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesinde çiftçi Gazi Anamur (42),kestiği ağacın altında kalmamak için kaçarken,bir başka ağaca kafasını çarparak beyin kanaması sonucu öldü.(Ocak 1997,Son Havadis)
-Tren geldi,rüzgar esti,öldü : İstanbul,Pendik'te,Hatboyu Caddesi'nde tren yolundan karşıya geçmek için demiryoluna gelen Yüksel Taşkın (41),Pendik yönünden banliyö treninin geldiğini görünce cadde üzerinde bulunan derenin kenarında beklemeye başladı.Trenin geçmesiyle oluşan rüzgarın şiddetiyle dengesini kaybeden Taşkın,yaklaşık 3 metre yükseklikten dereye yuvarlandı. Düşme sonucu başını çarpan Taşkın beyin kanaması geçirerek olay yerinde öldü.(Nisan 1993,Cumhuriyet)
-Metan gazı" zehirlenmesinden : İngiltere,Londra'da yaşayan Suudi Arabistanlı Mohammed al-Assad yatağında ölü bulundu.Al-Assad'ın komşularından elde edilen bilgilere ve daha sonra yapılan otopsi sonucuna göre,Al-Assad'ın aşırı biçimde lahana ve fasulye yediği, yatak odasının küçük ve havasız olmasından ötürü metan gazı zehirlenmesinden öldüğü anlaşıldı.(Ağustos 1995,Associated Press) Kaynak: Bütün Dünya)
Şaşırtıcı Gerçekler!!
-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmuyor.Sizi gizliyor. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada Olduğunuzu anlamamalarını sağlıyor...
-Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar,sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!
-Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insanın ölmesine neden oluyor!!!
-Boeing 747'nin kanatları uçakla uçmayı ilk başaran Wright kardeşlerin uçtuğu mesafeden daha uzundur.
-Amerikan Havayolları 1987 yılında first-class da sunulan salatalardan bir adet zeytin eksiltmek suretiyle 40.000 $ kar etmiştir.
-Michael Jordan bir yılda Malezya'daki Nike fabrikasında çalışan tüm işçilerin toplam gelirinden daha fazla gelir kazanmaktadır.
-Taze kakao içinde bulunan sıvı kan plazması yerine kullanılabiliyor!!
-Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.
-Hiçbir kağıt parçası 7 defadan fazla ikiye katlanamaz!!
-Uyurken TV izlerken olduğundan daha fazla kalori harcarsınız!!
-Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.
-Üzerinde bar kodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
-Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!
-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar!
-Marlboro şirketinin ilk sahibi akciğer kanserinden öldü!
-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!!
-Ördeklerin vak sesi yankı yapmaz,nedenini de kimse bilmez!!
-İnekler merdiven çıkabilir,ama inemezler!!
-Marilyn Monroe'nun altı adet ayak parmağı vardı!!
-Barbie'nin tam adı Barbara Millicent Roberts'dir.
-Walt Disney'in kendisi fareden korkardı!
-İnci sirkeye konulursa erir!!

yamtar00
13/03/2007, 15:17
Hepsi Gerçek Olaylardan Alınmıştır.
-Exxon'a ait bir petrol tankeri Kanada açıklarında battıktan sonra, iki tane deniz ayısı 80.000 dolar harcanarak temizlenmiş ve büyük bir törenle denize bırakılmışlar.Tam 2 dakika sonra herkesin gözleri önünde bir mavi balina deniz ayılarını yemiş.
-New York'ta yaşayan bir psikoloji öğrencisi kız boş odasını bir marangoza kiralar.Amacı onunla konuşup,adamın davranışlarını incelemek.Ama iki hafta sonra marangoz kızı bir balta ile parçalar.
-Bonn'da iki gösterici,domuzların kesimevine barbarca götürülüp orada kesilmelerini protesto ederken,domuzların bulunduğu yerin kapıları kırılır ve 2000 domuz kaçışırken,iki göstericiyi ezerek öldürürler.
-Amerika'da kadının biri evine gelir ve kocasını mutfakta titrerken görür.Belinden su-kaynatıcıya doğru bir kablo gitmektedir.Kadın hemen kalın bir tahta parçası bulur ve adamın koluna vurarak onu elektrik şokundan ayırmaya çalışır.Adamın kolu iki yerinden kırılır. Sonradan anlaşılır ki,kocası orada mutlu bir şekilde wallkman dinliyordur.
-Bir terörist postaya bombalı-mektup verir.Posta ücreti eksik ödendiği için mektup kendisine geri postalanır.Her şeyi unutan terörist mektubu açınca parçalanarak ölür.
Bir Kapıdan Önce Kim Girmelidir?Bir araca binerken,bir binanın kapısından içeri girerken,önce bir erkekle birlikte yürüyen kadın ardından da erkek girer.Ancak bozuk yollarda ya da engebeli arazide,erkek önden yürür.Ne var ki bu kurallar abartılmamalıdır. Çünkü eşit haklara sahip günümüz kadını,kendisine bu tür özel ayrıcalıklar tanınmasından hoşlanmayabilir.O zaman ısrar edilmemelidir.
-Bir kadın içeriye girerken,eğer kapı oldukça ağır ve kapalı ise erkek kapıyı açarak kadının içeri girmesini sağlar.Ama normal bir kapıyı kadın da pekala iterek açabilir.
Telefon Adabı:
-Telefon eden önce kendini tanıtmalı,sonra da kimi istediğini söylemelidir.
-Telefon eden kimsenin,önce kapatması lazımdır.
-Telefon kısa konuşmalar içindir.Uzun uzun sohbet etmek hoş değildir.
-Bir eve çok geç veya çok erken telefon etmek,uygun olmaz.
-İş yerine telefon edildiğinde kısa konuşmalı ve özel konulara girilmemelidir.
-Bir yere telefon edip,garip sesler çıkarıp Bil bakalım,ben kimim? gibi sorular sorulmamalıdır.
-Aradığınız kişiyi bulamayınca,cevap verene mutlaka adınız,telefon numaranız bırakılmalı.Birisi sizi aramışsa ilk fırsatta onu aramalıdır.
-Telefonda çok yüksek sesle konuşulmamalıdır.
Birisiyle Tanıştırılırken Unutulmamsı Gereken Üç Kural Nedir?-Daima erkek,kadına tanıştırılır.
-Genç bir kimse,daha yaşlı olan kişiye takdim edilir.
-İki kişiden daha az kıdemli olan,daha kıdemli olan kimseye takdim edilir.Örn; Sayın Vali,sizi Okul Müdürü xx Bey‘le tanıştırayım.Yeni Tanıştığınız Bir Kişi İle Sohbet Yeni tanışılan birisiyle konuşmaya başlamak oldukça zordur.Kimi zaman sadece isimler,meslekler söylenmekle yetinilir tanıştırmalarda.Sonra da havadan,sudan laf bulup konuşma yapabilmek için iki taraf da zorlanır.Oysa bu tanıştırma işlerinde usta tecrübeli kişiler tanıştırırken söze başlamayı kolaylaştırıcı bilgileri de sıkıştırıverirler araya.Örn; size xx kişiyi tanıştırayım.Kendisi de sizin gibi bankacı,tiyatrodan hoşlanır vb.Böylece ortak bir konuşma konusu bulmalarına yardımcı olmuş olur.
Hediye Verirken Göz Önünde Tutulması Gereken Bazı Noktalar Nelerdir?
-Bir evde ya da büroda birkaç kişiye birden hediye verildiği zaman kutuların üzerlerine,verilen kimsenin adı yazılmalıdır.Böylece benzer kutuların birbirine karışması önlenmiş olur.
-Yakın kimseler arasında birine hediye verilmeden önce o kimsenin ne istediği sorulabilir.Böylece,daha isabetli bir karar alınmış olur.Ama gerektiği zaman sürpriz yapmak da düşünülebilir.
-Verilen bir hediye artık unutulmalıdır.Yani,gelininize bir salata tabağı hediye etmişseniz,onlara her yemeğe gidişinizde,“Sana verdiğimiz salata tabağını kullanıyor musunuz?” gibi sorular sormayın.Belki de kırılmıştır.Ya da gelininizin zevkine uymuyordur.
Restoranlarda Yemek Yerken Nelere Dikkat Edilmelidir?
-Bir restorana gitmeden önce yer ayırtmış olmak akıllıca bir harekettir.Özellikle birilerini yemeğe çağırmışsınız,restorana gittiğinizde,geriye dönme ya da uzun uzun bekleme rizikolarını önlemiş olursunuz.Bir rezervasyon yaptıktan sonra planınız değişirse rezervasyonu zamanında iptal ediniz.
-Bir restoranda yemekler ısmarlanırken bir erkek ailesini temsil edebilir.Herkesin ne istediğini sorduktan sonra,garsona siparişi verir.Ama kalabalıkça bir grupta,garsonun herkesin siparişini ayrı ayrı alması da uygun düşebilir.
-Birisi tarafından bir restorana davet edilen bir kimse,yemek siparişini davet eden kimseye bırakmalıdır.Onun durumunu bilmeden pahalı yemekler istememelidir.Ama davet eden kimse,ısrarla istenilen yemeklerin seçilmesini söylerse,o takdirde daha ser davranılabilir.
Bir Kadınla Yürürken Şemsiyeyi Kim Tutar?Bir şemsiyenin nasıl kullanılacağını bilmemiz gerekir.Bir erkek bir kadınla yolda yürürken,şemsiyeyi ikisi için erkek tutmalıdır.Ama çok uzun boylu bir kadın,eğer varsa kendi şemsiyesini kendi kullanır.Ayrıca şemsiye uçlarının kimseye değmemesine dikkat etmek gerekir.Şemsiyeyi kapatınca onu yere dik biçimde tutun ya da kolunuza asın.Yatay şekilde tutarak gelip geçene çarpmasına mani olmak gerekir.
Çocuklarımıza Güzellik Konusunda Neler Söyleyebiliriz?
-Her insan güzeldir.Gene de gerçek güzellik içimizdedir.Bunun çocuklara öğretilmesi gerekir.Genellikle insanlar güzelliği başkalarının sevgi ve saygısını kazanmak için özlerler.Oysa bunları elde etmemiz için,her toplumda sürekli olarak değişip duran güzellik simgelerine sahip olmak değil,Tanrı’ nın herkese eşit olarak dağıttığı insani değerleri ve ahlak güzelliklerini ortaya çıkarmak yeterlidir.
-Ama sadece vücut ve yüz güzelliğini ele alacak olursak,temizliğe, uykumuza,beden hareketlerine,duruş biçimimize dikkat ederek güzellik konusunda da göze çarpar bir duruma gelebiliriz.
-Yoldan geçen iki insana arkalarından bakalım.Bunlardan biri dik ve rahat bir şekilde yürüyor,diğeri ise kambur bir vaziyette gidiyorsa,muhakkak ki birinci kimse bize çok daha güzel görünür.
Çocuklara Temizlik Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
-Bizi yeni tanıyan bir yabancı,kılık kıyafetimize ve elimizin yüzümüzün temiz olmamasına göre hakkımızda bazı kanaatler edinir.Bu kanaatlerin olumlu olması bizim elimizdedir.
-Hem sağlığımız hem de toplumda iyi bir yer sağlayabilmemiz için temizlik ilk şarttır.
-Vücudunuzu sürekli olarak temiz tutunuz.Su ve sabundan kaçmayınız.Bunlar hem mikropları öldürürler,hem de yüzünüze, saçlarınıza ve cildinize güzellik verirler.
-Her sabah yüz yıkanılmalı,gün boyunca da,oyunlardan sonra,çok terlenildiğinde el ve yüz tekrar yıkanılmalıdır.
-Tırnaklar uzatılmadan kesilmelidir.
Çocuklarımıza Giysilerini Temiz Tutmaları Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
-Çocuklarımızı temiz tutmalı,her banyodan sonra temiz çamaşır giydirmeliyiz.
-Okulda,mahallemizde,kimi çocukların giydiği yeni moda giysilere özenip aynılarından alınması için çabalamamalıyız.(Önemli olan uygun,yakışan ve temiz giysiler giyinmektedir.Bu konuda genellikle anne ve babalar iyi örnek olamamakta,pahalı ve kullanışsız giysilere para harcamaktadırlar.)

yamtar00
13/03/2007, 15:17
-Giyimde sadelikten uzaklaşmamalı,herkesin dikkatini çekici, gösterişli giysilerden kaçınmalıdır.
-Modadır diye vücudumuzu rahatsız eden,kan dolaşımınızı olumsuz olarak etkileyen daracık giysileri almayınız.
-Giyinirken içinde bulunacağınız ortamı da göz önünde tutmalısınız.Okulunuza mı gideceksiniz yoksa pazara mı gideceksiniz.
Çocuklara Giyim Konusunda Neler Öğretmeliyiz?
-Her zaman işitiriz.Önemli olan şey giysilerimizin pahalı ya da son moda olup olmaması değil,temiz yırtıksız ve bedenimize uygun olmasıdır.
-Giysilerimiz de bedenimiz gibi temiz tutulmalıdır.
-Giysilerimizi temiz tutabilmek için,kirli ellerimizle onlara dokunmamalıyız.
-Tozlu,kirli ya da çamurlu yerlere oturmamalıyız.
-Duvarlara ya da park etmiş olan arabalara sürtünmeden yürümeliyiz.
-Yemek yerken üzerimize çorba,tatlı,yağ gibi besin maddelerini dökmemeye çalışmalıyız.
-Evimizdeki elbise fırçasıyla,ya da kendi özel fırçamızla sık sık giysilerimizi temizlemeliyiz.
Çocuklarımıza Saygılı Olmayı Nasıl Öğretebiliriz?
-Kız olsun erkek olsun bütün çocuklar,büyüklere olduğu kadar birbirlerine de saygılı davranmalıdır.
-Özellikle erkek çocuklara,yumuşak başlılığın pısırıklık olmadığı anlatılmalıdır.
-Birisiyle konuşurken,karşımızdaki kimsenin sözü bitmeden,konuşmaya başlamamalıyız.
-Bir ziyarete gidince ya da bir restorana girince en iyi yeri kapacağım diye çalışılmamalıdır.
-Başkalarının hatalarından ya da kusurlarından söz edilmemelidir.
-Bize anlatılan şeyler dinlenilmelidir.
-Öfkelenildiği zaman bu aleni bir şekilde belli edilmemelidir.
-Başkalarının konuştuğu şeylere kulak kabartılmamalıdır.

yamtar00
13/03/2007, 15:28
Vurgun olayını açıklar mısınız? Yan etkileri nelerdir? Yan etkilerini,sadece su yüzeyinde mi olacağını açıklar mısınız?


Öncelikle bazı fizik ve kimya kanunlarını hatırlamakta yarar var. Su yüzeyinde içinde bulunduğumuz havadan dolayı 1 atm’lik bir basınç içinde bulunuruz. Sualtında her 10 metrede 1 atm’lik basınç bulunur. 10 metre derinlikte 2 atm, 20 metre derinlikte 3 atm, 30 metre derinlikte 4 atm, 100 metre derinlikte 11 atm basınç vardır (her 10 metre için 1 atm ve +1 atm’de havanın basıncı). “Boyle kanununa” göre; gazlar sıkıştırılabilir olduklarından basınç arttıkça gazların hacmi küçülür, azaldıkça da büyür. Yani basınçla hacim ters orantılıdır diyebiliriz. Yüzeyde soluduğumuz hava içindeki azot gazı vücut metabolizmasında kullanılmaz. Dalış sırasındaysa artan basınçtan dolayı yüzeyde soluduğumuz azot miktarından çok daha fazlası vücut dokularına girer. Derinlik artıkça da daha fazla azot gazı girmeye başlar. Dalışlar sırasında artan basınçtan dolayı vücut dokularında erimiş halde bulunan azot gazı, basıncın hızla azalması sonucu gaz haline geçer. Doku ya da kan damarları içinde bu kabarcıklar tıkanmalara neden olur. Dolayısıyla bu tıkanmalar kan akışını engeller ve devamında da önlem alınmazsa doku kaybı gerçekleşir. Bu kabarcık, vücut üzerindeki oluştuğu yere göre tehlikesi belirlenir. Kol, bacak gibi yerlerde oluşursa hayati tehlikesi olmaz ancak, hayati organlara yakın yerlerde gerçekleşirse çok tehlikeli olur. Bu durum “vurgun” ya da “dekompresyon hastalığı” olarak adlandırılır. Basıncın birden azalması durumu ancak hızlı çıkışlarda gerçekleşir. Bunun için yukarıya doğru yükselişlerde “1 dakikada en fazla 10 metre yükselme” kuralını uygulamak gerekir. Genel olarak dekompresyon hastalığı, bu kurala uyulmamasıyla gerçekleşir. Kabarcık oluşumu, dalış derinliği ve dalış süresiyle doğrudan ilgili. Derinlik (basınç) ve kalınan süre artıkça dokularda çözünen azot da artacağından, derin ve uzun dalışlarda dekompresyon hastalığı riski de artar. Dekompresyon hastalığı yüzeye çıkarken oluşacağından etkileri ancak çıktıktan sonra hemen ya da 1 saat içinde gerçekleşir. Bunun yanında sualtında belli derinliklerde belli bir zaman kalınabiliyor. Bunun için de dalış tabloları oluşturulmuştur. Derinlik artıkça dipte kalınan zaman azalır. Örneğin 30 metre derinlikte 14 dakika kalınabilir. Bu süre herhangi bir nedenle aşılırsa, dokulardaki azotu atmak için yüzeye yakın yerlerde (3, 6, 9 metreler gibi) bekleme yapmak gerekir. Yapılacak bekleme derinliği ve zamanı, dalıştan önce dekompresyon tablolarıyla hesaplanabilir. Bunun yanında daha kullanışlı ve pratik olan “dalış bilgisayarları” yardımıyla da bekleme derinliği ve zamanı belirlenebilir.
Aşırı derecede yorgunluk ve bitkinlik, derinin kaşınması, kol ve bacaklarda eklem ya da kas ağrısı, baş dönmesi, lokal uyuşmalar, seyirme ve hissizlik, sık nefes alma, kızarmış cilt, bir kolu ya da bacağı ovuşturma, sendeleme, öksürük nöbetleri, bilinç kaybı, bayılma dekompresyon hastalığı hastalığının belirtileridir. Bunların tümü birden çıkabildiği gibi bölüm bölüm de çıkabilir.
Dekompresyon hastalığının tek tedavi biçimi basınç odalarıdır. Bu odalarda vücut içindeki kabarcıklar tekrar sıvılaştırılıp dokulardan yavaş yavaş uzaklaştırılır. Su içinde hiçbir zaman dekompresyon hastalığı tedavisi yapılmaz, dalgıç tekrar suya indirilmez.
Dekompresyon hastalığından şüphelenilen bir dalgıca yapılacaklar;
Öncelikle hemen saf oksijen solutulmaya başlanmalı. Oksijen azotun vücuttan daha kolay atılmasını sağlar. Sonra hasta en kısa zamanda bir basınç odasına götürülmeli ve bu sırada hayati fonksiyonları gözlenmelidir.
Dekompresyon hastalığına karşı yapılacak en iyi şey “çıkış hızına ve dip zamanı kurallarına uygun dalmaktır”.

yamtar00
13/03/2007, 15:30
Su ısıtıcıları yada kahve makinelerinde süt ısıttığımız zaman süt ısınmıyor ve sigortalar atıyor bunun sebebi nedir?


Bir su ısıtıcısında ya da kahve makinasını çalıştırdığımızda makinadaki metal direnç üzerinden geçen akım direnci ısıtır. Makinadaki su dirençle temas halinde olduğundan dirençteki ısının büyük bir kısmı suya geçer. Su ısınırken direnci soğutur. Ancak süt sudan daha kötü bir ısı iletkenidir (inek sütünün yüzde 88’i su, 3.5’i yağ, 8.5’i de katı parçacıklardır). Bu yüzden bir su ısıtıcısında ısıtılan süt su kadar kolay ısınmaz, makinadaki direnci soğutamaz ve direnç çalışması beklenen sıcaklığın üzerine çıkar. Aslında bu durumda sigortanızın atması beklenmedik bir durum. Beklenen çoğu ısıtıcının içinde su yokken çalıştırıldığında yaptığı gibi sadece aşırı ısınmasıdır. Öyle anlaşılıyor ki ısıtıcınızın direnç sıcaklığı fazla yükseldiği zaman fazla akım çekmesine ve sigortayı attırmasına sebep olan bir yapısı var.

yamtar00
13/03/2007, 15:31
Mikroişlemcinin çalışma mantığı nedir?

Mikro işlemciler işlev olarak kabaca günlük kullandığımız bilgisayarların merkezi işlem birimleriyle (CPU) eşdeğer fakat genellikle daha düşük kapasiteli entegre devrelerdir. Mikroskobik transistörlerin oluşturduğu mantık kapılarından meydana gelmişlerdir. Bir mikro işlemcinin üzerinde mantık kapılarının bileşiminden oluşan ve çeşitli işlevleri yürütmeye yarayan birimler bulunur. Bu birimler arasında aritmetik-mantık birimi, kontrol birimi, girdi-çıktı ve küçük bir miktar bellek vardır. Bu temel birimlerin dışında mikro işlemcinin kullanım alanına bağlı olarak farklı görevlerde özelleşmiş birimler de bulunabilir. Ancak bir mikro işlemcinin ana işlevlerini yerine getirebilmesi için temel birimler yeterlidir.

Bir mikro işlemci çoğunlukla kendisine bağlanacak bazı entegre devrelerle birlikte çalışmak için tasarlanır. Örneğin mikro işlemcinin çalıştıracağı programın ve kullanacağı verinin yüklü olduğu, yazılabilir ve okunabilir, hızlı bir bellek birimi (genellikle RAM), ve sisteme güç verilmezken programı saklayabilecek bir bellek birimi (genellikle bir çeşit ROM) mikro işlemcilerin olmazsa olmaz çevre birimleridir. Bunun dışında, mikro işlemciler genellikle elektronik devrelerde kontrol mekanizması görevinde bulundukları için kontrol edecekleri cihazlarla da bağlantı kurmaları gerekecektir.

Mikro işlemciler genellikle elektronik sistemlerin ‘beynini’ oluştururlar ve sistemdeki girdi cihazlarından aldıkları bilgi ve komutlara göre diğer cihazları kontrol ederler. Örneğin bir otomatik meşrubat makinasında bir mikro işlemci atılan paranın yeterli olup olmadığını kontrol eder. Yeterli miktara ulaşıldığında “para atınız” uyarı ışığını söndürür ve kullanıcı bir seçim yaptığında doğru marka meşrubatla birlikte paranın üstünü kullanıcıya geri verir. Bu arada farklı meşrubat türlerinin makinada bulunup bulunmamasına göre göstergedeki ışıkları ayarlamak ve kullanıcı makinada bulunmayan bir seçim yaptığında işlemi reddetmek zorundadır. Bu senaryoda bozuk para haznesinden gelen bilgiler, kullanıcının meşrubat türü seçimi ve makinadaki farklı meşrubat kompartımanlarının boş olup olmadığı bilgileri mikro işlemcinin girdileridir. Mikro işlemci bu girdilere göre davranarak çıktılarını oluşturur; örneğin eğer kullanıcının attığı para yeterli miktardaysa seçilen meşrubatın kullanıcıya verilmesini sağlar.

Bir mikro işlemci her hangi bir girdi olmadan kendi başına da bazı işlevleri yerine getirebilir. Örneğin az önce bahsettiğimiz meşrubat makinesinin yeni modelinin çıktığını düşünelim. Yeni model makinalar her gün sabaha karşı üçte telefon hattından belli bir bilgisayara bağlanıp o gün hangi türden kaç tane meşrubat satıldığını bildirebiliyor olsun. Bu durumda sistemdeki mikro işlemci önceki görevlerine ek olarak gün boyunca satılan ürün miktarını bir bellekte saklayıp sistemdeki saati devamlı kontrol ederek doğru an geldiğinde bir modem üzerinden merkeze bağlanıp haberleşmeyi yürütme yükümlülüğünde olacaktır.

Mikro işlemcilerin bu kadar çeşitli işlevleri yerine getirebilmelerini sağlayan şey programlanabilir olmalarıdır. Bir mikro işlemcinin aldığı girdileri nasıl değerlendirip onlara nasıl karşılık vereceğini onu programlayarak ayarlarız.

Belleğin içinde bilgi birler ve sıfırlar halinde saklanır. Her tür bilgi birler ve sıfırlar halinde saklanmasına rağmen bu birler ve sıfırlar farklı şekillerde yorumlanabilirler. Örneğin bazı bir-sıfır dizileri harfleri, bazıları sayıları ifade eder. Bazı diziler daha farklı anlamlara sahip olurlar; diğer diziler üzerinde yapılacak işlemleri tanımlarlar. Bu farklı diziler komutlardır.

Bir program komutlardan ve veriden oluşur. Komutlar çok çeşitli olabilir. Örneğin toplama, çıkarma ve çarpma için, mantıksal değil, ve, veya işlemleri için, verinin bellekte bir yerden başka bir yere taşınması için, çeşitli girdi çıktı işlevlerini yönetmek için ve başka bir çok işlem için komutlar vardır.

Mikro işlemcinin görevi bellekte tutulan komutları okuyup, ne anlama geldiklerini çözümleyip, komutlarda yazılı işlemleri yapmaktır. Mikro işlemci, her komutu oluşturan bir-sıfır dizisinin ne anlama geldiğini ‘bilir’; her mikro işlemci komutlarına göre imal edilir. Ayrıca, mikro işlemcinin yapısı komutlarda kodlanmış bütün işlemleri yapmasına olanak sağlayacak biçimde tasarlanmıştır.

Mikro işlemcinin kontrol birimi sıradaki komutu okumakla, komutu çözümlemekle ve komutta kodlanmış işlemi yapacak birimleri aktive etmekle yükümlüdür. Ayrıca programın akışından da sorumludur. Sıradaki komutun bellekte nerede olduğunu bilir, ve programın akışını değiştirmeye yönelik bir komutla karşılaştığında gerekli değişikliği yapar. Aritmetik-mantık birimi çeşitli sayılar üzerinde matematiksel (toplama, çarpma) ve mantıksal (değil, ve, veya) işlemler yapar. Girdi çıktı birimi mikro işlemcinin giriş ve çıkış bağlantılarından sorumludur, girdi ve çıktıları yazar ve okur. Mikro işlemcideki küçük bellek bütün bu aritmetik, mantıksal ve girdi-çıktı işlemleri sırasında geçici bir hafıza olarak kullanılır. Bütün birimler kontrol biriminin kumandasında işlemcinin dışındaki bellekte yazılı programı uygularlar.

Örneğin kontrol birimi sıradaki komutu bellekten okuyup çözümlediğinde komutun “bellekteki iki sayıyı topla, sonucu ikincinin üzerine yaz” olduğu ortaya çıkarsa bellekteki iki sayıyı toplaması için aritmetik-mantık birimini aktive eder, ve sonucu ikinci sayının üzerine yazar. Sonraki komutu okuyup çözümler, ve o komutun da “birinci çıktı kapısının değerini 1 yap” olduğunu görürse girdi-çıktı biriminin ilgili kapıyı 1 değerine getirmesini sağlar. Daha karışık komutlar da mümkündür; örneğin sıradaki komut “birinci girdi kapısının değeri 0 ise sıradaki komutu A adresinden oku” olabilir. Böyle bir durumda kontrol birimi girdi-çıktı komutu aracılığıyla birinci girdi kapısının değerini kontrol eder ve 0 olduğunu görürse sıradaki komutu A adresinden okur. Böyle bir komut programın akışını değiştirecektir.

Program akışına etki eden komutlar karar verme mekanizması olarak kullanılır. Yukarıdaki otomatik meşrubat makinası örneğine geri dönersek, hayali bir komut “eğer para yeterliyse uyarı ışığını söndür ve kullanıcının seçim yapmasını bekle” şeklinde olabilirdi. Daha gerçekçi bir komut ise şöyle olacaktır: “Eğer kullanıcının attığı para miktarını sakladığın bellekteki sayı 500.000’den büyükse ikinci çıktı kapısının değerini 0 yap.” Ve hemen sonraki komut da “Eğer kullanıcının attığı para miktarını sakladığın bellekteki sayı 500.000’den büyükse bir sonraki komutu BEKLEME KOMUTU adresinden oku.” Bu örnekte mikro işlemcinin kullanıcının şimdiye kadar attığı para miktarını bellekte sakladığı ve her yeni atılan paranın miktarını bu miktara eklediği, ayrıca bellekte BEKLEME KOMUTU adresinde kullanıcının seçimini beklemeyle ilgili işlemleri yapan komutların bulunduğu düşünülmüştür, ki gerçek hayattaki bir meşrubat makinesinde de durum bundan pek farklı olmayacaktır.

Yukarıda verilen örneklerdeki komutlar bir araya getirilerek çok karmaşık programlar yazılabilir. Örnek isterseniz bilgisayarınıza bakabilirsiniz. Şu anda bilgisayar ekranında gördüğünüz her şey, eğer mp3 dinliyorsanız duyduğunuz müzik, internet bağlantınızdan geçen veri, bilgisayar oyunları, hepsi temelde bu tür komutlar yazılan programlardır. Sadece bilgisayarınızdaki işlemciler daha hızlıdır, girdi-çıktı kapıları daha fazladır, ve etraflarında ses kartı, ekran kartı gibi çok sayıda güçlü, özelleşmiş çevre birimi vardır, ve ondalık sayı işlemleri gibi biraz daha karmaşık işlemler yapabilirler.

Mikro işlemcilerin özelliklerini anlatırken ‘çoğunlukla’, ‘genellikle’ gibi yuvarlak ifadeler kullandık, çünkü günümüzde çok çeşitli mikro işlemciler üretilmektedir. Bu çeşitlilik yüzünden tüm mikro işlemcileri genellemelerle tarif etmek yanlış olacaktır. Bazı mikro işlemciler ihtiyaç duydukları tüm belleği üzerlerinde taşırlar, bazıları matematik dört işlem yapmaktan başka karmaşık sinyal işleme görevlerini de yerine getirebilirler. Bazıları analog ve sayısal çevre birimlerinden bir kısmını üzerlerinde taşırlar; hatta bu çevre birimlerini yeniden programlayıp işlevlerini değiştirebilenler bile vardır. Artık mikro işlemciler her yerdedir, programlanabilir olmaları nedeniyle hayatımızın bir parçası olmuşlardır.

yamtar00
13/03/2007, 15:52
Internete bağlanırken telefon hattından gelen garip ses neyi ifade ediyor?


Bilgisayarlar haberleşirken telefon hattını kullanmak için sayısal sinyalleri ses sinyallerine dönüştürmek zorundadırlar. Bu işlemi gerçekleştiren cihazlara modem denir .Modemler birbirleriyle veri iletişimine geçmeden önce bağlantıyı kurmak için duyduğumuz garip sesleri çıkarırlar. Bağlantı kurulurken modemler birbirine düşük bir hızda bağlıdırlar ve veri iletişimini hangi hızda gerçekleştirecekleri gibi detaylara ‘karar verirler’. Bağlantı kurulup da normal veri iletişimine geçildiği zaman modemler arasında ses ile iletişim devam ettiği halde modem hoparlör bağlantısını kapatır. Böylece biz haberleşmeyi duymayız.

yamtar00
13/03/2007, 15:53
Gömlek, ilk olarak 3. yüzyıl başlarında Roma’da “tunica interior” adıyla kullanılmış. Bu yüzden gömlek deyince akla gelen ilk ülke de İtalya oluyor. Bu dönemde gömlekler, bir kumaş parçasının ortasına kafanın geçebileceği kadar bir delik açılarak dikilmiş ve düğmesiz oldukları için kemerle birlikte kullanılmış. Daha sonra Fransa’da da yaygınlaşmaya başlayan gömleğe, 8. yüzyılın sonlarına doğru “chemise” (şömiz) adı verilmiş. Ortaçağ’a gelindiğinde ise gömlek bütün batı ülkelerinde asillerin en çok kullandığı giysi olmuş. Kılıç uvalarında ve savaşlarda zırhlarının üzerine gömlek giyen erkekler; savaş dönüşü, kanla lekelenmiş olan gömleklerini, cesaretlerinin ve aşklarının bir simgesi olarak sevdikleri kadınlara armağan etmişler.

Rönesans’tan itibaren gömlek giymek, toplumsal statünün bir göstergesi haline gelmiş. 1860’lı yıllarda ise ilk renkli gömlekler pastel tonlarda üretilmeye başlanmış. Genellikle ketenden dikilen gömleklere zamanla yaka kısmı eklenmiş ve boyları da biraz kısaltılmış. Modern çağda bir sembol halini alan gömlek, kadın-erkek herkesin severek kullandığı bir giysi haline gelmiş.

GÖMLEĞİ GÖSTEREN YAKASIDIR

Gömlek seçimi kişinin ayrıntılara karşı duyarlılığını ele verir. İnce bir zevkin ve statünün simgesi olarak görülen gömlek, hemen her kesimden ve her yaştan insanın tercih ettiği bir giysidir. Ayrıca iş hayatında da vazgeçilmez bir yeri vardır. Moda yazarı Carol Conop, bir iş adamının kariyeri boyunca ortalama 500 adet gömlek satın aldığını ve bu iş için 20 bin dolardan fazla para harcadığını belirtiyor. Ayrıca Conop’a göre; ne kadar zevkli giyinirseniz, iş hayatında o kadar başarılı ve güçlüsünüz, dikkatli bir gömlek ve kravat seçimi de detaylara karşı ne kadar hassas olduğunuzu gösterir. Zevkli bir gömlek seçimi ile bulunulan her ortamda hayranlık ve ilgi uyandırmak mümkündür.

GÖMLEK SEÇERKEN

İyi bir gömleğin en önemli özelliği, bedene uyumudur. Gömlek ne üzerinizden dökülecek kadar bol, ne de vücut hatlarınızı ortaya çıkaracak kadar dar olmalı. İdeal gömlek, manşeti ceketin altından yarım parmak görünecek tarzda olandır. Gömlek mümkünse pamuklu kumaştan seçilmeli ve düğmeleriyle kumaşı birbirine uygun olmalı.

İyi bir gömleği gösteren en önemli ayrıntı yakasıdır. Dikkati çeken ilk şey, yakanın giyilen takım elbiseyle ve kişinin yüz şekliyle uyumlu olmasıdır. Uzun ve dar yüzlü erkeklerin uzun yaka, yuvarlak yüzlü erkeklerin ise geniş yaka kullanmaması önerilir. Gömlek aynı zamanda iyi bir armağandır. Gömlek alacağınız kişi sakin bir kişiliğe sahipse, geniş yakalı bir gömlek; sert bir yapıya sahipse yüksek yakalı bir gömlek seçmek daha uygun olur.

GÖMLEKLERİN ÖMRÜNÜ UZATMANIN YOLLARI

Yıkama ve ütüleme talimatlarına uyun.

Gerekmedikçe yıkama ısısını 40 derecenin üzerine çıkarmayın. Gömlekleri aynı özelliklere sahip ürünlerle birlikte yıkayın, yıkama esnasında dolaşımın sağlanması için makineyi tam doldurmayın. Hem gömleğin kolay ütülenebilmesi hem de daha uzun ömürlü kullanılabilmesi için yıkama sonrasında gömleği sıkmadan, askıda kurutun. Gömlek hafif nemliyken, talimatlara uygun ısıda ve buhar vererek ütüleyin.

MAKİNEDE YIKAMA YAPARKEN

Renkli gömlekler çamaşır makinesinde, yalnızca renkli çamaşırlar için hazırlanan çamaşır tozlarıyla ve yumuşatıcı kullanarak yıkanmalılar. Su sıcaklığı, 30 dereceden daha yüksek olmamalı. Çok sıcak su, renkleri bozabilir ve kumaşın çekmesine sebep olabilir.

ELDE YIKAMA YAPARKEN

Renkli gömlekler saf sabun tozu veya renkliler için hazırlanan elde yıkama deterjanı ile yıkanmalı. Beyazlar ise herhangi bir elde yıkama deterjanıyla yıkanabilirler. Kirli gömlekler fazla bekletmeden yıkanmalılar; çünkü kir ve terdeki asit ya da kullandığınız deodorant, kumaşı ve kumaşın renklerini bozabilir.

yamtar00
13/03/2007, 16:06
Ayı inlerinin girişleri her zaman kuzeye bakar.

Global ısınma yüzünden yükselen deniz seviyesi 2050 yılında Shangai ve deniz kıyısındaki diğer cin şehirlerinde büyük sellere neden olacak. Bu sellerde 76 milyon kişi evsiz kalacak.

Üzerinde barkodu olan ilk ürün Wrigleys marka sakızdır.

Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladir.

Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

Bir devekuşunun gözu beyninden büyüktür.

İnek sütünün pH degeri 6'dır.

Bir timsahın gözlerinin arasındaki mesafe, ayaklarinin büyüklüğüne eşittir.

Dalmaçyalılar gut olmayan tek köpek cinsidir.

Hipopotamlar insandan daha hızlı koşarlar.
Meşe ağaçları elli yaşına gelmeden meşe palamudu üretemezler.
Aslanlar bir günde 50 kez sevişebilirler.
İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmaginki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.
Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.
Güney Kore başkenti Seul, Kore dilinde "başkent" anlamına gelmektedir.
Kanada, Kızılderili dilinde "buyuk koy" anlamina gelmektedir.

İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.

Avustralya'daki tuvaletlerin sifon suları saat yönünde akar.
ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin ücte biri ya hapiste ya da gözaltinda tutulmaktadır.
Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini tiraş olmak için harcar.
Gecen 3500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.
Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.

Gunumuzde, evlenenlerin yuzde ellisi bo$anmaktadir.
Beethoven e yapmadan once kafasini soguk suya sokardi.
Her 25 kişiden biri astim hastasidir.
Dunyadaki hayvanlarin yuzde sekseni alti ayaklidir.
Uranus, ciplak gozle gorulebilen bir gezegendir.

Kaptan Cook, Antarktika haric butun kitalara ayak basan ilk insandir.
Gunişigindan daha fazla yararlanmak icin saat uygulamasini Benjamin Franklin ba$latmi$tir.
Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe cokmesi bir saatten uzun surer.
Bugune kadar olculmuş en buyuk buz dagi, 200 mil uzunlugunda ve 60 mil genişligindedir ve Belcika'dan daha buyuk bir yuzolcumune sahiptir.

Bugune kadar kaydedilmiş en buyuk dalga, 1971 yilinda Japonya'nin ishigaki Adasi'nda 85 metre yuksekligine ulaşmiştir.
Acik bir gecede, ciplak gozle iki bin ayri yildizi gormek mumkundur.
Sahra colundeki Tidikelt kasabasina on yil boyunca hic yagmur yagmami$tir.
Ba$kan John F. Kenndy, yirmi dakikada dort gazete okuyabilirdi.
Mumyalarin ayak parmaklari tek tek sarilarak mumyalanmi$tir.
Dunyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almi$ti.1878 yilinin $ubat ayinda icut New Haven'da yayimlanmi$ti.
Yataktan du$erek olme olasiligi iki milyonda birdir.

İlk cama$ir makinesi 1907 yilinda Hurley Machine Co. Tarafindan pazarlandi.
Kita isimlerinin hepsi ayni harfle ba$layip ayni harfle biter.
Herhangi bir okyanusun en uzak oldugu nokta cin'dir.

Ki$ aylarinda, Moskova'daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alani kaplar.
Rusya'da dogudan batiya dogru seyahat edilirse, yedi saat ku$agi gecilir.
Norvec'in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gunduz gune$li gecer.
Sadece di$i sivrisinekler isirir.
Dunyada her dakika iki tane du$uk $iddette deprem olmaktadir.
Hindistan'daki yillik dogum sayisi, Avustralya'nin toplam nufusundan fazladir.
Rusya'nin dortte biri ormanlarla kaplidir.
Tarih boyunca yeryuzunde bulunan altin 200 kat daha fazlasi okyanuslarda bulunmaktadir.
Kopeklerin ter bezleri ayaklarindadir.
Yazar Rudyard Kipling sadece siyah murekkep kullanirdi.
Mickey Mouse'dan once en me$hur cizgi film kahramani Felix The Cat'di.
Larry Hagman (JR.)Dallas dizisinin setinde hic kimsenin sigara icmesine izin vermezdi.


Timsahlar renk korudur.
Yarim kilo bal yapabilmek icin arilar iki milyondan fazla cicekten bitki ozu toplamak zorundadirlar.
Sadece di$i kanaryalar otebilir.
Tarantulalar iki bucuk yil yiyeceksiz ya$ayabilirler.
Havuca rengini karoten verir.
İnciler sirkede erir.

İnternetin yillik buyume yuzdesi 314.000'dir.

Rodin'in unlu 'Du$unen Adam' heykeli aslinda İtalyan $air Dante'nin portresidir.
En fazla asfaltli yola sahip ulke Fransa'dir.
Sihirli sozcuk 'abrakadabra' ilk olarak yuksek ate$li hastalarin ate$lerini du$urmek icin soylenmi$ti.

Her iki taraf da kan bagi$inda bulunursa, Paraguay'da duello yapmak yasaldir.

Eiffel Kulesi'nin tepesine cikana kadar 1792 basamak vardir.

Cocuklar baharda daha fazla buyuyor.

Odemeli telefon konusmalarinin cogu babalar gununde ediliyor.

Eger barbie gercekten yasasaydi vucut olculeri 97-72 82 cm olacakti.

insanlar vucutlarinda 300 adet kemikle doguyorlar ama yetiskin olduklarinda bu sayi 206 ya dusuyor.

Her dort amerikalidan biri mutlaka televizyonda gorunuyor.

Uyurken, televizyon seyrederken yaktigimizdan daha fazla kalori harciyoruz.

Sari$inlarin esmerlere gore daha fazla saci vardir.

Yillara gore ortalama alindiginda , her sene esekler tarafindan oldurulen insan sayisi ucak kazalarinda olenlerin sayisindan dahafazla.

Kadinlar erkeklere oranla iki kat fazla goz kirpar.

insan vucudundaki en guclu kas dildir.

Gozleri acik tutarak hapsirmak imkansizdir.

Elektrikli sandalye bir disci tarafindan icat edilmistir.

Bir karincanin koku alma yetenegi en az bir kopeginki kadar gelismistir.

Amerikan havayollari, ucuslarda yolculara sundugu kahvaltilarda hertepsiden bir zeytini kaldirarak 1987 yilinda
40 bin dolar kar etmistir.

Yetiskin bir ayi, bir at kadar hizli kosabilir.

Hapsirdiginiz zaman, kalbiniz de dahil olmak uzere butun vucut fonksiyonlariniz bir an icin durur.

Tom sawyer daktiloda yazilan ilk romandir.

Hamambocekleri yaklasik olarak 250 milyon yildir yasadiklari halde hicbir degisime ugramamislardir.

Gozlerimiz hicbir zaman buyumez. Ama burnumuz ve kulaklarimizin buyumesi asla sona ermez.

Kediler ultrason seslerini duyarlar.

Bir hamambocegi kafasi koptuktan sonra acliktan olmeden dokuz gun yasayabiliyor.

Amerika`da satisa sunulan ilk cd, bruce springsteen`in "born in theusa" albumudur.

Timsahlar dillerini disari cikaramazlar.

Dunyanin bir numarali domuz ureticisi ve tuketicisi cinliler.

Dunyanin en hizli buyuyen bitkisi bambu, bir gunde 90 cm kadar uzuyor=.

18 subat 1979 yilinda sahra colune kar yagmisti.

İnsanlar yasamlari boyunca alti filin agirligina esit miktarda yiyecek tuketiyorlar.

Dunyanin en buyuk seker ihracatcisi kuba`dir.

Eskimo dilinde kar yagislarinin farklarini tarif etmek icin kullanilan yirmiden fazla sozcuk vardir.

En yakin olduklari noktada, rusya ve amerika`nin birbirlerine uzakliklari dort km `den daha azdir.

Mexico city her sene 25 cm kadar batiyor.

Buckingham sarayi`nda 602 oda bulunuyor.

Yeni zelanda, dunyadaki her turlu iklimin yasandigi tek ulke.

Peru `da hic umumi tuvalet yoktur.

Dunyada insan basina dusen karinca sayisi bir milyon.

Sag elini kullanan insanlar sol elini kullananlara gore ortalama dokuzyil daha fazla yasiyorlar.

Bir big mac hamburgerin ekmeginde ortalama 178 adet susam bulunuyor.

Bir insan yasami boyunca iki yuzme havuzunu dolduracak kadar tukuruk salgilar.

Central park`ta yuzmek yasalara aykiridir.

Kirli kar, temiz kardan daha kolay erir.

Suudi arabistan`da hic irmak yoktur.

Monakonun ulusal orkestrasi ordusundan daha genis bir kadroya sahiptir.

Ortalama olarak, amerika`da gunde uc adet cinsiyet degistirme operasyonu gerceklesmektedir.

İnsan beyninin % 80`i sudur.

Amerika`da her saat 40 kisi kanserden hayatini kaybediyor.

Bir kromozom bir genden daha buyuktur.

ileri dogru bir adim atildiginda, insan vucudundaki 54 kas calisir.

insan beyninin ortalama agirligi 1.3kg`dir.

Ortalama bir insan hayati boyunca iki yilini telefonda konusarak harciyor.

Ortalama bir buzdaginin agirligi 20 milyon ton.

New york bir zamanlar amsterdam`di.

Virginia woolf kitaplarinin cogunu ayakta yazmistir.

Pablo picasso, parasizlik cektigi genclik gunlerinde yaptigi resimler yakarak isinirdi.

Döllenmeden sonra cocugun boyu 5 milyon kat buyur...

Yetiskin bir insan gunde ortalama olarak 23 bin kez nefes alir.

Kaslari yukari kaldirmak icin 30 kasi harekete gecirmek gerekiyor.

Sadece bir tane kovboy filmi kadin yonetmen tarafindan cekilmistir

Baykus mavi rengi gorebilen tek kustur

Bugune kadar bilinen en agir bobrek tasi 1.36 kg.

yamtar00
13/03/2007, 16:09
**İLKYARDIM GEREKTİREN ÖZEL DURUMLAR VE HASTALIKLAR**

1. Bayılma
2. Diyabetes Mellitus (şeker hastalığı)
3. Epilepsi (sara)
4. Kalp Krizi
5. Felç


Bayılma
Aniden ortaya çıkan dolaşım yetmezliğine bağlı olarak, beynin kısa süreli kansız kalması sonucu görülen geçici bilinç kaybıdır. Nedeni; açlık, kan basıncının düşmesi, beklenmedik bir olay veya herhangi bir şeyle karşılaşma, aşırı sevinç ya da üzüntü, uzun süre havasız ve kapalı ortamda bulunma vb, olabilir.
İlkyardım:
* Kişi, hemen sırt üstü yatırılarak ayakları yükseğe kaldırılır (şok pozisyonu verilir ),
* Sıkı giysiler gevşetilir, kapalı ortamdaysa açık havaya çıkarılır,
* Yüzüne su serpilebilir, bu uyarı sonucunda kişi daha çabuk kendine gelir,
* Uyarıcı olarak hoş olan (kolonya) veya hoş olmayan (soğan kokusu vb ) kokular
koklatılabilir,
*Kişi kendine geldiğinde hemen ayağa kaldırılırsa yine bayılacağı için önce oturtulur.
İçecek bir şeyler verilir (açlıktan bayılmışsa şekerli içecekler, tansiyon düşüklüğü
veya aşırı sıcak ve terleme söz konusu ise tuzlu ayran tercih edilmelidir).
*Eğer 5 dakikaya kadar kişi halen kendine gelmemişse mutlaka hastaneye götürülmelidir.


Diyabetes Mellitus (şeker hastalığı)
Halk arasında kısaca şeker hastalığı olarak bilinen diyabetes mellitus’ta , kandaki şeker düzeyinin düşmesi veya yükselmesi sonucu ilk ve acil yardım gerektiren sorunlar görülebilir. Bu sorunlar: kandaki şeker oranının yükselmesi sonucu ortaya çıkan hiperglisemi ile kandaki şeker oranının düşmesi sonucu ortaya çıkan hipoglisemi ‘dir. Hipoglisemi, hiperglisemiden çok daha tehlikeli olup kısa sürede(10 dakika – 2 saat gibi ) hastanın kaybedilmesine neden olabilir. Çünkü, beynin düzenli ve belirli miktarda şekere (glukoza) gereksinimi vardır. Şeker azaldığında beyin enerjisiz kalacağından beyin hücrelerinde harabiyet başlar (solunum durduğunda beynin oksijensizliğe ancak 4-6 dakika dayanabildiği gibi şekersizliğe de uzun süre dayanamaz.). Kişide açlık belirtileri normal bir insandakinden daha hızlı ortaya çıkabilir. Kişi kısa sürede kendini kaybedebilir (bilinç düzeyinde değişiklik: sinirlilik, bilinç bulanıklığı, bilincin giderek kapanması gibi). Bunun için hemen tablodaki hipoglisemi bulgularından biri veya birkaçı bir arada görülmeye başlanmışsa, kişi içebilecek durumdaysa şekerli sıvılar içirilir ya da ağzına şeker verilir. Bilinci kapanmışsa, dişleri ile yanak arasına kolay eriyen cinsten şeker yerleştirilerek hemen hastaneye götürülmelidir.
Hiperglisemide kandaki şeker uzun saatler (6-12 saat) içinde yükselirken tablodaki belirtiler görülebilir. Bilinci kapalı değilse, herhangi bir ilkyardıma gerek yoktur, kişi en kısa zamanda hastaneye götürülmelidir.


Diyabetik acillerde ayırt edici belirti ve bulgular:
Kan şeker düzeyi Hipoglisemi (şeker azalmıştır) Hiperglisemi (şeker artmıştır)
Nabız Dolgun, hızlı Zayıf, hızlı
Solunum Yüzeysel Derin, iç çekmeli
Bilinç düzeyi Baygınlık hali ve / veya
hızla gelişen bilinç kaybı Yavaş yavaş gelişen bilinç kaybı
Nefes Koku yoktur Çürük elma / aseton gibi kokar
Diğer bulgular Baş ağrısı, ürperme, konfüzyon
(şaşkınlık), saldırganlık (sinirli)
davranışlar
Cilt Soğuk, nemli, soluk Kızarık, kuru



İlkyardım:
* Hipoglisemi gelişiyorsa, kişiye hemen bir kesme şeker verilir. Veya kişi kendisi
içebilecek durumdaysa, şekerli içecekler (varsa kola, meyve suları da olabilir)
içirilir. Kişinin durumu verilen şekere rağmen kötüleşiyorsa vakit kaybedilmeden mutlaka hastaneye götürülmelidir. Diyabetli kişiler, hipoglisemi olasılığına karşı yanlarında şeker, şekerli bisküviler bulundurmalıdır.
* Hiperglisemi, yavaş geliştiğinden hastaneye kadar yetiştirilebilir, ilkyardım gerektirmez. Hastanın bilinci kapanmak üzere veya kapalıysa, soluk yolu açıklığı sağlanarak hastaneye götürülmelidir.
Başa Dön

Epilepsi (sara)
Beyindeki elektriksel aktivitenin geçici olarak durması veya bozulması sonucu, kişinin kasılması ve bilincinin kaybolması olayına epilepsi denilmektedir. Nöbetler çeşitli şekillerde görülebilir; kişi otururken dalıp gidebileceği gibi, kasılmalar da olabilir. Nedeni kalıtımsal olabileceği gibi, kafa yaralanmaları, beyinde kanamalar, tümörler, iltihaplar sonucu da ortaya çıkabilir. Ancak nedeni saptanamayan epilepsiler de oldukça yaygındır.
İlkyardım:
* Kişinin kendini yaralamaması için tedbir alınır; yatırılır, dilini ısırmaması için çene kenetlenmemişse, dişlerinin arasına bir şey konur (mendil, kalem vs gibi). METAL ZARAR VERECEĞİNDEN KULLANILMAMALIDIR.
* Başını ve kollarını ritmik olarak bir yerlere vuruyorsa battaniye, ceket vb malzemelerle desteklenerek kendisini yaralaması engellenir.

YAPILMAYACAK ŞEYLER:
* Hastanın yumruk şeklindeki ellerini zorla açmaya çalışmak;
* Soğan keserek veya pamuğa kolonya damlatarak ağzına veya burnuna kapatmak, bu çok sakıncalıdır çünkü bu şekilde kişinin nefes alması önlenerek kendine gelmesi engellenmektedir.
** Epilepside uyarıya gereksinim yoktur, çünkü olay dolaşımdan ve beyindeki elektriksel aktivitenin geçici bozulmasından kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda uyarının hiçbir yararı yoktur, hatta zararlı olabilmektedir.
* Elinizi dişleri arasına kaptırmayın, sizin elinizi kolunuzu kavramasına izin vermeyin aksi halde sizde zarar görürsünüz.

UYARICI MADDELER SADECE BAYILMALARDA KULLANILIR,
EPİLEPSİDE ASLA KULLANILMAZ!

yamtar00
13/03/2007, 16:10
Kalp Krizi
Kalbi besleyen koroner arterlerin çeşitli nedenlerle kalbi besleyememesi sonucu ortaya çıkan tabloya kalp krizi denilmektedir. Angina pektoris veya akut myokard enfarktüsü şeklinde ortaya çıkabilir. Arterin daralması nedeniyle, fiziksel aktivite, ruhsal stres veya aşırı soğuk sonucunda kalbin artan oksijen ihtiyacı karşılanamayacağı için kalp kasında gerekli kasılma olamayacaktır, dolayısıyla da kriz meydana gelecektir. Buluğ çağından 90 yaşına kadar kalp krizi geçirilebilirse de yaş ilerledikçe kalp krizine yatkınlık artar..
Enfarkt(üs), kan desteğinin kesilmesine bağlı doku ölümüdür.
Kalp krizi; kandaki kolesterol düzeyinin yükselmesi, sigara, alkol, stres, yüksek tansiyon, şişmanlık, hareketsizlik gibi kontrol edilebilir nedenlerle; yaş, cinsiyet, kalıtım, diabet vs gibi kontrol edilemeyen nedenler sonucu ortaya çıkabilir.
ANGİNA PEKTORİS: Kalp, bir süre gereksiniminden az oksijenle beslenmek, zorunda kalırsa, kişinin soluğunu kesecek kadar şiddetli göğüs ağrısı olur, bu ağrıya angina pektoris denir. Ağrı genellikle sternum (göğüs kemiği) arkasında hissedilir; kola (özelikle sol kola), çeneye, epigastriuma (karnın üst orta bölgesine) yayılır.
AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ: Koroner arterin, arterioskleroza(damar sertliğine) bağlı olarak daralması veya kan pıhtısı ile tıkanması sonucunda bu arterle beslenen kalp kasına giden oksijen yetersiz kalacağından, myokard kası görevini yerine getiremez; yeterince kanın vücuda pompalanamadığı bu tabloya, akut myokard enfarktüsü (AMI) denir.

Kalp krizinde ayırt edici Özellikler:

Ağrının özellikleri ANGİNA PEKTORİS AKUT MYOKARD ENFARKTÜSÜ
Şiddeti Hafiften orta şiddete doğru Dehşete düşürecek kadar yoğun
Süresi Genelde 3-5 dakika sürer Saatlerce sürebilir
Hazırlayıcı etkenler
Egzersiz, soğuk hava, stres Dinlenme anında da görülebilir

Giderme yolları Dinlenme Dinlenme ile geçmez
Nitrogliserin
(İsordil, 5mg, dilaltı) Genellikle ağrıyı giderir Ağrıya etkisi yoktur
Diğer belirtiler

Genelde yoktur Dispne (nefes darlığı), bulantı, kusma, aşırı terleme, baş dönmesi, ölüm korkusu



İlkyardım:
Angina pektoriste:
* Hasta mutlaka hemen dinlen(diril) melidir; yürüyorsa durmalı, oturtulmalı veya
yatırılmalıdır. Mümkünse hareket ettirilmemelidir. Hasta sakinleştirilmelidir.
* Sıkı giysiler gevşetilir.
* Dilaltı nitrogliserin (isordil, 5 mg ) verilir.
* Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.
* Hastaneye götürülür ( mümkün olduğunca az hareket ettirilerek ).

Akut myokard enfarktüsünde:
* Hastanın ağrısının ve korkusunun giderilmesi önemlidir
* Hasta sırtüstü yatırılır ve hareket ettirilmez,
* Hastanın solunum sıkıntısı varsa, baş yükseltilir
* (Mümkünse oksijen verilir 2 lt/dk gidecek şekilde)
* Mutlaka hastaneye götürülür.
* Gerekiyorsa (solunum ve kalp durmuşsa) CPR yapılır.

** Kalp krizi sonucu görülen kalp durmalarında, hemen kalp masajı başlatılır ve sağlık kuruluşuna kadar sürdürülürse kişinin döndürülme şansı yükselecektir.
**Endişeli hastanın sakinleştirilmesi ve hastanın hareketinin kısıtlanması kalbin yükünün azaltılması açısından önemlidir.


FelçGenelde, beyni besleyen kan damarlarının yırtılması veya tıkanması gibi nedenlerle, beyindeki kanlanmanın bozulması sonucu ortaya çıkan bir tablodur. Özellikle yüksek tansiyonlu kişilerde görülme sıklığı yüksektir. İlkyardımda iki şekilde değerlendirebiliriz:
BEYiN KANAMASI FLASHINI iZLEMEK iCİN TIKLAYINIZ!!!
Hafif felç: Beyni besleyen küçük kan damarlarının hasarı ile oluşur. Genelde, bilinç kaybı yoktur ve bulgular zarar gören bölümle ilgilidir.
Belirtileri:
- Baş ağrısı, şaşkınlık hali (konfüzyon), kulak çınlaması, baş dönmesi;
- Hasar arttıkça, konuşmada hafif güçlük, hafıza bozuklukları, kişilik değişmesi, kol veya bacakta uyuşma, ilerleyen güçsüzlük.
İlkyardım:
* Hasta kazalara ve fiziksel etkilere karşı ( düşme, çarpma, ateş, sıcak, soğuk ve kesici aletler , vb.) korunur.
* Hemen hastaneye götürülür.
Ağır Felç:
Belirtiler:
- Bilinç kaybı
- Vücutta tek (ya da çift) taraflı paralizi (güç kaybı) veya pleji (kuvvet kaybı)
- Solunum ve yutma güçlüğü
- Mesane ve barsak kontrolünün kaybı (inkontinans)
- Konuşma güçlüğü, uyku hali
- Gözbebekleri (pupiller) büyüklüğünde farklılık (anizokori)
İlkyardım:
* ABC sürekli kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır.
* Kusma olasılığına karşı yan yatırılarak (özellikle felç gelişen kol tarafına yatırılarak) hastaneye götürülür. Bilinçsiz hastanın yan yatırılmasına, özellikle de başın, kusmuk veya sekresyonun dışarı akabileceği şekilde yana çevrilmesi pozisyonuna KOMA POZİSYONU adı verilmektedir (Şekil 24).

KOMA:İnsanlar çevrelerindeki uyarıları beş duyu (görme, işitme, koklama, tatma, dokunma duyuları) ile algılayıp, olaylara uygun tepki gösterirler; örneğin, ağrılı uyaranları uzaklaştırmayı sağlayan refleksler gibi. Çimdiklediğiniz kişi hemen tepki olarak elinizi uzaklaştırmaya çalışır. Oysa bilinci kapanmış hastalarda beş duyu ile algılama ortadan kalkar. Derin uyku halindeki, bilinci kapanmış hasta ağrılı uyaranlara bile tepki veremez. Bu nedenle bu durumdaki kişiler bir çok bakımdan tehlike altındadır. Bilinç kaybına neden olabilecek yüzlerce nedenden hangisi sebep olursa olsun, koma kişinin en çok yardıma muhtaç olduğu bir durumdur.
Bilinci kapalı kişi:
* Yardım isteyemez.
* Dikkatli değerlendirilmeyecek olursa hastanın öldüğü sanılabilir.
* Nedene yönelik tahmin hayat kurtarıcı olabilir.
* Kolayca zarar görebilir
* Solunum yolu tıkanabilir.
* Hasta kusabilir ve kusmuk soluk yolunu tıkayabilir.
*Gözünü yabancı cisimlerden korumasını sağlayan refleks mekanizması ortadan kalkmıştır.
* Öğürme refleksi ya da öksürük mekanizması çalışmayabilir.

BİLİNCİ KAPALI HER KİŞİNİN SOLUNUM YOLUNUN KAPALI OLDUĞU KABUL EDİLMELİDİR.

Bu durumda ABC kontrol edilir. Soluk yolunun açıklığının devamı sağlanır. Bilinç kaybının çeşitli nedenleri olabilir; kafaya gelen darbeler, beyindeki kanamalar, iltihaplar (menenjit vs), tümörler, bazı ilaçların veya alkolün aşırı alınması, siroz, üremi, diyabet (şeker hastalığı) vs.

İlkyardım:
* ABC sürekli kontrol edilir (gerekiyorsa suni solunum, kalp masajı yapılır )
* Soluk alıyorsa, koma pozisyonunda yatırılır,
* Hastaneye götürülür
* Bilinci kapalı kişilerin üzerine soğuk su dökülmesi, şamarlanması, sarsılması (özellikle beyin kanaması veya kafa travmasında) tehlikeli olabileceğinden, bu gibi davranışlardan kesinlikle kaçınılmalıdır.

Komanın nedenini teşhis etmeye yardımcı olabilecek özellikler:
- Nefesi ALKOL kokuyorsa, alkol komasında olabilir
- Nefesi ASETON veya ÇÜRÜK ELMA gibi kokuyorsa, şeker koması (hiperglisemi, diyabet) olabilir.
- Eğer hastanın cebinde tegretol, dilantin, gibi epilepsi ilaçları varsa veya içtiği biliniyorsa epileptik koma olabilir.
- Hastanın cebinde veya çevrede boş ilaç şişesi varsa, ilaç zehirlenmesi akla gelebilir.
- Hastanın kollarında iğne izleri varsa, aşırı doz uyuşturucu kullanımı söz konusu olabilir.

yamtar00
13/03/2007, 16:12
Büyük miktardaki elektrik enerjisi nasıl depolanır?

Elektriği depolamanın en yaygın olarak kullanılan yöntemi, elektrik enerjisini akü veya pil düzeneklerinde kimyasal enerjiye dönüştürerek saklamak. Aslında bu ve benzer kimyasal süreçlerle, istendiği kadar elektrik enerjisi depolanabilir. Fakat çok pahalı bir yöntem olduğundan, ancak özel uygulamalarda kullanım alanı bulabiliyor. Binlerce amper-saatlik elektrik enerjisi depolayabilmesine rağmen, yine de büyük ölçekli sayılmaz. Farklı bir kimyasal seçenek olarak; örneğin, elektrik suyun elektrolizinde büyük ölçekte kullanılıp, elde edilen hidrojen ve oksijen gazları, gerektiğinde kullanılacak yakıtlar olarak saklanabilir. Bu da görece pahalı olmakla beraber, kentlerdeki hava kirliliğini azaltmak amacıyla hidrojenli arabalar devreye girdiğinde, nükleer santrallar aracılığıyla devreye sokulması düşünülen bir yöntem. Doğaldır ki en iyi çözüm, söz konusu elektrolizi, güneş enerjisiyle elde edilen elektrikle yapabilmek. Fakat, güneş gözesi verimleri halen düşük olduğundan, bu yöntem de şimdilik pahalı.

Enerjinin formunu her değiştirdiğimizde, ek maliyetler doğuyor. Dolayısıyla bir yandan da elektriği, başka bir enerji türüne dönüştürmeksizin, doğrudan depolamanın yöntemleri üzerinde çalışılıyor. Seçeneklerden birisi, süperiletken sarımlara dayalı bir ‘manyetik-dinamik’ yöntem. Elektrik şebekelerinde üretimin talebi aştığı zamanlarda, o anki fazlalık elektriği depolayıp, üretimin yetersiz kalacağı zamanlarda kullanabilmeyi amaçlıyor. Bu yöntemde; büyük miktarlarda enerji taşıyan yüksek gerilimli akımlar, süperiletken bir bobine gönderiliyor. Akım, teorik olarak sıfır dirence sahip bulunan sarımların içerisinde dolaşıp dururken, hiç enerji kaybetmiyor. Akımın taşıdığı enerji bu sırada, bobinin içinde oluşturduğu büyük ölçekli manyetik alanlarda depolanmış oluyor. Gerektiğinde gerilimi düşürülerek, tekrar kullanılabiliyor. Geliştirilme aşamasında...

yamtar00
13/03/2007, 16:16
İlk dillerin farklılaşması nasıl olmuştur? Ayrıca, zencilerin siyahlaşması nasıl oldu?




Yaşayan her dil, büyük bir çeşitliliğe ve bolluğa sahip. Her dilin, benzer kavramları veya düşünceleri açıklama ve ifade etme şekli farklı. Bunda bir sürü etken var. Örneğin insan toplulukları birbirinden uzak alanlara yerleştikçe, belirli bir süre içerisinde bazı kavramlar da bu topluluklara has bir anlam kazanmaya başlıyor. Kişisel şive farklılıkları, zamanla toplulukların geneline yayılıyor ve birbirine yakın topluluklardan öteye geçemiyor. Bunun sonucunda da, bir topluluğun bünyesinde şekillenmeye başlayan dil, diğer bir topluluğun bünyesinde şekillenenden farklı bir karakter kazanıyor. Nihayetinde de, her iki topluluk kendine has bir dil geliştirmiş oluyor.
Dillerin farklılaşmasında diğer bir önemli etken ise argolar. Tabii ki burada meslek argolarından, yani jargonlardan bahsediyoruz. Sadece meslekler için geçerli olmayıp, belirli kültürel birlikler ve hatta farklı yaş grupları arasında bile belirli jargonlar ortaya çıkıp yerleşebiliyor. Böylece de, aynı toplum içerisinde bile dilde ufak tefek farklılıklar ortaya çıkıyor. Dillere katılan yeni kelimelerin çoğu, belirli argolar halinde ortaya çıkıyor ve daha sonra kabul görerek dile yerleşiyor.
Bir üçüncü etken ise, farklı kültüre sahip toplumların bir araya gelmesi. Bir araya gelen gruplar farklı dillere bile sahip olsalar, birbirleriyle anlaşmak zorunda kalacaktır. Bu nedenle de, belirli bir süre sonra bu farklı diller ortak bir noktada birleşecektir. Tabii ki bu birleşim sonucu ortaya çıkan dilde, her etnik grup kendi yerel lehçesinin belli özelliklerini ön plana çıkaracaktır. Sonuçta şekillenen dil de, başka bir yerde bir araya gelen herhangi iki etnik grubun veya grupların şekillendirdiği dilden farklı olacaktır.
İlk dillerin ortaya çıkışı ise, bunlardan çok farklı değil. Belirli özelliklere veya yeteneklere sahip olan insan topluluklarının bir araya gelmesiyle birlikte, bu gruplar kendilerine has dillerini geliştirdiler. Yani en başta bile, birden çok dil vardı (poligenezis). Daha sonra insan toplulukları yer değiştirdikçe, yeni alanlara yayıldıkça, bu göçler sırasında birbirlerinden ayrıldıkça ve yeni gruplar bir araya geldikçe de dillerin şekillenmesi devam etti. Bir başka yaklaşım ise, en başta tek bir dil olduğu (monogenezis) ve daha sonra yer değiştirmeler sonucunda, yukarıda anlattığımız şekilde farklı dillerin ortaya çıktığı.
Ancak kesin olan bir nokta, ilkin insanların bizim anladığımız karakterde bir dile sahip olmadıkları. Belirli durumlar için mutlaka birbirleriyle sözlü olarak anlaşıyorlardı, fakat bu muhtemelen düzgün ve anlamlı kelimeler yoluyla değildi. İnsanın evrimi ilerledikçe, bu ilkin sesler de anlamlı kelimelere dönüştü. Sonuçta da “konuşma” ve “dil” şekillendi.
Burada bahsettiğimiz şey, konuşmadan sorumlu olan organların gelişimini tamamlaması. Yani dil, damak, farinks ve ses tellerinin son halini alması. Bunların zamanla gelişimini bir bebekte de görebiliyoruz.
Gelelim ikinci sorunuza... Zencilerin ten renginin siyah oluşu, derilerindeki Melanin pigmentinin yoğunluğuyla ilişkili. Koyu ten rengi ise, yaşadıkları bölgelerdeki ortam koşullarına sağladıkları uyumun bir sonucu. Afrika koşullarını bir düşünelim: ekvatora yakınlığı nedeniyle güneş ışınlarının en dik olarak ulaştığı bölge. Sıcak hava koşullarının yanında, yer şekilleri ve bitki örtüsü de “koyu” bir ten rengini gerektiriyor. Dünyanın kuzey ve güney bölgelerinde ise (ekvatora göre), bu koşullar söz konusu olmadığı için ten rengi daha açık. Ten renginin koyuluğu, sadece güneşten korunmanın bir gerekliliği değil, aynı zamanda güneş ışınlarının yoğunluğunun bir doğal sonucu. Güneş ışınları, MSH hormonunun salgısını arttırıyor ve vücutta Melanin sentezi hızlanıyor. Ayrıca güneş altında uzun zaman kaldığınızda ten renginize ne olduğunu da düşünün.

yamtar00
13/03/2007, 17:04
1 Nisan şakasının kökeni nedir? 1564 yılında Fransa kralı IX Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. Daha önce Avrupada yaygın olan yıl başlangıcı Mart 25 idi. O zamanki iletişim şartlarında IX Charles'in bu kararı fazla yayılamadı. Duyanlar ise protesto amacıyla eski adetlerine devam ettiler.1 Nisan'da partiler düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak nitelendirdiler.1 Nisan'a bütün aptalların günü adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak partilere davet ettiler, gerçek olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar 1 Nisan gününü kendi kültürlerinin parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya yayıldı


İnsanlar niçin içki kadehlerini tokuştururlar? Bu konuda iki ayrı açıklama vardır. 1) İnsanların beş duyusunu tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiye tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle dokurma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder anlamını taşır. 2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.


Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler? Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor.Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerlerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.


Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir? Bu şarkı"Happy birthday to you" dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika'lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı " Good Morning to All" yani " hepinize günaydın"dır. Daha sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner/chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır


Mezara niçin çiçek konulur? İlk olarak Mısır Firavunu Tutamkamon'nun milattan önce 1346 da öldüğünde mezarının çiçekten tacçlarla kaplandığı saptanmıştır. Kuzey Avrupada ise M.Ö 2000 yıllara kadar mezara çiçek konduğu belirlenmiştir. O zamanlarda bu çiçeklerin amacı iyi ruhları çekme, kötaü ruhları kovma amacıylaydı. Sonradan ise asıl amaç cesetler çürürken çıkan kokuyu kamufle etme amacını taşır. Servi ağacı da bu nedenle mazarlıklarda kullanılır. Ağacın yaprakları rüzgarı önler, kendine özgü ferah kokusu vardır. Cenaze törenherinde siyah giyinmenin amacı da mezarlıklarda hayalletlerden sakınmak amacı taşımaktadır.


İnsanlar saatlerini niçin sol kollarına takarlar? Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.


Satrançta şah niçin o kadar pasiftir? Çünkü şah koruma altındadır. Zaten satrançta amaç şahı almaktır. O yüzden bütün taşlar onu korumakla görevlidir. Vezir ise başkumandan gibi şaha yardım eder. İleri geri, çapraz her yöne gidebilir. Batıda vezire Kraliçe adı verilmiştir. Bununla Kraliçe'nin Kralın en büyük desteği olduğunu işaret etmektir. Satranç 6. yüzyılda Hindular tarafından oynanmaya başlanmış, oradan dünyaya yayılmıştır.


Bir hafta niçin 7 gündür? Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile güneş ve ayın sayısı nın 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu. Daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı. Sonunda yine hafta 7 gün olarak kaldı.


Niçin otellerin kapıları döner kapıdır? Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller.


Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar? Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir. Dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde ya da bir bardakta üstüste duran buzların herbiri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir.Buradan hareket eden su çok az yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına birbirlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz

yamtar00
13/03/2007, 17:48
Hayati Bilgiler
SORULAR
1)İnsanlar neden horlar?
2)Bir kağıt parçasını yırttığınızda çok aşina olduğunuz bir ses duyarsınız. Kağıdı ne kadar hızlı yırtarsanız çıkan ses de okadar yüksek olur. Neden?
3)Karatahtaya yazı yazarken tebeşiri doğru açıda tutmadığımızda niçin sinir bozucu bir ses çıkar?
4)İçi sıcak su ile dolu bir şişe nasıl olur da kaslarınızdaki ağrıyı azaltır?

CEVAPLAR
1)Ağzımızın arka kısmında sarkık duran yumuxşak bir et parçası vardir. Kişi sırtüstü ve ağzı açık bir biçimde uyuyorsa, derin nefes aldığında bu et parçası öne arkaya doğru hareket eder.Horultunun nedeni budur. Horlama genellikle horlayan kişinin ağzının kapatılmasıyla ve yan dönmesinin sağlanmasıyla engellenebilir.

2)Kağıt selüloz liflerinden oluşur. Bir kağıt parçasını yırttığınızda, bu lifler birbiri ardına koparlar ve yarattıkları titreşim etraflarındaki havada ses dalgalarının oluşmasına neden olur. Kağıdı hızlı yırttığınızda, belirli bir zaman içinde daha çok lif kopartmış olursunuz. Bu da titreşimlerin frekansının ve ve dolayısıyla sesin perdesinin yükselmesi sonucunu getirir.

3)Tahtaya tebeşirle yazı yazarken tebeşiri tahtaya doğru bastırır ve hareket ettiririz.Tebeşir ile tahta arasindaki sürtünme, tebeşirden parçacıklar kopmasına neden olur. Kopan bu parçacıklar tahtaya yapışırlar.Sürtünme gerekli olandan az ise tebeşir kayar ve tahtaya art arda birçok kez değer. O gıcırtı sesinin ortaya çıkmasının nedeni de budur. Tebeşir ile tahta arasındaki sürtünme kuvveti, tahta ile tebeşir arasındaki açıyla ve iki nesnenin değme alanlarının büyüklüğü ile bağlantılıdır. Sinir bozucu ses ile sürtünme az olduğunda karşılaşırız.

4)Sıcak su dolu şişenin ısısı derideki bazı lifleri (ağrı sinirlerini) uyarır. Bu uyarım omurilik boyunca geçerek ağrıyan kasa ve çevresindeki damarlara ulayır. Damarlar genişler ve bu da kas dokusundaki "ağrı faktörü"nün azalmasına yardımcı olur. "Ağrı faktörü" zehirli asitler üreterek ve kasların kasılmasına ve kramplara yol açarak ağrı yaratır."Ağrı faktörü"nün şiddetinin azaltılması ağrıyı hafifletir. Bu tür bir hafifleme yumuşak bir masaj ile de sağlanabilir.

Gkhan
13/03/2007, 18:42
Önemli !!

arabada nane kokusu olması frene basma hızımızı %10 oranında arttırıyormuş

jagar
13/03/2007, 18:52
güzel paylaşım bilgilendirme için tşkler :ok: